• Sonuç bulunamadı

İngiltere Avam Kamarası’nda Yapılan Oturum

KAMARASI’NDA ANTLAŞMA HAKKINDA YAPILAN OTURUM ÜZERİNE

2. İngiltere Avam Kamarası’nda Yapılan Oturum

İngiltere Lordlar Kamarası’nda Lozan Antlaşması hakkında düzenle-nen oturum 28 Şubat 1924 tarihinde yapılmıştır. Oturum Lord Parmoor’un konuşması ile açılmıştır. Lord Parmoor Türkiye ile yapılacak barış hakkın-da Lordlar Kamarası’nhakkın-da bir oturum yapılmasınhakkın-dan çok memnun olduğu-nu ifade ederek koolduğu-nuşmasına başlamıştır. Lord Curzon antlaşma hakkında daha detaylı açıklamalar yapacağı için kendisinin kısa bir konuşma ya-pacağını dile getirmiştir. Lord Parmoor antlaşma kararı vermenin ve im-zalamanın hükümet sorumluluğunda olduğunu belirtmiştir. Ancak Lozan Antlaşması ve sonrasında imzalanan protokollerin uygulanabilmesi için İngiltere’de bir yasa tasarısına ihtiyaç olduğunu vurgulamıştır. Bu nedenle yapılan oturumun antlaşmanın onaylanmasından ziyade antlaşma hakkın-da hazırlanan yasa tasarısı hakkınhakkın-da olduğunu ifade etmiştir. Tasarıhakkın-da on bir protokol hakkında düzenlemeler olduğunu bu nedenle her bir protokol hakkında konuşmanın gereksiz olacağını savunmuştur. Lord Parmoor bazı başlıklar hakkında konuşmanın yeterli olacağını ileri sürmüştür. Boğazlar rejimi konusunda yapılan düzenlemeyi İngiltere’nin tek başına mı yoksa diğer devletlerle birlikte mi uygulayacağı hakkında Avam Kamarası’nda tartışma yaşandığını hatırlatmıştır. Basında mali konularla ilgili pek çok tartışma yaşandığını belirtmiştir. Lord Parmoor Lozan Antlaşması’nda İn-gilizlerin zararını karşılayacak kadar bir tazminat olmadığını söylemiştir.

Ancak mevcut şartlarda daha iyisinin yapılamayacağını da kabul etmiştir.

Lord Parmoor Lozan Antlaşması sonrasında Türkiye’nin Osmanlı borç-larının bir kısmından kurtulduğunu da ilave etmiştir. Osmanlı İmparator-luğu’nun ödemesini yaptığı ve İngiltere’nin el koyduğu iki savaş gemisi meselesinin yine mali sorunlar içinde yer aldığını vurgulamıştır. Pek çok sorunun 23 Kasım 1923 tarihinde Paris’te imzalanan ek protokol ile çözül-düğünü hatırlatmıştır. Antlaşmanın detayları ile ilgili soruları Lord Cur-zon’un yanıtlayacağını umduğunu söylemiştir. Oturumda bulunanlar için meselenin politik bir tartışma veya parti çekişmesi olmadığını belirtmiştir.

Lord Parmoor herkesin sorunların adil şekilde ele alındığını görmek ve antlaşmanın onaylanması için yapılan düzenlemeler hakkında yeterli bilgi edinmek istediğini özellikle vurgulamıştır(İngiltere Parlamento Tutanak-ları, 1924: 427-434).

İngiltere Birinci Dünya Savaşı sonrasında Boğazların serbestliğini gü-vence altına almak istemiştir. Sevr Antlaşması ile Boğazlar uluslararası bir komisyonun yönetimine verilmiştir. Lozan Antlaşması ile bu komisyonun yapısı değişse de Boğazlar Türk askerlerinden arındırılmıştır. Bu durumda Boğazların güvenliğinin sağlanması Milletler Cemiyeti’ne bırakılmıştır.

