• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1.1.2. İlmî ve Ahlakî Husûsiyetleri

Buhârî’nin seyahatleri yaklaşık 16 yıl sürmüş sonra memleketine dönmüştür.

Bu seyahatleri esansında toplamda 1080 şeyhden hadîs yazmıştır. Hadîs aldığı kişiler

‘İman, söz ve fiilden ibarettir’ düşüncesine sahiptiler. Bu görüşte olmayanlardan hadîs almamıştır. Birinden hadîs yazarken onun ismini, künyesini, nisbesini ve hadîsi nasıl öğrendiğini mutlaka sorardı. Sorduğu sorular sonunda aldığı cevâpları yeterli bulursa O’ndan hadîs rivâyet ederdi. Aksi halde onun şeyhinden yazdığı aslı gördük-ten sonra hadîsi yazardı.12 Buhâra câmiinde meclisini aktederdi. Ayrıca dolaştığı önemli ilmî merkezlerde de meclis aktederdi.13

Buhârî hadis ilminde otoriteydi. Tedvîn ve tasnîf’in altın çağı diyebileceğimiz bir devri idrâk etmiş olması dolayısıyla, Hadîs ilmindeki geniş bilgisinin metin ve isnâdlardaki illetlere, ricâlin cerh ve ta’dil yönünden değişik hallerine derin vukûfu-nun ve nihâyet sahîh hadîsi sakîm olanından ayırmak hususunda gösterdiği son dere-ce titiz davranışının sayesinde mükemmel bir hadîs eseri tasnîf etmeyi başarmıştır.14

10 İbn-i Hâcer el-Askalanî, a.g.e, s. 502; A’zami, M. Mustafa, a.g.m, s. 368.

11 A’zami, a.g.m, s. 368.

12 İbn-i Hâcer, el-Askalanî, a.g.e, s. 502.

13 Sandıkçı, S. Kemal, İlk Üç Asırda İslâm Coğrafyasında Hadis, s. 449.

14 Koçyiğit, Talat, Hadis Usulü, Ankara 2007, TDV yay., s. 298.

Buhârî bir rivâyetin sahîh olabilmesi için âlimlerin koştuğu şartlarda hiç taviz vermemiştir. Adâlet, zabt, şöhret bütün âlimlerin müşterek şartı ise de Buhârî bu me-selelerde tavizsiz olmuştur. En bâriz davranışı da Likâ meselesinde ortaya çıkar. Yani Buhârî bir hadîsin Sahîh olabilmesi için, sened’te yer alan bütün râvilerin adâlet ve zabt yönleriyle mükemmel yani Sikâ olması yeterli değildir. Bu râvilerinden her biri hem kendisinden hem hadîs rivâyet ettiği hocası durumundaki zatla fiilen karşılaşmış hem de kendisinden hadîsi rivâyet eden talebesi durumundaki zatla fiilen karşılaşmış olmalıdır.

Likâ denen bu karşılaşmalar da âlimlerce bilinmiş olmalıdır. Bilinmeyen, zann’da kalan karşılaşmalar Buhârî için karşılaşma sayılmaz, böyle bir durum ona göre inkıta (kopukluk) ifade eder. Sened’te inkıta ise zayıflık nedenidir. Dolayısıyla Buhârî’ye göre böyle bir hadîs Sahîh değildir.15

Müslim b. Haccâc el-Kuşeyrî (ö. 261/875) İlel konusunda çok ince bir müşki-li hemen çözmesi üzerine O’nun alnından öpmüş ve “Müsaade et ayaklarını da öpe-yim, Ey üstadlar üstadı, Ey Muhaddîs’lerin efendisi, ilel’de hadîs doktoru” demiş-tir.16

Ebû İsa Tirmizî (ö. 279/892): “İlel’de ve senedler konusunda Muhammed b.

İsmâil’den daha bilgilisini görmedim”. Ebû Hatim er-Râzî (ö. 277/890) de : “Hora-san’da Muhammed b. İsmail’den hâfızası daha güçlü biri çıkmamış ve Irak’a da O’ndan daha bilgilisi gelmemiştir.” demiştir.

