• Sonuç bulunamadı

Hazine-i Hassa Mühendisi Paul Grosskopf ve Almanlar

2.5. Diğer Bireysel Petrol İmtiyazı Başvuruları

3.1.1 Hazine-i Hassa Mühendisi Paul Grosskopf ve Almanlar

Hazine-i Hassa Nezareti, elinde Bağdat hattı imtiyazını bulunduran Anadolu De- miryolları Şirketi ile yeniden, fakat bu sefer petrol imtiyazları için anlaşma masasına otur- muştu. Ancak konu bu merhaleye gelinceye kadar her iki taraf da kendi cephesinde ol- dukça önemli hazırlıklar yapmıştı: Hazine-i Hassa Nezareti, Musul ve Bağdat petrolleri hakkında Türk, Fransız ve Alman mühendislere 1890’lardan itibaren pek çok rapor ve harita hazırlatmıştı. Anadolu’dan Basra Körfezi’ne kadar uzanacak demiryolunu kendi çıkarlarına uygun bulduğundan inşa etmeye epeyce hevesli olan ve demiryolu imtiyazına ilâveten bir de petrol imtiyazlarının taliplisi olarak ortaya çıkan Almanya ise bölgedeki petroller hakkında gerekli çalışmaları tamamlamıştı. Ancak bu tarihlerde İstanbul’da

112 Almanlara verilen Bağdat Demiryolu hattının güzergâhı ve ulaşacağı nihaî nokta, mukavelenin birinci

maddesiyle belirlenmişti. Bu madde şöyledir: Birinci Madde – Karaman, Ereğli, Kardaş-Beli, Adana, Ha-

midiye, Osmaniye, Bahçe, Kazanali, Kilis, Tel-Habeş, Harran, Re’sü’l-ayn, Nusaybin, Avniyat, Musul, Tik- rit, Sadice, Bağdat, Kerbelâ, Necef, Zubeyr, Basra şehirlerinden veya mümkün mertebe en yakınlarından bil-mürur Bağdat ve Basra’ya müntehi olmak üzere Konya hattının temdidiyle ber veçhi âtî demiryolu şu- belerinin yani evvelâ Tel-Habeş’ten Haleb’e, sâniyen tarafeyn-i cânibden bil-muvafaka asıl hatta karîb tayin kılınacak bir noktadan bed ile Urfa’ya [Hükümet-i Seniyye tarafından tahminen otuz kilometre tu- lünde olan mezkûr Urfa şubesi hattının inşası için her ne suretle olur ise olsun hiçbir teminat i’ta buyrul- mayacağı gibi işletme masarifi namıyla dahi hiçbir tahsisat i’ta buyrulmayacak ise de işbu şube hattının he nev’ hâsılât-i gayr-i safiyesi münhasıran sahib-i imtiyaza ait bulunacaktır]. Sâlisen Sadice’den Hanikin, rabian Zubeyr’den Basra Körfezi’ne Hükümet-i Seniyye ile müttefikan sahib-i imtiyaz beyninde tayin kılı- nacak bir noktaya müntehi olacak şubeler ile hutut-i mezkûrenin müteferriâtı Hükümet-i Seniyye canibin- den tasdik buyrulacak güzergâhı ta’kiben inşa ve işletmesi imtiyazı şerâit-i âtîyeye tevfikan Anadolu Os- manlı Demiryolu Şirketi’ne ihsân buyrulmuştur. (Bağdat Demiryolu Şirket-i Şahane-i Osmaniye Ferman-ı

106 bulunan meşhur Alman mühendis Paul Grosskopf her iki taraf için ortak çalışmalar yü- rütmekteydi.113

Mösyö Grosskopf, yirminci yüzyılın hemen başlarında, “Hazine-i Hassa-i Şahane Maden Mühendisi” sıfatıyla, Mülkiye Mektebi mezunlarından Diyarbakırlı Habib Necib Efendiyle (1872–1909?) birlikte Musul ve Bağdat vilayetlerini dolaşarak, bölge petrolleri hakkındaki meşhur raporunu yazmıştır.114 Grosskopf’un ifadesine göre bu mıntıkaya biz-

zat nezaretin talebi üzerine gitmiştir ve buralarda zengin petrol madenlerinin işletmeye değer kaynaklardan olup olmadığını incelemiştir.

