• Sonuç bulunamadı

İhvanül Müslimin Hareketi ve Seyyid Kutup

BÖLÜM 2: SEYYİD KUTUP'UN DİN VE TOPLUM ANLAYIŞI

2.2. Seyyid Kutup'un Yetiştiği Siyasi ve Sosyal Ortam

2.2.2. İhvanül Müslimin Hareketi ve Seyyid Kutup

Seyyid Kutup'un Müslüman Kardeşler Teşkilatıyla siyasi hayatı başladığını söylemek doğru olmaz. Babasının Hizb'ul Vatani partisinin yerel teşkilatında etkin bir üye olması Kutup'u evde yapılan toplantılarda ister istemez etkilemiştir (Altun, 2013:55). O siyasi hayatına Veft ve Es- Sa'diyyin hareketlerinde başlamıştır. Teşkilatla tanışmasından sonraki süreci, siyasete fiili olarak katılması şeklinde tanımlayabiliriz.

Uzun zamandır sömürgeci güçlerin işgali altında sıkıntılar çeken Mısır toplumunun sorunları giderek artmış ve kendi kültüründen ve kimliğinden çok şeyler kaybetmiştir. Ülkenin ekonomik kaynakları sömürülmeye devam edilirken, siyasal yapısı ve eğitim politikaları emperyalist güçlerin istekleri doğrultusunda şekillenmeye başlamıştır. Mısır, kendi sorunlarıyla uğraşmasının yanı sıra Filistin davasına öncülük yapmaya çalışmış ve Filistin'de kurulan İsrail Devleti ile zaman zaman savaşmak zorunda kalmıştır. Bu durum, ülkenin bozuk olan yapısını daha da bozmaya yetmiştir. Ülkenin içinde bulunduğu bu durum, aydın ve yazarları çareler bulmaya sevk etmiştir. Kimisi bu çözümü Batılılaşma politikalarına ağırlık verilmesinde ararken, kimisi dini değerlere bağlı kalmaya vurgu yapmıştır. Kurtuluşun dini değerlere bağlı kalınacağını

olduktan sonra halkın da desteğini alarak 1928 yılında Müslüman Kardeşler Teşkilatı'nı kurmuş ve Merkezi Kahire olarak belirlemiştir. Teşkilat politikasını İslami değerlerle örtüşecek şekilde sömürü düzenine, adaletsizliğe, her türlü ahlak dışı harekete tavır almak şeklinde belirlemiş, toplumun her kesimine yaymaya çalışmıştır. Müslüman Kardeşler'in bu çabaları geniş halk kitleleri arasında büyük ilgi görmüştür. Teşkilatın en büyük amaçlarından birisi de krallık rejimine karşı çıkarak İslami düzenle yönetilen bir yönetim kurmak olmuştur (Sarmış, 1992:31-33).

Hasan el- Benna öncülüğünde Mısır'ın İsmailiye şehrinde kurulan Müslüman Kardeşler teşkilatı kendini sünnî, sufi, siyasi ve sportif bir cemaat olarak tanımlamakta, ilmi bir cemiyet, ekonomik bir şirket ve sosyal bir fikir sistem çerçevesinde faaliyet yürütme amacı gütmektedir. Tanımda yer alan ilim, fikir ve kültür kavramları, dava insanı yetiştirmek için temel amaç olarak görülmektedir. Şirket olma İhvan'ın ekonomik bağımsızlığının vazgeçilmez unsurları arasında yer alırken İslam davasının hayatın her alanına nüfuz ettiğini vurgulamaktadır (Büyükkara, 2016:162).