Konuşmada görüldüğü üzere bazı politikacılar Boğazlar rejimi nedeniyle İngiltere’nin uluslararası sorumluluklara girmesinden rahatsız olmuşlardır.

Ayrıca mali meselelerle ilgili bazı endişeler mevcuttur. Lozan

Antlaşma-sı’nda tazminat olmaması İngiltere’de bazı tartışmalar yaratmıştır. Bazı politikacılar bu durum nedeniyle hükümeti hedef almışlardır. Yine Osman-lı borçları meselesi de Lozan Antlaşması’na bazı eleştiriler yöneltilmesine yol açmıştır.

Lord Parmoor’un konuşması sonrasında Lord Curzon bir konuşma yapmıştır. Mali konularda yapılan açıklamalar için Lord Parmoor’a te-şekkür etmiş ve kendisinin bu konuda konuşmasına ihtiyaç kalmadığını belirtmiştir. Antlaşmanın onaylanması meselesinin hükümeti ilgilendiren bir konu olduğunu savunan Lord Curzon, kanun tasarısının Lozan Barış Antlaşması’ndan doğan belirli sonuçları ve hükümleri yürürlüğe koymak için hazırlandığını ifade etmiştir. Barış antlaşmasının onaylamasının hükü-metin üzerinde durduğu önemli bir konu olduğunu belirtmiştir. Türkiye ile İtilaf Devletleri arasında uzun, feci ve yıkıcı bir savaş sonrasında barış sağ-landığını, bu nedenle barış yapılmasının son derece kritik olduğunu vurgu-lamıştır. Lord Curzon yalnızca mali sonuçlara değil, barış antlaşmasının ne olduğuna, nasıl bir süreç sonunda ortaya çıktığına ve neler içerdiğine dikkat edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca antlaşma ile İngiltere’nin çıkarlarının gerektiği gibi korunduğunu ve dünya barışına önemli bir kat-kı yapıldığını iddia etmiştir(İngiltere Parlamento Tutanakları, 1924: 435-436).

İngiliz Hükümeti Lozan Konferansı’nda varılan uzlaşmadan memnun kalmıştır. İngiltere mevcut durumda Lozan Antlaşması’nda elde ettiklerin-den fazlasını alamayacağını kolayca anlamıştır. Ayrıca ekonomik yıkım nedeniyle İngiliz kamuoyu yeni bir savaşa sıcak bakmamıştır. Bu nedenle muhalefetin çeşitli konulardaki eleştirilerine rağmen hükümet Lozan Ant-laşması’nı savunmuştur. Fakat muhalefetin eleştirileri ve bazı diğer neden-lerden ötürü Lozan Antlaşması’nın İngiliz Parlamentosu’nda onaylanması imza tarihinden bir yıl sonrayı bulacaktır. İngiliz Hükümeti’nin ısrarlı po-litikası antlaşmanın parlamentoda onaylanmasını sağlayacaktır.

Lord Curzon konuşmasının devamında Lozan Konferansı sırasında Türkiye’nin karşısında İngiltere’nin yanı sıra Fransa, İtalya ve Japonya gibi pek çok ülkenin olduğunu hatırlatmıştır. Konferansın iki devre halinde gerçekleştiğini ve ilk devrede gerçekleşen görüşmelerden kendisinin so-rumlu olduğunu dile getirmiştir. Konferansın ilk devresinde pek çok siyasi ve bölgesel sorunun çözüldüğünü ifade etmiştir. Ancak mali konularda-ki anlaşmazlıklar yüzünden konferansın kesintiye uğradığını belirtmiştir.

