• Sonuç bulunamadı

İfade Özgürlüğü ve Eleştiri Hakkı

YENİ REJİMDE CUMHURBAŞKANINA HAKARET SUÇUNA YÖNELİK ELEŞTİREL BİR İNCELEME *1

A CRITICAL ANALYSIS TO OFFENCE OF INSULTING THE PRESIDENT IN THE NEW REGIME

B. İfade Özgürlüğü ve Eleştiri Hakkı

AİHM’in bu konuda vermiş olduğu 26/06/2007 tarihli 75510/01 sayılı Artun ve Güvener v. Türkiye kararında da yine, başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir. Başvuruya konu olayda Meral Tamer Artun 20 Ağustos 1999 ve 24 Ağustos 1999 tarihli Milliyet gazetelerinde “Enkazın baş sorumlusu kim?” ve “7.4’lük deprem Demi-rel’i sarsmaz!” başlıklı yazılar yazmıştır. Başvurucu söz konusu yazılarda 17 Ağustos 1999 depreminin sorumlularını özellikle de Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i eleştirmiştir. Ulusal Mahkeme Gazeteci Meral Ta-mer Artun ve Milliyet gazetesi yazı işleri müdürü Eren Güvener’e basın yoluyla Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiğine hükmederek 970.000.000 TL para cezası verilmiştir. AİHM, bir gazetecinin, kamuoyunda sarsıcı etki yaratan bir olay hakkında bir siyasetçilere yönelik eleştirilerini kaleme aldığını, söz konusu olayın tartışılmasında kamu yararı bulunduğunu, yazının eleştiri sınırları içerisinde olduğunu belirtmiştir. AİHM hükmün devlet başkanlarına karşı hakaret niteliğindeki açıklamaların yazarlarına daha fazla ceza verilmesini öngören bir hüküm olduğu belirtilmiştir. Bu nedenle, AİHM’in hem basın mensuplarına söz konusu cezaların uygu-lanmasına ilişkin yerleşik içtihadından doğan genel ilkelere hem de po-litik konuşma alanındaki içtihadına aykırı olduğu değerlendirilmiştir42. AİHM benzer yaklaşımını yakın zamanda verdiği dört kararda da sürdürmüştür. 15/03/2011 tarihli ve 2034/07 başvuru numaralı Otegi Mondragon v. İspanya kararında, İspanya Kralı Juan Carlos Bask böl-gesini ziyaret etmiştir, başvurucu da Sozialista Abertzaleak grubunun sözcüsü olarak basın toplantısında Kralın ziyaretini eleştirmiştir. Mahke-me söz konusu kararında, önceki kararlarından farklı bir ayrıma işaret etmiştir. Mondragon elektrik santrali açılışının Kral ile yapılmasını ‘Kral İspanyol ordusunun başkomutanıyken, başka bir deyişle işkencecilerin şefiyken, işkenceyi savunurken ve monarşi rejiminin işkence ve şiddetle halkımıza kabul ettirmeye çalışırken, nasıl oluyor da bugün Bilbao’da İspanya Kralı ile fotoğraf çekilebiliyor’, ‘gerçek bir utanç’ ve ‘fotoğrafla-rının binlerce kelimeye bedel’ ifadelerini kullanmıştır43.

42 AİHM, Artun ve Güvener v. Türkiye Davası, No: 75510/01, sayılı Karar Tarihi: 26/06/2007, http://

hudoc.echr.coe.int/eng?i=001-164177.

