• Sonuç bulunamadı

İLGİLİ YAYIN VE ARAŞTIRMALAR

I- İletişimin Bir Türü Olarak Düşünmenin İncelenmesinde SÇ: Odaksal ve Zihinsel İşlev Analiz

Düşünme ve iletişim kurma arasındaki ilişkiye geleneksel çizgiden farklı bir pencereden bakan Sfard, (2000) iletişimi bir alıcı ve verici arasındaki kodlanmış bir bilginin iletilmesinden öte, düşünmenin bir türü olarak gören bir anlayışın temsilcileri arasındadır. Bu bağlamda insanın bilişsel süreçlerine yönelik içe bakışlar sağlamada iletişimi/söylemi incelemenin önemini vurgulayan Sfard matematikle ilişkili çok sayıda SÇ çalışması olmasına karşın bunların çoğunun sınıftaki matematiksel pratiklerde oluşan kurallar ya da normlar üzerine olduğunu ancak matematiksel konuların öğretimini doğrudan ele alan SÇ çalışmalarının çok az yapıldığını, matematiksel nesnelere ilişkin çalışmaların ise hiç yapılmadığını ifade etmektedir. Birinin düşünmesinin kendisi ile iletişimi olduğu kabul edilirse buradan hareketle bir kişinin düşünme mekanizmalarının incelenmesinde kendisi ve diğer bireylerle olan iletişim durumlarının incelenmesinin yararlı olacağı belirten Sfard, araştırmasının amacını “iletişimin bir örneği olarak düşünmenin kavramsallaştırılmasının insana ait bilişsel süreçlere yararlı içe bakışlar sağladığını göstermek” (2000: 297) şeklinde ifade etmektedir. Matematik öğretiminde nesne (örn. sayı, küme) ve süreç ilişkisine yönelik bu araştırmasında Sfard yedinci sınıf matematik dersinde istatistiksel düşünme becerisine dayalı bir problem çözme uygulamasından elde edilen söylemleri analiz etmektedir. Yapılan çalışmada söylemlerin incelenmesi için odaksal (focal) analiz adı verilen bir analiz yöntemi geliştirilmiştir. Odaksal analizin temelinde Sfard’ın iletişim kavramına bakış açısı ve iletişimi etkili, başarılı kılan şeyin ne olduğuna verdiği yanıt yer almaktadır. Ona göre iletişim; konuşanın karşısındakinin belli bir şekilde düşünmesini, davranması ya da hissetmesini sağlamak amacıyla gerçekleştirdiği bir eylemdir. İletişim sürecindeki iki tarafın beklentileri ya da niyetleri açısından ortak olan söylemsel karakteristikler iletişimin etkili olup olmamasındaki temel unsurlardır. Söz konusu karakteristikler aynı ise ya da aynı biçimde algılanıyorsa iletişim başarılı olarak görülebilir (Sfard, 2000). Bir sözel iletişimin etkililiği, barındırdığı söylemlerin odağının niteliğine bağlıdır. Söylemlere ait söz konusu odaklar üç grupta sunulmaktadır. Bunlar; 1)dile getirilen/telaffuz edilen (pronounced) odak, 2)kastedilen/niyet edilen (intended) odak ve 3)katılım gösterilen (attended) odaktır. Bunlardan ilki topluluğa, gruba ait ortak

olanı, ikincisi özel, bireysel olanı ve üçüncüsü ise diğer iki odağa aracılık eden, birinden diğerine geçişi sağlayan kategorileri göstermektedir. Sfard araştırmasında öğrenciler arasındaki söylemleri bu üç odak türü açısından yaptığı transkripten seçtiği örnekler üzerinde tablolaştırarak tartışmakta ve iletişimin başarı ve başarısız yanlarını ortaya koymaya çalışmaktadır.

