• Sonuç bulunamadı

C. KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASININ NEDENLERİ

1. Genel Olarak

Bilgi toplumunun gelişmesine paralel şekilde güvenlik kaygılarının artması, kişisel verilerin korunması, toplanması, depolanması ve işlenmesinde kamu

kurumlarının ve özel kuruluşların sorumluluğu üzerine tartışmaları artırmış(Bayram, 2011: s.23); elektronik haberleşme alanında yaşanan gelişmeler kişi temel hak ve özgürlüklerine yönelik koruma önlemlerinin geliştirilmesini ve özel hayata saygı ilkelerinin belirlenmesini zorunlu kılmıştır(Özdemir, 2009: s.1).

Birey, kişisel verileriyle farklı zamanlarda ve çeşitli yönlerden kamusal organlarla ve özel kişilerle ilişki içerisine girebilmektedir(Şimşek, 2008: s.3). Eğitim kurumları, kamusal organlar, sağlık, finans ve kiralama kuruluşları başta olmak üzere birçok alanda bireylerin kişisel verileri kullanılmakta ve ihlaller meydana gelebilmektedir(Wayleith, 2008: s.2).

Bireyin toplum ve devlet ile ilişkileri, kişisel verilerinin gerek özel kişilerce gerekse devletçe öğrenilmesine ve kaydedilmesine yol açmakta(Şener, 2011: s.72); farklı yerlerdeki kişisel verilerinin bir araya getirilmesi sonucunda ise, temel hak ve özgürlükleri açısından tehlikeye yol açabilecek kişilik profilinin oluşturulmasına neden olabilmektedir(Şimşek, 2008: s.112). Bu ilişkiler nedeniyle birey, politik düşüncesi, dini inançları veya ailevi ilişkileri hakkındaki kişisel verilerinin gizli kalmasını isteyebilir(Aksoy, 2010: s.3). Bu bağlamda, birey için temel bir hak teşkil eden kişisel verilerin korunması hakkı(Şener, 2011: s.72), yurttaşların yaşamında çok önemli bir yere sahiptir(Şimşek, 2008: s.3). Çünkü, kişinin sahip olduğu insan onuru ve kişilik hakkı, bireyin kişisel verilerinin korunmasını gerektirmektedir(Şener,

2011: s.72).

Öte yandan, kişisel veriler, bu bilgileri elinde bulunduran kişiyi maddi ve manevi anlamda güçlü kılmaktadır. Nitekim ele geçirilen kişisel verilerin, hukuka uygun veya aykırı yollarla kullanılması durumunda, bu verilerden maddi yarar sağlanabilmekte, ayrıca kişinin başkalarıyla paylaşmak istemediği bilgilerinin üçüncü kişilere açıklanma tehlikesi de, bu tür bilgileri elinde bulunduran kimseler açısından manevi anlamda güç niteliği taşımaktadır(Aksoy, 2010: s.3).

Örneğin, bir kişinin banka kartı şifresinin öğrenilmesi durumunda söz konusu kişinin hesabından hukuka aykırı şekilde para çekilebilmesi veya kişinin cinsel yaşamıyla ilgili elde edilen bir kısım bilgilerin üçüncü kişilere açıklanacağı tehdidi ile kişiden çeşitli isteklerde bulunulabilmesi mümkündür. Tüm bu olasılıklar dikkate alındığında, kişisel verileri elinde bulunduran kimselerin bilgiye erişme özgürlüğü ve

maddi ve manevi çıkarları karşısında, kişisel veri sahiplerinin maddi ve manevi varlıklarının korunması ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Gerçekten de, kişisel verilerin kullanılması ve veri sahiplerinin kişilik hakkının ihlâl edilmesi nedeniyle, bu kişilerin maddi ve/veya manevi zararları ortaya çıkabilmektedir(Aksoy, 2010: s.3).