Lord Curzon kendisinin katılmadığı ikinci devrede uzun uğraşlar netice-sinde mali sorunların çözüldüğünü ve temmuz ayında antlaşmanın imza-landığını ifade etmiştir. Antlaşmanın imzalandığı tarihten oturuma kadar geçen süre zarfında parlamentonun iki kanadında da antlaşma ile ilgili bir tartışma yaşanmadığını hatırlatmıştır. Antlaşma ile İngiliz prestijinin düş-tüğünü ve İngiliz çıkarlarının feda edildiğini iddia edenleri tezlerini

açık-lamaya davet etmiştir. Lord Curzon Lozan Konferansı başlamadan önceki durumu hatırlatmıştır. Türklerin Yunanlıları yendiklerini ve Boğazlarda-ki İngiliz kuvvetlerine karşı harekete geçtiklerini anımsatmıştır. İBoğazlarda-ki tara-fın aylar boyunca savaşın kıyısında yaşadıklarını söylemiştir. Rusya’nın Türkleri Batıya karşı kışkırttığını iddia etmiştir. Kendisinin Lozan Konfe-ransı’nda Türklerin düşmanca duygularını ortadan kaldırmaya çalıştığını ileri sürmüştür. Bunu yaparken müttefik ülkeler ile ortak hareket etmek zorunda kaldığını ifade etmiştir. Farklı çıkarlara sahip Balkan devletlerini bir arada tutabilmek için büyük mesai harcadığını dile getirmiştir. Lozan Konferansı boyunca Rusya’nın fesat çıkardığını ve bu durumun antlaşma yapılmasını zorlaştırdığını savunmuştur(İngiltere Parlamento Tutanakları, 1924: 436-439).

İtilaf Devletleri Lozan Konferansı’nda Türkiye’yi Birinci Dünya Savaşı’nın mağlup devleti olarak değerlendirmişler ve Türkiye’ye kendi şartlarını dikte etmek istemişlerdir. Buna karşın Türkiye İstiklal Harbi ga-libi olarak eşit şartlarda müzakere etmekte ısrar etmiştir. Bu durum Lozan Konferansı’nın oldukça zorlu geçmesine yol açmıştır. Lord Curzon konuş-masının bu bölümünde Lozan Konferansı sırasında Türkiye’nin durumunu İngiliz politikacılara anlatmaya çalışmıştır. Batı kamuoyunun beklentisi-nin aksine Türkiye Lozan Konferansı’nda son derece kararlı davranarak müzakerelerin eşit şartlarda yürümesini sağlamıştır. Bunu yakından gören Lord Curzon Lordlar Kamarası üyelerine Lozan’daki durumu anlatarak antlaşmanın hangi şartlarda imzalandığını açıklamak istemiştir. Lord Cur-zon İtilaf Devletleri’ni ve Balkan devletlerini bir arada tutarak Türkiye karşısında birleşik bir cephe yaratmak için gösterdiği çabayı vurgulamıştır.

Bu politika gerçekten de Türk heyeti üzerinde büyük bir baskı oluşturmuş-tur. Lord Curzon o dönemki İngiliz politikasını yansıtacak şekilde Rus-ya’yı Türkiye’yi Batıya karşı kışkırtan politikalar izlemekle suçlamaktan çekinmemiştir.

Lord Curzon Türklerin Lozan’da kendilerini muzaffer olarak gördük-lerini belirtmiştir. Bu nedenle Türklerin tamamen eşit şartlarda müzakere etmek istediklerini anımsatmıştır. Bu şartlar altında barışın sağlanmasının önemli olduğunu vurgulamıştır. Antlaşma ile Türkiye ve Yunanistan ara-sındaki yıkıcı savaşa son verildiğini belirtmiştir. Lozan Antlaşması saye-sinde Türkiye ile İtilaf Devletleri arasındaki uzun süre sonra barış sağ-landığını ve Boğazlardaki tehlikeli durumun ortadan kaldırıldığını ifade etmiştir. Antlaşma ile Türk toplumuna dayanan homojen bir Türkiye’nin ortaya çıktığını ve pek çok sınır sorununun çözüldüğünü dile getirmiştir.