43 TANJU, Erhan; AİHM Kararları Işığında İfade ve Basın Özgürlüğü. 2. Baskı, Ankara, 2017, s. 213.

Mahkeme bu ifadeleri birkaç açıdan değerlendirmiştir. İlk olarak, Anayasaya göre kralın özellikle de cezai planda “sorumsuz” olması, onun, kurumsal, hatta devletin başı olarak simgesel sorumluluğu üze-rine, kişi olarak şöhretine saygı gösterilmek kaydıyla, özgür bir şekilde tartışmaya tek başına engel olamayacağını; kralın ne özel hayatına ne de kişisel onuruna dokunduğunu ve sadece onun, devlet ve silahlı kuv-vetlerin simgesi ve başı olarak, kurumsal sorumluluğunu hedef aldığını belirtir. Bu nedenle kralın da devletin başı olarak siyasi sorumluluğun-dan dolayı eleştirilebileceğini belirtir. İkinci olarak ise, Yüksek Mahke-me Egunkaria yönetimi tarafından yapılan işkence iddialarıyla ilişkili işlemlere kanıt yetersizliği nedeniyle son verilmesi gerçeğinin ışığında, beyanların yapıldığı bağlamın bu beyanların ciddiliğini doğrulamadı-ğı görüşünü benimsemiştir. Halbuki söz konusu ifade değer yargısını ifade etmektedir. Değer yargılarının ispatlanamayacağını ancak bir be-yanın değer yargısı olması halinde de bu değer yargısının gerçeklere dayanmasını, en azından bir temelinin olması gerektiğini vurgulamış-tır. Üçüncü olarak ise, mahkeme söz konusu ifadelerin provokatif ol-duğunu kabul etmekle birlikte, şiddet çağrısında bulunmayan ifadeye müdahalenin haksız olduğunu, başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini vurgulamıştır44.

AİHM, 21/02/2012 tarihli ve 32131/08, 41617/08 başvuru numaralı Tuşalp v. Türkiye kararında önceki kararlarından farklı olarak başvuru-cunun gazeteci olduğunu vurgulamış, bu kimliği nedeniyle gazetecinin ifade biçiminin de koruma altında olduğunu vurgulamıştır. Başvuru-cu köşe yazılarının birinde politikacıların yasa dışı eylemlerini, yolsuz-luklarını ve bu olaylara karşı Başbakan’ın tepkisini eleştirmiştir. Ancak ulusal mahkemeler yine de ceza hükmetmiştir. Bunun üzerine AİHM’e taşınan davada, Mahkeme, makale içeriğindeki ifadelerin Başbakan Re-cep Tayyip Erdoğan’ın kişiliğine kişisel saldırı niteliğinde olmadığını, siyasal eleştiri olarak değerlendirilmesi gerektiğini; gazetecinin kendi-ne has üslubunun, ifade biçiminin de korunmasının gerektiği; üstelik başvurucuya verilen cezanın da başkalarını, siyasi kişileri eleştirmekten caydırabileceğini belirtir45.

44 AİHM, Otegi Mondragon v. İspanya Davası. No: 2034/07, Karar Tarihi: 15/03/2011, http://hudoc.

echr.coe.int/tur?i=001-119585.

45 AİHM, Tuşalp v. Türkiye Davası No: 32131/08, 41617/08, Karar Tarihi: 21/02/2012, http://hudoc.

echr.coe.int/tur?i=001-109189.

AİHM’in yakın zamanda verdiği bir diğer karar 14/03/2013 tarihli ve 26118/10 başvuru numaralı Eon v. Fransa kararıdır. Fransa Cum-hurbaşkanı’nın Laval şehrini ziyaret ettiği sırada, başvurucu ‘defol git, geri zekâlı’ yazılı bir levha kaldırmıştır. Başvurucu bu davranışı ne-deniyle Cumhurbaşkanına hakaret etmekten 30 Euro para cezası al-mıştır. AİHM’e taşınan davada, Mahkeme söz konusu ifadenin, ortaya çıkmasına neden olan somut koşulları incelemiştir. Başvurucunun bir levhaya bu ifadeleri yazarak Cumhurbaşkanına göstermesinin sebebi, Cumhurbaşkanının tarım fuarının ziyareti esnasında Cumhurbaşkanının elini sıkmayı reddeden çiftçiye karşı dile getirdiği ifadeleri eleştirmek içindir. Mahkeme, levhada yazılan ifadelerin densizlik sayılabilecek bir hiciv, eleştiri olduğuna hükmetmiştir. Mahkeme, ifadenin, ifade özgür-lüğü sınırları kapsamında korunmaması halinde dahi, Ulusal Mahkeme tarafından verilen cezanın diğer kişilerin eleştiri hakkının kısıtlayıcı etki yaratabileceğini belirtmiş ve başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir46.