Kişisel verilerin korunmasına ilişkin sorunların daha iyi algılanabilmesi ve buna karşı kamusal ilginin oluşması amacıyla bu konuda yazılmış edebi eserlerin çok yararlı olduğu ifade edilmektedir. Bunlardan George Orwell’in “1984”ünde, 1984 yılında nasıl bir dünya olabileceğine yönelik bir tasvirde bulunularak(Küzeci, 2010: s.42); özel yaşamın, video gözetimleri, tarihi revizyon ve medya üzerindeki kontrolü de kullanan totaliter devlet tarafından büyük çoğunlukla tahrip edildiği bir gelecek hayal edilmiştir. Bu gelecekte, “Büyük Birader” olarak bilinen birileri tarafından, her bir hareketimiz izlenip kayda alınmaktadır(Garfinkel, 2001: s.3). Orwell, vatandaşların yaşamının her bir anının devlet tarafından dikkatle araştırıldığı bir dünyayı tasvir etmenin yanında, bu konuda imada bulunması nedeniyle, bu düşüncesi, kısmen hem korkutucu hem de zorlayıcıdır, ancak Orwell’in öngörüsü bazı totaliter devletlerdeki yaşamda gerçekleşmiş ve gerçekleşmektedir (Claes vd 2006: s. 105).

Öte yandan, dünyada meydana gelen terör faaliyetleri yeniden güvenlik uğruna insan haklarının askıya alınması konusunu gündeme getirmiştir. Böyle bir durumda ilk defa feda edilecek özgürlüklerden birinin haberleşme özgürlüğü olacağı tahmin edilmekte, bu ise mevcut “Büyük Birader” psikolojisinin artarak devam edeceğini göstermektedir(Altıparmak, 2006: s.32).

Kişisel verilerin korunmasına ilişkin sorunlara yönelik diğer eserlerden, Aaldous Huxley’in “Cesur Yeni Dünyası”nda, kişilerin gözetiminin tamamıyla kabullenişinin nasıl oluşturulabileceği; Jevgeni Zamyatin’in “Biz”inde, herşeyin matematiksel bir kesinlik içinde işleyişinin “ben”i yok etmesi, Franz Kafka’nın

“Dava”sında, bürokrasinin hantallığının oluşturduğu çaresizlik ve yitiş

2. Gözetim ve Denetim

Modern devlet, ülke topraklarını düzenleme, kurallar koyma ve bu kurallara uymaya zorlama, düzeni sağlama, vergi toplama, harcamalarda bulunma, modern dünyada ticari, diplomatik ve askeri gücünü geliştirme şeklindeki amaçlarını gerçekleştirme sırasında her zaman bilgiye ihtiyaç duymuştur. Bu ihtiyaç nedeniyle Devlet, farklı kaynaklardan yurttaşlara ilişkin bilgiler toplamakta, topladığı bu bilgileri imkanlar içerisinde kayıt ederek rasyonel sonuçlara ulaşmaya çalışmaktadır. Modern devletin kişisel verilere olan bağımlılığının kaynağında da bu yatmaktadır(Küzeci, 2010: s.21).

Günümüzde, modern iletişim araçları sayesinde bilginin toplanıp depolanarak, kişiler, kurumlar ve hatta ülkeler arasında paylaşılmasının kolaylaşması nedeniyle kişisel verileri elinde bulunduranlar ile bu verilerin ilgili oldukları kişiler arasındaki menfaat dengesini veri sahipleri aleyhine bozmuştur. Zira, bu tür bilgilere erişimin kolaylaşmasıyla, veri sahiplerinin maddi ve manevi varlıkları aynı ölçüde zarar görmeye başlamış ve menfaatlerinin korunması ihtiyacı ortaya çıkmıştır(Aksoy, 2010: s.4).

Max Weber’e göre, modern toplum kitlesel, karmaşık ve değişken bir yapıda olduğundan, bu yapı modern devlet örgütlenmesini toplumsal yaşamın her alanında rasyonel planlamaya, örgütlemeye, siyaset yapmaya ve denetlemeye zorlamaktadır. Bunu sağlayacak rasyonel yönetsel araç da, Weber’in deyimiyle “modern bürokrasi”dir ve bütün modern örgütlerin bürokrasi içinde verimli uygulama arayışının bir ihtiyacı olarak dosyalarda veri saklama ve çağırma araçları geliştirilmektedir(Küzeci, 2010: s.23).

