• Sonuç bulunamadı

İmam Hatip Modelinde Yetiştirilen İnsanın Nitelikleri

BÖLÜM II: İMAM HATİP MODELİ

2.5. İmam Hatip Modelinde Yetiştirilen İnsanın Nitelikleri

Bir eğitim kurumunda yetiştirilmek istenen insanın niteliğinin belirlenmesi, bu eğitim kurumuyla ilgili alınacak tüm politikaları ve yapılacak planlamaları biçimlendirmede temel öneme sahiptir. Bu nedenle İmam Hatip okullarında da kuruluşlarından bu güne kadar nasıl bir insan tipinin yetiştirilmek istendiğine dair resmi söyleme ya da metinlere yansıyan nitelikler sıralanmış ve pek çok kişi tarafından tespitlerde bulunulmuştur. Bu belirlemeler karşısında bu okulların insan yetiştirme stratejilerinin ne olduğu, hedeflenen insanın ne derecede yetiştirilebildiği ya da bu okullarda ne tür insanların yetiştiğine dair meseleler yapılan genel tespitlerin dışında yeterince nitelikli araştırmalara konu edilmemiştir.

Cumhuriyet’in kurucu söylemi Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile açtığı İmam ve Hatip Mekteplerinde aydınlanmadan ilhamla kendi inkılaplarına bağlı, aydın din görevlileri yetiştirmeyi istemiş, kendi modern projelerine uygun bir kategorik sınıf üretebileceklerini düşünmüştür (Subaşı, 2004). Aydın din adamından ne kastedildiğine dair bilgiler, tarihsel süreçte bu okullar için hazırlanan yönetmelik ve müfredatlarda yer almıştır. Söz konusu resmi metinlere bakıldığında bu okullarda yetiştirilecek insanın nitelikleri olarak; anayasal nizama ve Türk milli eğitiminin genel amaçlarını benimseyen, milli ve dini ahlaka, din görevliliğini yerine getirebilecek bilgi, beceri ve davranışlara sahip olan, vatanını milletini seven, akla ve bilime dayalı bir din anlayışını benimseyen, düşünen, araştıran, sorgulayan, inancını aklıyla bütünleştiren, insana, düşünceye, özgürlüğe, ahlaki olana ve kültürel mirasa saygı duyan birey olmaları ön plana çıkartılmıştır (MEB, 1972, 1974, 1983, 1999, 2000).

Kurucu ideolojinin söylemine yansıyan aydın din adamı nitelendirmesi, 1951 yılında İmam Hatip Okullarının yeniden açılması sırasında da vurgulanmıştır. Bu okulların tekrar açılmasında büyük emeği geçen Celal Hoca’nın ifadeleriyle bu müesseseler

136

“Modern ilimlerle mücehhez, asrın ihtiyaçlarını müdrik, şarkı ve garbı iyi bilen, tavizsiz fakat müsamahakâr, münevver (aydın) din adamı yetiştirmek üzere açılmıştır (Kara, 2005). Dönemin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri de bu okulların kuruluş amacını benzer ifadeyle “milletimizin muhtaç olduğu aydın din adamını yetiştirmek” olarak belirtmiştir (Tarhan, 1996:77).

Kara’ya göre 1951’de yeniden açılan İmam Hatip Okullarıyla yetiştirilmek istenen aydın din adamı; sistemle uyumlu, ilişkileri daha belirgin ve daha problemsiz Akseki tipi birey olmuştur. Bu tipin fark edilebilecek vasıflarını ise şöyle ifade etmiştir:

Büyük çoğunluğu köylü - kasabalıdır. Fakir ve zor şartlara karşı mütehammildir. Çoğu hafız, bazıları aynı zamanda molladır; medrese dersleri görmüş, hatta icazet almıştır. Köylülük ve fakirlik pratik (bazan pragmatik) taraflarını gelişkin kılmıştır. Din anlayışı itibariyle Yeni Selefîliğe (hatta farkında olarak / olmayarak modernizme ve Vehhabîliğe) ya(t)kındır; bu yüzden halkın din anlayışına, dini yaşama biçimine, tasavvuf ve tarikatlara mesafelidir; bunları değiştirmek ve dönüştürmek ister (bu temayül kendini değiştirmek mânasına da gelir). Hizmete taliptir; memlekete sahip çıkmak, memleketi kurtarmak ve başarmak arzusu taşır; idealisttir ve yerlidir. Zihniyet dünyası itibariyle muhafazakâr ve sağcıdır. Siyasete karşı hem perhizkâr hem arzuludur. Dozu ve derinliği farklı da olsa sisteme karşı muhalif bir tavır içindedir fakat sistem hakkındaki bilgisi zayıf ve yorumlama kapasitesi düşüktür.” (Kara 2008:218-219).

