• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1.4. KÂMİL MİRAS (1875 -1957)

1.4.2. İlmî ve Siyasî Çalışmaları

Kâmil Miras, birçok öğretim kurumunda hizmet kalitesinin yükseltilmesi ça-lışmalarına katkıda bulundu. 28 Aralık 1910 tarihli meşihât tezkiresiyle medrese programlarının yeniden düzenlenmesi için Bâb-ı Fetvâ'da kurulması kararlaştırılan encümenin üyeliğine tayin edildi. Çeşitli medreselerdeki müderrisliği sırasında bu kurumlar için oluşturulan komisyonlarda bulundu.

Şubat 1913'te Dârü’l-Fünûn-ı Şâhâne Ulûm-i Şer'iyye Şubesi muallimi sıfa-tıyla Maarif Meclisi üyeliğine getirildi. Meşihat makamının 19 Temmuz 1913 tarihli tezkiresiyle, câmilerde okutulan Ulûm-ı dîniyye ve Arabiyye derslerine ilişkin mese-lelerde danışmanlık yapmak, özel ve genel programlar düzenlemek, okutulacak ki-tapları belirlemek ve tedrisatın ıslahını sağlamakla görevli Encümen-i Müderrisin üyeliğine getirildi. Aynı yılın Eylül’ünde Maarif Nezâreti'nce oluşturulan Lâyihalar Encümeni'nde vazife aldı. Meşihatın 27 Kasım 1915 tarihli tezkiresiyle, Kelâm ilmi-ne dair bir ders kitabının hazırlanmasıyla görevlendirilen Mûsâ Kâzım Efendi (ö.

1858/1920) başkanlığındaki kurulda yer aldı.

Kelâm ilminin yeniden yazılması tartışmalarının devam ettiği bu devrede İlm-i Kelâm Tarİlm-ihİlm-ine Aİlm-it Tetkİlm-ikler adlı eserİlm-inİlm-i kaleme aldı. 26 Ağustos 1916 tarİlm-ihlİlm-i meşİlm-i-

132 Yazıcı, a.g.m, s. 145; Yazıcı, Nesimi, Kâmil Mirasın Hayatı ve Eserleri, ss. 11-12.

hat tezkiresiyle Dârü'l-Hilâfeti'l-Aliyye Medresesi ve Medresetü'l-Mütehassısîn'in ders programında değişiklik yapmak üzere oluşturulan encümene seçildi. 1917 tarihli Medâris Kanunu gereği ilgili nizâmnâmeyi kaleme aldı. 1916-1919 yılları arasındaki dört Ramazan’da huzur dersleri muhataplığında bulundu.

Maarif Vekâleti (Milli Eğitim Bakanlığı) kapattığı medreselerin yerine dört yıllık İmâm-Hatip Mekteplerini açmıştır. Sayıları otuzu bu bulan bu okulların hemen hemen hepsi büyük merkezlerde açılmış fakat başarılı olamamıştır. Altı yedi yıl içer-sinde tamamı kapatılmıştır. (1930) Dâru’l-Fünûn’a bağlı İlahiyat şubesi de aynı yıl açılmış ancak üç yıl sonra çeşitli sebeplerle tekrar kapatılmıştır.133

Kâmil Miras’ın İmâm-Hatip Mektepleri’nin programlarının hazırlanmasında-ki katkıları Nesimi Yazıcı’ya göre mâzinin karanlıklarında kalmış ve pek hatırlayanı olmayan bir konudur. Bu gerçeği Merhum Miras’ın kendi ifadelerinden öğreniyoruz.