Öte yandan, son yıllarda, insanlar yaygınlaşan bilgi bankalarının ve gözetim teknolojilerinin özel yaşamın gizliliğinin ihlaline yol açtığı konusunda ikazda bulunmaktadır(Garfinkel, 2001: s.3). Zira, bilgi çağı, toplumun gözetimini serbest bırakmıştır. Bu durum, geleceğe ait değil, her gün karşılaşılan bir durumdur(Öqvist, 2009: s.2). Bireylerin günlük yaşamı sayısız biçimde kayıt altına alınmakta, analiz edilmekte ve gözetlenmektedir. Buna karşın bireyler, bu durumu fark etmemekte, düşünmemekte veya önemsememektedir. Hatta farkına vardıklarında iyi karşılayabilmekte, güvenlik kameraları gibi gözetlemeler bireylerin kendilerini daha

da güvenli hissetmesini sağlamaktadır(Lace, 2005: s.1). Nitekim dünyada, banka ve kredi işlemlerinde bireyin kişisel verilerini vermeye rıza göstermesi şeklinde ortaya çıkan ilişki normal hayatın bir parçası olarak görülmekte, bireylerin çok azı kişisel verilerini vermeyi reddetmektedir(Goold and Neyland, 2009: s.8).

Gözetim(surveillance) genel olarak, “bir ya da daha fazla kişinin hareketlerinin veya iletişiminin sistemli olarak araştırılması ya da izlenmesi” şeklinde tanımlanmaktadır. “Hakkında veri toplananları etkileme veya idare etme amacıyla tanımlanmış ya da tanımlanmamış herhangi bir kişisel veri toplanması ve işlenmesi” olarak da ifade edilmektedir(Küzeci, 2010: s.18).

Kamu organları ve özel sektör kuruluşları tarafından, bireylerin kişisel verileri kimi zaman sorumsuzca işletilmekte, değer verdikleri ve korktukları hususlar kişilik profilinden ayırt edilerek fırsatları gelecek adına belirlenmektedir(Lace, 2005: s.2). Bugün, eskisinden daha çok, kişinin özel yaşamının ve özgürlüğünün günlük erozyona uğradığına tanıklık edilmektedir. Kişiler, özel yaşamlarının telekulaklar, ticari şirketler ve meraklı komşular tarafından işgal edildiği bir savaşın kurbanları olmuştur(Garfinkel, 2001: s.4).

3. Teknolojideki Gelişmeler

Günümüzün teknolojik olanakları sayesinde kişisel verilerin, herhangi bir yer sınırı tanınmaksızın toplanılıp, saniye hızıyla işlenmesi, devredilmesi ve diğer verilerle birlikte değerlendirilerek sonuçlar çıkartılması artık mümkün hale gelmiştir(Şimşek, 2008: s.4). Ancak bu transferler açık bir biçimde bireylerin özel yaşamı üzerinde tehdit oluşturmaya başlamıştır(Reed and Angel, 2003: s.422).

Günümüz teknolojisinde ve özellikle iletişim teknolojisinde meydana gelen gelişmeler, sürekli genişleyen iletişim ağları, bir yandan bilgi alışverişi ve bilgilerin toplanması olanaklarını oldukça artırırken, diğer yandan da kişilerin hukuki güvenliği açısından bazı tehditlerin çıkmasına yol açmıştır(Döner, 2010: s.1). Ayrıca, bilgi ve iletişim teknolojilerine olan bağımlılık yeni ve farklı nitelikteki problemleri de beraberinde getirmiştir(Reed and Angel, 2003: s.1). Haberleşme araçlarının akıl almaz boyutlarda geliştiği, cep telefonları ile bütün bilgilere ulaşılabildiği günümüz teknolojisindeki gelişmeler, insanların özel yaşamlarının gizliliğini bozucu endişeler

oluşturmuş, kişisel verilerin ve bilgilerin korunması sorununu gündeme taşıyarak, ulusal ve uluslararası kuruluşların bu konu üzerinde önemle durmaya başlamasına neden olmuştur(Tortop, 2000: s.2).

