• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.3. Sosyal Risk Kavramı

2.3.1. Sosyal Risk Faktörleri

2.3.1.1. Bireysel Kaynaklı Sosyal Risk Faktörleri

Bireysel faktörler, kişinin bireysel farklılıklarından kaynaklanan ve bilişsel, duygusal ve sosyal yeterliliklerinin gelişiminde etkili olan akran ilişkilerini, kişinin uygun davranışlar geliştirerek çevresindeki insanlarla olan ilişkilerinin sınırlarını belirleyen sosyal becerilerini kapsamaktadır (Kaner, 2005, s. 242-244). Bu doğrultuda sosyal risk durumu kapsamında değerlendirilen bireysel risk faktörleri şu şekilde ifade edilmektedir (Kaner, 2005, s. 241- 245; Kırımsoy vd., 2013, s. 201):

• Sağlık sorunları • Akran ilişkileri • Sosyal beceriler • Zor ve dirençli mizaç

• Dürtüsel ve agresif özellikler • Okul başarısızlığı

• Kayıp ya da travma deneyimi

• Dikkat eksikliği ve öğrenme güçlüğü

Kırımsoy vd. (2013, s. 201)’ne göre bireysel olarak gelişen risk faktörlerinin etkililiğini azaltarak sosyal risk altındaki çocukların topluma kazandırılmasına dönük koruyucu etkenler ise şu şekilde özetlenmiştir:

• Olumlu mizaç özellikleri • Yüksek zekâ düzeyi

• Tepki vermede esneklik gösterebilme • Dürtü kontrolünün iyi olması

• Sosyal becerilerinin iyi düzeyde olması

• Sosyal uyumunun yeterli düzeyde olması (akademik başarı, kolay ilişki kurma, aktivitelere katılma)

• Olumlu benlik saygısı yeterlilik duygusu • Beden sağlığının iyi olması

2.3.1.1.1. Akran İlişkileri

Kişinin sosyo-ekonomik durumu ile aile bireylerinin birliktelik durumları gibi sosyal yapılar; kişilik, karakter, düşük benlik saygısı gibi psikolojik özellikler; tutum ve inançlar ile başka insanlara bağlanma düzeyi gibi durumlar akran ilişkilerini belirleyen önemli risk faktörleri olarak karşımıza çıkmaktadır (Petraitis, Flay, ve Miller’den aktaran Hablemitoğlu ve Yıldırım, 2009, s. 7). İnsan doğası gereği farklı kişilik özelliklerine sahip olmakla birlikte, hedef ve amaçları ile ihtiyaç duyduğu gereksinimleri diğer bireylerin özelliklerine göre farklılık göstermektedir (Türnüklü, 2005, s. 202). Bu nedenle kişinin akran ilişkilerinde farklı bireysel özellikler nedeniyle karşılıklı anlaşamama, iletişim kopukluğu yaşama, hoşgörüsüzlük, birbirine tahammül edememe ya da pozitif düşünmeye bağlı olarak birbirini anlamaktan uzaklaşma gibi bir takım risk faktörlerinin oluşması beklenen olası bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.

Çocuğun başkalarından bağımsız bir birey olarak topluma katılmasında belirleyici bir sosyalleşme süreci olan akran ilişkileri çocuğun model aldığı olumlu ya da olumsuz davranışları günlük yaşamına uyarlayarak riskli davranışlara yönelmesinde ve kişiliğinin şekillenmesinde önemli bir belirleyicidir (Pekel Uludağlı ve Sayıl, 2009). Bu nedenle akran ilişkileri çocuğa, kişiliklerinin gelişimine yardımcı olacak birçok beceri kazandırmaktadır. Bu kapsamda çocuklar akranları ile kurdukları ilişkide kendi yaşam biçimleri ve sergilemeleri gereken davranış örüntülerine ilişkin bir takım geri bildirimler alarak, kendi fikir, düşünce ve davranış yapılarını tanıma eğilimi sergilerler. Bu süreç çocukların toplum

içindeki sosyal rollerine ilişkin akran modellemesi yoluyla konumlarına ve cinsel kimliklerine uygun davranışları öğrenmelerine zemin hazırlar (Ogelman ve Sarıkaya, 2013; Rowley, Sellers, Chavous ve Smith, 1998).

