• Sonuç bulunamadı

D. Dahilde İşleme Rejimi’ne Yönelik Eleştiriler

III. TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NDE DAHİLDE İŞLEME REJİMİ’NE GEÇİŞ

2. İthal İkameci Politikalar

1960 ila 1980 yılları arasında uygulanılan “ithal ikameci” dış ticaret stratejisi en temel anlamda ithal edilen malların yurtiçinde üretimini gerçekleştirerek ithal ürünlerine yönelik sanayileşme olarak tanımlanabilir. Bu stratejideki amaç ithal bedellerinin yurtiçinde kalması ile dış ticaret dengesinde iyileşme sağlamak ve dolayısıyla dış kaynak olmadan ekonomide gelişme olarak gösterilebilir.

Ancak ithal ikamesi ile amaçlanan döviz tasarrufunu sağlamak için daha büyük döviz harcaması yapmak gerekmiştir. Bu döviz ihtiyacı ithal edilen malların üretimi için kurulacak olan endüstrilerin finansmanı için gerekli olmuştur. Nitekim ilk iki beş yıllık kalkınma planı dönemlerine bakıldığında yapılan ithalatın hemen hemen yarısını yatırım malları ithalatının oluşturduğu görülmektedir.39

Söz konusu dönemde Türkiye'de uygulanan ithal ikame sürecinin iki önemli nitelik taşıdığı görülmektedir. Bunlardan birincisi; ithal ikamesini gerçekleştirmek adına kurulan endüstriler için büyük miktarlarda döviz harcaması yapılmıştır. İkincisi ise, ithal ikamesi amacına yönelmiş olan sektörler; ara malı ihtiyacının yoğun olduğu sektörler olduğundan döviz tasarrufu ve dış ödemeler dengesinin düzelmesi hedeflerine ulaşılamamıştır.40

Yine de 1960'lı yıllar, uygulanan planlama ile ithal ikameci sanayileşme stratejisinin temel hedefleri doğrultusunda başarılı sayılabilecek uygulamaların yaşandığı yıllar olmuştur. I. Beş Yıllık Kalkınma Planı istihdam sorununa, temel altyapı yatırımlarına ve yeniden düzenleme konularına ağırlık verirken, II. Beş Yıllık Kalkınma Planı özellikle ekonominin sürükleyicisinin sanayi sektörünün olmasını ilke edinmiştir.41

Fakat ithal ikame politikalarının yapısal olarak döviz yaratma konusunda sıkıntı yaşaması; döviz kazanma noktasında ihracatın yeterli performans gösterememesi ve bir diğer döviz kaynağı olan yabancı sermaye girişlerinin de

39 İbrahim Erdoğan, a.g.m., s. 27.

40 İbrahim Erdoğan, a.g.m., s. 28.

41T.C. Kalkınma Bakanlığı, Beş Yıllık Kalkınma Planları,

minimum düzeyde kalması döviz açığını giderek artırmıştır. İşte bu döviz darboğazı ve özellikle III. Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973-1977) döneminde meydana gelen küresel boyutlu ekonomik krizlerin şok etkileri; ithal ikame politikalarının uygulama zeminini kaybetme noktasına getirmiştir.42

1973 yılında yaşanan petrol krizi nedeniyle petrol fiyatlarının dört katına çıkması ve belirli aralıklarla Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) fiyatları artırması, petrolü üretim girdisi ve tüketim aracı olarak kullanan ülkelerin dış ödemelerinde güçlük, ekonominin bütününde de kriz yaşanmasına sebep olmuştur. Artan üretim maliyetleri fiyatları artırmış, dolayısıyla enflasyona yol açmış, aynı zamanda dengesi bozulan ekonomik yapı nedeniyle piyasada durgunluk ve işsizlik yaşanmıştır. İktisat yazınında "stagflasyon" olarak adlandırılan bu döviz darboğazı sanayileşmiş ekonomileri olumsuz etkilemiştir. Özellikle de gelişmekte olan ülke ekonomileri açısından döviz sıkıntısının etkileri daha derin ve sarsıcı olmuştur.

Türkiye de bu ekonomik krizden çok fazla etkilenmiştir. Özellikle petrol krizinin doğrudan ve dolaylı etkilerinin (ithal edilen ara malı ve yatırım mallarının petrol krizinden dolayı artması) ihraç yoluyla bertaraf edilememesi ile gelişen ve ekonomik yapıyı darboğaza sürükleyen süreç, Türkiye’yi ithal ikamesi politikasına alternatif politikalar üretme arayışlarına itmiştir.

