• Sonuç bulunamadı

II. 8 “Şerhu Hadîsi’n-Nüzûl” Adlı Eserin Tanıtımı

2.2. İbn Teymiyye’nin Hadis Yorum Teknikleri

2.2.6. Hadisin Mantık İlkeleriyle İzahı

İbn Teymiyye, nüzûl hadisi ile haber verilen Allah’ın yakın semaya nüzûlünü (nüzûl sıfatını) ve diğer sıfatlarını çeşitli mantık ilkeleriyle reddeden tutumlara karşı çıkmış ve nüzûl sıfatını mantık ilkeleriyle açıklamıştır.

2.2.6.1. Nüzûl Hadisi ve Fiiller

Yüce Allah’ın kâim bi nefsihi olan fiiliyle yakın olmasını, Küllâbiye mezhebi, Allah’ın zâtıyla ihtiyâri fiillerin kâim olmasını reddedenler ve birçok kelâm ehli kabul etmemektedir.517

İbn Teymiyye, İbn Küllâb ve ona tâbi olanların Allah’ın fiili sıfatlarını nefyettiklerini ve “Allah bu sıfatlarla kâim olursa havâdise mahal olmuş olur. Hâdis şeye kemâl sıfatı vacip kılınırsa, kendisi ondan önce yok olur ki, bu onun için

515 Kâf, 50/16-17.

516 İbn Teymiyye, Şerhu Hadîsi’n-Nüzûl, 370. 517 İbn Teymiyye, age., 377.

noksanlıktır. Eğer kemâl sıfatı o şeye yüklenmezse, bu durumda da bu vasıfla anılması caiz olmaz.” dediklerini nakletmektedir.518

Bu bakımdan Allah’ın her gece yakın semaya nüzûlü ve arefe gecesi nüzûlü vb. bu kısma girmektedir. Bunun için nüzûlün, yakın semaya olduğu belirtilerek tahdid edilmiştir. Allah’ın Musa (a.s) ile konuşması aynı şekildedir. Eğer sadece hacıların yakınlaşması ve gecenin olması kastedilseydi, o zaman da yakın semaya nüzûlün, dua edenin dileğine icabet edilmesi ve âbidlerin Allah’a olan yakınlığının tahsis edilmesinde bir anlam olmayacaktı.519

Nüzûl hadisinin manasında ve buna benzer Kitab ve sünnette geçen “gelmek, göğe ve Arş’a istivâ etmek” gibi Allah’a izafe edilen lazım fiillerde; hatta “yaratma, ihsân ve adalet” gibi müteaddi fiillerde insanların tartışmaları, iki nedene dayanmaktadır:520

l- Allah ile kâim bir fiil olabilir mi? Bu durumda gökleri ve yeri yaratması mahlûk olmayan bir fiili olmaktadır.

2- Allahın fiili mef’ûldür, yaratması da mahlûkdur.

İlk görüş, Buhârî’nin mutlak olarak âlimlerden naklettiği selefin görüşüdür. Bu görüş birçok âlimin beyanıyla Ehl-i Sünnet’in görüşüdür.

Kelâm ehlinden Cehmiyye, Mu’tezile ve Eş’arîler’in çoğunluğu; yaratmanın bizzat yaratılmış olduğuna kâildirler. Dolayısıyla onlara göre fiil ve yaratma olmayıp mahlûkatın kendisi vardır. Bu mütekellimlerin meşhur hüccetleri şu şekildedir:

Mahlûkatın yaratılması yaratmak ise o zamanda bu yaratma ya kadîm ya da hâdis olacaktır. Kadîm olması, bütün mahlûkatın kıdemini gerektirir. Hâdis olması ise Allah ile kâim bir hâdisler gerektirecektir. Eğer Allah ile kâim olmazsa, bu durumda da yaratma yaratıcı olmadan kâim olacaktır ki bu da mümkün değildir. Öyleyse ister Allah ile kâim olsun ister olmasın hâdis olan yaratma diğer bir yaratmaya teselsülen (sürekli olarak) ihtiyaç duyacaktır.

Selef, bunların mukaddimelerine şöyle cevap vermektedir:

518 Yücedoğru, Ehl-i Sünnet’e Giden Yolda İbn Küllâb ve Küllâbiye Mezhebi, 68-69. 519 İbn Teymiyye, Şerhu Hadîsi’n-Nüzûl, 377.

 “Kadîm olması mahlûkatın kıdemini gerektirir.” sözünü Küllâbiye, dört mezheb ve hadis ehlinin söyledikleri, “yaratma yaratıcının fiiliyle kâim olup kadîmdir, mahlûkat ise muhdestir.” sözü çürütür.

 “Hâdis olan yaratma diğer bir yaratmaya teselsülen (sürekli olarak) ihtiyaç duyacaktır.” sözünü “hâdis yaratılmıştır” sözü çürütür.

Hâdisin oluşması için kudret ve irade ya kâfi gelecektir ya da gelmeyecektir. Eğer bunlar kâfi gelmezse, “mahlûkat yaratma olmaksızın mücerred kudret ve irade ile meydana gelir” sözü bâtıl olacaktır. Sözleri bâtıl olunca da mahlûka bir hâlik gerektiği ortaya çıkacaktır ki istenen de budur.

