• Sonuç bulunamadı

Delil Değerlendirme Yasakları

DELİL YASAKLARI * 1

EVIDENCE BANS

B- Delil Değerlendirme Yasakları

Delil değerlendirme yasakları, hukuka aykırı bir delilin hüküm ve-rilirken değerlendirilmemesi anlamına gelir. Türk hukukunda hukuka aykırı yollarla elde edilmiş bir delilin değerlendirilmesi yasaktır44.

42 Maden, s.214.

43 Jalloh v. Germany, Application no. 54810/00, 11.07.2006 (www.hr-dp.org/contents/534) E.T.

13.08.2018.

44 Şahin, Cumhur/Göktürk, Neslihan; Ceza Muhakemesi Hukuku C.II, Seçkin, 4. Bası, Ankara 2015, s.88.

Elde edilen bir delilin, değerlendirme yasağı kapsamında olup olma-dığı, delilin kesin ve açık bir şekilde düzenlenmiş bir hükmü ihlal etme-si koşuluna bağlı değildir45. Mahkeme somut olayın özelliklerine baka-rak delilin değerlendirme yasağı kapsamına girip girmediğini araştırır.

Delil elde etme yasaklarının önemli bir kısmının şüpheli ve sanığın ifadesi veya sorgusu sırasında kullanılan yöntemlerle ortaya çıkabilece-ği hususuna yukarıda deçıkabilece-ğinmiştik. Bu yöntemlerle veya başka hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin yargılama sırasında ve hüküm verirken kullanılmaları da yasaktır. Ancak bir delilin değerlendirme ya-sağı içine girmesi için mutlaka yasak yöntemlerle elde edilmiş olması olmasına gerek yoktur46. Örneğin “nemo tenetur” yani kişinin kendisi-ni ve yakınlarını suçlayıcı beyanlarda bulunamayacağı ilkesikendisi-nin uzan-tısı olarak kabul edilen tanıklıktan çekinme müessesinde, tanığın ilk duruşmada tanıklıktan çekinmesi halinde, önceki aşamalarda verdiği hukuka uygun ifadeleri de hüküm verilirken göz önünde bulunduru-lamayacaktır47. Tanık, tanıklıktan çekinerek soruşturma ve kovuşturma evresinde hukuka uygun şekilde elde edilen daha önceki beyanlarını geriye dönük olarak değerlendirilemez hale getirmektedir. Aynı şekil-de telekomünikasyon yoluyla iletişimin dinlenmesi ve kayda alınması koruma tedbiri sonucunda elde edilen kayıtlar, katalogda yer almayan bir suçtan dolayı kurulan bir mahkûmiyet hükmünde delil olarak de-ğerlendirilemez48. Ancak Yargıtay, daha sonra yargılama sırasında suçun niteliğinin değişmesi dolayısıyla suçun katalog dışında kalmış olması halinde, önceden elde edilmiş delillerin yeni suç için kullanılabileceğini kabul etmektedir49.

Hukukumuzda Anayasa’nın 38/6. maddesinde düzenlenen “Kanu-na aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez”

hük-45 Özbek/Doğan/Bacaksız/Tepe, s.671.

46 Şahin/Göktürk, s.88.

47 Şahin/Göktürk, s.88, Özen, Z. İnci; Şüpheli ve Sanığa Rağmen Bir Ceza Muhakemesi Hukuku Mu?

Şüpheli ve Sanığın Ceza Muhakemesi İşlemlerine Katlanma Yükümlülüğü ve Bu Yükümlülüğün Sınırları Hakkında Düşünceler, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 7(2) 2017, s.129.

48 “Sanıklar hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçu nedeniyle iletişimin dinlenmesi ve kayda alınması kararı verilmiştir. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma veya suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma suçları yönünden dinleme kararı bulunmadığından sözü edilen telefon konuşmaları bu suçlarda delil olarak kullanılamaz”. YRG 10. CD. 31.01.2013 tarih ve 2013/9688-1076. www.kazanci.com E.T. 12.03.2018.