Groskopf ile Necib Efendi’nin Musul ve Bağdat vilayetlerinde yaptıkları bu araş- tırmalar o dönemde oldukça ilgiyle karşılanmış ve yakından takip edilmiştir. Örneğin İk- dam gazetesinin bu seyahat ile ilgili haberinde şu ifadeler yer almaktadır:

Musul ve Bağdat vilayetleri dâhilinde petrol maâdini keşfiyâtına me’mur Hazine-i Hassa-i Şâhâne maden mühendisi Mösyö Grosskopf ile Hazine-i müşârunileyhâ memurînin- den izzetlü Habib Necîb Efendi geçenlerde Musul’dan Bağdat’a muvâsalat ve bir iki gün sonra Düleym kazâsı dâhilinde Hît nâhiyesine azîmetle oradaki petrol ve zift menâbi’ini keş- fetmişler ve oradan avdetle bu kere Mendeli dâhilindeki neft kuyularına gitmişlerdir. (İkdam,

Numara: 2498, 26 Mayıs 1317/8 Haziran 1901:2)

Nitekim petrol konusunda uzman olarak görülen mühendis Grosskopff, Musul ve Bağdat vilayetindeki önemli petrol kuyularını ziyaret ederek, bunlar hakkında hazırladığı

113 Paul Grosskopf’un (Tam ismi, Louis Otto Paul Grosskopf 1871–1933) İstanbul’da bulunduğu dönemde

ilgilendiği işlerle ilgili bilgilerimiz maalesef sınırlıdır. Şark Ticaret Yıllıklarında yer alan bilgiler, mesleği ve İstanbul’daki adresinden ibarettir: “Paul Grosskopf, maden mühendisi, Pera Mezarlık Caddesi 7 Numa- rada”. (Annuaire Oriental du Commerce, 1904:503) Aynı bilgiler 1909 tarihinde tekrar edildiği gibi Jön Türk İhtilâli sonrasında yayınlanmış olan yıllıklarda da görülebilmektedir. (Annuaire Oriental du Com- merce, 1909:598; 1912:469; 1913:486) 1901 yılında İstanbul’da bulunmasına ve petrol hakkında araştır- malar yaparak rapor yazmasına rağmen ilk defa 1904 tarihli yıllıkta isminin kayıtlara geçmiş olması ilginç- tir. Ayrıca Grosskopf’un, Hazine-i Hassa Nazırı Ohannes’in yazdığı 1906 tarihli bir tahriratta Emlâk-i Hümâyûn maden mühendisliğinden Orman ve Maâdin ve Ziraat Nezareti maden mühendisliğine geçirildiği belirtilmektedir. Fazla olarak görev yaptığı süre boyunca kendisinden hiçbir şekilde istifade edilemediği belirtilmiş bundan sonra da hazineye menfaat sağlayamayacağı anlaşıldığı ifade edilerek istihdam edilme- sine gerek olmadığı ileri sürülmüştür. Zikredilen bu tahriratta Mösyö Grosskopf’un durumu şu şekilde ta- nımlanmıştır: İmtiyazı Hazine-i Hassa-i Şâhâne’ye inâyet ve ihsân buyurulmuş olan maâdin muamelâtının

tetkik ve teftişiyle bunlardan halen ve atiyyen muntazır olan istifadenin te’mini zımmında mukaddema şâyân buyrulan müsaade-i seniyye-i canâb-i padişâhî üzerine Almanya’dan celb edilerek yüz lira maaş ile Emlâk- i Hümâyûn maden mühendisliğine tayin kılınan Mösyö Grosskopf’dan hazinece şimdiye kadar hiçbir ve- cihle istifade edilemediği gibi ahvâl ve harekât-i hususiyesine nazaran mumaileyhin bundan sonra hazinece istihdamından dahi bir güna menfaat hâsıl olamayacağı anlaşılmıştır. (BOA, Y.MTV., 282/39, 21 Kanu-

nuevvel 1321/3 Ocak 1906) Öte yandan mühendis Grosskopf’un Birinci Dünya Savaşı’nın başlayacağı günlere kadar yaklaşık on iki yıl boyunca İstanbul’da bulunduğu ve muhtemelen aynı adreste yaşadığı an- laşılmaktadır.