Akran ilişkilerinde yaşanan “ilişki sorunları, karşı koyma, saldırganlık, aşırı hareketlilik, kaygı ve depresyon, okul başarısızlığı, okulu bırakma, madde kullanımı, erken cinsel davranışlar, yasakları ihmal etme” gibi riskli davranışlar kişinin tüm yaşamını etkisi altına alabilecek duygusal sorunların yaşanmasına ve kişinin gelecekteki yaşamını da etkileyecek birtakım izler bırakmasına neden olabilir (Cullinan’dan aktaran Kaner, 2005, s. 242). Bu nedenle kişinin yaşamında sosyal, kişilik ve psikolojik gelişimi açısından belirleyici bir etken olan akran gruplarının sosyal risk faktörlerinin ortaya çıkmasına neden olacak etkisi, aile ve okul ortamlarında sağlanacak etkili ve nitelikli öğrenme ve öğretme ortamlarının kalitesi arttırılarak en aza indirgenmeye çalışılmalıdır.

2.3.1.1.2. Sosyal Beceriler

Sosyal beceri, yapısal ve ahlaki durumları tanıma, güvenilir kararlar alma, olumlu ilişkiler kurma, başkaları ile olan ilişkilerin geliştirilmesi, duygularımızı tanıma ve yönetme gibi sosyal ve duygusal öğrenme kaynağı olarak tanımlanabilir (Zins, Weissbert, Wang, & Walberg’den aktaran Steedly, Schwartz, Levin & Luke, 2008). İyi gelişmiş sosyal beceriler, etkili ve pozitif akran ilişkilerinin gelişimine, akademik başarının sağlanmasına ve yetişkin kurallarının başarılı bir şekilde keşfedilmesine yardımcı olmaktadır (Bremer ve Smith, 2004). Bu kapsamda sosyal becerilerin kişilik gelişimine bağlı olarak yapılan gözlemler ve karşılıklı etkileşim yoluyla öğrenilerek kazanıldığı ve başkaları tarafından onaylanan ve toplumda kabul gören davranışların içeriğini oluşturduğu söylenebilir (Tagay, Baydan ve Voltan Acar, 2010).

Çocuğun sosyal ve psikolojik gelişiminin önemli unsurlarından olan sosyal becerilerden yoksunluk, çocuğun yaşamının belirli dönemlerinde karşılaştığı problemlere yönelik bakış açısının ve çözüm üretme becerisinin etkin kullanımını körelterek, toplum, çevre ya da arkadaş ilişkileri açısından uygun olmayan davranışların sergilenmesine zemin hazırlamaktadır (Yiğit ve Yılmaz, 2011). Bu kapsamda bireyin başkaları ile olan ilişkilerini düzenleyerek, toplum tarafından belirlenen kurallara uyumunu kolaylaştıran, hak ve sorumluluklarını bilen ve kullanabilen bireylerin yetişmesinde sosyal beceriler, kişinin akran ilişkilerini, kontrol mekanizmasını, akademik başarısını ve iletişimsel becerilerini düzenleyen bütüncül bir denge kurmaktadır (Duran, Çeliköz ve Özdemir Topaloğlu, 2013).

Kabakçı ve Fidan (2008)’a göre, İlköğretim ikinci kademede sosyal becerilerin geliştirilmesine yönelik olarak yapılan çalışmalar, öğrencilerin akademik başarıları, motivasyonları, okula yönelik ilgileri, mesleki yönelim konusundaki tercihleri ya da iletişim becerilerinin gelişiminin yanında; problem çözme ya da sorunlarla başa çıkma becerisi kazandırma, şiddet eğiliminin azalması ya da ailevi ilişkilerin dengelenmesine yönelik risk olabilecek birçok davranışın azaltılmasında etkili olmaktadır.