Aynı zamanda Suriye ve Mezopotamya gibi Arapların çoğunlukta olduğu bölgelerin bağımsızlığa kavuştuğunu söylemiştir(İngiltere Parlamento Tu-tanakları, 1924: 439-442).

İtilaf Devletleri Lozan Konferansı öncesinde Türkiye’ye yönelik ba-kışlarını değiştirmedikleri için konferansta oldukça şaşırmışlardır. Tük heyeti kazanılan büyük zafer nedeniyle konferansa büyük bir özgüven ve kararlılıkla gelmiştir. Böylece konferansta eşit muamele için son derece kararlı hareket edebilmiştir. Bu durum İtilaf Devletleri’nin temsilcilerini şaşkına çevirmiştir. Antlaşma yapılamaması durumunda Boğazlar civarın-da bir çatışma yaşanması iki tarafı civarın-da tedirgin etmiştir. Hem Türkiye’nin hem de İngiltere’nin yeni bir savaşa istekli olmaması müzakerelerin ba-şarı ile sonuçlanmasında önemli bir rol oynamıştır. Konuşmasında Lord Curzon savaşın getirdiği yıkımdan bahsederek barış yapılmasının önemini vurgulamıştır. Lozan Antlaşması ile iki tarafında bazı konularda tavizler vererek uzlaşma sağladıklarının altını çizmiştir. İngiltere’nin Orta Do-ğu’yu özgürlüğüne kavuşturduğunu iddia ederek antlaşmaya artı puan ka-zandırmayı hedeflemiştir.

Lord Curzon, İngiltere için Boğazların serbestliği konusunun hayati önem taşıdığını hatırlatarak, Lozan Antlaşması ile bu hedefe ulaşıldığını ifade etmiştir. Bu konuyu Türklere kabul ettirmenin bir zafer olduğunu ileri sürmüştür. Ayrıca bunu başarmak için Rusya’nın muhalefetinin üs-tesinden gelindiğini hatırlatmıştır. Yapılan düzenlemenin tam olarak işle-yebilmesi için Karadeniz’e kıyısı olan devletlerin de ikna edildiklerini be-lirtmiştir. Daha önceki düzende Karadeniz’in anahtarının Türklerin elinde olduğunu ve Rusya’nın da Türkler üzerinde nüfuz kurabilmek için büyük çaba harcadığını ifade etmiştir. Antlaşmada Türkiye’nin toprak bütünlü-ğünü garanti eden bir madde olmadığını sadece Boğazların savunmasının garanti edildiğini açıklamıştır. Bu garantinin de sadece İngiltere tarafından verilmediğini uluslararası bir mesele olduğunu söylemiştir. Boğazlara yö-nelik bir tehdit karşısında Milletler Cemiyeti’nin karar vereceğini ve somut bir tehdit olmadıkça cemiyetin ciddi önlemler almayacağını söylemiştir.

Bu garantinin bütün Avrupa devletleri lehine olduğunu ileri sürmüştür.

Boğazların güvenliğini garanti etmeden Türkiye’yi yeni Boğazlar rejimine ikna etmenin imkansız olacağını dile getirmiştir(İngiltere Parlamento Tu-tanakları, 1924: 442-445).

İngiltere için, Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşananlardan dolayı, Boğazların geleceği büyük önem taşımıştır. Boğazların serbestliğinin ga-ranti altına alınması durumunda İngiltere düşmanı olan Rusya üzerinde baskı kurabileceğini hesaplamıştır. Boğazlar konusunda uzlaşmaya varıl-madıkça barışın sağlanamayacağını gören Türk heyeti Lozan Konferan-sı’nda İngiliz heyetinin tezini kabul etmek zorunda kalmıştır. Böylece Lozan Antlaşması’nda İngiltere’nin istediği şekilde bir Boğazlar rejimi tesis edilmiştir. Boğazların yönetimi bir komisyona verilmiş ve Türk as-kerlerinin bölgede bulunması yasaklanmıştır. Boğazlara yönelik bir tehdit olması durumunda Milletler Cemiyeti’nin Boğazları savunmasına karar