Kutup, Müslüman Kardeşler Teşkilatı'na katılmadan önce bir süre Mısır'daki milliyetçi hareketin temsilcisi Veft partisine üye olmuş, Veft partisi lideri Sa'd Zağlul'un ölümünden sonra partinin yolsuzluklara bulaştığı gerekçesiyle bu partiden istifa etmiştir.Daha sonra Veft'in bir kolu olan Sadiyye hareketine katılmış, buradan da umduğunu bulamadığı gerekçesiyle ayrılmıştır (Büyükkara, 2016:165). 1952 yılında ortak kaderini paylaşacağı Müslüman Kardeşler Teşkilatı'na üye olmuştur. Teşkilatın milliyetçi söylemleri yanında İslami bir canlanmayı kendine amaç edinmesi Kutup'un teşkilata katılmasında etkili olmuştur. 1949 yılında teşkilatın kurucusu Hasan el- Benna'nın şehit edilmesi sonucu Amerikan kamuoyunun memnuniyeti ve Amerika'da tanıştığı bir İngiliz ajanının Müslüman Kardeşler Teşkilatı'nın Doğu'da, Batı medeniyetine karşı durabilecek tek hareket olduğuna dair istihbarat paylaşması Kutup'un teşkilata katılmasında kilit rol oynamıştır (Altun, 2013:53-56).

Veft hükümetinin yönetime gelmesiyle Müslüman Kardeşler'in üzerindeki baskı biraz olsun azalmıştır. Özellikle İsrail'e karşı girişilen savaştaki kahramanlıklarından dolayı Müslüman Kardeşler'in toplum nezdinde itibarı artmıştır. Müslüman Kardeşler'in artan nüfuzunun yanında, 1939 yılında ordu içerisinde Cemal Abdunnasır liderliğinde hür Subaylar hareketi kurulmuştur. 26 Ocak 1952'de İngiltere'nin ülkenin iç işlerine

karışmasına karşı yapılan ayaklanmaları fırsat bilen Abdunnasır önderliğinde Hür Subaylar Hareketi yönetime el koymuştur. Bu darbeye, topluma İslami bir düzen getireceğine inandıkları için Müslüman Kardeşler de destek vermiştir (Altun, 2013:66-67).

Daha sonra Muhammed Necib başkanlığında bir kabine kurulmuştur. Nasır, Müslüman Kardeşlerin de kabineye girmesini istemiş fakat istediği cevabı alamamıştır. Bunun nedeni olarak teşkilatın, hükümetin her yaptığı işten sorumlu olmak istememesi ve Nasır'a pek fazla güvenilmemesi etkili olmuştur (Yılmaz, 1980:83-85).

1953'ün sonlarına doğru bazı olaylar Nasır ile Müslüman Kardeşler arasında gerilime neden olmuştur. Müslüman Kardeşlerin, yayın organlarından İslami bir anayasa ve özgür basın için çağrıda bulunması, İngiltere-Mısır antlaşmasında İngiltere'ye bazı imtiyazların verilmesi Müslüman Kardeşler ile Başbakan Necib'in yakınlaşmasına ve bu ittifakın Nasır'a cephe almasına yol açmıştır. Bu cephe alış Nasır'ın dikkatinden kaçmamış, teşkilata karşı baskı politikasına hatta bazı liderlerinin tutuklanması sebep olmuştur (Altun, 69-70).

Halkın büyük desteğini alan Müslüman Kardeşler Teşkilatını hükümete girme konusunda ikna edemeyen Abdunnasır, hem Başbakanlık koltuğundaki General Muhammed Necib’e hem de teşkilata cephe almıştır. Müslüman Kardeşler'in Mısır yönetimini denetlemek istemesi ve ülkenin İslami bir anayasa düzenine geçilmesinin geç kalınmasına tepkileri, Abdunnasır ile karşı karşıya gelmesine neden olurken, Başbakan Muhammed Necib'in halk tarafından sayılan ve sevilen bir lider görülmesi Nasır'ın, darbeyi kendisinin yapmasına rağmen ön plana çıkamamasının hayal kırıklığını taşımıştır (Altun, 2013:72).

