• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

2.1.1. İbn Kuteybe'nin Kurʼân Kelimeleri Üzerine Çalışmaları

Arap sözlük biliminin doğuşunun Kur'an ve hadis metinlerinde geçen kelimeler üzerine yapılan çalışmalar ile başladığına yukarıda işaret etmiştik. Ayetlerdeki garîb lafızların mânalarının tespit edilmesine sahabe devrinden itibaren başlandığı ve bu maksatla Arap şiirine başvurulduğu bilinmektedir. Arap şiiri hakkında geniş bilgi sahibi olan ʽAbdullah b. ʽAbbâs, şiirle istişhad faaliyetinin de ilk temsilcisi olmuştur. Hatta onun, Haricî reislerinden Nâfi’ b. el- Ezraḳ’ın, Kur’ân-ı Kerîm’de geçen anlaşılması güç 200 kadar kelime hakkında sorduğu sorulara, şiirlerden deliller getirerek cevaplar verdiği ve bu cevapları ihtiva eden "Mesâilu Nâfiʽ b. el-Ezraḳ" adlı bir de eseri bulunduğu bilinmektedir.95

Hicrî II. yüzyıldan itibaren yazılmaya başlanan ve ilk mahsullerinden pek azı günümüze intikal edebilen Ġarîbü’l-Ḳurân türündeki eserlerin telifi, İslâm coğrafyasının genişleyip Arap olmayan kavimlerin de Müslümanlığı kabul etmesine paralel olarak artış göstermiştir. Bunlardan ʽAbdullah b. ʽAbbâs, Ebû ʽUbeyd Ḳâsım b. Sellâm, İbn Sellâm el-Cumaḥî ve İbnu's-Sikkît'in “Ġarîbü’l-Ḳurân”ları, Abdullah b. Yahya el-Yezîdî’nin

“Ġarîbü’l-Ḳurân ve tefsîruhû” adlı eseri, Yahya b. Ziyâd el-Ferrâʼ, Aḥfeş el-Evsaṭ ve

94 El-Aṣmaʽî 'nin konulu sözlük çalışmaları: Kitâbü'l-Ḥayl, Kitâbü'l-Farḳ, Kitâbü Ḫalḳi'l-insân, Kitâbu'l-İbil, Kitâbu'n-Naḥl ve'l-kerm, Kitâbu'l-Vuhûş, Kitâbu'l-Evḳât, Kitâbu's-Silâḥ. Süleyman Tülücü,

"Asmaî", DİA, İstanbul 1991, III, 500.

95 İsmail Cerrahoğlu, "Garîbü'l-Kurʼân", DİA, İstanbul 1996, XIII, 380.

Zeccâc’ın “Meʽâni’l-Ḳurân” ve Ma’mer b. Müs̱ennâ’nın “Mecâzü’l-Ḳurân”ı, İbn Kuteybe'nin “Ğarîbu'l-Kur'an” adlı eserinden önce telif edildiği bilinen kitaplardır.96 İbn Kuteybe'nin ilk telif ettiği eserler arasında bulunan “Tefsîru Ġarîbi'l-Kur'ân” isimli eseri, tefsir sahasında olduğu kadar, dil sahasında da önemli kaynaklar arasında yer almaktadır. İbn Kuteybe, “Tefsîru ġarîbi'l-Kur'ân” ile “Te'vîlu Müşkili'l-Kur'ân” adlı eserlerini aynı zamanda telif etmiş, garîb kelime ve ibâreleri bir eserinde, tevil ve yoruma müsait müşkil ifadeleri de diğerinde ele almıştır.97

İbn Kuteybe, Tefsîru ġarîbi'l-Kur'ân'da, lafız-anlam ilişkilerini ortaya koymak için farklı yöntemler izlemiştir. Onun yöntemini gerek kendi ifadelerinden, gerekse eserinin genelinde lafızları açıklamak için takip ettiği yollardan hareketle ortaya koymak mümkündür. İbn Kuteybe'nin eserinde takip ettiği yöntemleri maddeler halinde şu şekilde sıralayabiliriz:

