• Sonuç bulunamadı

İkinci Meşrutiyet Yıllarında İmtiyaz Talepleri

2.3. Nemlizâde Hasan Tahsin’in İmtiyaz Mücadelesi

2.3.3. İkinci Meşrutiyet Yıllarında İmtiyaz Talepleri

24 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet ilân edilmiş ve sonrasında Osmanlı idarî ve malî düzeninde önemli değişikliklere gidilmiştir. Ayrıca II. Abdülhamid’in mülkleri ve

80 Hazine-i Hassa Nezareti’ne devredilen imtiyazların hukukî durumlarında da bazı düzen- lemeler yapılmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki petrol imtiyazlarının Hazine-i Hassa’ya intikal ettirilmeye başlandığı 1889 tarihinden II. Meşrutiyet’e kadar bunların hukuksal durumları hakkında önemli bir tartışma yaşanmamakla birlikte, 24 Temmuz inkılabından sonra bu imtiyazların Mâliye Nezareti’ne devredilmesine karar verilmiştir.90

Bir taraftan bizzat II. Abdülhamid’in onayıyla bazı mülk ve araziler yeniden dev- let emlâkine çevrilirken, diğer taraftan da petrol imtiyazları ile ilgili bu tür mütalaaların ileri sürülmesi, birtakım hukuki düzenlemelerin yapılmasıyla sonuçlanmıştır. Nitekim V. Mehmed Reşad, hükümdar olur olmaz re’sen çıkardığı iradeyi, Mabeyn-i Hümâyûn Baş Kâtibi Halid Ziya Bey [Uşaklıgil, (görev süresi Nisan 1909–Temmuz 1912)] 3 Mayıs 1909 tarih ve 13 numaralı tezkireyle Daire-i Sadaret’e bildirmişti. Böylece Hazine-i Hassa’ın uhdesinde bulunan diğer bazı emlâk ve araziler ile imtiyazlar Maliye Neza- reti’ne devredilmiştir. Bunlar arasında Bağdat ve Musul’daki petrol imtiyazları da bulun- maktadır. (BOA, İ.HUS., 175/3, lef 1 ve 3, 20 Nisan 1325; BOA, BEO., 4297/322227, lef 2, 20 Nisan 1314)

Hazine-i Hassa’nın bazı mülk ve gelirlerinin Maliye’ye devredilmeye sonuçlanan bu sürecin başlarında yani II. Meşrutiyet’in ilanını takip eden günlerde artık resmi evrak- larda paşa olarak ismi zikredilen Hasan Tahsin, petrol imtiyazlarını yeniden gündeme getirecektir. Hatırlanacağı üzere kendisine Bağdat ve Basra vilayetleri için verilen petrol arama ruhsatı, imtiyazların Hazine-i Hassa’ya devredilmesiyle iptal edilmişti.

II. Meşrutiyetle birlikte konu tam tersine dönmüş ve Nemlizâde’ye eskiden sahip olduğu hakkı yeniden elde etme imkânı doğmuştu. Ancak ilginç bir şekilde Tahsin Paşa, bu hakkı ileri sürerek hükümete müracaat etmemiştir. Bunun yerine petrol imtiyazları ile ilgili gazetelerde gördüğünü ifade ettiği bir cümle üzerine, “Dersaadet Mukavelât Muhar- rirliği Memuriyet-i Behiyyesi”91 vasıtasıyla Orman ve Maâdin ile Hazine-i Hassa Neza-

retlerine, 6 Ekim 1908 tarihinde bir protesto-nâme göndermiştir. Burada sadece Bağdat ve Basra vilayetleri değil, Musul vilayeti içerisindeki petrol imtiyazlarının tamamının kendisine daha önce verilmiş olduğunu iddia etmiştir. (BOA, ŞD., 551/1, lef 41, 23 Eylül 1324)

90 Detaylı bilgi için birinci bölümde ele alınan imtiyazlar üzerine tartışmalar kısmına bakınız. 91 Osmanlı devrinde Noter anlamında kullanılan bir terkiptir.