İzmir suikastı dolayısıyla çıkarıldığı İstiklâl Mahkemesinde savcıya verdiği ifadesin-de şunları söylemektedir: “İmâm ve Hatip Mektepleri’nin programını benifadesin-deniz ihzâr ettim.” 134

Huzur dersleri, 18. yüzyılın ortalarından itibaren sistemli ve sürekli hale gelen bu ders şekli, sarayda padişah ile birlikte katılmasına izin verilen saray halkı ve seç-kin misafirlerin hazır bulunduğu bir çeşit paneldir. Şeyhü’l-İslâm tarafından seçilen ve dersi anlatan kişiye “Mukarrir”, sayıları beş ve üzerinde olan müzakereci duru-mundaki âlimlere de “Muhatap” denilmekteydi. Ramazan Ayında gerçekleştirilen bu derslerde Kur’ân-ı Kerîm’den birkaç ayet okunur ve genelde Kadî Beyzâvî (ö. 685 /1286) tefsiri çerçevesinde sohbetler yapılırdı.135

Kâmil Miras 1916–1919 yılları arasında bu toplantılarda muhatap (müzaker-ci) olarak bulunmuştur. Kâmil Miras’ın “Muhatap” olarak bu derslerde bulunmasın-da onun ilminin ve ehliyetinin döneminde takdir edildiğinin önemli bir göstergesi olarak değerlendirilir.136

133 Yazıcı, a.g.e, s. 145; Yazıcı, Nesimi, Kâmil Miras’ın Hayatı ve Eserleri, ss. 19-23.

134 Türk, a.g.t, s. 13.

135 Yazıcı, Nesimi, a.g.e, s. 28.

136 Yazıcı, a.g.e, ss. 28-31.

Kâmil Miras, II. Abdülhamîd (1842-1918) döneminde yeni esaslara göre dü-zenlenen câmi derslerine bu iş için yapılan imtihanı kazanarak Bayezid Câmii der-siâmı olarak başlamıştır. Gerek siyâsî çalışmaları gerek medrese ve Dâru’l-Funûnda’ki çalışmaları onun dersiâmlık görevini engellememiştir. Bu unvanı ömrü-nün sonuna kadar korumuştur. Câmi derslerinin daha verimli hale getirilmesi için yapılan çalışmaların bir kısmında Kâmil Miras da bizzat yeralmıştır. O, buralarda okutulan derslerin planlanması ve programların hazırlanması amacıyla Encümen-i Müderrisin âzalığına getirilmiştir.137

Merhum Kâmil Miras’ın katıldığı ilmî faaliyetlerden birisi de İsmail Hakkı İzmirli (1869-1946), Ömer Rıza Doğrul (1893-1952) ve Eşref Edip (1882-1971) ile birlikte ilmine güvenilir önemli bir din bilgini sıfatıyla, Tahrir Heyeti üyesi olarak içinde bulunduğu bir heyetle İslâm-Türk Ansiklopedisi’nin 138 yayımlanmasına kat-kıda bulunmuş olmasıdır. Kâmil Miras İslâm-Türk Ansiklopedisi’nin en önde gelen dört kişilik yayın kurulu içerisinde yer almıştır. Kendisi ansiklopedi ve derginin ya-yımına devam ettiği 1940–1948 arasında 1940–43 yılları içerisinde Diyânet İşleri Başkanlığı’nda Heyet-i Müşâvere a’zası olarak görev yapmış olmasına rağmen, İslâm-Türk Ansiklopedisi ile ilişkisini kesmemiştir. O bu ansiklopedinin birinci cil-dinde 16, yarım kalan ikinci cilcil-dinde ise 8 madde yazmıştır. Bu maddelerin büyük bir kısmı başlı başına ona ait, bazıları ise madde içerisinde bölüm yazarlığı şeklinde Hadîs, Fıkıh, İslâm Tarihi gibi muhtelif İslâm ilimleri alanında, ciddi araştırma ürün-leridir.139

Kâmil Miras, icâzetini aldığı 1905'ten itibaren ilmî faaliyetlerine hız vermiş-tir. Kâmil Miras, günümüzde yayıncılık faaliyetlerinde musahhihlikten, redaktörlük ve editörlüğe kadar yükselmiştir. Ahmed Hamdi Akseki (1887-1951)'ye ait Yeni Hutbeleri’nin neşrini yapmıştır. Kâmil Miras, Haziran 1940 ile Nisan 1943 arasında-ki Hey'et-i Müşavere azalığı sırasında, Diyânet Teşarasında-kilatı tarafından bastırılan eserle-rin bir kısmının yayımında da, görev yapmıştır.

