• Sonuç bulunamadı

E. BİLGİ EDİNME HAKKI

2. İdari Usul Yönüyle Bilgi Edinme Hakkı

“Usul” genel olarak, belli bir amaca yönelik olarak yapılan iş ile ilgili faaliyetin planlı ve sistematik bir şekilde düzenlenmesidir. Hukuki anlamda ise hakların, yükümlülüklerin veya hukuki durumların ortaya çıkışı veya icrasının, az ya da çok şekle ilişkin bir hükme bağlanmasıdır(Akyılmaz, 1998: s.35). “Usul”, hukukta “esasın güvencesi”dir. Usul olmadan esasın hukuki olabilmesi, doğru ve güzel olabilmesi mümkün değildir(Özay, 1998: s.276).

Usul kavramı, Türk İdare Hukukunda ise iki farklı anlama gelmektedir. Bunlardan birincisi, idari işlemin yetki ve şekil unsurunu; ikincisi ise, idari işlemin içeriğine yönelik “irade”nin oluşumuna ilişkin işleri anlatmaktadır(Özkan, 2000: s.17).

Kamu gücü kullanarak işlem tesis eden ve eylemde bulunan idare karşısında, kamu gücüne oranla güçsüz olan bireylere hukuki güvenceler sağlamak hukuk devletinin gereğidir. İdarenin, önceden belirlenmiş usulleri ve yöntemleri izleyerek işlem tesis etmesini ve eylemde bulunmasını sağlayan, bu işlemlere karşı hangi sürede ve nereye başvurulacağını gösteren idari usul kuralları, bu hukuki güvencelerden birisidir(Akgül, 2008: s.101). Kamu hizmetini yerine getiren idarelerin kendine özgü bir gücü olmasının doğal bir sonucu, bu gücün kullanımının birtakım usullere tabi bulunmasıdır. İdare gücüne dayanan ve bu nedenle bireylerin faaliyet usulünden ayrı bir özelliği ve şekli bulunan bu usullere “idari usuller” denilmektedir(Onar, 1967: s.1474).

İdari usul, idarenin kamu gücünü kullanarak bireylerin hak ve menfaatlerini etkilemeden önce, ilgililerin birtakım hak ve yetkilerle donatılarak, idare makamı önünde menfaatlerini korumalarına imkan sağlayan çağdaş bir kurumdur(Odyakmaz, 1998: s.2). İdari usul aracılığıyla, çoğu kez tek yanlı işlemler yapmakla bireylerle karşı karşıya gelmekten kaçınan idarelerin, belirli bir sistem ve kurallar içerisinde faaliyetlerini sürdürmelerinin, böylece güvenilir ve şeffaf idare olmalarının sağlanması amaçlanmaktadır(Akgül, 2005: s.1).

İdarenin, bir olayda belli koşulların gerçekleşmesi halinde belli bir işlemi yapıp yapmama konusunda serbest ve bu konuda seçeneklere sahip ise idarenin takdir yetkisinden söz edilmektedir. Kendisine belirli bir konuda takdir yetkisi tanınan idare, artık, belirlenen yöndeki işlem ve eylemlerinde yasa tarafından serbest kabul edilmektedir(Yokuş, 1998: s.309). Bu haliyle idari usul, idari işlemin kurulmasından önceki süreçle ilgilidir ve idarenin takdir yetkisi içinde almış olduğu idari karar ve işlemlerde idari otoriteyi demokratik yöntemlerle bağlayarak onun hukuk dışına çıkmasını önlemek, hukuka uygun davranmasını sağlamak amacını taşımaktadır(Alan, 2003: s.227). Zira, idare, yasa tarafından kendisine tanınan takdir yetkisine nesnel ölçülerle yaklaştığı, takdir yetkinin sınırları içinde hareket ettiği ve yasa koyucunun gözden uzak tutamayacağı kamu yararlarına uygun davrandığı ölçüde idari davranış yerinde, dolayısıyla hukuka uygun kabul edilecektir(Yokuş, 1998: s.317).