81 Hâlbuki Tahsin Paşa’nın, Bağdat ve Basra vilayetlerindeki petroller için, 3 Şubat 1898 ve 8 Mart 1898 tarihlerinde maden nizamnâmesine uygun olarak elde etmiş olduğu iki ruhsat dışında ne Musul ne de başka bir yer için ona verilen herhangi bir ruhsatnâme veya imtiyaz bulunmamaktaydı. Ayrıca iptal edilen sadece Bağdat vilayeti içerisindeki petroller için aldığı ruhsattı ve Basra vilayeti için elindeki ruhsata dokunulmamıştı. Bu durumda, Nemlizâde Tahsin Paşa’nın sadece arama ruhsatı iptal edilen Bağdat vilayetin- deki petroller için hukukî geçerliliği olabilecek bir protestosu mevzu bahis olabilirdi. Böyle olmasına rağmen protesto-nâmesinde, herhangi bir ruhsat veya imtiyaz elde etme- diği Musul ve ruhsatı iptal edilmeyen Basra vilayetini de içine alan Irak kıtasındaki üç vilayetin tamamındaki, keşfedilmiş veya henüz bulunmamış olan petrol, katran ve zift madenleri için kendisine ruhsat verildiğini, hatta bu ruhsata binaen on beş bin lira gibi külliyetli bir harcama yaparak bölgede petrol araştırması yaptırdığını söylemektedir.

Nemlizâde HasanTahsin Paşa, petrol imtiyazlarıyla ilgili gazetelerde gördüğünü söylediği cümleyi protesto metninde şöyle ifade etmektedir:

…bu kere gazetelerde müsadif-i nazarım olan bir cümlede mezkûr petrol gazının işle- tilmesi imtiyazının i’tasını talebe Londra sermayedarından müteşekkil bir heyete vekâleten Nikol

[Edward Nichols] imzasıyla Babıali’ye bir istid’a takdim edildiği muharrer görüldüğünden işbu

protesto ile Orman ve Ma’adin Nezaret-i âliyesiyle Hazine-i Hassa Nezaret-i celîlesine ihtârât- i âtiyeye mecburiyet görüldü.92

92 Nemlizâde Tahsin Paşa, petrol imtiyazları ile ilgili bilgiyi hangi gazetede gördüğünü beyan etmemekte-

dir. Ancak dönemin gazeteleri Hasan Tahsin’in, 6 Ekim 1908 tarihinde yazdığı protestodan geriye doğru incelendiğinde petrol imtiyazları ile ilgili yayınlanan bazı makale ve haberlere rastlanmaktadır. Meselâ 1 Ekim 1908 tarihli İkdam gazetesinde, o sıralarda Hazine-i Hassa Emlâkı Humayûn Kaleminde görev yapan ve bu suretle imtiyazlarla ilgili son gelişmelerden haberdar olacağı muhakkak olan Aram Hurdacıyan (1876- ?) tarafından “Ticaret ve Nafia Nezareti’nin nazar-ı dikkatine” ifadesiyle yazılan “Petrol Madenle- rimiz” başlıklı bir makale yayınlanmıştır. O dönem insanının zihninde Musul, Bağdat ve Basra petrollerinin ne anlam ifade ettiği açısından önem arz eden bu makalede, Tahsin Paşa’nın hak iddia ettiği bölge petrolleri hakkında şu bilgiler verilmektedir: Musul, Bağdat ve Basra havalisinde bulunan petrol madenlerinin ken- dilerine ihalesi için bazı bazı sermayeciler sadaret makamına bir arzuhal ile başvurmuşlardır. Bu müracaat değerlendirilmek amacıyla Ticaret ve Nafia Nezareti’ne havale edilmiştir. Memleketin en mühim servet kaynaklarından olan bu petrol membaları bunca zamandır yüz üstü bırakılmış ve bunlardan istifade edil- memiştir. Şimdi Avrupa sermayecileri tarafından bu madenlerin işletilmeye teşebbüs edilmesi şüphesiz memleket açısından memnuniyet vericidir. Irak hattında bulunan petrol madenlerinin en iyisi Mendeli, Tuz- hurmatu ve Hît’de bulunan neft kaynaklarıdır. Herkesin malumudur ki petrol sanatının ehemmiyeti şu son yirmi–yirmi beş senede oldukça artmıştır. Ancak henüz önemi layıkıyla anlaşılamamış bu madeni işletmek için mükemmel kanun ve nizamnâmeler oluşturulmalıdır. Aram Hurdacıyan, bu bilgileri verdikten sonra makalesinin başında hitap ettiği nezarete bazı tekliflerde bulunmaktadır. Buna göre; petrol kaynaklarının tamamının imtiyazı tek bir şirkete verilmemelidir. Zira böyle yapılmadığı takdirde rekabet olmaz, rekabet olmazsa terakki de olmaz. Ayrıca bir kısım petrol yatakları devletin gelecekte işletmesi için ayrılmalıdır. (İkdam, Sayı: 5156, 18 Eylül 1324:3) Nemlizâde Hasan Tahsin’in gördüğünü ifade ettiği gazetenin İkdam olup olmadığını bilmeye imkân yoktur. Ancak paşanın buradaki bilgileri büyük oranda yazdığı protesto- nâmede kullandığı anlaşılmaktadır. Bir farkla ki o da Tahsin Paşa’nın Musul, Bağdat ve Basra petrol imti- yazları için başvuran sermayeci heyetin başında –bir sonraki bölümde ayrıca ve detaylı bir şekilde ele