137 Yazıcı, a.g.e, ss. 31-33.

138 İstanbul'da 1940-1948 yılları arasında çıkan, ancak "A" maddeleri tamamlanmadan yayımı duran ansiklopedi. Eşref Edip (Fergan), İsmail Hakkı İzmirli, Kâmil Miras ve Ömer Rıza Doğrul'dan oluşan bir yazı heyetinin idaresi altında Âsâr-ı İlmiyye Kütüphanesi'nin yayını olarak neşre başla-mıştır.( Bkz. Aykut , Ayhan, “İslâm-Türk Ansiklopedisi”, DİA, Ankara 2001, c. XXIII, s. 57)

139 Yazıcı, a.g.e, ss. 35-40.

Kâmil Miras, dînî içerikli birçok konu gibi hutbe ile de yakından ilgilenmiştir.

Hutbenin TBMM’deki görüşmelerine katılmıştır. O, hutbeler konusunda fikirlerini Ahmed Hamdi Akseki’nin Yeni Hutbelerim adlı eserinin tashihini yaparken bu kitap-ta belirtmiştir. O’na göre Arapça bilmeyen cemaat Cuma ibadetinden herhangi bir ilham almamaktaydı. Bu yüzden hutbelerin tavsiye niteliğinde olan bölümleri Türkçe olmalıydı.140

İlmî faaliyetleri yanında hareketli bir siyasî hayat geçiren Kâmil Miras, Meş-rutiyetin ilânından sonra 1. (1908-1912), 2. (1912) ve 3. (1914-1918) dönem, Cum-huriyet'in kuruluşunun ardından 2. Dönem (1923-1927) Afyonkarahisar meb’usu oldu. Osmanlı devrinde İttihat ve Terakkî Cemiyeti üyesi olan Kâmil Miras, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan seçildi, bir süre sonra kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'na katıldı. İzmir suikastı dolayısıyla diğer partili-lerle birlikte İstiklâl Mahkemesi'nde yargılandıysa da suçsuz bulundu. Bu dönemde Şer'iyye ve Evkâf, Diyanet ve Tapu komisyonları gibi çeşitli kurullarda üyelik yaptı.

Mebûsluğu sırasında Kur'ân-ı Kerîm'in Türkçe meâli ve tefsiriyle bir hadîs kitâbının tercüme ve şerhinin yaptırılması ve hutbelerin Türkçe'ye çevrilmesiyle ilgili gelişme-lerde büyük katkıları oldu. 21 Şubat 1925 tarihinde Türkiye Büyük Millet Mecli-si'nde Diyânet İşleri Riyâseti bütçesinin görüşülmesi sırasında onun da aralarında bulunduğu elli üç mebûsun verdiği bir önergeyle yeni bir Kur’ân tercüme ve tefsiri-nin hazırlatılması, ayrıca uygun bir hadîs kitâbının Türkçe'ye çevrilmesi teklif edil-mişti.141

Kâmil Miras’ın siyasî çalışmaları arasında en dikkat çekici konulardan birisi de Hilâfetin kaldırılması hususuyla ilgilidir. Dönemin Adalet Vekili (Bakanı) Seyyid Bey TBMM’de hilâfetin kaldırılması konusunun görüşüldüğü sırada yaptığı konuş-mada, hilâfetin kaldırılmasında herhangi bir sakınca olmadığını söylemiştir.142

140 Yazıcı, Nesimi, Osmalıdan Cumhuriyete Bir Osmanlı-Kâmil Miras, Diyânet İlmi Dergi, c.

XXXVII, sayı.1, 2001, ss. 119-122.