verilmiştir. Bu çözüm bazı İngiliz politikacıları endişelendirmiştir. Bu nedenle Lord Curzon konuşmasının bu bölümünde İngiltere’nin gereksiz yere Türkiye’ye garanti verdiği eleştirisini yapanlara cevap verme ihtiyacı hissetmiştir. Boğazların savunulması görevini Milletler Cemiyeti’nin üst-lendiğini, İngiltere’nin tek başına bir sorumluluk altına girmediğini vurgu-lamıştır. Lozan Antlaşması ile İngiltere’nin Boğazlarda istediğini aldığının altını çizmiştir.

Lord Curzon konuşmasının devamında Ege adaları meselesine açık-lama getirmiştir. Türkiye’nin güvenliğini tehdit etmemek için Türk kıyı-larına yakın adaların silahsız hale getirildiğini belirtmiştir. Türkiye-Yuna-nistan ve Türkiye-Bulgaristan sınırlarının çizildiğini ve çatışmalara engel olmak için askerden arındırılmış bölgeler oluşturulduğunu söylemiştir.

Azınlıklara güvence sağlamak için büyük çaba harcandığını ancak Türk heyetinin uzlaşmaya yanaşmadığını ileri sürmüştür. Musul konusunun bü-yük tartışmalara yol açtığını ve çözülemediğini söyleyerek konunun son-raya bırakıldığını belirtmiştir. Türkiye’nin Rumları ve Ermenileri toprak-larından attığını ve bunun yanlış bir tercih olduğunu ileri sürmüştür. Tür-kiye’nin Avrupa desteği olmadan ekonomik olarak ayakta kalamayacağını savunmuştur. Lord Curzon yabancılar olmadan Türkiye’de ticari hayatın devam edemeyeceğini iddia etmiştir. Türkiye’nin politika değiştirmesi du-rumunda Avrupa’nın Türkiye’ye iyi niyetle yaklaşması gerektiğini ifade etmiştir. Türkiye’nin kalkınmasına yardım edilmesi durumunda Türk-İn-giliz ilişkilerinin eskisi gibi iyi hale geleceğini ifade etmiştir. Lord Curzon Lozan antlaşması ile ilgili son olarak antlaşmanın iki tarafı da tam olarak tatmin etmediğini söylemiştir. Ancak barışın iki tarafı da rahatlatacağını belirtmiştir(İngiltere Parlamento Tutanakları, 1924: 445-448).

Lozan Antlaşması ile Yunanistan’ın elinde olup Türkiye’ye yakın adalar askerden arındırılmıştır. Yunanistan’ın daha sonra bu adalara asker yerleştirmesi Türkiye ile Yunanistan arasında sorun yaratacaktır. Konuş-ması sırasında Lord Curzon Türkiye’ye yönelik bazı asılsız iddialarda bu-lunmaktan çekinmemiştir. Türklerin Ermeni ve Rumları Türkiye’den attık-larını ve azınlık karşıtı bir politika izlediklerini öne sürmüştür. Türkiye’yi yabancı düşmanlığı ile suçlamış ve Türk ekonomisinin yabancı desteği olmadan ayakta kalamayacağını iddia etmiştir. Lord Curzon İngiltere’nin daha iyi bir antlaşma elde edemeyeceğine kani olduğu için parlamentodan antlaşmanın onaylanmasını istemiştir. Bunu sağlamak için iki tarafında bazı tavizler verdiğini fakat sonunda bir antlaşma yapmayı başardıklarını vurgulamıştır. Barışın herkes için iyi sonuçlar doğuracağını savunmuştur.