Öte yandan, kamuda ve özel sektörde, iş dünyasıyla ilgili verilerin basit teknolojiyle toplanması yaygın hale gelmiştir(Wacks, 2010: s.1). Yine, malların satışındaki yenilikler ve kamu hizmetini yerine getirenlerin kullandığı elektronik ödemeler gibi diğer araçlar bireyin kimliğinin, haklarının ve kişisel durumlarının belirlenmesi ve doğrulanması ihtiyacını doğurmuştur(Lace, 2005: s.45). Örneğin, internet üzerinden alışveriş yapmak, bir e-posta adresi almak veya elektronik bankacılık hizmetlerinden faydalanmak isteyen bir kişiden, çeşitli kişisel veriler istenilmekte ve istenilen bilgileri kişi kendi rızasıyla vermektedir(Aksoy, 2010: s.78).

Teknolojideki gelişmelere özel yaşamın gizliliğinin ihlali açısından bakacak olursak, bilgi ve bilgisayar teknolojilerindeki gelişmeler, özel yaşamın gizliliğini ihlal etmeyi daha etkili, ucuz ve cazip hale getirmiştir. İlk bakışta suçlu teknoloji olarak gözükmektedir(Goold and Neyland, 2009: s.10). Bununla birlikte, teknolojinin kendisinin bireyin özel yaşamını veya bir başka şeyi ihlal etmediği; asıl sorumlu olanın, bu teknolojiyi kullanan ve ihlali oluşturan politikaları yürüten insanlar olduğu belirtilmektedir. Bugün birçok insan, modern toplumun olanaklarından faydalanmak için özel yaşamlarının belirli bir bölümünü terk etmesi gerektiğine inanmaktadır. Örneğin, birey, yediği bir yemeğin ücretini kredi kartıyla ödemesi durumunda satın alma alışkanlıklarının kontrolü dışında kayıt altına alındığını kabul etmektedir(Garfinkel, 2001: s.5).

Son yıllarda bilişim alanındaki teknolojik gelişmelere paralel biçimde, elektronik sistemler, gerek sosyal gerekse ticari yaşamda bireyler için vazgeçilmez hale gelmiştir. Bilişim teknolojilerindeki gelişimin ve yaygınlığın bireylerin hayatını kolaylaştırması ve sosyalleşmelerini sağlaması gibi olumlu etkileri olmakla birlikte, yeni suç tipleri yaratmış ve geleneksel suçların bilişim sistemleri yoluyla işlenmesinin önünü açmıştır. Günümüzde bilişim sahasında işlenen ve işlenebilecek olan suçların sayısı da, bilişim teknolojilerinin hızlı gelişimi ile doğru orantılı olarak, küresel boyutta oldukça artış göstermektedir(Özbek, 20.11.2012:s.2. http://www.umut.org.tr/HukukunGencleri/TamMetinlerSunular/OnurOzbek.pdf).

Teknolojik gelişmeler üç döneme ayrılmaktadır: bilgisayarların ortaya çıkışı ve veri bankalarının oluşturulması, internetin yaygınlaşması, gözetime ilişkin yeni araçların gelişmesi(Küzeci, 2010: s.28).

a. Bilgisayar

Teknolojik gelişmelerin hızlandığı ve dünyanın iletişim toplumu olarak tek toplumlu bir yapılanmaya doğru gittiği günümüzde, iletişim teknikleri ve türleri birbirine karışarak iç içe geçmiştir. Bilgisayar ve bilişim teknolojilerindeki ilerlemelerin sonucunda insanlar birbirleriye yazışarak, konuşarak, hatta bilgisayarlar yoluyla görüşerek iletişim kurmaya başlamış, böylece iletişim dünyasında iletişim yöntemlerinin kesin çizgilerle birbirinden ayrılması zorlaşmıştır(Çolak, 2010: s.5).