82 Nemlizâde Tahsin Paşa, vaktiyle sahibi olduğu resmî ve hukukî ruhsatnâmeye bi- naen, keşfettiği petrol kaynaklarının işletme hakkının kendisinde bulunduğu hususunda Orman ve Ma’adin ile Hazine-i Hassa Nezaretlerini ihtar ediyordu. Ayrıca Paşa’ya göre İngiliz sermayecilerinden oluşan şirkete mezkûr imtiyazın verilmesi açık bir şekilde kendi hakkını tecavüz manasına gelmekteydi. Dolayısıyla zikredilen sermayecilere ait bu mü- racaatın derhal iptal edilmesi gerekmekteydi. Aksi takdirde Tahsin Paşa her iki nezareti, aleyhlerinde dava açıp, sarf ettiği meblağı bu kurumlardan talep etmekle tehdit ediyordu. (BOA, ŞD., 551/1, lef 41, 23 Eylül 1324/6 Ekim 1908)

Her satırında kızgınlığı ve öfkesi ayan beyan belli olan Tahsin Paşa, dört nüsha olarak hazırladığını söylediği bu protesto-nâmenin birer suretlerini ihtar ettiği nezaretlere gönderdiğini ileri sürüyordu. O tarihteki Hazine-i Hassa’da son nazırlık günlerini geçiren Sakızlı Ohannes Paşa çok geçmeden bu protestoya kısa fakat sert bir cevap verecektir. Nazır Ohannes Paşa, cevabında Hazine-i Hassa’ya zikredilen petrol imtiyazlarının bir ferman-ı âli sonucunda Orman ve Maâdin Nezareti’nden devredilmiş ve bir mültezimin mutasarrıfı olduğu madeni keyfine göre tasarruf edebileceğini hatırlatmaktaydı. Haddi- zatında mutasarrıf olan bir kişinin yaptığı harcamalardan dolayı hazineden hiçbir sebeple bir şey talep ve tazmine hakkı yoktu. (BOA, ŞD., 551/1–47, 27 Eylül 1324/10 Ekim 1908) Aslında bu durum, Nemlizâde Tahsin Paşa’nın 1898’de imzaladığı ruhsat mukavelesinin beşinci maddesinde de karşılıklı olarak kabul edilmişti. Bu maddede, petrol araması ya- pacak olan mültezimin, amacı uğrunda yaptığı harcamaları hiçbir şekilde ilgili nezaretten talep edemeyeceği açıkça beyan edilmekteydi (BOA, BEO, 1159/86899, lef 4).

Sakızlı Ohannes Paşa’nın cevabı üzerine Nemlizâde Hasan Tahsin’in protesto metninde ileri sürdüğü tehdit üzerine Orman ve Maâdin ile Hazine-i Hassa Nezaretlerini, iddia ettiği masrafları tazmin için mahkemeye vererek dava edip etmediği konusunda Şûrâ-yı Devlet’e havale edilen dosyada herhangi bir bilgi yoktur. Açıkçası böyle bir te- şebbüse hiç de gerek yoktu. Zira Ohannes Paşa, protestoya reddiye mahiyetinde bir cevap vereyim derken –belki de hiç farkında olmadan– Nemlizâde hakkında bir itirafta bulun- maktaydı. Ohannes Paşa’nın Hazine-i Hassa adına verdiği cevapta “…bir mültezim mu- tasarrıf olduğu maâdini…” ifadeleri kullanılmış ve bu sıfatla harcama yaptığını iddia eden