- İbn Kuteybe, eserinin girişinde Kurʼân lafızlarının anlamlarını ortaya koymak üzerine muhtasar ama eksiksiz, kısa ama açık bir üslubu amaçladığını ifade etmektedir.98 İnsanlar tarafından anlamları bilinen ve çok kullanılan lafızları açıklamaktan, nahiv ile ilgili ayrıntılara girmekten ve senetleri ile hadis rivayet etmekten kaçındığını belirtmektedir. Kitapta kendinden önceki müfessirlerin görüşlerinden istifade ettiğini, hatta onların görüşlerinin dışına çıkmadığını belirten İbn Kuteybe, bu görüşler arasında en isabetli ve metne en uygun olanı tercih etmiştir. Muteber olmayan, zayıf tevilleri dikkate almamıştır.99

- İbn Kuteybe meşhur bazı müfessirlerin tevillerini dildeki aslî anlamından uzak gördüğü için kabul etmemiştir. Mesela " ْت َر ﱢﻮُﻛ ُﺲْﻤﱠﺸﻟا اَذِ إ "100 ayetinde geçen "ت َر ﱢﻮُﻛ "

kelimesi ile ilgili olarak, İbn ʽAbbas'ın kelimenin aslının "تر ّﻮﻏ" olduğu ve Farsça " رﻮﻛ دﺮﻜﺑ"101 kelimesinden geldiğine dair görüşünü kabul etmemiştir.102 Aynı şekilde " ﺎَﮭﯿِﻓ ﺎً ﻨْﯿَﻋ

96 Cerrahoğlu, "Ğarîbu'l-Kur'ân", XIII, 380.

97 Varol, "İbn Kuteybe ve Eserleri", s.149.

98 Ebû Muhammed ʽAbdullah b. Müslim İbn Kuteybe, Tefsîru ġarîbi'l-Kurʼân, (Tah. es-Seyyid Aḥmed Ṣaḳr), el-Mektebetü'l-ʽilmiyye, Beyrut 2007, s. 3.

99 İbn Kuteybe, Tefsîru ġarîbi'l-Kurʼân, s. 3.

100 Tekvîr, 81/1.

101 Ebû Manṣûr el-Cevâlîḳî, el-Muʽarreb mine'l-kelâmi'l-ʽacemî ʽalâ ḥurûfi'l-muʽcem, (Tah. Aḥmed Muḥammed Şâkir), Maṭbaʽatu dâri'l-kütüb, y.y 1969, s. 335. Kelimenin " ْرﻮﺑ رﻮﻛ", "رﻮﺑﺮﻛ", "دﻮﺑرﻮﻛ",

"ﺮﻜﺑ رﻮﻛ" şeklinde farklı okunuşları vardır.

102 İbn Kuteybe, Tefsîru ġarîbi'l-Kurʼân, s. 4.

ًﻼﯿِ ﺒَﺴْﻠَﺳ ﻰﱠﻤَﺴُ ﺗ"103 ayetinde geçen "ﻼﯿﺒﺴﻠﺳ" kelimesinin "ﻼﯿﺒﺳ ﻲﻨﻠﺳ" şeklinde tevil edilmesini de yanlış bulmuştur.104

İbn Kuteybe, aynı yerde, yanlış teʼvîl edildiğini düşündüğü başka kelimeler de zikretmektedir. Ona göre, " َﻦﯿِﻔﱢ ﻔَ ﻄُﻤْﻠﱢ ﻟ ٌﻞْﯾ َو"105 ayetindeki " ٌﻞْﯾ َو" in "cehennemde bir vadi",