26 Ekim 1954'te bir suikast girişiminden kurtulan Abdunnasır iktidarla arasında duran iki engeli kaldırmak adına bu durumu çok iyi kullanmış, halka yaptığı konuşmayla korkusuz bir lider portresi çizmiştir (Yılmaz, 1992:91-92). Sonraki süreçte suikastın Müslüman Kardeşler tarafından yapıldığına dair medya algısı kullanılınca teşkilata yönelik tutuklamalar başlamıştır (Altun, 2013:76). Seyyid Kutup 1955 yılı Temmuz ayında ağır işkence ve mahkumiyete sevk edilmek üzere Liman Kurra Cezaevi'ne gönderilmiştir (Sarmış, 1992:35).

Kutup cezaevinde geçirdiği yıllarda hükümetin kendilerine karşı giriştiği bu amansız mücadelenin, Müslüman Kardeşler Teşkilatı'nın Müslüman coğrafyalarda İslami bir canlanışı temsil ettiği ve bunun Batılı ve Siyonist güçler tarafından engellendiği fikri üzerinde düşünüp karar kılmıştır (Altun, 2013:80-82). Kamuoyunun kendi lehine döndüğüne iyice inanan Abdunnasır 1965 yılında Irak Devlet Başkanı Arif Abdüsselam'ın ricasıyla Seyyid Kutup için özel bir af çıkararak serbest bırakmış ama Akdeniz sahilinde bir kasabada da göz hapsinde tutmaya devam etmiştir (Yılmaz, 1980:101).

8 ay sonra hapishane yıllarında yazdığı Yoldaki İşaretler adlı kitabı bahane edilerek Seyyid Kutup ve kardeşleri tekrar tutuklanmıştır. Söz konusu kitapta Kutup, mevcut yönetimi İslami olmayan bir yönetim olarak gösterip halkı isyana teşvik ettiği suçlamasına maruz kalmıştır. Bu olayda, ABD ve SSCB'nin Müslüman Kardeşler Teşkilatı'nın İslam dünyasında yükselen imajından rahatsız olması sonucu çıkarlarına ters düşen bu teşkilatın sindirilmesi ve özelde teşkilatın ideologu olan Seyyid Kutup'un ortadan kaldırılması yönünde Abdunnasır'a baskı yapması önemli rol oynamıştır (Altun, 2013:85-86).

Kutup'un tutukluluk yıllarında mahkeme Yoldaki İşaretler adlı kitabından adeta cımbızla çektiği sözleri delil olarak kullanmıştır ve Kutup'u idama mahkûm etmiştir. Bunun yanı sıra yetkililer Kutup'a Müslüman Kardeşler’in herhangi bir düşünce grubuna üye olduğunu kabul etmesi durumunda hastalık gerekçesiyle idam edilmekten kurtulacağı bildirilmiştir. Seyyid Kutup böyle bir teklifi kabul etmeyeceğini söylemiştir. (Yılmaz, 1980:102-103) Müslüman dünyasında idama karşı tepkiler olsa da mahkeme 1966 yılının 29 Temmuz Günü sabaha karşı Seyyid Kutup ve arkadaşlarını gizlice infaz etmiştir (Haksöz Okulu Serisi-1, 2012:242).

Kutup'un radikal düşüncesinin MK'yı nasıl etkilediği de tartışma konularından biridir. Kutup'un radikalleşmesinin MK'ye katılmadan önce başladığı ve düşüncesinin Benna'dan farklı olduğu görüşünü ileri sürenler de bulunmaktadır. Kutup'un radikalleşmesi ''hâkimiyet' kavramının vurgulandığı ''İslam ve Sosyal Adalet'' kitabıyla başladığı Kutup'un düşüncesi Benna'ya göre daha radikal olduğu belirtilmektedir. Benna, ''parlamento'', anayasal rejim'', ''seçimler'' gibi Batı kökenli siyasal terminoloji

kavramlarını kullanırken Kutup, bu kavramları Batılı olduğu için reddetmektedir (Çağlayan: 2011:236).