Bilgi ve iletişim teknolojisinin hızla gelişmesiyle birlikte kişisel veriler oldukça kolay bir biçimde dünya genelinde paylaşılır hale gelmiştir. Bu yeni teknolojiler büyük faydalar sunmakla birlikte kişisel verilerin kötü amaçlı kullanılması hususunda yeni sorunlar oluşturmuştur(http://ec.europa.eu/justice/data- protection/glossary/index_en.htm/18.11.2012). Özellikle veri transfer yollarının çoğalmasıyla zamanla yarışır hızda transferler, hem ulusal hem de uluslararası alanda kişisel verilerin değiş-tokuşunu bireylerin aleyhine tehlikeli biçimde çoğaltmıştır(Başalp, 2004(Kişisel Verilerin Korunması ve Saklanması):s.23). Zira, bilgisayarlar, otomatik olarak kişisel verileri beklenmedik yollarla, beklenmedik ölçüde ve beklenmedik hızda işlemeye başlamıştır(Room, 2007: s.8).

Diğer taraftan, bilim ve teknoloji alanındaki gelişmeler ve elektronik devrim, günümüz toplumlarını gün geçtikçe biraz daha bilgi toplumu haline dönüştürmüş, bilgilerin toplanıp işlenmesini kolaylaştırmıştır(D. Tezcan, 1991: s.385). Bilgisayarların ortaya çıkmasıyla birlikte daha çok bilginin, daha hızlı, daha kolay ve daha ucuz depolanması; bilgisayarları birbirine bağlayan ağlarla bu bilgilerin kolaylıkla paylaşılabilmesi ve ilişkilendirilebilir hale gelmesi kişilerin özel yaşamlarına yönelik çeşitli riskleri ve tehlikeleri beraberinde getirmiştir(Küzeci, 2010: s.2).

Bilgisayar ağlarındaki verilerin çoğu kişisel yaşamımızı ilgilendirmektedir. Artan biçimde bireylerle ilgili dijital dosyalar oluşturulmakta, kamu organları ve

işletmeler tarafından kişisel bilgiler toplanılarak veri bankalarında bu bilgiler tutulmaktadır. Söz konusu dosyalar bireylerin yaşamında etkili bir rol oynamakta, şöhretinin ve güvenilirliğinin değerlendirilmesinde kullanılmaktadır. Örneğin, bir iş veya sertifika başvurusunda, bankadan kredi çekilmesinde, polis tarafından gözaltına alınmasında bu veriler incelenmektedir. Birçok kritik karar bu bilgilere dayanılarak verildiğinden, bu verilerin doğruluğunun, güvenilirliğinin ve yanlış biçimde değiştirilmemesinin sağlanması oldukça önemlidir(Chander vd, 2008: s.111).

Teknolojik gelişmelerle birlikte kişisel verilerin korunmasını gerektiren bir diğer gelişme ise veri bankalarının oluşturulmasıdır. Bu sayede, kişisel verilerin saklanması ve bu veriler arasında arama yapılması oldukça kolaylaşmıştır(Aksoy, 2010: 79).

b. İnternet

Kişisel verilerin toplanması ve işlenmesinde ikinci büyük dönüşümü internetin gelişmesi ve yaygınlaşması oluşturmuştur(Küzeci, 2010: s.32). Zira, internet, yeni bir bilgi kaynağı ve herkesin eşit şartlar altında açık olarak girdiği, yarışabildiği bir ortamı oluşturmuş, böylece güç ilişkilerinin karakterini değiştirmiştir(Aksoy, 2010: 78).

Günümüz teknolojisinde, kişilerin birbirleriyle yazılı, sesli ve görüntülü şekilde iletişim kurabildiği en son kişisel ve kitle iletişim yöntemi olan internet(Öngören, 2006: s.8), bilgiye olan ihtiyacı karşılayan en büyük kaynak görevi görmektedir(Sırabaşı, 2007: s.133).

“Uluslararası Bilgisayar Ağı” (International Network) kavramını ifade eden(S. Oğuz, 2012: s.39) internet; iki veya daha çok sayıda bilgisayarın birbirleriyle bağlantısı anlamına gelen bilgisayar ağlarının aralarında yeniden bağlantı kurmaları sonucunda oluşan ve bu şekilde giderek büyüyüp gelişen, dünya çapında yaygın bilgisayar ağlarına dayalı bir iletişim sistemidir(İçel ve Ünver, 2012: s.429). İnternet’in oluşturulmasındaki temel etken, bilgisayarlar arasında güvenli ve hızlı bir şekilde iletişim arzusudur(Sırabaşı, 2007: s.133).

