• Sonuç bulunamadı

5237 sayılı TCK'nin 26. maddesinin 2. fıkrasında "kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez." şeklinde hukuka uygunluk nedeni olarak rıza680 kurumu düzenlenmiştir. Bu tanımdan hareketle rızanın, kişinin fiilini hukuka uygun hale getirebilmesi için bazı koşulların arandığı söylenebilir681. Bunun için öncelikle kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkının bulunması gerekmektedir. Kişinin hangi haklar üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği hukukun

679 Yargıtay 15. CD, 27.01.2014, 2013/836 E., 2014/1103 K.

680 Rıza konusunda gbi. bkz. Ekici Şahin, Meral, Ceza Hukukunda Rıza, On İki Levha Yayıncılık, 2012;

Koca/Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 273-278; Sırma, Özge, Yeni Türk Ceza Kanunu'nda İlgilinin Rızası, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul, 2011.

681 "...Gerek öğretide gerekse yerleşmiş yargısal kararlarda vurgulandığı üzere ilgilinin rızasına dayalı hukuka uygunluk nedeninin varlığı için gerekli koşullar şu şekilde sıralanabilir: a) İlgili kişinin suç konusu üzerinde serbestçe tasarruf hakkı olmalıdır./ b) Rıza göstereceği hususlarda aydınlatılmış olmalıdır./ c) Rızayı serbest olarak özgürce açıklamalıdır./ d) Rıza baştan itibaren bulunmalı, eylemin gerçekleştirilmesinden önce veya en geç suçun işlendiği sırada açıklanmalıdır. Failin hareketini yapmasından sonra açıklanan rıza, artık rıza değil, bir icazet olacak ve eylemde hukuka uygunluk etkisi yaratmayacaktır./ e) İlgili kişi rızaya ehil olmalıdır. İlgili kişinin rızaya ehil olmasından iki şeyi anlamak gerekir. Birincisi, rızayı normun koruduğu hukuksal yararın sahibi açıklamalıdır. Suç işlenseydi kim suçun pasif süjesi olacak idiyse, o kişi rıza beyanında bulunmalıdır. İkincisi de, bu kimse rıza açıklama yeteneğine sahip olmalıdır. Bu nedenle rıza beyanında bulunan kimsenin akıl ve ruh sağlığı yerinde olmalı, onun rızayı açıklama yeteneğini kaldıran bir durum bulunmamalıdır. Küçüklerin rızalarının geçerli olup olmadığının takdir edilebilmesi için de, rıza gösterdikleri konunun anlam ve sonuçlarını kavrayabilecek durumda olup olmadıklarına bakılmalıdır. Yasanın bazı durumlarda yaş sınırları gözettiği de olmuştur. Bu koşullara göre uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki zemine oturtulabilmesi için, akıl ve ruh hastalıkları nedeniyle fiil ehliyeti bulunmayan 18 yaşından büyüklerin cinsel dokunulmazlıkları ile bir yerde kalma ve bir yere gitme özgürlüklerinin bulunup bulunmadığının, dolayısıyla da bu konudaki rızalarının geçerli olup olmadığının belirlenmesi zorunluluğu doğmaktadır. Bunun için de Medeni Yasaya başvurulması gerekmektedir..."

YCGK, 13.12.2011, 2011/230 E., 2011/273 K.