alınacak olan– Edward Nichols’un bulunduğunu belirtmesidir, ki bu bilgi gazete haberinde yer almamak- tadır. Bu arada, Londra sermayecilerinin Irak petrollerini işletmek için talep ettikleri imtiyaz, mukavele aşamasını geride bırakmış olmasına rağmen hiçbir zaman hayata geçmeyecektir.

83 Nemlizâde’nin hiçbir hak talep edemeyeceği ileri sürülmüştür. Tahsin Paşa’nın burada bir mültezim olarak muhatap alınması, elindeki ruhsatın hukukiliğini göstermekte ve do- layısıyla da mağduriyetini meşrulaştırıcı bir ifade olarak değerlendirilmesini mümkün kıl- maktaydı. Nitekim bu hususu Nemlizâde Tahsin Paşa, daha sonraki dilekçelerinde dile getirecektir.93

Tahsin Paşa’nın nezaretlere yazdığı protesto-nâmeden ve aldığı bu ret cevabından sonra, Bağdat ve Basra vilayetlerindeki petrol madeni arama ruhsatının zaten hakkı oldu- ğunu düşündüğünden, 1911 yılı sonlarında, bu sefer elindeki ruhsatın yeni hükümet tara- fından tasdik edilmesi için bir kere daha müracaat ettiği görülmektedir. Nemlizâde’nin iddia ettiğine göre; Orman ve Maâdin Nezareti’ne daha önce sunduğu müracaat dilekçe- leri, Şurâ-yı Devlet’te görüşülüp tam karara bağlanacağı sırada Babıâli’de çıkan bir yan- gınında tamamen yanmıştır.94 Dolayısıyla önceden elde etmiş olduğu ruhsatlara dair ev-

rakın birer suretlerinin, ilgili vilayetlerden talep edilmesine karar verilmiştir. Kısa bir süre sonra vilayetlerden suretleri gelen belgeler, incelenmek üzere Şurâ-yı Devlet, Maliye ve Nafia dairelerine ulaşmıştır.

Tahsin Paşa, on dört sene önce Şurâ-yı Devlet tarafından kendisine ruhsat veril- mesiyle beraber bu uğurda pek çok çaba, gayret ve masraf etmesine rağmen, II. Abdül- hamid idaresinin kanunsuz bir muamelesinden dolayı petrol imtiyazını elde etmeye mu- vaffak olamadığını ileri sürmekteydi. Nihayet, Meşrutiyet idaresinin on dört senelik mağ- duriyetini gidererek zaten hakkı olan işletme imtiyazının kendisine vereceğini ümit etti- ğini ve amacının sadece hukukunu muhafaza etmekten ibaret olduğunu söylemektedir (BOA, ŞD., 551/1, lef 39, 23 Teşrinisani 1327/6 Aralık 1911). Üç gün sonra yazığı başka bir dilekçeyle vilayetlerden gelen imtiyaz hakkıyla ilgili evrakın birer nüshasının kendi- sine verilmesini “lüzumuna binaen” notuyla Şûrâ-yı Devlet’ten talep edecektir (Aynı dosya, lef 42, 26 Teşrinisani 237/9 Aralık 1911).

93 Örnek için bakınız: (BOA, ŞD., 551/1–40, 10 Kanunuevvel 1327/23 Aralık 1911)

94 Nemlizâde Hasan Tahsin Paşa’nın nezarete gönderdiği belgeler, -eğer doğruysa- 6 Ocak 1911 tarihinde

Babıâli’de çıkan büyük yangında yanmış olmalıdır. Bu yangında Dahiliye Nezareti’nin dosyalarının çoğu hemen hemen kurtulmuş olsa da Şurâ-yı Devlet ve İstinaf Mahkemesine ait evrakının tamamı yanıp kül olmuştur. (Tanin, 7 Şubat 1911:1–2) İbnülemin Mahmut Kemal İnal bu konuda şöyle demektedir: “1911 [1329 saferinin 6’ncı pazartesi gecesi sabaha doğru] Babı âlinin ortasında yangın zuhur ederek sadaret ve dahiliye dairelerinin birer kısmile şurayı devlet dairesinin tamamı yandı.” (1940:1771) Yangın için ayrıca bakınız: (Uşaklıgil, 2019:362) Hasan Tahsin Paşa’nın dosyalarının bu yangında yanmış olması kuvvetle muhtemeldir. Nitekim bu seferki başvurusuna ait belgeler, Osmanlı arşivindeki dosyalar arasında da bulu- namamıştır.