141 Yazıcı, Nesimi, “Kâmil Miras”, DİA, c. XXX, ss. 145-146.

142 Yazıcı, Nesimi, Kâmil Mirasın Hayatı ve Eserleri, ss. 63-64.

1.4.3. Eserleri

Osmanlı’nın son döneminde yetişmiş hem medrese hem de üniversite (Dâru’l-Fünûn) eğitimi almış olan Kâmil Miras, farklı eğitim kurumlarında dersler vemiş ve eserler yazmıştır. Eserlerinin önemli bir bölümünün, bu öğretim kurumla-rında okuttuğu derslerle ilgili olduğunu söylemek mümkündür. Eserlerinden Rama-zan Muhasebeleri ve Sahîhi-i Buhârî Muhtasarı Tecrid-i Sârih Tercüme ve Şerhi dışındakiler, çok fazla yayılmamıştır. Kitaplarının talebeye verilen ders notlarından oluştuğunu belirten Nesimi Yazıcı, bunların da talebeler tarafından az sayıda bastırıl-dığını söylemektedir.143

Eşref Edib (1882-1971), Kâmil Miras'ın hayatta bulunduğu bir sırada, süphe-siz onun kontrolünden geçmiş yazısında şu eserlerinin ismini vermektedir:

1- Din-i İslâm: Tarihinden Emevi ve Abbasi Devirlerine Ait Kısımları. (Ge-rek, Veli Ertan tarafından gerek yakın arkadaşı Eşref Edip tarafından Kâmil Miras’ın eserleri arasında zikredilen bu çalışma hakkında yeteri kadar bilgi bulunmamaktadır.

2- Tarih-i Fıkıh (Târîh-i İlm-i Fıkıh): İstanbul 1329/1331, 1331). Dârü’l-Fünûn-ı Şâhâne Ulûm-i Şer'iyye Şubesi'nde ve Medresetü'l-Mütehassısîn'de verdiği derslerin notları olup iki bölüm halinde düzenlenmiştir. Eser genel fıkıh tarihi kitap-larından farklı olup bazı yenilikler taşır.

3- Kur’ân ve Tefsir Tarihi.

4- Ahlak-ı Şer'iyye Dersleri: (İstanbul 1330/1332). Âyet ve Hadîslerle İslâm ahlâkı mahiyetindeki eser tamamlanamamıştır.

5- Kur’ân'ın Cem'i (İstanbul-1342 H)

6- İlm-i Kelâm Tarihine Ait Tetkikler (İstanbul, 1339 H)144

Kâmil Miras, Cessâs (ö. 370/980)'ın Ahkâmü'l-Kur’ân’ının İstanbul baskısı-nın (1335-1338) musahhihlerinden olup Beyzâvî (ö. 684/1286), Ali b. Muhammed el-Hâzin (ö. 741/1341), Ebü'l-Berekât en-Nesefî (ö. 709/1310), Abdullah b. Abbas

143 Türk, a.g.t, s. 23; Yazıcı, a.g.e, s. 68.

144 Yazıcı, Nesimi, Osmalıdan Cumhuriyete Bir Osmanlı-Kâmil Miras, s. 125; Özel, a.g.m, s. 87.

(ö. 68/687) ve Ni'metullah b. Mahmûd (ö. 920/1514)’un tefsirleri gibi birçok ilmî eserin tashihinde de görev almıştır. Bunlardan başka Sebîlürreşâd, Hakka Doğru, İslâm-Türk Mecmuası, Son Posta, İslâm Dünyası gibi dergilerde birçok makalesi yayımlanmıştır.145

Ramazan Musahabeleri adlı eseri (İstanbul -1949) Kâmil Miras’ın değişik ta-rihlerde, farklı yayın organlarında yayınlanan makalelerinden seçilen yirmi beşinin bir araya getirildiği kitaptır. Bir serinin ilk kitabı olarak düşünülen bu çalışmanın ancak birinci sayısı yayınlanabilmiştir. Önsözde verilen bilgiye göre daha önce başka yayın organlarında yayınlanan bu yazılar yazarı tarafından tekrar gözden geçirilmiş, gereksiz tekrarlar atılmış ve yer yer düzeltmeler yapılmıştır.146