Kara, sistemin hedeflediği milli “yeni Akseki tipleri” yetiştirme istikametindeki plan, talep ve beklentilerin büyük ölçüde gerçekleştiğini ve bu okul mensuplarının Cumhuriyetin din anlayışını/ideolojisini tadil ve tashih etme ve toplumu daha İslamileştirme istikametindeki coşkulu arzularının ve iddialarının giderek zayıfladığını belirtmektedir. Gelinen noktada Cumhuriyet ideolojisinin din yorumu dahil olmak üzere sistemin bazı kompartımanlarının taşıyıcıları arasında bu okul mensuplarının önemli bir yer tuttuğunu ifade etmektedir (Kara, 2008:219).

1950’li ve 1960’lı yıllardaki İmam Hatip Okulu öğrencisinin kendisini, ömrünü bir gayeye vakfeyleyen bir insan ya da atilerin irfanlı asil önderi olarak gördüğünü dile getiren Mermutlu, lise statüsünü almış İmam Hatip öğrencilerinin ise toplumun genel standart birey statüsünde kalmayı tercih ettiğini belirtmektedir. Seçtiği meslek ve sosyal hayatın diğer yönleriyle İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin herkes gibi olmayı ve modernliği arzu ettiğini ve bunu da kanıtlamayı başardığını ifade etmektedir. Aydın din adamına olumsuz bakmayan zihniyetin dindar aydına ve meslek sahibine aynı şekilde

137

bakmakta zorlanması nedeniyle bu okul mensuplarının dıştan gördükleri direncin etkisiyle içe kapandıkları tespitinde bulunmaktadır. Ona göre bu okulların içine düştüğü çıkmaz, giderek denetimleri dışına çıkan modernleşmeleri ve sekülerleşmeleridir (Mermutlu, 2008:92-96).

Karaman ise bu okullarda yetişen nesli; milli şuura sahip, memleket ve dünya gerçeklerini kavramış, müspet zihniyetli, kafası ve gönlü sağlam, tavizsiz, aydın, karakterli ve şahsiyetli, sözü özüne uygun, fedakar, mesleki formasyonu haiz, hizmete amade, iman, amel ve ahlakı eksiksiz bir nesil olarak tanımlamaktadır (Karaman, 2009, cilt 1:433). Ona göre bu okullarda yetişen nesil her ne kadar modernleşme sürecinden etkilense de ana istikametlerini kaybetmiş değildir. Modernite en dindar insanın hayatına ne kadar kaçınılmaz olarak giriyorsa -evleri, arabaları, kıyafetleri vs.- bu okul mensuplarının hayatlarına da o kadar girmektedir. Modernleşme diğer okullar gibi bu okullarda da dönüştürme yapmayı denemiş, ancak bu okullara sahip çıkan halk yüzünden bunu başaramamıştır. Modernitenin en önemli ayırıcı özelliği olan laik, seküler insan tipi bu okullarda yetişmemiştir. Din hizmetlerine olan ihtiyaç ve talebin şiddetinin düşmesi, bu okullardaki niceliksel artışa bağlı olarak günümüzdeki nesilde gayret, fedakarlık, heyecan ve yoğunluk bakımından ilk nesillere göre düşüş olsa da, bunu olağan karşılamak gerekir. Bu okullarda yetişen neslin İslam dinini asırlardan beri yaşamış olan bu asil milletin hayatına iade etmek ve hayatında tutmak için hizmet vermek olan amaçları değişmemiştir.62

Türkiye İmam Hatipliler Vakfı (TİMAV) tarafından 2012 yılında yaptırılan araştırma sonuçlarına göre ise İmam Hatip okullarında yetişen insanların toplumda olumlu bir imaja sahip oldukları anlaşılmaktadır. İmam Hatip öğrencileri ve mezunlarının milli-manevi değerlere sahip oldukları, gelenek ve göreneklerine bağlı oldukları, devlet malına zarar vermeyecekleri, vatansever oldukları ve kibar oldukları, toplumda genel kabul görmektedir. Bununla birlikte İmam Hatip öğrenci ve mezunlarının kendilerinden farklı hayat tarzına sahip olanlara ve insan haklarına saygılı oldukları, uzlaşmacı bir kültüre sahip oldukları, yardımsever ve çalışma ahlakına sahip oldukları toplumun çoğunluğu tarafından onaylanmaktadır (Özensel vd.; 2012:13 ).

138