Özetlemek gerekirse, AİHM ifade özgürlüğünün sınırlarının belirlen-mesi noktasında her şeyden önce ifadenin ortaya çıktığı somut koşulları incelemekte; daha sonrasında mağdurun politik bir şahsiyet olmasına vurgu yaparak, sıradan vatandaşa göre eleştirilere katlanması yüküm-lülüğünün çok daha fazla olduğun belirmektedir. Mahkeme ifadelerin provokatif, kaba, rahatsız edici, şok edici olmasını olağan kabul etmek-tedir. Mahkeme açıklamalarda bulunanların, basın mensubu olması du-rumunda, koruma alanını daha da genişletmektedir. Mahkemeye göre bu durum hem basının kamuyu bilgilendirme görevinden hem de ka-munun bilgi alma hakkından kaynaklanmaktadır47. Mahkeme ifadenin bilgi içermemesi halinde, değer yargısını ifade etmesi halinde de bu değer yargısını destekleyecek gerçeklerin olması gerektiğini belirtmiştir.

Mahkeme ancak ifadenin açık bir şiddet çağrısı, somut olayın koşulları içerisinde incelendiğinde sövme, hakaret içerdiğine kanaat getirilmesi halinde ifade özgürlüğünün kapsamının dışında bırakmaktadır. Ancak bu halde de verilen para cezasının orantılı ve ölçülü olmasına dikkat çekmekte ve verilen cezanın başkalarının ileride dile getirebileceği ifa-deleri kısıtlayacağı etki yaratmaması gerektiğini vurgulamaktadır.

46 AİHM, Eon v. Fransa Davası, No: 26118/10, Karar Tarihi: 14/03/2013, http://hudoc.echr.coe.int/

tur?i=001-170323.

47 ATAKAN, Onur; “Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunun İfade Özgürlüğü Kapsamında Değerlen-dirilmesi”, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 11, Sayı: 141, Mayıs 2016, s. 207.

Verilen kararın gerekçesi, pek çok yönden önem taşımaktadır: Dev-let başkanına doğrudan doğruya hakaret içeren bir “gönderme”nin dahi

“meşru” kabul edilebildiğini ve demokratik bir toplumda siyasi bir ko-nunun “ceza yargısı” içinde değerlendirilmesini gereksiz bulduğunu ifa-de etmesi bakımından da önem taşımaktadır48.

Anayasa Mahkemesi, 04/06/2015 tarihli 2014/12151 başvuru nu-maralı Gazeteci Bekir Coşkun’un Bireysel Başvurusuna ilişkin verdiği Genel Kurul kararında AİHM’in çizmiş olduğu çerçeve doğrultusunda karar vermiştir. Dava konusu olayda, gazeteci Bekir Coşkun Cumhu-riyet Gazetesinin 04/07/2013 tarihli nüshasında “Boyalı Merdivenler”

başlıklı bir köşe yazısı yazmıştır. Ak Parti milletvekilleri söz konusu yazı ile kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret edildiği iddiası ile Çoşkun hakkında şikayetçi olmuştur. Mahkeme, iddiayı haklı bularak Bekir Coşkun’un 1 yıl 2 ay 17 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi somut olayı değerlendirmiş ve şu tespit-lerde bulunmuştur: “İlk olarak başvurucu tarafından söylenen sözlerin somut olarak bir milletvekiline karşı söylenmediği göz önünde bulun-durulmalıdır. İkinci olarak ise yargılamaya konu “Kırmızıyı görünce sal-dırıyor”,”Möölletvekili” şeklindeki ifadelerin içinde geçtiği yazının bü-tünü ile birlikte ve bunların söylendikleri bağlamından kopartılmaksı-zın, olayın bütünselliği içerisinde değerlendirilmesi gerekir. Başvurucu dava konusu makalede, Türkiye’deki çevre sorunlarına dikkat çeken bir eyleme karşı olanları eleştirmiştir. Kuşkusuz bu konunun tartışılmasında kamu yararı bulunmaktadır. Kaldı ki, hükümetler kullandıkları kamu gücünden dolayı kendilerine yöneltilmiş en ağır eleştirileri bile hoş-görü ile karşılamak zorundadır. Sağlıklı bir demokrasi, bir hükümetin yalnızca yasama organı veya yargı organları tarafından denetlenmesini değil aynı zamanda sivil toplum örgütleri, medya ve basın veya siyasi partiler gibi siyasal alanda yer alan diğer aktörlerce de denetlenmesini gerektirir” 49 ifadelerini kullanarak başvurucunun ifade özgürlüğünü kı-sıtlandığına karar vermiştir.