Merhum Kâmil Miras’ın hadîsle ilgili en önemli eseri elbetteki Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrid-i Sârih Tercümesi ve Şerhi (IV-XII, İstanbul 1938-1948) adlı ese-ridir. Hadîslerin şerhinde klasik kaynaklardan yararlanılmış ve zaman zaman güncel konulara da girilmiştir. Birçok defa basılan eserin Türkiye'de Hadîs ve Sünnet kültü-rünün yerleşmesine büyük katkısı olmuştur. Her ne kadar Ahmed Nâim gibi geçmi-şinde hadîs tercüme tecrübesi olmasa da bu çaptaki âlimlerin sahip olması gereken ilmî birikime onun da eksiksiz sahip oluğunu söylemek mümkündür. Zira Osmanlı medreselerinde Fıkıh, Kelâm, Tefsir, Usul-ü Fıkıh yanında içinde Buhârî (ö.

256/870), Kirmanî (ö. 786/1384), Aynî (ö. 855/1451), İbn-i Hâcer (ö. 852/1449) ve Müslim (ö. 261/875)’in şerhlerinin de yer aldığı hadîs dersleri her zaman müfredâtta yerini almıştır.

Kâmil Miras Tecrid’in tercümesine başladıktan sonra 1940’larda yayın haya-tına başlayan “İslâm-Türk Ansiklopedisi Mecmuası”, “Sebîlürreşâd” gibi dergilerde bazı hadîslerin tercüme ve kısa îzâhlarını yapmış, İslâm-Türk Ansiklopedisine Hadîs ve Hadîs usulü ile ilgili maddeler yazmıştır. (Bkz. İslâm Türk Ansiklopedisi, Ağaç maddesi, c. 1, ss. 121-122, 1941; Ahad maddesi, c. 1, 141-142; İslâm Türk Ansiklo-pedisi, Âl-i Muhammed Maddesi, c. 1, ss. 252-254, 1941). Tecrid-i Sârih tercüme ve şerhi görevinin kendisine verilmesi, onun bu görevi yerine getirirken göstermiş oldu-ğu performans, hadîsçilik yönünün de olduoldu-ğunu söylemeye yetecektir.

145 Yazıcı, Nesimi, “Kâmil Miras”, DİA, c. XXX, s. 146.

146 Türk, a.g.t, s. 26.

Kâmil Miras’ın vefatının ardından bir şiirle onu yad eden Hasan Basri Çantay (1887-1964) da merhûmun “Kâmil bir muhaddîs” olduğunu belirtmiştir.147

Bâbanzâde Ahmed Nâim 13 Ağustos 1934 yılında vefatına kadar Tecrid-i Sârih’in üç cildini hazırlamış, bunlardan bir ve ikinci ciltler Arap Alfabesiyle yayın-lanmıştı. Bunun üzerine yarım kalan tercüme ve şerhin tamamlanması görevi Kâmil Miras’a verilmiştir.148 O, öncelikle selefinden kalan 3. cildin müsveddelerini gerek gördüğünde bazı ilave ve tashihlerle yayına hazırladı. Üçüncü ciltte yer toplam 96 hadis içinden 26 hadiste Kâmil Miras ilave ve tashihlerde bulundu. 556. hadis müs-veddeler arasında bulunamadığı için Kâmil Miras hadisi tercüme ve şerh etmiştir.149 Kamil Miras merhum Ahmed Nâim’in müsveddeleri tetkik edemeden vefat ettiği için hatalarının olduğunu belirtir.150 Sonra da ciltler için on yıllık gibi sürede, bütün mesâisini bu çalışmaya ayırdı. 151 Kâmil Miras tarafından hazırlanan 4. cilt 1938’de, 12. cilt ise 1948’de basıldı. Eserin ilk basımında her cilt beşer bin adet basıldı, top-lam sayfa sayısı 7352 idi daha sonra sayfa sayısı 6541 olarak netleşti. Cildlerin sonu-na eklenen mevakiin, tercüme-i hâl ve konu fihristleri ile bu sayfa sayısı 6594 sayı-sına ulaşmaktadır. 519 sayfalık klavuz da eklendiğinde toplam sayfa sayısı 7. ve 8.

baskılarda 7113 olmaktadır. Diyânet İşleri Başkanlığı tarafından en son kez 1993’te on ikinci baskısı yapılmıştır.152

