• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.4. İlgili Araştırmalar

Sosyal risk altındaki çocukların eleştirel düşünme becerileri ile davranışları arasındaki ilişkinin görsel sanatlar eğitimi yoluyla çözümlenmesine ilişkin olarak yapılan literatür taraması sonucunda ulaşılabilen kaynaklar çerçevesinde, yapılan çalışmaların genellikle farklı illerde yaşayan çocukların risk faktörlerinin tespit edilmesine yönelik çalışmalarla sınırlı olduğu görülmektedir. Bu doğrultuda sanat eleştirisinin farklı çalışmalarda öğrencilere sağladığı katkıların neler olduğunu tespit eden çalışmalara rastlanmakla birlikte, sosyal risk altındaki çocukların eleştirel düşünme becerilerinin geliştirilmesine ve bu yolla davranışları üzerindeki etkisinin araştırılmasına dönük her hangi bir çalışmaya, ulaşılabilen literatür kapsamında rastlanmamıştır. Bu nedenle araştırma kapsamına giren sosyal risk altındaki çocuklar değişkeni göz önünde bulundurularak bu değişkene yakın bulunan ve ulaşılabilen bazı araştırmalara yurt içinde ve yut dışında yapıldığı yıla göre yer verilmiştir.

2.4.1. Yurt İçinde Yapılan Çalışmalar

Avcı (2008), tutuklu çocuklar üzerine yaptığı araştırmasında 18 yaş altı 18 tutuklu çocuğun aile yapısı, ailenin göç etmiş olması, ailenin konut ve demografik özellikleri, arkadaş ve okul çevresi ile boş zamanların değerlendirilme şekilleri gibi faktörler nedeniyle suça yöneldiklerine ilişkin sonuçlara ulaşmıştır.

Güngör (2008), sokakta yaşayan ve çalışan çocuklar üzerine yaptıkları araştırmalarında bu çocukların yaşadıkları çevrede maruz kaldıkları olumsuz davranışların modellenmesine ilişkin risk faktörleri, düşük ekonomik gelir ya da aile yapısına bağlı olarak gelişen durumlar nedeniyle suç işlemeye daha fazla eğilimli oldukları sonucuna ulaşmıştır. Bu kapsamda

arkadaş grubunun bu olumsuz davranışların sergilenmesinde kabul görmek ya da itibar kazanmak için önemli bir rol modeli oluşturduğunu belirtmiştir.

Şimşek, Erol, Öztop ve Özer Özcan (2008), kurum bakımındaki çocuklarda ve ergenlerde görülen davranışsal ve duygusal sorunları araştırdıkları çalışmalarında kurum bakımındaki çocuk ve gençlerin çocuk ruh sağlığı açısından önemli bir risk grubu oluşturduğunu tespit etmişlerdir. Bu doğrultuda kurum bakımında yetişen çocukların ailesinin yanında büyüyen çocuklara göre, anksiyete, depresyon ve somatik sorunlardan oluşan içe yönelim sorunları ile saldırgan davranışlar ve kurallara karşı gelme gibi dışa yönelim sorunlarını daha fazla yaşadıklarını tespit etmişlerdir.

Esen Aktay (2010), risk altındaki ortaöğretim 9. ve 10. sınıf öğrencilerinin kendini toparlama güçlerini inceldiği çalışmasında ebeveynlerin ayrı ya da boşanmış olmalarının öğrencilerin kendilerini toparlamada güçlük yaşamalarına sebep olduğu sonucuna ulaşmıştır. Ayrıca boşanma sonrası ebeveynlerin yeniden evlenmesi ve üvey kardeşe sahip olma faktörleri bu durumu tetiklemektedir. Diğer taraftan öğrencilerin okulda yapılan etkinliklere katılımlarının öz güvenlerini arttırarak, akademik başarıyı da olumlu anlamda etkilediği ve okul yaşamındaki başarının öğrencilerin kendilerini toparlama güçleri üzerinde etkili bir olumlu faktör olduğunu tespit etmiştir.

Suğur ve Doğru (2010), koruma altındaki çocukların aile ve devlet algıları üzerine yaptıkları çalışmalarında yetiştirme yurtlarında kalan çocukların genel olarak aile ve devlet kavramlarına yönelik olumlu düşüncelere sahip olduklarını ancak terk edilmiş, yurda yerleştirilmiş ya da yardıma muhtaç duruma düşmüş olmalarının sorumlusu olarak kendi aile bireylerine ilişkin olumsuz düşünceler taşıdıkları sonucuna ulaşmışlardır. Araştırmada elde edilen bir diğer sonuç, koruma altındaki çocukların devleti kendilerini koruyup kollayan, sorunlarını çözüme kavuşturan bir otorite olarak kabul ettikleri ve bu nedenle kendilerini diğer akranları ile kıyasladıklarında daha şanslı olduklarını düşünerek, kendilerini sosyal alandan dışlanmış kabul etmediklerini şeklinde belirtilmiştir.