48 KOLBÜKEN, Bilal; “Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu Üzerine Bir Deneme”, Ankara Barosu Der-gisi Yıl: 2015, Sayı: 3, s. 39.

49 Anayasa Mahkemesi, Bekir Coşkun Bireysel Başvuru Kararı, No: 2014/12151, Karar Tarihi:

04/06/2015, http://kararlaryeni.anayasa.gov.tr/BireyselKarar/Content/e9014968-b510-48f4-b808 87726a1add8d?wordsOnly=False.

Kamu görevlilerine, devlet başkanlarına veya siyasetçilere yönelik eleştirilerin demokrasinin en önemli unsurlarından biri olduğunu vur-gulamak amacıyla Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 12 Şubat 2004 ta-rihinde kabul edilen Medyada Politik Tartışma Özgürlüğü Deklarasyo-nu yayımlamıştır. AİHM içtihatları ile uyumlu olan Deklarasyonda temel ilkeler belirlenmiştir. Buna göre: “1- Medya kuruluşları aracılığıyla ifade ve bilgi edinme özgürlüğü, ifade özgürlüğünün bir gereğidir. 2- Dev-let ve kamu kuruluşları eleştiri konusu yapılabilir. 3- Siyasi şahsiyetler haklarında kamuoyunda tartışma olmasını ve tuna bağlı olarak da gö-revlerini yerine getiriş tarzları konusunda kendilerine gereğinde şiddetli eleştiriler yöneltilebileceğini peşinen kabul etmişlerdir. 4- Memurlar ka-muoyunun denetim ve eleştirilerini kabul etmelidirler. 5- Kamuoyunu olaylar hakkında yanıltmamaları kaydıyla, ileri bir abartma, hatta tahrik boyutuna varabilen hiciv özgürlüğü bulunmaktadır. 6- Siyasi şahsiyetler ile kamu görevlilerinin itibarı Siyasi şahsiyetler itibarlarının ve hakları-nın korunması için diğer kimselerden daha geniş haklara sahip bulun-mamalıdırlar. Bundan hareketle iç hukukta, siyasi şahsiyetleri eleştiren medya kuruluşlarına karşı daha ağır cezalar öngörülmemelidir. Bu ilke kamu görevlilerine de uygulanır. Bu ilkeye istisnalar, sadece kamu gö-revlilerinin görevlerini iyi yapmalarını sağlamak bakımından zaruri hal-lerde kabul edilebilir. 7- Siyasi şahsiyetler ile kamu görevlilerinin özel yaşamları, medya kuruluşları tarafından yapılabilecek haberlere karşı Sözleşmenin 8. maddesi uyarınca korunmalıdır. 8- Siyasi şahsiyetler ile kamu görevlileri, medya kuruluşları tarafından hak ihlallerine karşı sıra-dan vatandaşların sahip oldukları hukuki başvuru yollarının aynılarına sahip olmalıdırlar50.”

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi siyasilerin ağır bir şekilde eleşti-rilebileceğini ve aynı zamanda siyasi kişilerin, kamu görevlilerinin özel kanunla daha fazla korunmasının gereksiz olduğunu belirtmişlerdir.