• Sonuç bulunamadı

A. Kavramsal Çerçeve

3. İletişim

Son yıllarda oldukça sık kullanılan iletişim kavramı Latince “bölüşmek” anlamına gelen communis kelimesinden gelmektedir (Kayaalp, 2002, s. 13). Teknolojik gelişmeler sebebi ile bu kavram genellikle radyo, televizyon gibi kitle iletişim araçlarıyla düşünülmeye başlanmıştır (Çağdaş, 2003, s. 3). Oysa, iletişim sadece kitle iletişim araçlarıyla sınırlı değildir. Çünkü İnsanlar gün içersinde sürekli olarak iletişimin farklı çeşitleri ile yüzyüze gelmektedir. İnsanlar zaman zaman kendi içinde bir iletişim gerçekleştirirken, zaman zaman da kendi dışındaki kişilerle iletişim gerçekleştirmektedir. Gerek insanın kendi iç konuşmaları gerekse diğer insanlarla kurduğu etkileşimler aslında iletişimin bir parçasıdır. Öyle ki; iletişim, “okulda oturup öğretmeni dinlerken, kitap veya dergi okurken, arkadaşlarla konuşup televizyon izlerken ya da internet üzerinden başkalarıyla haberleşirken” de her daim kullanmaktadır (Worth, 2004, s. 1).

İletişimin temel görevi; bilginin üretilmesi, aktarılması ve anlamlandırılmasıdır. Aynı zamanda iletişim, görüşlerin iletilmesine ve paylaşılmasına da yardımcı olmaktadır (Yüksel, 2006, s. 218).

19

İletişim kavramını tek bir tanım ile ifade etmek yanlış olur. Çünkü iletişim kavramı ile ilgili yapılan her bir açıklama kişinin bakış açısına göre değişmektedir (Ergin ve Birol, 2005, s. 6). Dolayısıyla da iletişimi açıklarken birden fazla tanımını kullanmakta fayda vardır.

“İletişim iki kişi arasındaki karşılıklı mesaj alış verişidir” (Dökmen, 2009, s. 37). “Karşılıklı olarak duygu, düşünce vb. nin değişmesidir” (Çağdaş, 2003, s. 3). Aynı zamanda, “bilgi, duygu ve düşüncelerin paylaşılması, anlatılması ve anlaşılmasıdır” (Gürüz, 2005, s. 2). Söylenilenden çok daha fazlası olan iletişim, dinlemeyi ve konuşmayı gerektirir. Karşılıklı olarak hisleri, düşünceleri başkalarını açmaya sağlar (Hogan, 2012, s. 17). Dolayısıyla da insanlar için oldukça önemlidir. Bunun bilincinde olan insanoğlu çocukluktan bu yana iletişim becerilerini geliştirmek için çaba harcar. Çünkü iletişim becerisi kazandıkça insanlar daha sağlıklı iletişim kurabilirler. Sağlıklı bir iletişim ise, kişilerin birbirlerini doğru olarak anlamasını, anladıklarını da etkili bir şekilde iletmesine katkı sağlar (Kocayörük, 2012, s. 4).

İletişim pek çok şekilde gerçekleşir. Örneğin; telefonla konuşma, sinemada film izlemek arabada radyo dinleme, elektronik postaları okuma ve bunları cevaplandırma, facebook, twitter gibi sosyal paylaşım sitelerinde fotoğraf veya film paylaşma, asansörde insanlarla gözgöze gelme, insanlarla konuşurken kişiye göre arada belli mesafeler bırakmaya çalışma, yolda bir bebeğe gülümseme gibi faaliyetlerin tümü aslında birer iletişim faaliyetidir ve bu örnekleri çoğaltmak da mümkündür (Vural, 2012, s. 3). Bütün bunlardan da anlaşılacağı üzere insanın olduğu yerde iletişimin olmadığı bir yer düşünülemez.

3.1. İletişim Becerisi

İletişim yaşamın öylesine ayrılmaz bir parçasıdır ki, her düşüncede, her eylemde ve sahip olunan her ilişkide kendini gösterir. Çünkü, iletişim “duygu, düşünce ya da bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması, mesaj alış verişidir” (Altıntaş ve Çamur, 2005, s. 5). Etkili bir iletişim için gerekli olan unsur ise, mesajın nasıl iletildiği ya da iletileceği konusundaki iletişim becerisidir.

20

İletişim becerisi, saygı ve empatiyi temel alarak, etkin dinleyebilme, somut konuşarak uygun bir biçimde kendini açabilme, duygu ve düşünceleri karşıdaki kişiye maske takmadan ben dili ile iletebilme, ‘ben’ savaşımı vermeden, başkalarını küçük görmeden kendi haklarını koruyabilme, sözel mesajlarla sözel olmayan mesajları uyumlu olarak kullanabilme biçiminde bireyin karşısındaki kişilerle doyum verici ilişkiler kurabilmesini sağlayan, başkalarından olumlu tepkileri getiren ve bireyin toplum içinde yaşamasını kolaylaştıran öğrenilmiş davranışlar olarak tanımlanabilir (Şahin, 2010, s. 36).