Tecrid-i Sârih’in ciltlerinin yıllara göre basımı şöyledir: IV ve V. ciltler, 1939- İstanbul, VI. cilt 1939, VII. cilt 1940, VIII. cilt 1941, IX. cilt 1945, X. cilt 1946, XI cilt 1947, XII. cilt 1948.153

Hadîslerin ciltlere göre dağılımı ise şöyledir: 1. cilt: 1-221; 2. cilt: 222-477;

3. cilt: 478-574; 4. cilt: 575- 685; 5. cilt; 686-751; 6. cilt: 752-1022; 8. cilt: 1023-1122; 9. cilt:1316-1518; 10. cilt: 1519-1660; 11. cilt: 1661-1872; 12. cilt: 1873-2189.

hadîsler. Esere hazırlanmış klavuz 519 sayfa, tek cilt ve dokuz bölüm olmak üzere Mücteba Uğur ve M. Cemal Sofuoğlu tarafından kaleme alınmıştır. Onüçüncü cilt

147 Türk, a.g.t, s. 28; Yazıcı, Nesimi, Kâmil Mirasın Hayatı ve Eserleri, s. 77.

148 Nâim, Ahmet, Tecrid-i Sârih Tercüme ve Şerhi, c. III, s. 404.

149 Nâim, Ahmet, a.g.e, c. III, s. 355.

150 Nâim, Ahmet, a.g.e, c. III, s. 41.

151 Miras, Kâmil, a.g.e, c. XII, s. 430.

152 Yazıcı, Nesimi, a.g.e, ss. 52-53.

153 Yazıcı, a.g.e, ss. 77-79.

olarak Tecrid-i Sârih’in ikinci baskısı esas alınarak yapılmış ve Tecrid’le beraber basılmıştır. Tecrid Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 4 Temmuz 1969’da tüm cilt-ler gözden geçirilmiş, hatalar düzeltilmiştir.154

154 Miras, Kâmil, Tecrid-i Sarîh Tercüme ve Şerhi, c. V, s. 396

2.1. HADÎS EDEBİYATINDA “CÂMİ” VE ÖZELLİKLERİ.

“Câmi” kelimesi "toplamak, bir araya getirmek" anlamındaki “cem” kökün-den ism-i fâildir çoğulu “Cevâmi” dir. Hadîs ilminde, dinle ilgili meselelerin tama-mını, dolayısıyla Hadîsin bütün kısımlarını içine alan sekiz ana konuyu bir araya getiren eserlere “Câmi” adı verilmektedir. Câmi’ler, bütün dinî konularla ilgili hadis-leri toplayan en kapsamlı eserlerdir.1 Bu konular şunlardır: İmân ve akâid; ibadet ve muâmelât (ahkâm); ahlâk ve nefis terbiyesi (rikâk); yeme, içme ve sefer âdâbı; tefsir, tarih ve siyer; oturup kalkma âdâbı (şemâil); fiten ve melâhim; peygamberlerin ve ashâbın menâkıbı.2

Hadîs ıstılahında Câmi kelimesi, Hazreti Peygamberin değişik konulardaki hadîslerini içinde toplayan büyük kitaplar hakkında kullanılmıştır. Ancak burada, bütün hadîs kitaplarına câmi adının verilmediğini de kaydetmek gerekir. Mesela el-Buhârî, Müslim ve et-Tirmizî’nin Kütüb-ü Sitte içinde yer alan eserlerine el-Câmi denildiği halde, aynı gruba dahil Ebû Dâvûd, en-Nesâî ve ibn Mâce'nin eserlerine bu isim verilmemiştir. O halde bu fark, kitapların ihtiva ettikleri konular yönünden ileri gelmektedir. Câmi’ler de umumiyetle birer Sünen’dirler. Onlar da Sünen’lerin ihtiva ettiği bütün konuları içine alırlar. Her Câmi aynı zamanda birer Sünen’dir, fakat her Sünen, Câmi değildir diyebiliriz.