84 Özetlemek gerekirse, şimdiye kadar Nemlizâde Hasan Tahsin Paşa’nın, Bağdat ve Basra vilayetlerinin her biri için elde ettiği iki ayrı petrol arama ruhsatı dışında gerek II. Meşrutiyet öncesi ve gerek sonrasında, giriştiği bütün teşebbüsler akim kalmış ve kendi lehine bir sonuç elde edememiştir. Esasında Tahsin Paşa’nın, II. Abdülhamid dönemi ida- resine karşılık, Meşrutiyet hükümetinden daha yüksek bir beklentisi vardır. Ancak Paşa’nın son başvurusuna, 21 Mart 1912’de dört kişiden oluşan bir komisyon tarafından hazırlanan ve Şurâ-yı Devlet’ten Orman ve Maâdin Nezareti’ne gönderilen cevabî tezkire Paşa’yı hiç memnun etmeyecektir.

Bu tezkirede, daha önce de belirtildiği üzere, Bağdat ve Basra vilayetindeki pet- rolleri araştırmak için Tahsin Paşa’ya verilen ruhsatlardan, sadece Bağdat vilayetine ait olanı iptal edilmiş, Basra vilayetine dair verilen ruhsat hakkında herhangi bir muamele yapılmamış olduğunun üzerinde özellikle durulmaktaydı. Tezkireyi hazırlayan komisyon, Basra vilayetindeki madenler padişah iradesinin dışında kaldığı halde, Tahsin Paşa’nın Basra vilayetindeki madenler için hiçbir teşebbüste bulunmadığını tespit etmişti. Oysa Basra petrolleri için imzaladığı ruhsat mukavelesinin altıncı maddesinde ruhsat aldığı halde bir yıl içinde hiçbir ciddi teşebbüste bulunmadığı takdirde ruhsatın iptal edileceğini kendisi kabul etmişti.95 Herhangi bir teşebbüste bulunduğuna dair bir ifade olmadığına

göre mukavele iptal edilmiş olmalıydı. Bu durumda yeniden ruhsat almasının veya söz konusu bu ruhsat için “muhafaza-i hak” talep etmesinin hukukî bir dayanağı mümkün olamazdı.

Bağdat vilayeti petrollerini araştırmak için Nemlizâde Tahsin Paşa, mühendis ge- tirterek araştırma yaptığını iddia etse de böyle bir girişime dair herhangi bir kayda da komisyon tarafından rastlanmamıştı. Tezkirede ruhsat müddetinin bitmesine dört ay on altı gün kala ruhsatın iptal edilmiş olduğu ifade edilmektedir. Bu sorunlu durumlara ilâve olarak komisyon, Bağdat vilayetinin genişliği ve buradaki maden ruhsatının tek bir kişiye verilmesi durumunun sakıncalarına dikkat çekiyordu.

95 İlgili madde şu şekildedir Altıncı Madde – Müteharrî-i mumaileyh vuku bulacak tebliğ tarihinden i’tiba- ren altı aya kadar mahallerine bil-müraca’a ruhsatnâmeleri almadığı yahut bu müddet zarfında ruh- satnâmeleri alıp da bir senenin hitamına değin teşebbüsat-i ciddiyede bulunduğu usulen isbât etmediği takdirde ruhsatnâmeler iptal edilecek ve şu kadar ki emr-i taharrîde isbât-i ciddiyet ettiği surette birinci maddede gösterildiği vecihle müddet-i taharrînin bir mislî daha temdîdi câiz olacak ve ma’ hazâ istihsâl-i imtiyaza ve i’malâta müteallik bil-cümle muamelât nizamnâme-i mahsusu ahkâmına tevfîk olacaktır. (BEO.