İnternet denilen bu uluslararası sisteme bağlı binlerce ağ bulunmakta olup, bu ağlara milyonlarca bilgisayar bağlanmıştır. Birbirine bağlı bilgisayar ağlarıyla çok fazla miktarlarda kişisel verinin paylaşıldığı internet, bilgi otobanı olarak da nitelendirilmektedir(H. Oğuz, 2010: s.26-27). İnternet ortamında birbiriyle bağlı olan bilgisayarların birbiriyle uyumlu çalışmasını ve iletişim kurulmasını yüzden fazla programdan oluşan İletim Kontrol Protokolü/İnternet Protokolü(Transmission Control Protokol/Internet Protocol- TCP/IP) sağlamaktadır(S. Oğuz, 2012: s.65). İnternet ağı, TCP/IP protokolüne bağlı olan bilgisayarlar arasında kurulan bağlantıdır. İnternet, hepsi aynı protokolleri kullanan birbiriyle bağlantılı çok sayıda ağdan meydana gelen küresel bir ağdır(Özen ve Baştürk, 2011:s.13).

IP adresleri, bilgisayarın internete erişiminden ötürü bir çeşit bilgisayarın kimlik numarasını oluşturmaktadır(Bayram, 2011: s.42). Bu yönüyle, IP sistemi posta kodu yardımıyla adres tayin usulüne benzetilebilir(S. Oğuz, 2012: s.65). Bu adres ya da numara, servis sağlayıcısı tarafından, internete bağlanmaya ilişkin sözleşme yapıldığı sırada kullanıcıya tahsis edilmektedir. Bu numaralar, kullanıcının tanınmasını sağlamaktadır. IP numarası, dört hanelik 8 sayıdan oluşmaktadır. Kısaca, internet bağlantısı bulunan her cihazın bu cihaza tahsis edilen bir adresinin bulunması gerekmektedir. Dolayısıyla, IP numaralarından, bağlı bulunan abonenin tespiti ile yer bilgisi ve adresleri içeren abone bilgilerine kolayca ulaşılabilmektedir(Bayram, 2011: s.42).

Kişisel veriler, belirli bir kişi hakkındaki tüm bilgilerdir. Kişi hakkındaki önemsiz veriler ve yayımlanmış veriler de kişisel verilerini oluşturduğundan, kişileri belirleyen veya belirlenebilir kılan veriler ayrım yapılmadan kişisel veri olarak kabul edilmektedir. Bu çerçevede, elektronik posta hareketleri ve bilgisayarın kimliği niteliğindeki IP adresleri de kişisel veri kategorisi içindedir. Zira, bu adresler aracılığıyla kişiler, bilgisayarları dolayısıyla tespit edilebilmektedir. Örneğin, IP adresi sayesinde internete bağlı kullanıcıya ulaşıp mail veya mesaj göndereni bulmak olanaklıdır(Bayram, 2011: s.42-43). Ayrıca, IP kodu, kişiyle ilgili her türlü bilgi kapsamına giren kişisel verilerden olması nedeniyle bunun öğrenilmesi amacıyla bilgisayara yapılan müdahale de kişisel verilerin kayda alınması suçunu oluşturur(Şen ve Yurttaş, 2010: s.42-43).

İnternetin her kullanıcısı, kullanım sırasında internette izler bırakır. Örneğin, internetteki transfer sırasında e-posta birçok birimden geçer, bu birimlerde farklı şekilde veriler kaydedilir(Başalp, 2004(Kişisel Verilerin Korunması ve İnternet):s.20-23). Mail, 1998’lerde ilk kullanılmaya başlandıktan on yıl sonra günde 100 milyon kişinin mail attığı, 230 milyon kişinin de kullandığı bir iletişim aracı haline gelmiştir(Edwars and Fieschi, 2008: s.157). IP numarası veya e-posta adresi aracılığıyla kişinin belirlenmesi mümkün olduğundan şifre, giriş kodları kolaylıkla öğrenilebilmektedir(Başalp, 2004(Kişisel Verilerin Korunması ve İnternet):s.20).