Câmi adı verilen hadîs eserleri, hicri ikinci (VIII) yüzyıldan itibaren tasnif edilmeğe başlanmışlardır. Bunların ilk musannifi Ma’mer İbn Râşid el-Ezdî (ö.

153/770) dir. Bu asırdaki diğer musannifler Kebir ve el-Câmiu's-Sağir adlı iki eseriy-le Sufyan es-Sevrî (ö. 161/778), Abdullah İbn Vehb İbn Muslim el-Kuraşi (ö.

197/812) ve Sufyan İbn Uyeyne (ö. 198/813) dir. Üçüncü asırda ise, Abdurrazzak İbn

1 Çakan, İ. Lütfi, Hadis Edebiyatı, MÜİFAV, 4. Basım, İstanbul 1997, s. 45.

2 Kandemir, M. Yaşar, “Câmi”, DİA, Ankara 1997, c. VII, s. 94.

Hemmam (ö. 211/826), el-Buhârî (ö. 256/870), Müslim İbnu'l-Haccac el-Kuşeyrî (ö.

261/874) ve eseri “Sünen” diye de adlandırılan et-Tirmizî (ö. 279/892) Câmi tasnif etmişlerdir.

Daha sonraki devirlerde meydana getirilen Câmi’ler, umumiyetle kendilerin-den önce telif olunan meşhur eserlerdeki hadîsleri bir kitapta toplamak gayesini güt-müşlerdir. Bunların ismi terim anlamında değildir. Sözlük anlamındadır. Ebû’l-Ferec İbnu’l-Cevzi (ö. 597/1201)’nin Sahîhayn ile Tirmizî’nin el-Câmi’ini ve Ahmed b.

Hanbel’in el-Müsned’ini bir araya Câmiu’l-Mesânid ve’l-Elkâb adlı eseri, İbnu’l-Esir el-Cezerî (ö. 606/1209)’nin el-Câmiu'l-Usul li-Ahadîs’ir-Rasûl’ü, İbn Kesir (ö.

694/1294)’in el-Câmiu’l-Mesânid’i ve es-Suyûtî (ö. 911/1505)’nin el-Câmiu’s-Sağir’i ve el-Câmiu'l-Kebir veya Cemu'l-Cevâmi fil Ehâdîsi’l-Levâmi bu cümleden olarak zikredilebilir.3

Konularına göre (Ale'l-Ebvâb) tasnif edilmiş Hadis Edebiyatı’nı Musannef, Câmi ve Sünen’ler teşkil etmektedir. Câmi'ler, dînî konuların hemen tamamını kap-sayan sekiz ana bölümü ihtiva etme özelliğine sahiptirler.

Her birine “Kitâb” denen ve daha çok Câmi, Sünen ve Musannef adı verilen hadis kitaplarında ana konuları işaretlemek ve birbirlerinden ayırmak üzere konul-muştur. Bâb ise "Kapı” anlamına gelir. Hadîs kitaplarında aynı konudaki hadîslerin bir arada bulunduğu “Kitâb” başlıklı ana bölümler içinde yer alan tâli bölümlere de-nir. Bu bölümler, bütünün parçaları durumundadır. 4 Bu sekiz bölümün muhtevaları kısaca şöylece özetlenebilir:

Kitâbu’l-İmân: İnanç konularıyla “iman, islâm, tevhid, i'tisam” ilgili bölüm-ler burada yer alırlar.

Kitâbu’s-Sünen: Bütün ibadet ve hukuk konularına taalluk eden hadîsleri içerir. Taharetten Vasiyete kadar çeşitli fıkhi mevzuları ihtiva eden bu bölüm, hadîs mecmualarının yarısından fazlasını işğal eder. Bu bölümün hadîslerine Ahkâm Hadîsleri de denir. Bunlar, Sünen’lerin muhtevasını oluşturur.