İletişim becerisi saygı ve empatiyi temel aldığından dolayı, başkalarını anlamada, onların duygu ve düşüncelerini onlarla özdeşleşerek görme duyarlılığı kazanmada oldukça önemlidir (Çetinkaya ve Alparslan, 2011, s. 368).

Sağlıklı insan ilişkileri ve iletişim kurmak için sağlıklı iletişim becerilerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Çünkü sağlıklı iletişim becerilerinin gelişmediği toplumlarda, insanların sorunlarını çözümlemek amacıyla başlattıkları iletişim, çatışmaya dönüşebilir (Çağdaş, 2003, s. 6). Dolayısıyla da bunu engellemek için iletşim becerisi geliştirilmelidir.

3.2. Kişilerarası İletişim

İletişim kendi içinde kişi içi iletişim, kişiler arası iletişim, grup iletişimi ve kitle iletişimi olmak üzere dörde ayrılır. Ancak bireyin çevresi ile kurduğu ilişkilerin neredeyse tamamı kişilerarası iletişim süreçlerinde gerçekleşir.

Kişilerarası iletişim genellikle iki insanın bir araya gelmesi ve birbirlerini fark etmesiyle başlayan bir süreçtir (Soyterir, 2005, s. 228). Yüz yüze bir yakınlığın olduğu, etkileşimde bulunanlar arasında iki yönlü mesaj alış verişin yaşandığı, sözlü veya sözsüz olarak iletilen mesajların zaman ve mekan birlikteliğinde gerçekleştiği bir iletişim türüdür (Siyez, 2010, s. 70).

21

Kaynağını ve hedefini insanların oluşturduğu kişilerarası iletişimde karşılıklı iletişimde bulunan kişiler, bilgi ve sembol üreterek bunları birbirlerine aktarır ve yorumlar. Böylelikle de iletişimi sürdürürler (Dökmen, 2003, s. 23).

Kişilerarası ilişkilerde etkili bir iletişim konusunda doyuma ulaşmak esastır. Dolayısıyla da kişilerarası iletişimde amaçlanılan doyuma ulaşılması için etkili bir iletişim becerisine ihtiyaç vardır (Soyterir, 2005, s. 228).

4. Öz Yeterlik

İnsan davranışının önemli bir belirleyicisi olan öz yeterlik kavramı; ilk kez 1977 yılında Bandura’nın sosyal-bilişsel teorisinde tartıştığı kavramlardan biri olarak ortaya çıkmıştır. Bu kavram akademik gelişim, duygu durum bozuklukları, fiziksel ve ruhsal sağlık, iş seçimi ve sosyo-politik değişimler gibi çeşitli alanlarda kullanılmaktadır (Khodadadi, Ebrahimi, Moghaddasian ve Babapour, 2013, s. 29).

Öz yeterlik; stres ile başa çıkmayı sağlayan bireyin sahip olduğu öz güven düzeyinin bir göstergesidir (Jerusalem ve Schwarzer, 1992). Kişinin belirli bir sonucu üretmesi için gerekli davranışı gerçekleştirmesi adına yeteneklerindeki bireysel güveni yansıtmasıdır (Kinzie ve arkadaşları, 1994, s. 747). Kişinin çevresinde olup bitenler üzerinde etkili olabilecek biçimde bir edinimi başlatıp sonuç alıncaya kadar sürdürülebileceğine olan inancıdır (Yıldırım ve İlhan, 2010, s. 302). Sonuçlar üzerindeki kontrolden ziyade davranışlar üzerindeki kontrol beklentileri ile ilgilidir (Bradley ve Sparks, 2002, s. 313).

Öz yeterlik, kişinin sahip olduğu gerçek yetenekleri ifade etmez. Kişinin yeteneklerine olan inancı ifade eder (Milstein, 2005, s. 222). Bir başka deyişle kişinin yeteneklerine ait inançlarını organize etmeyi ve muhtemel durumları yönetmedeki gerekli olan eylem gidişatını yürütmeyi ifade eder (Bandura, 1995, s. 2). Öz yeterlik his farklılıkları, düşünce ve bireysel hareketliliği yaratır. Örneğin; düşük öz yeterlik his bağlamında depresyon, kaygı, öğrenilmiş çaresizlik ve düşük benlik saygısı ile ilişkilidir. Düşünce bağlamında ise

22

yüksek öz yeterlilik bilişsel süreci ve akademik performansı kolaylaştırır (Khodadadi ve arkadaşları, 2013, s. 29). Çünkü öz yeterlik bir işteki çabayı, sürekliliği, o işe olan ilgiyi ve performans için seçilen hedefin zorluk düzeyini etkilemektedir. Dolayısıyla yüksek öz yeterliğe sahip olan bireyler belirli görevlerde başarı elde etmeleri daha fazladır (Torkzadeh ve Van Dyke, 2002, s. 481). Hareket bağlamında ise öz yeterlik hareket motivasyonları ile doğrudan ilişki kurar.