genel ilkeleri çerçevesinde belirlenebilecektir682. Kişinin tasarrufta bulunabileceği haklar üzerinde başka kimselerin yahut toplumun tamamının da hakkı söz konusuysa (örneğin devlete karşı suçlar, kamu idaresine ve adliyeye karşı suçlar) kişinin rızası, hukuka uygunluk nedeni için tek başına yeterli olmayacaktır683. İlgilinin rızasının bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilebilmesi için diğer şart ise, rızayı açıklayan kimsenin rıza açıklama konusunda ehliyet sahibi olmasıdır684. Rıza açıklama konusunda ehliyet sahibi olan kimseler rızalarını özgür iradelerine dayanarak, sarih veya zımni şekilde yahut yazılı veya sözlü olarak açıklayabilirler685. Bu açıklama fiilin gerçekleştirilmesinden önce veya en geç fiilin devam ettiği sürede yapılmalıdır 686 . Rıza açıklaması suç tamamlanmadan önce geri alınırsa, geri alma anından itibaren failin hukuka uygunluk nedeninden faydalanması mümkün olmayacaktır687. Ancak burada kişinin suç oluşturan fiile başladığı sırada rızanın olduğuna, failin fiili devam ederken rızanın geri alındığına dikkat etmek gerekir. İlgilinin fiiller başlamadan önce rızası yoksa zaten hukuka uygunluk nedeninden bahsedilemeyecektir.

Bir malın zilyetliği, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere kendisine devredilen kişi zilyetliğe konu malı bu amaçlarla kullandığı sürece cezalandırılamayacaktır. Zira devir amacına uygun fiiller ilgilinin rızası kapsamında olduğundan hukuka uygunluk sebebi teşkil edecek ve bu fiiller suç oluşturmayacaktır.

Ancak zilyetliğin devredildiği kişi, devreden kişinin rızasına muhalif ve devir amacına aykırı olarak hareket eder veya devir olgusunu inkâr ederse güveni kötüye kullanma suçu oluşacaktır. Örneğin güncel bir Yargıtay kararına konu olduğu üzere, "Sanığın, katılanın rızası ile ona ait arabayı bir müddet kullandığı, sonrasında ise katılanın aracını istemesine rağmen kendisine ait olduğundan bahisle mal edinip iadesini gerçekleştirmeyerek söz konusu suçu işlediği iddia ve kabul edilen olayda..."688 failin

682 Dönmezer/Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku II, no. 754 vd.; İçel ve diğerleri, s.185.

683 Artuk/Gökcen/Yenidünya, s. 434; Toroslu, Ceza Hukuku Genel Kısım, s. 162.

684 Koca/Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, s. 280; Yazarlar, rıza açıklama konusunda ehliyet sahibi olmayı "rızaya ehil olma" şeklinde ifade etmişlerdir.

685 Artuk/Gökcen/Yenidünya, s. 439; Centel/Zafer/Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, s. 321;

Koca/Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, s. 281.

686 Artuk/Gökcen/Yenidünya, s. 439.

687 Dönmezer/Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku II, no. 751; Hafızoğulları/Özen, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, s. 228; İçel ve diğerleri, s. 185; Koca/Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, s. 281.

688 Yargıtay 23. CD, 10.11.2015, 2015/3938 E., 2015/6374 K.

rızaya aykırı olarak gerçekleştirdiği fiiller güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacaktır689.

Güveni kötüye kullanma suçu seçimlik hareketli olarak düzenlendiği için zilyetliği devreden kişinin rızasının olmadığı fiiller kanuni tanımda düzenlenmiştir. Bir malın zilyetliğini devralan kişi bu seçimlik hareketlerden birini gerçekleştirmediği müddetçe güveni kötüye kullanma suçu oluşmayacaktır. Fail, bu seçimlik hareketlerden herhangi birini yapmaya başladığı anda güveni kötüye kullanma suçu oluşacaktır. Zilyetliği devreden kişinin bu hareketin yapılmasından sonra göstereceği rıza hukuka uygunluk nedeni oluşturmayacaktır. Tipik hareketlerin yapılmasından sonra verilecek rıza suçun şikâyete bağlı olup olmaması bakımından önem gösterecektir. Bu konuya güveni kötüye kullanma suçunun soruşturulmasına ilişkin açıklamalarımızda detaylı olarak değineceğiz.