Tuncay Özer (2011), sanat eğitiminin risk altındaki çocukların agresif davranışlarının azaltılmasındaki rolünü araştırdığı çalışmasında saldırganlık ölçeği üzerinden elde ettiği sonuçlara göre sanat eğitiminin öğrencilerin saldırganlık düzeylerini azaltmada olumlu bir etkiye sahip olduğu sonucuna ulaşmıştır.

Özer (2013) ise, RİSKADER derneği sanatla şekillenen gençler projesi kapsamında bağlama, keman, gitar, piyano, resim, seramik ve ebru gibi sanat teknikleri kullanılarak

eğitim alan risk altındaki çocuklar üzerine sanat eğitiminin katkılarının öğretmen, veli ve kurum görevlilerinin görüşleri doğrultusunda tespit ettiği çalışmasında sanat eğitiminin risk altındaki çocuklar üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğu sonucuna ulaşmıştır.

2.4.2. Yurt Dışında Yapılan Çalışmalar

Burchinal, Roberts, Zeisel, Hennon ve Hooper (2006), çalışmalarında çoklu risk faktörüne sahip olan çocukların erken çocukluk, okula başlama ya da okullara geçiş dönemlerinde, sosyo-duygusal ve akademik problemleri yaşamış olmasının daha muhtemel olduğu sonucuna ulaşmıştır. Bu sonucun ortaya çıkmasında ise, çocuk, aile ve okul faktörüne bağlı olarak özellikle ebeveynlerin çocuğun okuma, matematik ve sosyal becerileri ile davranış problemleri üzerinde etkili olduğunu tespit etmişlerdir. Ayrıca araştırmada erken çocukluk döneminde risk faktörlerine maruz kalan çocukların sınavlarda daha düşük bir okuma ve matematik becerisi ile daha az olumlu sosyal beceriler gösterdiklerini ve daha fazla problemli davranışlar sergilediklerini tespit etmişlerdir.

Duncan ve Brooks-Gunn (2000), çocuğun ev ortamının kalitesi, anne-çocuk etkileşimindeki sıcaklık, evin fiziksel koşulları ve çocuğa sunulan öğrenme fırsatları gibi ailenin gelir düzeyine bağlı koşulların çocuğun davranışları üzerinde etkili olduğunu belirtmektedirler. Onlara göre düşük gelir ebeveynlerin mahalle ve okul seçimlerini sınırlandırdığı için çocuklar, suç, işsizlik ya da olumsuz rol modellemesindeki sosyal düzensizlikler ya da oyun alanı, çocuk bakımı, sağlık tesisleri, park alanları ve okul sonrası programlar gibi çeşitli aktivitelere yönelik yetersizlikleri olan mahallelerdeki riskli davranış biçimlerine maruz kalabilmektedirler.

Geng (2014), Çin ve İngilizce sözlükler, akademik dergiler, raporlar, tez vb. kaynakları inceleyerek, eleştirel düşünmenin tanımına ilişkin bir içerik analizi çalışması yapmış ve her tanımın, disiplinin ve ortaya çıkış zamanının doğasına göre bu tanımları kodlayarak sınıflandırmıştır. Bu sınıflandırmaya göre eleştirel düşünmenin doğası; karar, tartışma, sorgulama, problem çözme, bilgiyi işleme, bilişötesi, beceri ve eğilimler olmak üzere 7 kategori altında toplanmaktadır.

Shahsavar ve Hoon (2013), Pedagojik bloglama yöntemini kullanarak 3. sınıf öğrencilerinin eleştirel düşünme becerilerini geliştirmeye çalıştıkları çalışmalarında bloglama yoluyla sokratik sorgulama öğretiminden önce ve sonra öğrencilerin eleştirel düşünme becerileri üzerinde anlamlı bir fark olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Sokratik sorgulama öğretiminden

sonra öğrencilerin sorular sorarak daha fazla düşündükleri ve kavram ve fikirleri daha fazla sorguladıklarını tespit etmişlerdir.

Whitaker, Orzol ve Kahn (2006), ailesel risk faktörü yaşayan çocukların diğer çocuklara göre daha fazla saldırganlık, anksiyete, depresyon ve hiperaktivite sorunları yaşadığını belirtmektedirler. Onlara göre madde bağımlısı olan, şiddete maruz kalan ya da zihinsel sağlık problemi yaşayan anne faktörü, çocuğun gelişim sürecini olumsuz etkileyerek davranış problemlerini tetikleyebilmektedir.