Buhârî’den nakledilen haberlerden anlaşıldığına göre, el-Câmi’u’s-Sahîh’i, toplamış olduğu 600 bin Hadîs içinden seçerek oluşturmuştur. Yine kendisi 100 bin sahîh, 200 bin de sahîh olmayan hadîs ezberlediğini ve eserini 16 yılda oluşturduğu-nu söylemektedir. el-Firebrî (ö. 320/931)’ye göre el-Câmi’u’s-Sahîh’i Buhârî’den 90.000 kişi dinlemiştir.17

Yazdığı hadisleri kitaplarda kalmayıp hafızasına nakşettiğini gösteren en iyi örneklerden biri Bağdat’da verdiği imtihandır. İbni Adî (ö. 365/976)’nin rivâyetine

15 Canan, İbrahim, Kütüb-i Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Ankara 1988, Akçağ Yay, c. I, ss. 198-199; Keşmîrî, a.g.e, c. I , s. 31.

16 İbn-i Hâcer, el-Askalanî , a.g.e, s. 513.

17 Sandıkçı, S. Kemal, Sahih-i Buhârî Üzerine Yapılan Çalışmalar, ss. 5-6; İbn-i Hâcer, el- Aska-lanî, a.g.e, ss. 512-513.

göre Buhârî’nin Bağdat’a geldiğini duyan muhaddisler 100 hadîsin sened ve metinle-rini birbirine karıştırarak bunları on kişiye verdiler ve onlara Buhârî toplantı yerine gelince bu hadîsleri sırayla sormalarını söylediler. Bu on kişi tespit edilen hadîsleri çeşitli İslâm ülkelerinden gelmiş olan muhaddîslerin huzurunda okuyarak bunların mahiyeti hakkında bilgi istediler. Buhârî onlara bu hadîslerin hiçbirini okunduğu şekliyle bilmediğini belirttikten sonra, ilk soruyu yönelten kimseden başlayarak, sor-dukları hadîslerin sened ve metinlerinin doğrusunu herbirine ayrı ayrı söyledi. Buhârî hakkında tereddüdü olanlar onun nasıl bir hafıza gücüne ve ne kadar geniş bir hadis kültürüne sahip olduğunu gördüler. Yine Buhârî Semerkant’da da, 400 muhaddis önünde buna benzer bir sınavı da başarıyla vermiştir.18

Hanefî fıkhını gençliğinde Abdullah b. el-Mübârek (ö. 181/797) ve Vekî b.

Cerrâh (ö. 197/812)’ın kitabları aracılığıyla sonra Kerabisî (ö. 248/862) ve el-Humeydî (ö. 219/834) tarikiyle Şafiî fıkhını öğrendi. Mâlik (ö. 93/795)’in talebele-rinden de O’nun fıkhını almıştı. Ahmet b. Hanbel (ö. 241/855)’den zaten bizzat ri-vâyet etmiş ve kendisiyle sağlam bir bağ tesis etmişti. Böylelikle O, bütün ictihâd turûkunu, asrın mevcut ictihadî ekollerin fıkhını şahsında cem etmişti.19 Bunun için-dir ki ilmî şahsiyetinden bahseden kitaplarda “Fakihlerin Efendisi”, “Bu ümmetin fakîhi” diye nitelendirilmiştir.20

Ancak Hadîs ilmindeki yüksek seviyesi nedeniyle bu yönü ikinci planda kal-mıştır. Buhârî fıkıh ilmindeki bu üstün mevkii sebebiyle dört mezhebin mensûbları tarafından sahiplenilmiştir. Keşmîrî (ö. 1352/1933) ve bir grup hadîs ve fıkıh âlimine göre Buhârî ne belli bir mezhebe intisâp eden mukallîd, ne de herhangi bir mezhebin sınırları içinde ictihâdda bulunan mezhepte müctehiddir.

Eğer fıkıh, “Şer’î-amelî hükümleri tafsilî delillerinden istinbât ederek bilmek”

ise Buhârî bu tarife göre tam bir fakîh ve bir mutlak müctehiddir.

