• Sonuç bulunamadı

BAĞLANMA

Bağlanma terimi, bebekler ile anne babalar arasında duygusal olarak olumlu ve karşılıklı yardım edici bir ilişkinin kurulmasını belirtmektedir. İlişki uygun biçimde işlendiğinde, yetişkinler kendilerini bebeklerine uydururlar ve bebeklerde yetişkinlere kendi gereksinmeleri hakkında ipuçları verirler. Yetişkinler bebeklerin ihtiyaçlarını karşılarlar, bebeklerin hoşnutluk gösterisi de doğru şeyler yapan yetişkinler için geri bildirim olarak işler; bebek ve anne babalarla karşılıklı olarak etkileşimde bulunmuş olurlar. Ardından bebekler yetişkinlere güven geliştirirler ve yetişkinler de anne ve baba olarak yeteneklerine güven ve bebeklerine karşı da işi duygular kazanırlar (Gander ve Gardiner, 1998: 196).

uygun bir dönemin varlığı çeşitli hayvan davranışlarında kanıtlanmıştır (Gander ve Gardiner, 1998: 197).

Yapılan araştırmalar da, bebeklerin daha ilk aylarda çevresindeki yetişkinler ile ilişki kurmaya yardımcı olabilecek özelliklere sahip olduklarını ortaya koymuştur. Doğduğunda gözleri normal olan bir bebek, önce 20-25 cm uzaklıktaki nesneleri görebilir. Yine bebeklerin insan yüzüne benzeyen şekilleri tercih ettikleri, işitme duyularının normal insan sesini algılayabilecek durumda olduğu, araştırma sonucunda elde edilen bulgular arasındadır (Akt. Çağdaş ve Seçer (Şahin), 2002: 16).

Tepki Davranışlar: Bebekler, doğuştan eğilimlere sahiptirler. Bu eğilimler

yetişkinler ile ilk etkileşimi başlatıp, kolaylaştırır. Bebekler için onlara en çok yarayan davranışları, onlara bakan yetişkinlerin de bebeklerden tepki almasını sağlayan davranışlardır (Gander ve Gardiner, 1998: 199).

Refleks Davranışlar: Emme refleksi bebekte doğuştan mevcut olan ve

annesine bağlanmasına yardımcı olan, bir aracıdır. Çünkü emme olayında karşılıklı bir alışveriş ve iletişimi kolaylaştırma durumu vardır. Emme esansında kurulan bedensel temastan hem anne hem de bebek çok hoşlanır (Çağdaş ve Seçer-Şahin 2002: 17).

Bir bebek, anne ve babasının parmağını sıkı sıkı tuttuğu zaman, bu yalnızca bir reflekstir ve bu yakalama refleksi olarak adlandırılır. Ancak anne ve baba, bu tutma eylemini olumlu bir toplumsal tepki olarak yorumlayabilir ve bu tepkiyi ortaya çıkarmak amaç ile zaman harcayabilir (Gander ve Gardiner, 1998: 199).

Ağlama: Bebek, acı çektiği deneyimlere ağlayarak tepkide bulunur. Ağlama,

ilk anayol tepkiler arasındadır. Dünyanın bütün bebekleri ağlarlar. Bu bebeğin anneden beklentisini seslendirme biçimi olarak algılanmalıdır. Ancak anne için bebeğin tepkilerine verdiği tepkiler, ilişkinin nitelik ve içeriğini biçimlendiren belirleyici bir faktördür. Doğal olarak, bebeğin anneye yönelik bağlanma şekli, bu ilişki yapısının doğrudan bir sonucu olarak görülmelidir (Aydın, 2004: 50).

Freedman (1971)’ e göre insanda beden temasından dolayı, doğuştan bir haz alma eğilimi bulunmakta ve bu da bebekle anne ve baba arasıdaki bağlanımı artırabilmektedir (Akt: Gander ve Gardiner, 1998: 200)

Gülümseme ve Cıvıldama: Gülümseme ve cıvıldama, bağlanma için önemli

olan ve doğuştan gelen bir eğilim olarak görünmektedir. Gözleri göremeyen bebeklerin de gülümseme, bu davranışın doğuştan olduğunun bir kanıtıdır. İki aydan küçük bebekler için, gülümseme ve cıvıldama sosyal bir davranış değildir. Ama bu davranışlarının yetişkinlerde olumlu tepkiler yaratması nedeni ile anne-baba ve çocuk ilişkisinin gelişiminde önemli bir rol oynar (Gander ve Gardiner, 1998: 200).