Mahlûkun meydana gelmesinde kudret ve irade kâfi gelecekse, mahlûkun yaratıldığı bu yaratmanın kudret ve irade ile meydana gelmesi caiz olur. Dolayısıyla da diğer bir yaratmaya ihtiyaç duyulmaz. Bu durumda da mahlûkat yaratma olmaksızın yaratıldı denilemez, bilâkis yaratma ile yaratıldı denilebilir ki istenen de budur.521

Selef, Allah’ın lazım ve müteaddi fiillerinin dayandığı, Allah ile kâim kudreti ve iradesine tealluk eden ihtiyâri fiilleri kabul ederler. Sıfatları kabul etmeyenlerden Cehmiyye, Mu’tezile, Filozoflar ve sıfatları kabul edenlerden Küllâbiye mezhebi bunu kabul etmezler.

Sıfatları kabul etmeyenler şöyle derler; bunların tamamı arazdır. Arazlar ise ancak cisimle kâim olurlar. Cisimler muhdestir. Dolayısıyla bununla sıfatlar kâim olursa sıfatlar da muhdes olacaktır. Küllâbiye mezhebi şöyle derler; Allah ile sıfatlar kâim olur. Biz sıfatların araz olduğunu söylemeyiz. Zira arazlar iki zamanda bulunamazlar. Bize göre Allah’ın sıfatları ise mahlûkat ile kâim olan arazların hilafına bulunabilirler.522

Görüldüğü gibi İbn Teymiyye, naklettiği görüşlerle Allah’ın nüzûlü gibi fiilî sıfatların Allah’ın irade ve kudretiyle gerçekleştiğini savunmaktadır. Çünkü her ne kadar hâdislerin özellikleri olan cisim, intikal vb. şeylerden ötürü tenzih gaye edilse bile bunun isbata değil inkâra götürdüğünü belirtmektedir.

521 İbn Teymiyye, Şerhu Hadîsi’n-Nüzûl, 402-405. 522 İbn Teymiyye, age., 410.

Nüzûl hadisi, Yüce Allah’ın fiili ve ihtiyari sıfatlarındandır. İbn Teymiyye, Yüce Allah’ın nüzûl vb. sıfatlarının açıklanmasında kelâmcıların yürüttükleri mantık ilkelerinin yanlış bir usul üzerine bina edildiğini belirtmiştir. O, öncelikle Allah’ın yakın semaya nüzûlünün Allah’ın bir fiili olduğunu ve bu fiilin hâdis olmayacağını belirtmiştir. Dolayısıyla nüzûl hadisi ile haber verilen Allah’ın nüzûlü, Allah’ın mahlûk olmayan bir fiilidir.

Ancak, Mantık, Kelam ve Felsefe’ye karşı çıkan İbn Teymiyye’nin bu metotları kullanması, temel aldığı esaslarıyla çelişmektedir. Zira o, tenkit ettiği ilmi metotları iddia ettiği hususları delillendirmede kullanmaktadır.

2.2.6.2. Nüzûl Hadisi ve Arş’tan Hâli Olma

Nüzûl hadisinin zahir anlamıyla kabul edilmesi meselesinde çeşitli görüşler bulunmaktadır. Allah’ın nüzûlü ile Arş’ın hâli olmayacağını söyleyen hadis ehli arasında üç görüş vardır:523

1- Hâfız Abdulğanî ve diğerleri; Arş’ın hâli olup olmaması meselesine dalmayı hoş görmezler ve bu sözleri redderler.

2- Arş’ın Allah’tan hâli olduğuna kâil olanlardır. Abdurrahman b. Mende “Arş’tan hâli olmaz” ya da “Arş Allah’tan hâli olmaz” diyenlerin bu sözlerini reddetmek amacıyla bir eser kaleme almıştır.

Hadis ehlinin çoğu, “hâli olur” veya “hâli olmaz” ifadelerinden kaçınırlardı. Cumhuru ise; Arş’ın Allah’tan hâli olmadığı görüşündedirler. Çoğunluğu ise, “hâli olur” veya “hâli olmaz” ifadelerinden; ya bu husustaki şüpheleri ve ikisinden birinin cevazı açık olmadığından, ya da bu ikisinden biri diğerine nazaran daha tercihe layık ancak bu konuda hadis olmadığı için şüphe içerisinde olduğundan ve bunun inkârından çekindikleri için uzak durmuşlardır. Bunlar içerisinde çok azı; Arş’ın hâli olduğunu mutlak olarak söylemişlerdir.

3- Ümmetin selefi ve imamlarından me’sûr olan görüştür ki doğru olan görüş de budur. Bu ise; Allah Arş’ın üzerindedir. Yakın semaya yakınlaşması ve

inmesiyle birlikte Arş O’ndan hâli değildir, Arş O’nun üzerinde de değildir. (Kitab ve sünnette geldiği gibi kıyamet gününde de aynı şekildedir.) Allah’ın nüzûlü; âdemoğlunun cisimlerinin, çatı, üzerlerinde kalacak şekilde çatıdan yere inişi gibi değildir. Bilâkis Allah bundan münezzehtir.

İbn Teymiyye Yüce Allah’ın Arş üzerinde olduğuna ve hadiste belirtildiği üzere yakın semaya nüzûl ettiğini söylemektedir. Bu söz, ister istemez başka soruların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. İbn Teymiyye bu sorulara cevap vermiş ve bu konuda farklı görüşlerin olduğunu belirtmiştir. Nüzûl hadisi ile Allah’ın her gece yakın semaya nüzûl ettiği haber verilmiştir. Allah’ın Arş’a istivâ etmesi ise âyetle sabittir. İbn Teymiyye, Allah’ın yakın semaya nüzûl ettiğine ve Arş’ın Allah’tan hâli olmadığına kâil olmuştur.