Lord Curzon sonrasında York Başpiskoposu söz almıştır. Anadolu’da-ki Hıristiyan nüfus için Lozan Antlaşması’nda çok az şey elde edilmesini eleştirmiştir. İngiltere’nin verdiği bütün vaatlere rağmen bu azınlıkların büyük bir hayal kırıklığı yaşadıklarını ifade etmiştir. Lozan

Antlaşması’n-da Antlaşması’n-daha fazlasının elde edilemeyeceğini kabul etmekle beraber, hüküme-tinden ve Milletler Cemiyeti’nden gelecekte bu azınlıklar ilgili daha fazla girişimde bulunmalarını istemiştir. Türkiye’den de bu talihsiz insanların korunması için verdiği vaatleri yerine getirmesini rica etmiştir(İngiltere Parlamento Tutanakları, 1924: 449-450).

York Başpiskoposu pek çok Hıristiyan gibi, Türkleri azınlıklara kar-şı kötü politikalar izlemekle suçlamaktadır. Bu nedenle Lozan Antlaş-ması’nda azınlıklarla ilgili olan güvenceleri yetersiz bulmaktadır. York Başpiskoposu beliki de Osmanlı İmparatorluğu’nun son önemindeki gibi Hıristiyanlara büyük olanaklar sağlayan imtiyazları özlemektedir. Ayrıca İngiltere’nin Hıristiyan azınlıklara verdiği vaatleri yerine getirmediğini savunmaktadır. Burada akla Ermenilere bir ülke vaat edildiği halde Erme-nistan kurulamaması gelmektedir. Lozan Antlaşması’nda diğer ülkelerde Müslümanlara verilen güvencelerin aynısı Hıristiyan azınlıklara verilmiş-tir. Başpiskoposun Milletler Cemiyeti ve İngiliz Hükümeti’nden azınlık-ları korumaazınlık-larını istemesi ise Türklere ön yargı ile yaklaştığının açık bir göstergesidir.

Sonraki konuşmacı Lord Newton olmuştur. Konuşmasının başında Lord Curzon’un müzakereler sırasında elinden geleni yaptığına ikna oldu-ğunu belirtmiştir. İngiltere’nin Lozan Konferansı sırasında en dezavantaj-lı ülke olmadığını dile getirmiştir. Sevr Antlaşması’nın yarattığı sonucun Lozan Antlaşması’nı ortaya çıkarttığını savunmuştur. Beş yıl önce Türki-ye’nin Edirne ve Karsa sahip olacağını, Avrupa’da sağlam şekilde tutuna-cağını söyleyen birisinin deli muamelesi göreceğini hatırlatmıştır. Birin-ci Dünya Savaşı’nda hiçbir ülkenin bu kadar parçalanmadığını ve zarar görmediğini ifade etmiştir. O noktadan sonra Çanak Krizi’ne gelinmesini şaşkınlıkla karşıladığını itiraf etmiştir. 1922 yılında muzaffer Türk Ordu-su’nun Boğazlara ilerlediğini, Fransız ve İtalyan kuvvetlerinin İngilizle-ri Türk Ordusu karşısında yalnız bıraktıklarını anımsatmıştır. İngilizler bölgeden çekilse Türklerin İstanbul’a gireceklerini ve büyük bir katliam yaşanacağını iddia etmiştir. Bu durumda Birinci Dünya Savaşı sırasında bölgede ölen 100.000 İngilizin boşuna kaybedilmiş olacağını söylemiştir.

Bu şartlar altında tatmin edici olmasa da bir barış antlaşması yapılmasının doğru olduğunu savunmuştur. Milli Mücadele döneminde Fransız ve İtal-yanların Türkleri desteklediklerini ve barış görüşmeleri sırasında İngilte-re’yi yalnız bıraktıklarını ileri sürmüştür. Bütün bunlar dikkate alındığında Lozan Antlaşması daha kötü olmadığı için İngilizlerin şükretmeleri gerek-tiğini dile getirmiştir. Ayrıca barış sayesinde İngiliz prestijinin Türkiye ve Orta Doğu’da son derece yükseldiğini savunmuştur(İngiltere Parlamento Tutanakları, 1924: 450-452).