İdari usulde, idare tarafından tutulan dosyaların ilgililere açılması, başka bir ifadeyle belgelere erişim hakkının tanınması, dinlenilme hakkı ile yakından ilgili olup, bu hakkın etkili bir şekilde kullanılmasını sağlamaktadır. Bu hak, temelini, demokrasi, hukuk devleti ilkesi ve fırsat eşitliği ilkelerinde bulmaktadır. Bu nedenle, bilgi edinme özgürlüğü, idari usul bağlamında belgelere erişim hakkı ile birbirlerini tamamlar niteliktedir(Akyılmaz, 2002:s.116). Bilgi ve belgelere ulaşma, “savunma haklarına saygı ilkesi” kapsamında “hak” düşüncesine dayanan hukukun genel ilkeleri arasında da sayılmaktadır(Memiş, 2004: s.385; Hukukun genel ilkeleri konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. Erkut, 1996: s.30 vd.).

İdarenin karar alma süreci ve yapılacakların önceden yasalarla belirlenmesi ile elinde bulundurduğu ve gizliliği olmayan bilgi ve belgelere ulaşmayı mümkün kılan

bir düzenin sayısız yararı vardır. Her şeyden önce, “hukuk devletinin” temeli olan yasallık ilkesi gerçekleşmekte, böylece bireysel çıkarlar korunarak “kamu yararı” amacına daha kolay ulaşılabilmektedir. Tarafların dinlenilmesi, çoğulu ilgilendiren işlemlerde özel bir yöntem uygulansa bile yine de katılımın sağlanması, böyle bir düzeni çağdaş-çoğulcu-demokratik “hukuk devleti”nin vazgeçilmez bir aracı haline getirmektedir(Özay, 2004:s.15).

ÖZAY, idarenin karar alma sürecinin gözlem ve katılıma açık olduğu, kamu yönetiminin elindeki bütün bilgi ve belgelere ulaşma olanağının bulunduğu ve en önemlisi ilgililer ya da kendisini ilgili görenlerin karar alma sürecine “yetki ile donatılmış bir biçimde katılma”ları bir yana, o mekanizmanın ilk adımından son aşamasına kadar izleyeceği yol ve yöntemin önceden yasalarla belirlenmiş bulunduğu bir düzene “Günışığında Yönetim” demektedir, Yazar’a göre, Günışığında Yönetimin üç unsuru bulunmaktadır. Birincisi, idarenin karar alma mekanizmasının, tıpkı yargı yerlerinde olduğu gibi, önceden belli bir “usul”e bağlanması; ikincisi, bilgi edinme özgürlüğü; üçüncüsü de, idarenin karar almak üzere yaptığı toplantıların, isteyenin “yetkili olarak” katılmaya hakkı bulunduğu şekilde “aleni” yani açık olmasıdır. (Özay, 2004: s.9-17).

Bireyin idarenin elindeki bilgi ve belgelerden yararlanma ve bunlara ulaşma hakkının düzenlenmesi; aynı zamanda idareye nüfuz edilmesi, etkilenmesi, denetlenmesi yoluyla bireyin hak arama özgürlülüğünü kullanmasını ve hukuk devleti çizgisinin korunmasını sağlayan mekanizma olarak karşımıza çıkmaktadır(Akyılmaz, 2002: s.116). Toplumu ve bireyleri ilgilendiren konularda daha fazla bilginin gün ışığına çıkması hem bireysel hakların hem de toplumsal yaşamın gerekli kıldığı hakların daha sağlam bir şekilde kullanılmasını sağlamaktadır(Yaşamış, 2004: s.13).

Öte yandan, kişilerin bilgiye ulaşma hakkının yaşama geçirilmesi bakımından kitle iletişim faaliyetleri oldukça önemlidir. Zira, bilgi edinme gereksinimi, yalnızca idarenin sahip olduğu bilgi ve belgelere ulaşmayı değil, kişilerin toplum olarak kitle iletişim araçları sayesinde doğru bilgilendirilmesini de içermektedir. Bilgi edinme kapsamında bireyin gereksinim duyacağı bilgilerin çoğu kitle iletişim araçları

aracılığıyla her hangi bir başvuru yapılmasına gerek olmadan topluma iletilmiş olacaktır(Çolak, 2010: s.10).