49 YRG CGK, 12.06.2007 tarih ve E. 2006/5.MD-154, K. 2007/145 www.karara.com E.T. 13.08.2018.

mü ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 217/2. maddesinde düzenlenen

“Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir” hükmü ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 206/2. mad-desinde düzenlenen “kanuna aykırı olarak elde edilmiş olan delillerin ikamesinin reddedileceği” hükümleri ile genel bir değerlendirme yasağı getirilmiştir. Bu düzenlemeler ile birlikte yasak delil konusu hâkimin sorunu olmaktan çıkarılmış ve yargılamada görev olan herkesi içine alacak şekilde genişletilmiştir50. Örneğin yasak usuller kullanılarak elde edilen ikrarları veya özel kişiler tarafından hukuka aykırı yollarla elde edilen delilleri savunma makamı bakımından da lehe veya aley-he şekilde kullanılamayacaktır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 206. ve 217. maddeleri mutlak ve genel bir yasak düzenlemiş olsa da Ceza Mu-hakemesi Kanunu’nun başka hükümlerinde ve diğer özel kanunlarda da değerlendirme yasakları düzenlemiştir.

Hukuka aykırı şekilde elde edilen her türlü delilin hükme esas alın-maması gerektiği yönünde öğretide baskın bir görüş olmasına rağmen, bazı yazarlar hukuka aykırı delilin muhakemede değerlendirme dışında bulunmasını kabul etmekle birlikte basit şekli hataların mutlak değer-lendirme yasağı içinde sayılmaması gerektiğini savunurlar51. Bu yazar-lardan Yenisey/Nuhoğlu’na göre hukuka aykırı şekilde elde edilen delil kavramındaki hukuka aykırılık, yalnızca sanığın temel bir hakkının ihlal edilmesi durumda söz konusu olabilir. Yargılamanın bütünü, hukuka uygun veya aykırı yöntemle elde edilen deliller göz önünde bulundu-rularak, Anayasanın 36’ıncı maddesinde gösterildiği biçimde adil ise delil hukuka aykırı yöntemle elde edilse dahi kullanılabilmelidir52. Ben-zer görüşteki diğer yazarlara göre de basit bir şekli aykırılığın, mutlak bozma sebebi sayılması uzun vadede son derece ağır sonuçlara yol açabilecektir. Bu nevi bir durumda sanık ya da şüphelinin temel bir hakkının ihlal edilmediği, yalnızca şekli aykırılıkların bulunması ha-linde delillerin kullanılamaması yargılamanın bütünün adil olmasına gölge düşürebilir. Örneğin gündüz yapılması gereken arama gece ya-pılmışsa ve somut olayda bundan başka hiçbir hukuka aykırılık söz

50 Birtek, s.294.

51 Köse, Metin; Ceza Kovuşturmasında Delillerin Otaya Konması ve Değerlendirilmesi” Seçkin, An-kara 2017, s.235.

52 Kunter/Yenisey / Nuhoğlu s. 1080.

konusu değilse, hiçbir temel hak ihlali söz konusu olmadığından e elde edilen deliller yasak delil olarak nitelendirilmemelidir53.

Alman Hukukunda böyle genel bir değerlendirme yasağının bu-lunmadığına yukarıda değinmiştik. Alman Hukukunda bir delilin, kişi-lerin temel haklarını etkileyip etkilemediğine göre mutlak- nispi delil ayrımına gidilmektedir54. Bu nedenle hukuka aykırı delillerin kullanı-lamayacağını açıkça belirten bir düzenlemenin bulunduğu Türk Hu-kukunda basit şekle aykırılıkların göz ardı edilerek elde edilen delilin kullanılabilmesini savunan görüşlere katılmak mümkün değildir.