Lord Curzon Lozan Konferansı sırasında Türklerin kendilerini galip evlet olarak addettiklerini ve son derece kararlı davrandıklarını

söylemiş-tir. Konferans boyunca Türklerin Batı karşıtı bir politika izlediklerini ileri sürmüştür. Lord Curzon Fransa ve İtalya’nın kendilerini yalnız bıraktığı-nı bu nedenle İngiltere’nin Lozan Konferansı’nda büyük sıkıntılar yaşa-dığını savunmuştur. Ancak Lord Newton konuşmasının başında bu teze inanmadığını ifade etmektedir. Lord Newton isabetli bir şekilde Sevr Ant-laşması’nın ortaya çıkarttığı sorunların Lozan Antlaşması’na giden yolu hazırladığını fark etmiştir. Lord Newton İstiklal Harbi sırasında Fransız ve İtalyanların İngiltere’yi yalnız bıraktıklarını ve hatta Milli Mücadele’yi desteklediklerini ifade etmiştir. Bu şartlar altında bir Türk-İngiliz savaşı-nın korkunç sonuçları olacağını savunmuştur. Barış yapılmasısavaşı-nın bu ih-timali ortadan kaldırdığını belirtmiştir. Antlaşma sayesinde İngiltere’nin Orta Doğu’daki konumunun güçlendiğini dile getirerek antlaşmayı olumlu karşıladığını açıklamıştır. Lord Newton’un konuşması İngiliz Hüküme-ti’nin Lozan Antlaşması’na bakışı ile örtüşmektedir. İngiliz Hükümeti de mevcut şartlarda daha iyi bir antlaşma yapamayacağına kanaat getirdiği için Lozan Antlaşması’nı imzalamış ve bütün eleştirilere rağmen parla-mentoda onaylanmasını sağlamıştır.

Lord Newton sonrasında Lord Pentland bir konuşma yapmıştır. Ant-laşmanın ortaya çıktığı ortamdaki zorlukları kabul ettiğini söyleyerek ko-nuşmasına başlamıştır. İngiltere’nin Orta Doğu’daki ve Arap dünyasındaki prestiji için en önemli konunun Musul meselesi olduğunu savunmuştur.

Hiç kimsenin Lord Curzon’un Lozan Konferansı sırasında gösterdiği ça-bayı küçümseyemeyeceğini söylemiştir. Lord Pentland antlaşma ve sonra-sında imzalanan protokollerin onaylanması içn çok fazla vakit geçirilme-mesi gerektiğini ifade etmiştir. Ancak bazı konular hakkında konuşmak gerektiğini belirtmiştir. Boğazlar, Bulgaristan’ın Ege Denizi’ne çıkışı ve azınlıkların korunması için alınan güvenceler meselelerinin parlamentoda daha fazla tartışılmasını istemiştir. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Avru-pa’nın bazı bölgelerinde büyük sıkıntılar yaşandığını ve ekonomik açıdan çöküş gerçekleştiğini dile getirmiştir. Bu sorunlara çözüm üretmek için zaman ayırılmasını talep etmiştir(İngiltere Parlamento Tutanakları, 1924:

453-455).

Lord Pentland’ın bazı konularda daha detaylı tartışmalar talep etmekle beraber asıl Musul meselesi ile ilgilendiği açıkça görülmektedir. Bu ko-nuşma pek çok İngiliz politikacının Musul meselesini bir prestij konusu

Lord Pentland’ın bazı konularda daha detaylı tartışmalar talep etmekle beraber asıl Musul meselesi ile ilgilendiği açıkça görülmektedir. Bu ko-nuşma pek çok İngiliz politikacının Musul meselesini bir prestij konusu