Sfard & Kieran, (2001) tarafından gerçekleştirilen bir diğer araştırmada ise odaksal analizi tamamlayıcı ikinci bir analiz yöntemi tanımlanmaktadır. İletişimin başarısı ve başarısızlığını ortaya koymada odaksal analizin yararlı bir araç olmakla birlikte bunun nedenleri konusunda ipuçları sağlayamadığını belirten araştırmacılar zihinsel işlev (preoccupational) analizi adını verdikleri ikinci bir analiz türünü tanıtmakta ve uygulamaktadır. Odaksal analiz matematiksel konular düzeyinde öğrencilerin konuşmaları ile ilgili detaylı bir bilgi sunmakta ve böylece iletişimin etkililiğini ölçmeyi mümkün kılmaktadır. Bu yaklaşım ayrıca meta-mesajlar ile yönlendirilen zihinsel işlev analizi ile tamamlanabilmektedir. Odaksal analiz konuşmacının nesne/araç seviyesindeki (object-level) söylemsel hareketlerini parçalara ayırarak inceleme amacı güder. Zihinsel işlev analizi ise odaksal analizi tamamlamak için konuşma eylemini gerçekleştiren katılımcıların iletişimin farklı kanalları (örn. özel, kişilerarası/karşılıklı) arasında ve farklı seviyelerinde (nesne seviyesi, meta seviye) nasıl hareket ettiklerini belirleme amacındadır. Zihinsel işlev analizi iletişimi, iki temel bileşen çerçevesinde (kişisel ve kişilerarası) doğal biçimiyle, olduğu gibi ortaya koymayı sağlayabilmektedir. Sfard & Kieran (2001) yaptıkları bu araştırmada 7. sınıftaki (13 yaş grubundaki) iki öğrencinin (Ari ve Gur) aralarındaki söylemleri ele almaktadır. Söylemin yukarıda bahsedilen iletişim tanımı altında Sfard & Kieran tarafından kabul edilen tanımı ise;

Altsüremli (diachronic) ya da eşsüremli (synchronic), kişinin kendisi ile ya da başkaları ile olan, öncelikli olarak sözel ya da herhangi başka bir sembolik sistem aracılığıyla gerçekleşen her türlü özel iletişim durumu (s.47) biçimindedir.

Başarı seviyeleri birbirine yakın olan bu iki öğrencinin “gün ışığı” başlıklı bir matematiksel öğrenme etkinliği sürecince etkinlik kapsamında sorulan sorulara yanıt bulmak için yaptıkları konuşmalar ve aralarındaki tartışmalar transkript edilerek çözümlemesi yapılmıştır. Ari ve Gur’un karşılıklı olarak anlaşmalarına açıkça engel olan şeyin ne olduğu araştırılmıştır. Yazarların bu tür analizleri yapmada

kullandıkları temel araç ise etkileşimsel akış diyagramıdır (interactivity flowchart). Sfard & Kiearan’a göre iletişimde yer alan konuşmalar meta-söylemsel amaçları açısından iki türe ayrılabilir. Birincisi konuşanın karşısındakinin iletişime yönelik daveti niteliğinde olan önceki söylediklerine yönelik tepkisi/yanıtı (re-active), ikincisi ise karşısındakini iletişim kurmaya yönelten, ondan bir istekte bulunmaya yönelik davettir (pro-active). Reactive önceki söylemler ile ilişkili iken proactive yeni bir durumun ortaya konmasını amaçlar. Bu tür bir ikili ayrım söylemleri hâlihazırda söylenenler ve henüz söylenmemiş olanlar biçiminde de ikiye ayırmaya imkân sağlamaktadır. Reactive ve proactive yapıdaki karşılıklı konuşmalardaki ard arda söylemler, konuşanlar arasındaki meta-düzey amaçları resmeden oklar yardımıyla bir çizgisel grafiğe dökülebilmektedir. Söz konusu oklar meta-düzeyleri temsil eden metaforlardır. Akış diyagramı ile konuşmadaki görünen ve görünmeyen işaretler bir düzen içerisinde betimlenebilmektedir. Bu etkileşimsel akış diyagramında yer alan temel oklar ve anlamları şöyledir;

Nesne-seviye, konuşmacı tepki cümlesi ya da diğer konuşmacı yanıtlama cümlesi (Object-level, re-or proactive utterance)

Meta-seviye, konuşmacı tepki cümlesi ya da diğer konuşmacı yanıtlama cümlesi (Meta-level, re- or proactive utterance)

Kararsız kalınan doğa (Undecided nature).