3 Koçyiğit, Talât, Hadis Istılahları, Ankara 1985, AÜİF Yay., ss. 66-67; Kandemir, M. Yaşar, a.g.m, s. 94.

4 Uğur, Mücteba, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, TDV yay., Ankara 1992.

Kitâbüz-Zühd: Bir Müslümanın iç dünyasını ve derûni hayatını besleyen hadîsi şeriflerin toplandığı bölümdür. Bu bölümün hadîsleri İslâm zühd ve tasavvu-funun kaynağı durumundadır. Ahlâk ve nefis terbiyesi ile ilgili konular bu bölümde yer alır.

Kitâbu’l-Edeb: Yeme, içme, giyinme, seyahat etme, yatıp kalkma gibi hu-suslarda dikkat edilmesi gereken bütün muaşeret kaidelerini içerir. İnsanın insana, insanın Allah’a ve insanın diğer yaradılmışlara karşı münasebetlerini düzenleyen sosyal muhtevalı hadîsler hep bu bölümde bir araya getirilmiştir.

Kitâbu’t-Tefsir: Bu bölüm bir bakıma Ku’ran’ın tefsiridir. Bazı ayet ve sûre-ler hakkında açıklamalar, sure ve ayetsûre-lerin sebebi nüzûlsûre-leri bildiren habersûre-ler bu bö-lümün esasını teşkil eder. Bu bölümde ashâb ve tabiûn nesli tarafından yapılan tef-sirlere de yer verilir. Rivâyet tefsirlerinin temelini bu bölüm oluşturur. Buradaki hadîsler Kur’ân’ı Kerim’in sûre ve ayetlerinin sırasına göre tertib edilmiştir. Âyetle-rin değişik açılardan beyanını ortaya koyan hadîsler sûre sırasına göre bu bölümde yer alır.

Kitâbu’s- Siyer ve’l-Cihâd: Harb ve sulh hukuku kaideleri, siyasî tarih, Pey-gamberimizin gazveleri bu bölümün konusudur. Sonraki devirlerde bu bölüm Kitâbu’s-Siyer başlığı altında Fıkıh kitâblarına girmiştir.5

Kitâbu’l-Menâkıb: Bu bölümde Hz. Peygamberin şemâili ve ashab hakkında söylenmiş Hadîsler yer almaktadır. Bu bölüm bir nevi tarih ve tercüme-i hal ile ilgili bölümü teşkil eder. Bu Sünen bölümünden sonra en zengin muhtevalı bölüm olduğu söylenebilir. Bu bölümün alt başlıkları yani bâbları şahıs isimlerine göre tertib edil-miştir.

Kitâbu’l-Fiten ve’l-Melâhim: İslâm’da vukûa gelen veya vukûu muhtemel nâhoş olaylar, davranışlar ve inançlarla ilgili bu bölümün başlığı altında toplanmıştır.

İstikbalden haber veren Hadîs-i Şerifler, kıyâmet alâmetleri, mehdî, teceddüd mese-lesi, mezhep ve fırkalar hakkındaki haberler bu bölümün konuları arasındadır. Hadîs

5 Yardım, Ali, Hadis II, s. 74.

mecmualarının bu bölümü, dinler tarihi, siyasî ve itikadî mezhepler tarihi, ilm-i kelâm gibi ilim dalları için yegane kaynak durumundadır.6

Câmi'ler, bu bölümlerden herhangi birine dahil olmayan bir takım konuları daha ihtiva ederler. Yine Câmi'ler bu 8 bölümden herhangi birini ihtiva etmezler ve-ya nâkıs olarak ihtiva ederlerse Câmi olmaktan çıkarlar. Bu yüzden Tefsir bölümü nâkıs olduğu ve sistematik olmadığı gerekçesiyle Müslim'in kitâb’ını Câmî' saymak istemeyen görüşler ileri sürülmüştür.7

Câmi'ler aynı zamanda “Sahîh” adıyla da anılmaktadırlar. Meselâ, Buhâri, Müslim ve Tirmizî 'nin kitâblarının adı el-Câmi'u's-Sahîh'tir.

Tirmizî (ö. 279/892)’nin eseri muhtevâsı itibariyle Câmi'dir. Fakat onu “Sü-nen” ler arasında saymak aşağı yukarı kurallaşmıştır.8