Öz-yeterlik; bireylerin hızlı bir şekilde yeni araçları benimsemesini ve kolayca bu araçların kullanımı için gerekli olan becerileri nasıl geliştirdiğini anlamada etkili bir kavramdır. Bu kavram teknolojinin kabulü, uygulaması ve kullanım anlayışına yardımcı olması bakımından da oldukça önemlidir (Torkzadeh ve Van Dyke, 2002, s. 480).

Öz yeterlik inancı ise bireyin doğru ya da yanlış etkinlikler yapma davranışını etki eder. Bununla birlikte de bireyin bir sorun ile karşılaştığında sorunu çözmek için ne kadar çaba harcayacağını ve ne kadar ısrarcı olacağının da belirtisidir (Akkoyunlu ve Orhan, 2003, s. 85). Bu inanç problemlerle nasıl başa çıkılacağı konusunda bireysel düşünme tarzını, duygusal sağlığı, karar verme, stres ve depresyon ile başa çıkmaya da etki eder (Khodadadi ve arkadaşları , 2013, s. 29).

Öz yeterlik yargıları dört temel bilgi kaynağına dayanır. Bunlar (Bandura, 1989, s. 60): 1. Bireyin kendi deneyimleri

2. Başkaların performanslarını karşılaştırmada bireyin kendi yeteneklerini yargılaması için gerekli olan dolaylı deneyimi

3. Sözel ikna ve belirli yeteneklere sahip olan sosyal etkinin müttefik türleri 4. Bireyin psikolojik durumu

Bunların içinde ön plana çıkan kişinin yaşadığı kendi deneyimleridir. Çünkü bireyi en çok kendi yaşadığı deneyimler etkiler. İnsanlar sadece kolay deneyimler yaşarlarsa, çabuk sonuç beklerler ve hatalarından dolayı da kolaylıkla cesaretleri kırılır. Bu nedenle de bireylerin öz yeterliğinin direnç kazanması için sabırlı bir çaba ve engellerin aşılması için de deneyim gerekmektedir. Öz yeterliğin direnç kazanması bununla sınırlı değildir. Sosyal

23

modeller tarafından sağlanan dolaylı deneyimler de bireye önemli katkılar sağlar. Örneğin; bir birey kendine benzeyen insanların sürekli olarak çaba sarfettiğini gördüğü zaman sahip olduğu yetenekleri o kişilerle karşılaştırabilir (Bandura, 1994, s. 1). Bundan da anlaşılacağı üzere; bireylerin sahip oldukları öz yeterlik duygusu sadece içsel iletişim sonucunda meydana gelmez. Öz yeterlik duygusu içsel iletişime ek olarak kişilerarası iletişim süreçleri ile birlikte oluşmaktadır.

Öz yeterlik kaynağı konusunda sözel ikna da oldukça önemlidir. Alglanan öz yeterliliğin ikna edicilik yönü arttırıldığında, bu durum insanların başarılı olması için yeterli çaba harcamasına, becerilerin gelişmesine ve kişisel yetkinlik duygusunun gelişmesine katkı sağlar. Ancak sadece sözel ikna da kendi başına işe yaramaz. Sağlam bir öz yeterlik duygusu için bireyin psikolojik durumu da oldukça önemlidir. Örneğin pozitif ruh hali öz yeterlik algısını arttırır ve umutsuz ruh halini azaltır. Dolayısıyla sağlam bir yetkinlik yaratmak için insanların stres yaratan tepkilerini azaltmak, olumsuz duygusal eğilimlerini ve fiziksel durumlarındaki yanlış yorumlamaları değiştirmek gerekir. Öz yeterliğin; psikolojik göstergesi ise, özellikle sağlık foksiyonlarında, spor ve diğer fiziksel aktivitelerde etkili bir rol oynamaktadır (Bandura, 1994, s. 2).

Öz yeterlik; bireyin herhangi bir alanda kendi yeteneğine ait olan düşüncelerin bir değerlendirmesi olsa da, bu düşüncelerin genellenebilir olma durumu da söz konusudur. Öz yeterliğin genellenebilir boyutu olması öz yeterlikten türeyen yeni bir kavramın çıkmasına neden olmuştur. Bu kavram genel öz yeterliktir (Apay, 2010, s. 118).

4.1. Genel Öz Yeterlik

Genel öz yeterlik bireyin karşılaştığı güç durumlar karşısındaki sahip olduğu yeterlik inancıdır (Okutan ve Kahveci, 2012, s. 29). Bu inanç bireyin geçmiş deneyimlerinin bir yansımasıdır. Çünkü bireyin geçmiş deneyimlerinde yaşadığı başarı ya da başarısızlıkları o bireyin sahip olduğu genel öz yeterlik inancını şekillendirir (Apay, 2010, s. 119).

24

Genel öz yeterlik çeşitli alanlarda etkinliğe sahip olan insanların çoğunluğunda genellenebilirliği yansıtır ve insan davranışları ile bu davranışların içeriğinin özel olduğu durumlardaki sonuçlarla başa çıkılmasına açıklık getirir. Bu ise ancak aynı anda birden fazla olan davranışa odaklı olduğunda yararlı olabilir (Luszczynska, Scholz ve Schwarzer, 2005, s. 440).