Anglo-Amerikan hukuk sisteminde kabul edilen delil değerlendirme yasaklarına da çalışmamızda değinmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Bu sistemde delil yasaklarına dışlama kuralı (bastırma doktrini) denmek-tedir 55. Delil yasaklarının kabul edilmesinin nedeni kolluğu disiplin altına almaktır56. Bu sistemde kolluğun ciddi boyutlardaki hak ihlali hallerinde tazminat davaları ve cezai soruşturmalar ile karşı karşıya ka-lınmasının önlenmesi için delil değerlendirme yasakları mutlak şekil-de uygulanmaktadır 57. Ancak bazı durumlarda mahkemeler bu kurala istisnalar getirmektedir58. Amerikan Anayasa Mahkemesi bu delillerin değerlendirilip değerlendirilmeyeceği noktasında, hüküm veren mah-kemenin takdir yetkisini kullandığı hallerle sınırlı olmak kaydıyla bazı temel haklar bakımından ayırım yaparak inceler. Bu haklardan bazıları hukuka aykırı arama ve el koymada bağışıklık, işkence ve kötü muame-leye tabii tutulmama hakkı, müdafinin yardımından yararlanma hakkı, kendisi ve yakınları aleyhine suçlayıcı beyanda bulunmama hakkı, ma-kul sürede yargılanma hakkıdır59. ABD’de delil değerlendirme yasağı ilk kez ve 1886 tarihli Boyd v. United States60 davasında tartışılmıştır. Bu

53 Öztürk Bahri, Tezcan Durmuş, Erdem Mustafa Ruhan, Sırma Özge, Saygılar Yasemin, Alan Esra;

Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 2. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2010, s. 376.

54 Köse, s.236.

55 Gödekli, Mehmet; Türk Ceza Muhakemesinde Maddi Gerçeğe Ulaşmanın Ön Koşulu Olarak Hu-kuka Aykırı Delillerin Değerlendirilmesi Yasağı, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 65 (4), 2016, Ankara, s.1836, Dülger, Murat Volkan; Dışlama Kuralı ve Hukuk Aykırı Delillerin Uzak Etkisi, Seçkin, 2014, Ankara, s.101.

56 Gödekli, s. 1836.

57 Akyürek, s. 65.

58 Gödekli, s.1837.

59 Yenisey Feridun, Nuhoğlu Ayşe; Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Baskı, İstanbul, 2017 s.549.

60 Boyd and others, Claimants, etc., v. United States, (https://supreme.justia.com/cases/federal/

us/116/616/) E.T. 07.10.2018.

davada sanıkların kendilerini suçlayıcı beyanda bulunmaya zorlanması sonucu eşyalarına el konulmuş, Anayasa Mahkemesi sanıkların kendini suçlayıcı belgeleri ibraza zorlanmasının delile ilişkin maddi bir unsur olduğunu, yapılan koruma tedbirlerinin de amacını etkileyeceğini belir-terek bu şekilde elde edilen delilin hukuka aykırı olduğuna karar ver-miştir. Delil değerlendirme yasağı ile ilgili olarak önemli bir diğer dava ise 1936 tarihli Brown v. State of Missisipi61 davasıdır. Bu davada kollu-ğun işkencesine maruz kalan sanık suçunu ikrar etmiş, Anayasa mah-kemesi ise işkence ile alınan ikrarın geçersizliğine karar vermiştir62. Son dönemlerde Amerikan Anayasa Mahkemesi’nin bu katı uygulamaları bi-raz esnettiği görülmektedir63. Bu durumda verilen 2009 tarihli Herring v.

United States 64 davasına değinmek gerekir. Olayda mahkeme, hukuka aykırı yollardan elde edilmiş delilin hükme esas alınamayacağı kuralı-nın son çare olarak kullanılması gerektiğini, kolluk tarafından meydana gelen hatalı keyfi ve kasti bir davranışla delilin elde edilmemiş olması halinde elde edilen delillerin kullanılabileceğini ifade etmiştir.

Delil değerlendirme yasakları öğretide mutlak ve nispi değerlen-dirme yasağı şeklinde ikiye ayrılarak da incelenmektedir. Mutlak ve nispi kelimeleri özel hukuktaki karşılıklarından bağımsızdır ve delilin tamamen ya da kısmen elde etme veya değerlendirme yasağı içinde olduğun incelenir.