• Sonuç bulunamadı

II. 8 “Şerhu Hadîsi’n-Nüzûl” Adlı Eserin Tanıtımı

1.3. Nüzûl Hadisi ve Hadis Edebiyatındaki Yeri

2.1.2. İbn Teymiyye ve Sıfatlar

Allah birdir demek; zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde birdir, demektir. Zât’ta birdir demek; kısmı, parçası ve bazısı yoktur, demektir. Çünkü terkibin (bileşimin) olmaması, Vâcib varlığın gereklerindendir. Sıfatlarda birdir demek; benzeri ve aynısı yok demektir. Fiillerinde birdir demek, ortağı yok demektir. Çünkü ortaklık acizliği içerir. O halde Allah birdir demek; kısmı, benzeri ve ortağı yok demektir.310

307 Elderiwi, Gazzali, İbn Rüşd ve İbn Teymiyye’ye göre Tevil, 62-63. 308 İbn Teymiyye, Kâide Azîme, 29.

309 İbn Teymiyye, el-Fetâvâ’l-Hameviyyeti’l-Kubrâ, 177. 310 İzmirli, age., 349.

Bu kısa açıklamadan sonra belirtmeliyiz ki, İbn Teymiyye sıfatlar konusunda gözetilmesi gereken yedi kuraldan bahseder ve bunları şöyle açıklar:311

1- Allah’ın Sıfatlarının Kabul ve İnkârı

Yüce Allah hem isbat hem de nefiy yoluyla nitelenebilir. İsbat yolu; Allah’ın “her şeyi bilen, her şeye gücü yeten, işiten ve gören vb.” olduğunu bildirmesi gibi hususlardır. Nefiy yolu ise; “O’na ne uyku gelir ne de uyuklama.”312 âyeti örnek

teşkil eder. Bilinmesi gerekir ki, bir isbat içermedikçe nefiyde övgü ve kemâl ifadesi söz konusu değildir. Tek başına nefiy, mutlak yokluktan ibarettir; mutlak yokluk da bir şey değildir. Bir şey olmayan ise, ifade edildiği gibi övgü ve kemâl bir yana hiçbir şeydir. Nitekim mutlak nefiy ile “var olmayan” ve “imkânsız olan” şeyler nitelenir. Var olmayan ve imkânsız olan şey de övgü ve kemâl ile nitelenemez. İşte bu nedenle, Allah’ın nefiy yoluyla kendisini nitelediği şeyler genellikle bir övgünün varlığını da içerir.313

2- Nasları Olduğu Gibi Kabul Etmek

Peygamber’in (s.a.v.) Allah’tan haber verdiklerine, anlamı bilinse de bilinmese de iman etmek gereklidir. Zira O, sözü doğru ve tasdik edilendir. Kitab ve sünnette varit olan hususlara, her mümin’in manasını anlamasa da iman etmesi zorunludur. Ümmetin selefi ve önde gelenlerinin ittifakıyla sabit olan hususlar için de aynı şey geçerlidir ki zaten bunların büyük bölümü Kitab ve sünnette nasla sabittir ve selef arasında ittifakla kabul edilmiştir.314

3- Nasların Zahiri

İbn Teymiyye, birinin “Nasların zahiri kastedilir” ya da “Bunların zahiri kastedilmez” demesi durumunda, bu kişiye şöyle bir cevap verileceğini belirtir:

311 Sarıkaya, İslâm Düşüncesinde Tevhid, 93-98. 312 Bakara, 2/255.

313 İbn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetâvâ, III, 35; İbn Teymiyye, et-Tedmüriyye, 57-58. 314 İbn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetâvâ, III, 41; İbn Teymiyye, et-Tedmüriyye, 61-63.

“Zahir” kelimesinde icmal (manaya delâletinde kapalılık) ve iştirak (birden fazla anlama gelme) söz konusudur. Eğer bu sözü söyleyen kimse nasların zahirinin yaratılmışların sıfatlarına veya onların özelliklerinden birine benzemeyi ifade ettiğine inanıyorsa, şüphesiz kastedilen bu değildir. Nitekim selef ve imamlar, buna nassın zahiri demez, Kur’an ve hadisin zahirinin küfür ve batıl olmasını hoş karşılamazlardı. Yüce Allah, kendisini tavsif ettiği sözü zahiren bizzat küfür ve sapkınlık anlamına gelmeyecek biçimde ilim ve hikmet sahibidir. Bizim sıfatlarımızın bir kısmı cevher ve cisim olanlardır ki bunlar yüz ve el gibi parçalarımızdır. İşitme, görme ve konuşma gibi bir kısmı da mana ve araz kabilindendir ki bunlar bizimle var olurlar.315

Bilinmektedir ki Allah, kendisini diri, bilen ve güç yetiren olarak tavsif ettiğinde Müslümanlar bunun zahirinin kastedilmediğini söylememişlerdir. Zira bunlardan Allah hakkında anlaşılan, bizim için anlaşılanın bir benzeridir. Aynı şekilde, kendisini “Âdem’i iki eliyle yaratmak” la tavsif ettiğinde bundan Allah hakkında anlaşılan bizim için anlaşılan mana gibidir diyerek bunun zahirinin kastedilen mana olmaması da gerekmez. Aksine tavsif edilenin sıfatı kendisine uygundur. (sıfat mevsufa uygun olmalıdır.) Allah’ın mukaddes zâtı yaratılmışların zatlarının benzeri ve yine sıfatları, zâtı için olduğu gibi yaratılmışların sıfatlarının benzeri değildir. Yaratılmışın sıfatının kendisine nispeti, Yaratıcının sıfatının kendisine nispeti gibidir ve nispet edilen sıfatlar da, kendisine nispet edilen iki varlık da birbirinin aynısı değildir.316

4- Allah’ın Sıfatlarının Kulların Sıfatlarına Benzemeyeceği

İbn Teymiyye, insanların pek çoğunun bazı sıfatların ya da tamamının yaratılmışların sıfatlarına benzediğini zannettiğini, sonra da bu anlayışını ortadan kaldırmak isterken sakıncalı dört duruma düştüğünü söyler:317

a) Naslardan anladığını yaratılmışların sıfatlarına benzetmesi ve nasların delâlet ettiği hususun teşbih ve temsil olduğunu zannetmesidir.