114 Zikredilen bu rapora daha önce de bazı araştırmacılar dikkat çekmiş ve raporu çeşitli yönleriyle değer-

lendirmişlerdir: (Terzi, 2009: 171–179; Ediger, 2007: 2002–2007). Raporun tam transkripsiyonu için ayrıca bakınız: (Osmanlı’da Petrol, 2014: 148–163).

107 özet raporu Hazine-i Hassa Nezareti’ne 22 Ekim 1901 tarihinde göndermişti. Petrol kay- nakları hakkında oldukça önemli olan bu raporun son kısmındaki “Hulâsa” başlığı altında şöyle denilmektedir:

Dicle ve Fırat nehirleri havzalarında pek zengin ve mühim petrol menbaları olup bunlar işlediği takdirde fevâid-i azîme elde edilecektir. Menâbi’-i mezkûrenin vaziyet-i tabiiyeleri pek müsait olup oralardan bir şimendifer geçirilecek olursa menâbi’-i mezkûrenin kıymet ve ehem- miyeti tezâyüd edecektir. (BOA, HH.THR. 239/60 lef 2:3, 9 Teşrinievvel 1317).

Raporda demiryolu hattının Dicle ve Fırat nehirleri havzalarından geçmesi duru- munda petrol kaynaklarının kıymet ve ehemmiyetlerinin artacağını ileri sürerek, Hazine- i Hassa Nezareti’ne, demiryolunu inşa etmeninin gerekliliğine dair makul bir gerekçe daha sunmuştu. Öte yandan, demiryolu imtiyazı için henüz kesin antlaşmanın imzalan- madığı bu tarihlerde, nezareti ikna ve teşvik etmek amacına yönelik olduğu düşüncesini uyandırmaktadır.

Mühendis Grosskopf’un, Hazine-i Hassa Nezareti’nce görevlendirilmiş bir mü- hendis olarak araştırma sonuçlarına dair hazırladığı raporunu nezaret yetkililerine ulaştır- mıştı. Ancak Grosskopf, aynı raporun Almanca bir kopyasını Anadolu Demiryolları Şir- keti yetkililerine de göndermiştir. Her ne kadar bazı araştırmacılar, Alman mühendisin demiryolu şirketine daha farklı ve detaylı bir rapor gönderdiğini ileri sürseler de115 Alman

arşivlerinde bulunan Musul ve Bağdat petrollerine dair Grosskopf’un rapor suretinin Os- manlı arşivlerindekiyle aynı olduğu anlaşılmaktadır.116

Grosskpf’un Osmanlı memuru olarak görevlendirilmesine rağmen hazırladığı ra- porun bir suretini demiryolu şirketi yetkilileri eliyle Almanlara ulaştırmasındaki amacı neydi? Öyle anlaşılıyor ki Grosskopf, Alman sermayedar ve müteşebbislere veya demir- yolu inşaatının malî destekçisi olan Deutsche Bank’a, Musul, Bağdat ve Basra Körfezi gibi bölgelerde petrol üzerinden yeni bir takım yatırım imkânlarının ve dolayısıyla kazanç kapısının yolunu göstermek istemektedir.

115 Meselâ, (Kent, 1976;217, dipnot:20; Ortaylı, 1981:93Kerkük, 2004:102).

116 Bir farkla ki, Alman arşivlerindeki raporda pek çok fotoğraf bulunmaktadır. Halbuki aynı fotoğraflar

Hazine-i Hassa’ya gönderilen raporun içerisinde yoktur. Öte yandan İstanbul Üniversitesi’nde bulunan II. Abdülhamid albümlerinde; Musul ve Bağdat civarındaki petrol kuyularını gösteren pek çok fotoğraf, Grosskopf’un raporunda bulunan fotoğraflarla aynıdır. Öyle anlaşılıyor ki zamanında rapora eklenen ama bir şekilde oradan çıkartılıp II. Abdülhamid albümlerine dahil edilen fotoğraflar, bizzat Grosskpf tarafından çekilen resimlerdir. Alman arşivlerinden raporu bu araştırma için temin eden ve değerlendirme ve anlam- landırmamda yardımcı olan kıymetli dostum Galip Varoğlu’na teşekkür ederim.