Somut olayda birden fazla ilgilinin olması durumunda tüm ilgililerin rızası olmadığı müddetçe ilgilinin rızası hukuka uygunluk nedeninden faydalanılamayacaktır. Bununla bağlantılı olarak, rızaya ehil olan kişi suç tipi ile korunan hukuksal değerin sahibi olduğu için zilyetliği devreden kişinin birden fazla olması durumunda veya çok hukuki konulu suçlarda birden fazla ilgili olabilecektir. Örneğin elbirliği ile malik olunan bir malın zilyetliğinin bir başkasına devredildiği olaylarda zilyetliği devralan kişinin tasarrufları konusunda elbirliği ile malik olanların tamamının rızasının olması gerekmektedir. Yine çok hukuki konulu bir suç tipi olan güveni kötüye kullanma suçunda korunan hukuki değer hem mülkiyet hakkı hem güven ilişkisi hem de zilyetlik olduğundan ilgilinin rızasının olup olmadığını belirlerken ilgilinin kim ya da kimler olduğunu doğru saptamak gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, malikin malın zilyetliğini devrettiği kişinin, zilyetliği 3. bir kişiye devretmesi hâlinde üçüncü kişinin gerçekleştireceği tipik hareketler bakımından hem malikin hem de önceki meşru zilyedin rızasının olup olmadığına bakmak gerekecektir. Eğer failin zilyetliği kendisine devredilmiş mal üzerinde gerçekleştirdiği fiiller, malın malikinin mülkiyet hakkını ve önceki meşru zilyedin

689 "... ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlerden olan ve ikinci fıkrada yazılı "rıza" konusu konumuz itibariyle çok önemlidir. Zira yasada güveni kötüye kullanma suçu olarak tanımlanan eylemler, mağdurun açık ya da zımni bir rızası var ise ceza sorumluluğu kalkar. Bir nevi fiil suç olmaktan çıkar.

Başka bir değişle mağdurun rızası kalktığı anda, hukuka uygunluk sebebi olarak da adlandırılan ve ceza sorumluluğunu kaldıran neden ortadan kalktığı için ceza sorumluluğu geri gelir ve eylem tekrar suça dönüşür..." Yargıtay 15. CD, 19.03.2013, 2011/20676 E., 2013/5011 K.

zilyetlikten doğan haklarını ihlal ediyorsa suç oluşacaktır. Örneğin alt kira sözleşmesine dayanarak kullanmak üzere kiraladığı aracı bir başkasına satan kişinin fiili konusunda malikin ve önceki meşru zilyedin rızası yoksa güveni kötüye kullanma suçu oluşacaktır.

Ancak failin gerçekleştireceği fiiller konusunda malikin rızası olmasına rağmen önceki meşru zilyedin rızası yoksa suç oluşmayacaktır. Zira malikin mülkiyet hakkı meşru zilyedin zilyetlikten doğan haklarından daha üstün nitelik taşımaktadır ve bu hakkın öncelikle korunması gerekir. Bu durumda meşru zilyedin rızasına aykırı gerçekleştirilecek fiiller hukuki ihtilaf niteliğinde bir uyuşmazlık oluşturacaktır. Örneğin malikin bilgisayarını kuzenine kiraladığı, kuzeninin de bilgisayarı alt kira ile arkadaşına devrettiği olayda malikin daha sonra kuzeninin arkadaşına sen bu bilgisayarı benim adıma birine sat demesi üzerine bilgisayarın satılması durumunda malikle kuzeni arasındaki kira ilişkisi hala devam ettiği için malikin kuzeninin hakları zarar görmektedir. Ancak bu durumda bilgisayarın satılması fiili güveni kötüye kullanma suçunu oluşturmayacaktır.

Zira malikin mülkiyet hakkı ferî zilyedin zilyetlikten doğan haklarından daha üstündür ve malik bu hakkına dayanarak bilgisayarın satılmasına rıza göstermektedir. Bu durumda önceki zilyet konumundaki malikin kuzeni, özel hukuk hükümlerine dayanarak haklarını ilgiliden talep edebilecektir.