Tüm bu ekonomik bunalımların yanında özellikle 1970’li yıllarda tüm dünyayı etkisi altına almaya başlayan “sermayenin uluslararasılaşması” adıyla kavramlaştırılan yapısal dönüşüm ülkemizde de kendisini hissettirmeye başlamıştı. Bu dönemde gerek üretimin yer değiştirme süreci, gerekse gelişen teknoloji sayesinde üretimin parçalara ayrılarak farklı yerlerde yapılabilirliği ve ulaşım maliyetlerinde meydana gelen maliyet azalışı sermayenin uluslararasılaşmasına sebep olmuştur.43

Yukarıda açıklanan konjonktürel sorunlar ile sermaye açısından yaşanan bu yapısal dönüşüme, ülkemizde kayıtsız kalamamış ve ithal ikameci politikalar

42 İbrahim Erdoğan, a.g.m., s.29.

terkedilerek 1980 sonrası ekonomimizin küresel ekonomiye eklemlenme süreci başlamıştır.

B. 1980 Sonrası Dönemde Teşvik Uygulamaları

1970’li yıllarda Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı döviz çıkmazını bertaraf etmekle birlikte ekonomik kalkınmayı da sağlamak amacıyla 24 Ocak 1980 yılında bir takım kararlar alınmıştır. Bu kararlarla Türkiye artık ihracata dayalı büyüme modelini benimseyerek ihracatta artışlar elde etmeyi amaçlamıştır.44 1970’li yıllarda yaşanan ekonomik bunalımların Türkiye’ye dayattığı iki önemli realite olmuştu. Bunlar;

1-) Ekonomik yapının hem ara malları hem de yatırım malları ve enerji konusunda büyük ölçüde dışalıma bağlı olması,

2-) Maliyetlerde yaşanan yüksek artışların ve üretim daralmasının yarattığı yüksek enflasyon

olarak gösterilmektedir.45

24 Ocak Kararları da yukarıda bahsedilen iki problemi kendisine hareket noktası olarak seçmiştir. Bu kararlar ile amaçlanan hedeflerin en temel noktasında; ekonominin ihracat kapasitesini ve rekabet etme gücünü artırarak döviz kazanmak ve dış ticaret açığını kapatarak dış kaynağa duyulan gereksinimi sınırlamak yer almaktadır.46 Fakat dünya fiyatlarına bakıldığında ülkemizde birçok sektörde hammadde ve ara malı fiyatlarının yüksek olması ihracat artışını frenleyen olumsuzlukların başında gelmiştir. Bu durumu aşmak için devletin bir dizi düzenlemeler yaparak ihracat için gerekli ürünlerin üretiminin yapılması ve ihraç ürünlerinin uluslararası rekabet gücünü kazanabilmesi için ihracatı teşvik etmesi gerekiyordu. Bu düzenlemeler çerçevesinde; 1980’li yılların ortalarından itibaren,

44 Coşkun Şenol, a.g.m., s. 32.

45 İbrahim Erdoğan, a.g.m., s. 32. 46 İbrahim Erdoğan, a.g.m., s. 33.

“İhracatı Teşvik” veya “İhracatı ve Döviz Kazandırıcı Faaliyetleri Teşvik” gibi başlıklar altında kararnameler yayımlanmıştır.47

Türkiye o dönemlerde çok fazla ihtiyaç duyduğu döviz ihtiyacını ihracat ve diğer döviz kazandırıcı faaliyetlerle karşılayamamış, bu nedenle dış borç ödemeleri ertelenmeye çalışılmış ve kredi temin etme yoluna gidilmiştir. İhracatın teşvik edilmeye çalışılmasının yanı sıra 24 Ocak Kararları ile ülkemize döviz girişi sağlayacak olan yabancı sermayeyi özendirmek için bir takım yönetimsel ve yasal düzenlemeler yapılmıştır. Yine döviz açığının giderilmesi ve tasarruf arzının artırılarak ekonomik büyüme yolunun açılması için 24 Ocak Kararları çerçevesinde yabancı sermayenin özendirilmesi amacıyla yönetimsel ve yasal düzenlemeler yapılmıştır.48