Avrupa Toplulukları Adalet Divanı 29 Ocak 2008 tarihli Promusicae kararında, internet bağlantısı sırasında kullanıcıya tahsis edilen IP adresinin kişisel veri olarak değerlendirilmesi gerektiğine karar vermiştir. Elektronik verilerle ilgili AB’nin 2006/24/AT sayılı Direktifinde açıklanan kişisel veri tanımında IP adresi de bulunmaktadır(Bayram, 2011: s.43).

Bir kitle iletişim aracı olarak internet birtakım sorunları da beraberinde getirmiştir(İçel ve Ünver, 2012: s.433). İnternet ortamındaki her hareket veri üretmekte ve kişiler farkında olmaksızın kendi haklarında iletişimin izlenerek verilerinin toplanmasına neden olmaktadır. Bu da kullanıcıların kişisel eğilimlerini gösteren profilin çıkarılmasını sağlamaktadır. Yine, pek çok web sitesi, kullanım için kayıt istemekte ve bu kayıt işlemi sırasında çoğunlukla kullanıcı adı ve şifre bilgisi yanında birçok soru içeren formların doldurulması gerekmektedir(Küzeci, 2010: s.34).

Öte yandan, mal ve hizmet üreten şirketlerden, kişilerin alışveriş ve kişisel tercihleri ile ilgili bilgilere en fazla para ödeyen kuruluşlar internet şirketleridir. Bu şirketler, bir yandan kişilerin internet aracılığıyla yaptıkları alışveriş nedeniyle, diğer taraftan internette yaptıkları sörfler sonucu ilgi alanları, mağazalar ve ürünler gibi konular hakkında tüm kullanıcılara ait bilgileri elinde bulundurmaktadır(Öngören, 2006: s.190).

Bu teknolojik gelişmeler karşısında öncelikle Devletler internet ortamıyla ilgilenmeye başlamışlar ve farklı konularda düzenleme yapma gayretinde olmuşlardır(Bayram, 2011: s.17). Ayrıca, devletler çeşitli sosyal, kültürel, siyasal veya ekonomik nedenlerle internet içeriğine müdahale ederek, vatandaşların internet

üzerindeki hareketlerini yoğun bir şekilde takip etmişler ve etmektedirler(M. B. Kaya, 2010: s.2). Ancak, internetin sınırlarının olmaması, devletlerin egemenlik ve yargı yetkilerine yönelik sorunlar meydana getirmiştir(Bayram, 2011: s.17). Aslında, devletlerin internete müdahale etmeleri egemenliklerinin klasik bir uygulama şeklidir. Devletlerin internete müdahale etmeleri, iki temel sorunu ortaya çıkarmıştır. Birincisi, devlet tarafından yapılan müdahalenin demokrasiye ve insan haklarına uygunluğu; ikincisi ise bu müdahalenin internetin kendine özgü yapısıyla ne kadar bağdaştığıdır(M. B. Kaya, 2010: s.2).

Görüldüğü üzere, internet’in hayatın her alanında kullanımı, kişilerin temel hak ve özgürlükleri arasında sayılan kişisel verilerinin gizliliğini ve korunmasını tehdit eder bir boyut kazanmıştır(Sırabaşı, 2007: s.193). Özellikle son yıllarda teknolojinin hızla ilerlemesi ve internet’in yaygınlaşması sayesinde kişilerle ilgili bilgilerin yaygınlaşması ve erişimin çok kolaylaşması bu verilerin hukuka aykırı biçimde yetkisiz ve çoğu zaman kötü niyetli kişilerin eline geçmesine neden olmaya başlamış, böylece kişilerin özel hayatına ilişkin kişisel verilerinin hukuka aykırı olarak alenileşmesi korkusuna neden olmuştur. Örneğin, bankalararası para transferinde veya çok uluslu şirketlerin insan kaynakları bilgi sistemlerinde birçok kişisel veri ulusal sınırların ötesine ulaşmaktadır(Sırabaşı, 2007: s.194).

c. Yeni Teknolojiler

Bilgininin işlenmesi, otomatik transfer veya dijital bilginin aktarımıdır ve günümüzde yalnızca bilgisayarlar aracılığıyla değil diğer bilgi işlenmesini