85 Tezkirenin sonunda Nemlizâde’nin talebine karşılık komisyonun mütalaası özetle şöyledir: Hasan Tahsin Paşa’ya biri Basra ve diğeri Bağdat vilayetleri içerisinde bulunan petrol madeni araştırması için iki ruhsat verilmiştir. Bunlardan Bağdat vilayetindeki pet- rol ve neft madenleri Hazine-i Hassa’nın uhdesine alınmasıyla beraber ruhsat iptal edil- miştir. İptal edildiği zamana kadar Paşa’nın, sadece Bağdat’a bir vekil göndermek dı- şında, herhangi bir teşebbüste bulunmadığı görülmüştür. Ayrıca Basra vilayetinde bulu- nan petrol imtiyazları hiçbir zaman nezaretin tasarrufuna alınmamasına rağmen şimdiye kadar Tahsin Paşa’nın bu vilayetteki neft madenleri için herhangi bir teşebbüsü olmamış- tır. Sonuç olarak komisyon Bağdat vilayeti petrol ruhsatı için Paşa’ya münasip bir süre verilmesi ve Basra vilayeti petrollerine ait ruhsatın ise tamamen iptal edilmesi yönünde kanaat belirtmektedir. (BOA, ŞD., 551/1, lef 23–29, 9 Mart 1328/22 Mart 1912)

Bu tezkire üzerine Tahsin Paşa’nın sessiz kalıp, kaderine razı olacağını düşünmek beyhudedir. Derhal kaleme aldığı dilekçeye, Bağdat vilayeti gibi yüz elli bin kilometre kareye yakın bir coğrafyada araştırma hakkının tek bir şahsa verilmesinin tuhaf olduğu ve daha önce bunun bir emsalinin bulunmadığı iddiasına cevap vererek başlar. Ona göre ne eski ne de yeni maden nizamnâmelerinde bir şahsa ruhsat verilirken herhangi bir coğ- rafi sınırlamaya gidilmemiştir. Ayrıca ruhsatlarda hangi kısıtlamaların söz konusu olduğu zaten bellidir ve bunlar seneler önce kendisine verilen ruhsat için imzalanmış olan muka- velede tespit edilmiştir. Komisyon tezkiresinde Bağdat vilayeti için verilmiş olan ruhsatın da eski maden nizamnâmesine göre verildiği, dolayısıyla bunu tanımanın mümkün ola- mayacağı, Paşa’nın ruhsat için şu an geçerli olan nizamnâmeye göre tekrar müracaat et- mesi gerektiği bildirilmişti. Oysa Tahsin Paşa kendisine zamanında verilen ruhsatın zaten kanun ve nizama uygun olduğunu ve o tarihlerde Şurâ-yı Devlet Tanzimât Dairesi tara- fından tasdik edildiğini tekrarlayarak, geçerli olan yeni maden nizamnâmesinde bile araş- tırma yapılacak arazi hakkında bir sınırlama ve şartın mevcut olmadığını belirtiyordu. Nemlizâde’ye göre; kaldı ki 1898 tarihinde alınan ruhsatların, 1908’deki yeni nizamnâme hükümlerine göre muameleye tabi tutularak yeniden müracaatın talep edilmesi mantıklı değildi.

Tahsin Paşa dilekçesinin son kısmında son derece makul bir talepte bulunmakta- dır. Bağdat vilayetinde bulunan petroller için kendisine bir yıllığına verilen araştırma ruh- satının onaylanmasını müteakip, bölgede petrol arama çalışmalarına başladıktan yaklaşık altı ay sonra, neft imtiyazlarının Hazine-i Hassa’ya aktarılmasıyla haksız bir şekilde

86 ruhsatının iptal edilmesine dair çıkartılan iradenin yok sayılması ve arta kalan beş ay ka- dar araştırma süresinin –komisyon bu süreyi dört ay on altı gün olarak belirlemiştir– tas- dik edilmesini istemektedir. Ayrıca Paşa, yeni bir ruhsat talebinde bulunmadığını açık bir şekilde belirtmekteydi. Ona göre Irak arazisinde petrol aramaları için gerekli olan çalış- maların yürütülebilmesi gerek mevsim ve gerekse mesafenin uzak olması itibarıyla bir hayli zor olmaktadır. Şu hâlde kendisine tanınan bir yıllık sürenin yeterli olmayacağı açıktır. Maden nizamnamesinin on altıncı maddesinde belirtildiği üzere, bir yıllık ruhsa- tının bir yıl daha ilave edilerek uzatılmasını talep ediyordu.