108 Osmanlı makamlarınca oldukça önemsendiği açık olan bu araştırmalar Hazine-i Hassa Nezareti tarafından şöyle değerlendirilmektedir: “[1]320 [1904] tarihine kadar menâbi’-i mezkûreye [Musul ve Bağdat petrol menbaları] dair yapılan en mühim mua- mele hazine maden mühendisliğinde bulunmuş olan mühendis Grosskopf’a icra ettirilen ve menâbi-i mezkûrenin ehemmiyet-i azimesini isbat eden keşfiyâta münhasır görülmüş- tür.” (BOA, HH.d., 11327:1a). Aynı sonuç şüphesiz Almanlar için de geçerlidir. Buna rağmen Almanların sadece Grosskopf’un inceleme ve raporlarını dikkate alarak Musul ve Bağdat vilayetlerindeki petrol kaynaklarına ilgi duymaya başladığını düşünmek, eksik bir değerlendirme olacaktır. Aksine Almanların demiryolu yapımına talip oldukları ilk günlerden itibaren demiryoluyla ilgili mukavelelerde, madenler hakkında bazı maddele- rin bulunduğu görülmektedir. Nitekim ilk kez 1888 yılında Anadolu Demiryolu Şirketi’ne verilen, hat boyunca maden arama imtiyazı, daha sonra Bağdat hattı imtiyaz antlaşması- nın 1899’daki ilk teklifinde yani müsvedde metinde de yer almıştı. Bu madde ile petrolün de dâhil olduğu bütün madenlerin –bulunması halinde– sadece demiryolu şirketi tarafın- dan işletilebileceği şart koşulmaktaydı. Tam da bu noktada petrol imtiyazlarının Hazine- i Hassa Nezareti’ne aktarılıp Almanları bir bakıma önünün kesilmeye çalışıldığını da ha- tırlamak yerinde olur. Zira ilk bölümde genişçe ele alındığı gibi imtiyaz iradeleri ile de- miryolu antlaşmaları arasında yakın bir ilişki bulunmaktaydı.

Petrol hakkında yapılan ön çalışma ve araştırmalar ruhsat veya imtiyaz mukave- lelerindeki şartların belirlenmesi ve demiryoluna ilâveten başka yatırım imkânlarının tes- pit edilmesi açısından önem arz etmekteydi. Dolayısıyla Grosskopf’un çalışmalarına bu noktadan bakıldığında daha da anlam kazanacaktır.

5 Mart 1903 tarihli Bağdat Demiryolu sözleşmesinin ana metninde yer alan ve petrol imtiyazlarını doğrudan ilgilendiren madenlerle ilgili yukarıda bahsi geçen madde aynen şu şekildedir:

Yirmi ikinci madde – Sâhib-i imtiyaz nizâmât mevzua’sına tevfik-i hareket etmek ve bir güna imtiyaz ve inhisârı tazmin etmemek şartıyla demiryolunun hatt-ı mutavassıtından itibaren her iki tarafta yirmişer kilometre ba’îd-i mesafede taharri ve keşfedeceği madenleri imal edebi- lecek ve merbut olduğu nezarete müracaat ederek nizâmı dairesinde hat civarında olan orman- lardan hatab ve kömür ve kereste kat’ı ve imâli gibi mua’melâtta bulunmaya salâhiyeti olacak- tır.117

117 Anadolu Osmanlı Demiryolu Şirketiyle imzalanan Bağdat hattı imtiyazı mukavelesinin tam metni çeşitli

109 Görüldüğü gibi bu maddede doğrudan petrol madeni denilmemektedir. Buna rağ- men gerek yapılan görüşmeler ve gerekse ilerleyen zaman içerisinde yaşanan gelişmeler kastedilen madenin daha çok petrolle ilişkili olduğunu göstermektedir.118 Tarafların im-

zalamasıyla yürürlüğe giren demiryolu sözleşmesine böyle bir maddenin ilâve edilmesi demiryolu hattının önemini arttırmanın ötesinde sağladığı birlik henüz çeyrek asrı dol- durmadan Almanya’nın, dünyanın en önemli enerji kaynaklarından olan Musul ve Bağdat petrollerine ulaşmasını mümkün kılabilecekti. Böylelikle Almanlar, bu dönemde mer- kezle irtibatı oldukça zayıflamakla beraber on dokuzuncu yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı Devleti’nin en önemli ticari limanlarından biri olan Basra Körfezi ve civarı ile Musul ve Bağdat gibi mümbit bir coğrafyada iktisadî hâkimiyet kurabileceklerdi. Alman- lar buna o kadar ikna olmuşlardır ki kendileriyle hiçbir ticari ilişkisi olmayan ve herhangi bir Alman vatandaşının bile yaşamadığı Musul’da, 1904 yılında konsolosluk açarak, orada bir temsilci bulundurmaya bile başlamışlardı. (Ortaylı, 1981: 99 ve 93)