Diyagramdaki okların yönleri açısından da ifade ettikleri bazı anlamlar bulunmaktadır. Bu anlamlar Tablo 3’deki gibidir (s. 60).

Tablo 3

Etkileşimsel Akış Diyagramı Sembolleri

İletişim Kanalı Cümle türü

Kişisel-Özel Kişilerarası

Re-active

Pro-active

Sfard ve Kieran’ın Ari ve Gur’un günışığı adlı etkinlikte aralarında geçen 49 cümleden oluşan konuşmalarında yer alan söylemler için çizdikleri etkileşimsel akış diyagramının bir kısmı aşağıdaki (Şekil 6) gibidir. Bu diyagramdaki ilk sütun Ari’nin, ikinci sütun Gur’un iletişim sürecindeki durumunun bireysel yönünü,

üçüncü sütun ise ikisinin hem bireysel hem de karşılıklı durumunu betimlemektedir. Araştırmacıların bu diyagram aracılığıyla yaptıkları analizin sonuncunda iki öğrencinin çok farklı iletişimsel davranışl

Ari’nin diyagramda da görüldüğü üzere iletişimde daha fazla bireysel ve re

yapıda bir söylemsel karakteristiğe sahip olduğu, Gur ile iletişimden kaçınma eğiliminde olduğu ve bununda iletişimin etkili olmas

ortaya koymuştur. Gur ise daha fazla pro

söylemsel karakteristiğe sahiptir. İletişimin genelinde her iki öğrenci içinde ortak olan temel sonuç söylemlerin genellikle nesne seviyesinde

biçimindedir.

Ari ve Gur’un Günışığı Etkinliğindeki Söylemlerine Yönelik

üçüncü sütun ise ikisinin hem bireysel hem de karşılıklı durumunu betimlemektedir. Araştırmacıların bu diyagram aracılığıyla yaptıkları analizin sonuncunda iki öğrencinin çok farklı iletişimsel davranışlara sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Bulgular Ari’nin diyagramda da görüldüğü üzere iletişimde daha fazla bireysel ve re

yapıda bir söylemsel karakteristiğe sahip olduğu, Gur ile iletişimden kaçınma eğiliminde olduğu ve bununda iletişimin etkili olmasında bir engel oluşturduğunu ortaya koymuştur. Gur ise daha fazla pro-active yapıda ve karşılıklı iletişime dönük söylemsel karakteristiğe sahiptir. İletişimin genelinde her iki öğrenci içinde ortak olan temel sonuç söylemlerin genellikle nesne seviyesinde

Şekil 6

Ari ve Gur’un Günışığı Etkinliğindeki Söylemlerine Yönelik Etkileşimsel Akış Diyagramı

üçüncü sütun ise ikisinin hem bireysel hem de karşılıklı durumunu betimlemektedir. Araştırmacıların bu diyagram aracılığıyla yaptıkları analizin sonuncunda iki ara sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Bulgular Ari’nin diyagramda da görüldüğü üzere iletişimde daha fazla bireysel ve re-active yapıda bir söylemsel karakteristiğe sahip olduğu, Gur ile iletişimden kaçınma ında bir engel oluşturduğunu active yapıda ve karşılıklı iletişime dönük söylemsel karakteristiğe sahiptir. İletişimin genelinde her iki öğrenci içinde ortak olan temel sonuç söylemlerin genellikle nesne seviyesinde gerçekleştiği