Hasan Tahsin Paşa’nın, büyük umutlar beslediği Meşrutiyet hükümetinden bu- güne kadarki taleplerine olumsuz karşılık alması, adeta onu hayal kırıklığına uğrattığı anlaşılmaktadır. Hiç beklemediği bir muamele ile karşı karşıya kaldığını düşünen Nem- lizâde, içinde bulunduğu bu durumu şöyle ifade ediyordu:

Mukaddema hâkan-i mahlû’un bir iradesiyle Bağdat vilayeti dâhilindeki maden imtiyazı Hazine-i Hassa’ya i’tâ olunarak haiz olduğum hakk-ı taharrinin bir suret-i istibdatkâranede ibtali cihetine gidilmişti. Bu kere dahi ruhsatnamenin muhtevi olduğu arazinin vüs’at ve cesâmeti ser- rişte edilerek serahat-i kanuniye hilâfına fikdan-i emsalden bahs olunarak hukuk-i kanuniyemin bir şekl-i idaride ibtaline tasaddî olunuyor. Hâlbuki hakk-ı taharri her vecihle taarruzdan masun ve müddet-i kanunisi zarfında mecburi’l-riâyedir. Hatta atik maden nizamnâmesinin yirminci ve nizamnâme-i cedidin yirmi beşinci maddelerinde (maden taharrisi için ruhsat verilmiş olan hu- dud-i muayyene dâhilinde ruhsatnamenin havi olduğu müddet zarfında yine o cins maden taharrisi için ahire ruhsat verilemez) denilerek hakk-ı taharrinin ibtali şöyle dursun kābil-i teşrik bile ol- madığı sarahaten zikr ve beyan olunmuştur. İştirakin neticesi kısmen ibtal-i hakdan ibaret iken bu cihet sarahaten men olunursa hakk-ı taharrinin külliyen iptali bi-tarîku’l-evlâ mugayyir-i kanun olur. (BOA, ŞD., 551/1, lef 36, 17 Mart 1328/30 Mart 1912)

Nemlizâde Hasan Tahsin Paşa, Şurâ-yı Devlet’in kendisine yönelttiği ve bir yö- nüyle suçlayıcı olan ifadelere cevap vermek yerine, teknik konuları tashih etmeye çalış- mıştır. Aylar sonra sadarete yazdığı başka bir dilekçede yine sabık hükümdarın, elinden ruhsatın alınmasına sebep olan iradesinin dönemin kanunlarından ve bazı davalardan ör- nekler vererek geçersizliğini ispat etmeye çalışmaktadır. (BOA, ŞD., 551/1, lef 30, 20 Teşrinievvel 1328/2 Kasım 1912).

Hâlbuki ortada çözülmesi gereken ciddi sorunlar birikmiştir. Bir kere Tahsin Paşa’nın Basra petrolleri araştırma ruhsatını neden kullanmadığını açıklaması gerekmek- tedir. Madenlerin tahmin ettiği kadar zengin çıkmadığı yahut bunların yatırım yapmaya değer olmadığı gibi haklı gerekçeleri olabilir. Nitekim Şurâ-yı Devlet’in de ifade ettiği gibi, Hazine-i Hassa bile Basra petrolleri hakkında net bir bilgi olmadığından bunlara ait imtiyazlara dokunmamıştı (Aynı dosya, lef 61:2). Ayrıca Bağdat petrolleri için ileri

87 sürdüğü mevsim şartları Basra’daki çalışmalar için de geçerli olabilirdi. Dahası Nem- lizâde Tahsin’in pek çok dilekçesinde defalarca dile getirdiği külliyetli harcamalar, ispatı zor bir husus değildir. Külliyetli olan bir harcama, kayıt altına alınmadan yapılamayacağı gibi o dönem itibarıyla ileri bir teknoloji uğruna masraflar yapıldığı için elde edilen so- nuçların –velev ki olumsuz olsun– izah edilmesi mümkündü. Hele ki işin içerisinde mü-