315 İbn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetâvâ, III, 43; İbn Teymiyye, et-Tedmüriyye, 69-22. 316 İbn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetâvâ, III, 45; İbn Teymiyye, et-Tedmüriyye, 66-68. 317 İbn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetâvâ, III, 48; İbn Teymiyye, et-Tedmüriyye, 68-71.

b) Kendi anladığını nasların manası olarak telakki edip bunları nefyedince (sıfatları bu anlama alıp ta’tile sapınca) naslar, delâlet etmekte oldukları Allah’a layık olan sıfatların isbatı konusunda işlevsiz kalmaktadır.

c) Bu kimse herhangi bir bilgisi olmaksızın (bir ilme dayanmaksızın) bu sıfatları nefyetmekte ve Allah’a layık olan hususları işlevsiz kılmış olmaktadır.

d) Rabb’ı, ölülerin ve cansızların ya da var olmayan şeylerin sıfatlarını temsil etmekle vasıflanmaktadır.318

5) Sıfatlarla İlgili Naslarda Mecaz

Biz, Allah’ın bize haber verdiklerinin bir yönünü bilip bir diğer yönünü bilemeyebiliriz.319 Çünkü Allah’ın gayb âlemi hakkında haber verdiği hususlar, görünür âlemde bilinenlerden çok daha muazzamdır. Gayb âleminde hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı ve hiçbir insanın aklına gelmeyen şeyler vardır. Biz de Allah’ın, cennet ve cehennem gibi kendisine mahsus kıldığı gayb hakkında bir şeyi bize haber verdiği zaman, bunun manasını biliriz, bu hitapla bizden anlamamız istenen şeyi anlarız ve bunu tefsir ederiz. Henüz gerçekleşmemiş, ancak kıyamet gününde meydana gelecek şeyler gibi haber verilen hususun hakikatine gelince, bu yalnızca Allah’ın bildiği te’vil türündendir. (Onun hakikati ancak Allah’ın bildiği bir şeydir.)320

6) Sıfatlar Konusunda Teşbihi Reddetmenin Yeterli Olmayacağı

İbn Teymiyye’ye göre, nefiy ve isbat konusunda Allah hakkında caiz olan ve olmayan şeyleri bilmeye yarayan bir kural gereklidir. Zira bu konuda yalnızca teşbihin reddine ya da teşbih olmaksızın mutlak isbata dayanmak yeterli değildir. Çünkü her iki şey belli noktalarda birleşir, belli noktalarda da ayrılırlar.321

İbn Teymiyye sıfatları inkâr edenler için şöyle söyler: “Reddeden kimse reddettiği hususlarda bunun teşbih olduğunu dayanak gösteriyorsa, ona şöyle denir: Eğer (teşbih ile) birinin diğerine her yönüyle benzer olduğunu kastediyorsan, bu

318 İbn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetâvâ, III, 48, 49; İbn Teymiyye, et-Tedmüriyye, 71-75. 319 İbn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetâvâ, III, 54; İbn Teymiyye, et-Tedmüriyye, 75-81. 320 İbn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetâvâ, III, 55-60; İbn Teymiyye, et-Tedmüriyye, 81-89. 321 İbn Teymiyye, Mecmûu’l-Fetâvâ, III, 69; İbn Teymiyye, et-Tedmüriyye, 89.

doğru değildir. Şayet belli yönlerden benzer olduklarını ya da isimlerinin müşterek olduğunu kastediyorsan, isbat ettiğin diğer hususlarda da bu senin için bağlayıcı olur.”322

7) Naklin Delâlet Ettiği Hususların Çoğunun Akılla Bilinir Olması

İbn Teymiyye Kur’an’ın, aklın istidlâl yoluyla ulaştığı hususları açıkladığına ve bunlara yönlendirdiğine dikkat çeker. Allah Kitab’ının birçok yerinde bu hususu ifade etmektedir.

İbn Teymiyye sıfatlarla ilgili yukarıda ifade ettiğimiz yedi kuralı sıraladıktan sonra şu açıklamalara da yer verir: “Sıfatların tamamı hakkında aynı hükümler geçerlidir. Sıfatların bir kısmı hakkında ileri sürülen görüş diğerleri için de geçerli olmalıdır.”323

İbn Teymiyye, Allah’ın zâtı hakkında da sıfatları için söylediklerinin geçerli olduğunu belirtir ve şöyle der: Zât hakkında söylenecek söz, sıfatlar hakkında söylenenlerin aynısıdır. Allah’ın ne zâtında, ne sıfatlarında ve ne de fiillerinde kendisine benzeyen bir şey söz konusu değildir. O’nun nasıl diğer zatlara benzemeyen hakiki bir zâtı varsa, bu zât diğer sıfatlara benzemeyen hakiki sıfatlarla da muttasıftır.324

Bu bilgilerden sonra çalışmamızın asıl konusuna; İbn Teymiyye’nin nüzûl hadisini yorumlarken kullandığı metotları ve hadis şerhçiliğini açıklamaya başlıyoruz.