Görsel Tepki: Bebeklerin insan yüzünün çekimine kapılıyor görünmesine

karşın, yapılan yeni araştırmalarda dikkatlerini çeken şeyin insan yüzünün biçimi; sınır çizgisi, karşıtlığı ve hareketi olduğu ortaya çıkmıştır (Akt. Gander ve Gardiner, 1998: 201).

Kağan (1970) bebeklerin iki aylık olmadan önce büyük bir ihtimalle, insan yüzünü kendisine olduğu kadar, hareket eden ya da insan yüzüne karşıt olan ve benzerlik oluşturan görsel uyaranlara da dikkat ettiklerini belirtmiştir (Akt: Gander ve Gardiner, 1998: 201).

İki ile dört ay arasında bulanık bir yüz kavramı geliştirirler ve gördükleri yüzlere karşı gülümserler; dikkatleri özel olarak “toplumsal” olmuştur (Gander ve Gardiner, 1998: 201).

Arnold Gesell’ in yaptığı incelemelere göre, birinci ayda çocuk karşısına geçilip, el, kol, yüz hareketleri ile konuşulursa, konuşanın yüzüne bakar (Akt. Binbaşıoğlu, 1990: 171).

Bazı araştırmacılar tarafından göz temasının bağlanma için çok önemli olduğu düşünülmektedir (Akt: Gander ve Gardiner, 1998: 201).

Gönülsüz sistemde yetişkinler yalnızca sıkıntıdan kaçınmak ya da sıkıntıyı sonlandırmak amacı ile gerekeni yaparlar. İstekli, sistemde ise yetişkinler çocukları ile istekleri için ve sonuçları hoşlarına gittiği için etkileşim kurarlar (Gander ve Gardiner, 1998: 201).

Etkileşimli Oyun: Başlangıçta anne-baba ve çocuk etkileşiminin çoğu bakım

esnasında ortaya çıkar; ama etkileşimli oyun anne-babalar, bebeğin onların davranışına nasıl yanıt verdiğini, bebeği neyin heyecanlandırdığını, cıvıldama ve agulama ya da gülümseme ve tekmelemeyi neyin uyardığını, bebeği neyin yatıştırdığını, dikkatini nelerin çektiğini aşama aşama keşfettikçe, bakıma eşlik etmeye yada onu takip etmeye başlar (Gander ve Gardiner 1998:202).

Oyun Varsayımı: Watson (1973) tarafından ilk toplumsal etkileşimin

gelişimi konusunda bir oyun varsayımı ileri sürülmüştür. O yetişkinlerin bebeklerle, içinde yetişkinin tepkisinin bebeğin tepkisine bağlı olduğu oyunlar oynadıklarına dikkat etmiştir. Anne babaların bebekleri ses çıkardıktan sonra ses çıkardıkları, anlar gülümsedikten ve cıvıldadıktan sonra onları hoplattıkları; göz teması kurduklarında “ceee” dedikleri belirtilmiştir (Akt: Gander ve Gardiner 1998:202).

Böylece, oyun bir yetişkinin bebeğin özel bir davranışına tekrarlı olarak özel bir tepki verdiği, herhangi etkileşimden oluşmaktadır. Watson, bebeklerin, genellikle böyle oyunları gülümsedikleri ve cıvıldadıkları sürece sürdürdüklerinin bildirmektedir. Bu karşılık olarak anne ve babalarda bebeğin tepkilerinden haz duymaktadırlar (Gander ve Gardiner, 1998: 202).

Bağlanmayı Olumsuz Etkileyen Etmenler

Aşırı Bağlanma: Bell ve Ainsworth (1972), yaptıkları bir araştırma

sonucunda bebeklerin ağladığında anneleri tarafından umursanmadığında daha fazla ağladıklarını bulmuştur (Akt: Gander ve Gardiner, 1998: 207).