Dışarıdan basit bir yatırım teşebbüsü veya iktisadi yayılım olarak görünen mesele aslında bütün bunlardan çok daha karmaşık bir yapı arz ediyordu. Bir defa Basra Kör- fezi’ne yakın bölgelerde bir süredir petrol arama ve çıkarma çalışmaları yürüten İngiliz- ler, hiç şüphe yok ki demiryolu imtiyazını alarak kendi nüfuz alanlarına uzanacak Alman sermayesini kolaylıkla hazmedemeyeceklerdir. Buna karşılık Alman sermayesi ile yapı- lacak olan demiryolunun varış noktası olarak planlanan Basra Körfezi’nde, II. Abdülha- mid tarafından Kuveyt’e emir olarak atanan Mübarek Es-Sabah’ın, İngiliz hâkimiyetinde hareket etmesi Almanları tabii olarak rahatsız edecektir. Bir sonraki bölümde daha detaylı bir şekilde ele alınacak olan bu sorun bir şekilde çözülmeye çalışılsa da imtiyazın Al- manya’ya verilmesinin hemen akabinde Deutsche Bank, Körfez bölgesinde –1901 yılında İran petrol imtiyazlarını elde eden ve daha sonra Anglo-Pers Petrol Şirketi’ni kuracak olan– William Knox D’Archy’yi, karşısında güçlü bir rakip olarak bulacaktır.

Mukavelename-Şartnâme, Nizamnâme-i Dâhiliyesidir, 1321:20; Anadolu Osmanlı Demiryolu ve Bağdat Demiryolu Şirket-i Osmaniyesi İdâresinin İç Yüzü: 1327/1911: 71–97; Hurewitz, Cilt: 1, 1972:252–263)

118 Demiryolu mukavelesiyle Almanlara tanınan hattın her iki tarafındaki yirmişer kilometrelik mıntıka

içerisinde maden arama hakkı, II. Abdülhamid’den sonra da hükümete yapılan başvurularda talep edilmeye devam edecektir. Örneğin Chester’in temsil ettiği Amerikalı bir şirket tarafından Anadolu’da demiryolu inşa etmek için yapılmış olan başvuruya böyle bir madde ilâve etmek istenmesine rağmen bu talebe sıcak bakılmamış, eğer şirket isterse petrol arama ruhsatının verilebileceği beyan edilmiştir. (BOA, BEO., 3593/269473:1, 25 Haziran 1325/8 Temmuz 1909) Demiryolu mukavelesine maden arama izni eklenmesi talep edilmesine rağmen, devlet yetkililerinin bunu doğrudan petrol araması olarak yorumlamaları, bu mad- deden asıl maksadın petrol olduğunu açıkça göstermektedir.

110 Anadolu’daki demiryolu inşaatına yabancı olmayan İngilizler ile işletme imtiya- zını 1903’teki mukavele ile nihai olarak elde eden Almanlar arasında başlayan bu reka- betin temel yönlendiricisi, imtiyazları kontrolünde tutan Yıldız Sarayı olmuştu. Diğer bir ifade ile Osmanlı Devleti, Körfez’de bir süredir nüfuz sahibi olan İngiltere’nin karşısına bir rekabet unsuru olarak Almanları çıkarmıştı. Bunu da onlara önce demiryolu, daha sonra da petrol imtiyazlarını Anadolu Demiryolu Şirketi’ne vermeyi planlayarak yap- mıştı. Demiryolu ve petrol üzerindeki bu uluslararası mücadelenin doğuracağı ekonomik ve politik sonuçlar, neredeyse yirminci yüzyılın tamamını etkileyecek ve Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesine yol açacaktır.119

3.1.2 Demiryolu Şirketiyle İmzalanan Petrol Arama Ruhsatı Mukavelena-