18 İbn Hallikân, Ahmed b. Muhammed (ö. 681/1282), Vefeyâtü’l-A’yân ve Enbâu Ebnâi’z-Zaman, thk, Dr. İhsan Abbas, Beyrût 1977, c. IV, s. 188; İbn Hâcer el-Askalanî, a.g.e, s. 510; Bağcı, H.

Musa, Kütüb-i Sitte Kavramının Tarihsel Gelişimi ve Otoritesini Oluşturan Faktörler, İslâmi İlim-ler Dergisi, yıl 2, sayı 2, 2007, ss. 140-141.

19 Sandıkçı, S. Kemal, Sahih-i Buhârî Üzerine Yapılan Çalışmalar, s. 8.

20 İbn-i Hâcer, Ahmed b. Ali el-Askalanî (ö. 852/1448) Tehzibu’t-Tehzib, Thk: Adil Mürşid, İbra him Zeybek, Müessesetü’r-Risâle, Tsz., c. III, ss. 509-510.

Sahîh’indeki bâb başlıklarını tespit ederken herhangi bir mezhebe bağlı kalmamış, yalnızca naklettiği nassları dikkate alarak hüküm çıkarmıştır.

Eserleri içinde en önemli eseri olan el-Câmi’u’s-Sahîh, başlı başına bir fıkıh ve fetva hazinesi olarak değerlendirilir. Buhârî, diğer imâmların hüküm çıkardığı şer’î kaynaklardan faydalanmakla birlikte O’nun genelde takip ettiği metod, hadisleri ihtivâ ettikleri fıkhî hükümleri esas almak sûretiyle bâblara ayırmak, bu bâblarda yer alan meseleleri Kur’ân, hadîs ve sahâbe fetvalarına dayandırmaktır. Buhârî’nin bâb-ları hem muhaddîsler ve hem de fakîhler için taşıdığı önem dolayısıyla bu eser üzeri-ne yapılan şerhlerde konu itina ile işlendiği gibi aynı mevzuda müstakil eserler de kaleme alınmıştır.21

Buhârî, orta boylu olup zayıf ve ince bir yapıya sahipti. Birçok güzel huyu yanında az konuşması, başkalarının sahip olduğu imkanlara özenmemesi gibi özellik-leri vardı. O’nun cömertliğini ve dünya malına önem vermediğini ve yardımseverli-ğini gösteren davranışları pek çoktur. 25.000 dirhem alacaklı olduğu birine karşı gös-terdiği müsamaha dikkat çekicidir. Uzun zamandan beri borcunu ödemeyen bu şahıs-tan bazı idareciler vasıtasıyla alacağını tahsil etmesini tavsiye edenlere, “Ben onlar-dan yardım istersem onlar da benden işlerine geldiği gibi fetvâ vermesini isterler, dünya için dinimi satamam” demiştir. Fakat bazı dostları O’na rağmen bu konuyu yöneticilere söylediler. Buhârî, bunu haber alınca ilgililere mektup yazarak borçluya bir kötülük yapılmamasını istedi ve O’nunla kendisine her yıl 10 dirhem ödemek üzere anlaşma yaptı.

Buhârî’nin oğlu gibi sevip ilgilendiği kâtibi Muhammed b. Ebû Hâtim, onun ok atmayı çok sevdiğini, yanında bulunduğu uzun yıllar boyunca attığı oklardan sa-dece ikisinin hedefe isâbet etmediğini ve bu hususta kimsenin onunla boy ölçüşeme-yeceğini söylemektedir.22

Ebû Bekir Münîr’in belirttiğine göre Muhammed b. İsmail, bir gün namaz kılıyordu. Eşek arısı O’nu 17 kere soktu ama namazını kesmedi. Namazını bitirince:

21 Öğüt, Sâlim, “Buhârî, Muhammed b. İsmail”, DİA, Ankara 1992, c. VI, s. 376.

22 A’zami, a.g.m, ss. 369-370.

“Namazda beni rahatsız eden şey ne idi, bakın?” diye sordu. Baktıklarında eşek arı-sının sokması sonucu vücudunun 17 yerinde şişme oluştuğunu gördüler.23