Bebekler ihtiyaçlarının belirtmek için ağlar. İhtiyaçları giderilmediği takdirde, kafasını vurmak ve sallamak gibi değişik davranışlar geliştirir. Problemini çözecek

dışı davranırlar. Anne babalar ipuçlarını yorumlamayı ya da zamanları ve sabırları üzerindeki aşırı istekleri karşısında soğukkanlılıklarını korumada zorlanırlar. Bundan dolayı, olağan dışı davranışlar anne-baba ve bebek ilişkisinin bozulmasına neden olabilir (Gander ve Gardiner, 1998: 207).

Olağandışı Görünüm: Bazı anne ve babalar ciddi bedensel kusurları olup,

görünümleri normalden farklı olan bebekleri ile başa çıkamazlar. Çoğu zaman, çok az bakım verme ya da terk etme gibi çocuklarını değişik biçimlerde reddederler. Bu tip durumlar bağlanmayı engelleyebilir. Anne babaların bir danışmana gereksinim duymasına neden olur (Gander ve Gardiner, 1998: 208).

Duygusal Reddetme: Anne babalar çeşitli nedenlerle bebeklerini

reddedebilirler. Reddedilme her çocuğu etkileyebilir, ama etkilenmenin derecesi çocuğun ona tepkisine bağlıdır. Bir çocuk davranış sorunları ve alınganlık geliştirirken diğeri yeni anne babasıyla güçlü bir ilişki kurarak durumu ödünleyebilir (Gander ve Gardiner, 1998: 208,209).

KOPMA

Çocukların, anneye bağlılık gösterdikleri dönem, bir yandan da çevreyi tanıma yeteneklerinin de geliştiği döneme rastlar. Çevreyi tanıyıp, keşfetmek için onun anneden kopup ayrılmaları gerekmektedir. Bundan dolayı, 40 haftalık bebeklerin sosyal gelişimle ilgili temel sorunlarından birisi, bağlılık ve kopma arasındaki çelişkiyi çözümleyememektir. Bebeklerin anneye bağlılık göstermelerinin nedeni çevre ile ilgili araştırma yaptıktan sonra, sığınabilecekleri tek kişi annedir. Eğer çocuk, annenin yanında değilse ya da çevresinde yabancılar varsa, kopma ve araştırma davranışında azalma görülür (Akt. Morgan, 1991: 68,69).

Yürümeye başlama girişimleri ile birlikte, çocuğun hayatında daha enerjik ve bağımsız bir dönem başlamaktadır. Bağımsızlık duygusunun belirmesi ile onda hem büyük bir heyecan hem de büyük bir korku meydana gelir. Bunun nedeni bu döneme kadar çocuk annesinin yanında bulunmuş, onun kolları arasında kendini güven içerisinde hissetmiştir. İşte bu karmaşık duygular içerisinde çocuk, hem anneden

süre anneye fiziksel olarak yakın olma gereksinimi duymaksızın onu uzaktan görmekle yetinebilir. Yani birinci yılın sonlarında bebeklerde korku yaratan durumlarda bağlılık, diğer durumlarda ise kopma eğilimi egemen olacaktır (Morgan, 1991: 69).

Bebeğin ilk sosyal davranışı büyük bir kaygı ya da öfkeye kapılmadan anneden bir süre uzak kalmaya dayanabilmesidir. Bunu başarabilmesi, bebeğin belleğinde, varlığı kesinlikle kazanmış bir annenin bulunduğunu gösterir. Anne bir süre için çocuğun görüş alanından ayrılsa da, bebek ile anne arasındaki düzenli olarak verme ilişkisi, bebeğin zihninde annenin sürekliliğini sağlar (Çağdaş ve Seçer- Şahin, 2002: 27).

Çocuk zihinsel yönden gelişerek belliğinde, varlığı kesinleşmiş bir anne figürü kazanmış ise, annenin bir süre için çocuğun gözünden uzaklaşması onun için sorun olmaz. Yani, kopma davranışı çocuğun psiko motor gelişmesi ile de ilgilidir (Çağdaş ve Seçer-Şahin, 2002: 27).

Gerçekte karmaşık ve çelişkili sosyo-psikolojik gereksinimlerin altında bulunan çocukların, sağlıklı bir biçimde bağımsızlaşması, geniş ölçüde anne-babanın sergiledikleri tutumlara bağlıdır. Buna göre davranışları uygun pekiştireçlerle desteklenen çocukların kişilik yapılarında olumlu yönde bir gelişme görülür (Aydın, 2004: 51)