" ْﺖَ ﻘِﻠُﺧ َﻒْﯿَﻛ ِﻞِ ﺑ ِ ْﻹا ﻰَ ﻟِ إ َنوُﺮُ ﻈﻨَﯾ َﻼَ ﻓَ أ"106 ayetindeki "ﻞِ ﺑ ِ ْﻹا" in "bulut", " ِﻢﯿ ِﻌﱠ ﻨﻟا ِﻦَﻋ ٍﺬِﺌ َﻣ ْﻮَﯾ ﱠﻦُ ﻟَ ﺄْﺴُ ﺘَ ﻟ ﱠﻢُ ﺛ"107 ayetindeki " ِﻢﯿ ِﻌﱠ ﻨﻟا" in "kışın bulunan sıcak su", " ٍﺪ ِﺠْﺴَﻣ ﱢﻞُﻛ َﺪﻨ ِﻋ ْﻢُﻜَﺘَﻨﯾ ِز ْ اوُﺬ ُﺧ "108 (Arâf 7/31) ayetindeki "ﺔﻨﯾﺰﻟا" nin "tarak" anlamına geldiğine dair görüşler kabul edilemez teʼvîllerdir.109 Bu gibi yanlış teʼvîllerin birçok örneği olduğunu ifade eden İbn Kuteybe, bu hataların doğrudan müfessirlerden kaynaklanmamış olabileceğine, bu görüşlerin naklinde hata olma ihtimali bulunduğuna da dikkat çekmiştir.110

-İbn Kuteybe, Kurʼân'da anlamını kapalı gördüğü kelimeleri açık ve kolay yollarla izah etmiştir. Bunu bazen uzun bazen kısa ifadelerle gerçekleştirir. Öyle ki bazen bir kelimeyi sadece tek bir kelime ile açıklamıştır:

"ﺐّﯿﺼﻟا": "ﺮﻄﻤﻟا" (yağmur)111, "مﺎﻤﻐﻟا": "بﺎﺤﺴﻟا" (bulut)112, "ثﺮﺤﻟا": "عرﺰﻟا" (ekin)113 kelimelerinde olduğu gibi.

Bazen de kelimelerin anlamlarını uzun açıklamalarla izah etmeyi gerekli görmüştür:

Mesela Bakara Sûresi'nin 259. ayetinde geçen "ﺎَھ ُﺰ ِﺸﻨُ ﻧ َﻒْﯿَﻛ" ifadesindeki " ُﺰ ِﺸﻨُ ﻧ"

kelimesinin farklı kıraatlerini, her bir kıraatin ortaya koyduğu anlamları ve kıraat sahiplerini zikretmiştir.114 Kelime "ءاﺮﻟا" ile okunursa ﺎھﺮﺸﻨﻧ, "diriltmek" anlamına gelir.

Şayet kelime "ىاﺰﻟا" ile okunursa ﺎھ ُﺰ ِﺸﻨُ ﻧ, "bir şeyi başka bir şey ile birleştirmek"

anlamına gelmektedir.

103 İnsân, 76/18.

104 İbn Kuteybe, Tefsîru ġarîbi'l-Kurʼân, s. 4.

105 Mutaffifîn, 83/1. "Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay hâline!"

106 Ğâşiye, 88/17. "Deveye bakmıyorlar mı, nasıl yaratılmıştır!"

107 Tekâsür, 102/8. " Sonra o gün, nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz."

108 Arâf 7/31. "Ey Âdemoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin)"

109 İbn Kuteybe, Tefsîru ġarîbi'l-Kurʼân, s. 4,5.

110 İbn Kuteybe, Tefsîru ġarîbi'l-Kurʼân, s. 5.

111 Bakara 2/19, İbn Kuteybe, Tefsîru ġarîbi'l-Kurʼân, s. 42.

112 Bakara 2/57, İbn Kuteybe, Tefsîru ġarîbi'l-Kurʼân, s. 49.

113 Âl-i İmran 2/14, İbn Kuteybe, Tefsîru ġarîbi'l-Kurʼân, s. 102.

114 İbn Kuteybe, Tefsîru ġarîbi'l-Kurʼân, s. 93-94.

- İbn Kuteybe, birçok dil âliminin görüşünü nakletmiştir. Bununla birlikte o sadece bu görüşleri nakletmekle yetinmemiş, farklı görüşler arasında tercihte bulunmuş veya deliller sunarak kendi görüşünü ortaya koymuştur.

Mesela " ِﮫِﻘُ ﻨُﻋ ﻲِﻓ ُ ه َﺮِﺋﺂَ ط ُ هﺎَﻨ ْﻣ َﺰْﻟَ أ ٍنﺎَﺴﻧِ إ ﱠﻞُﻛ َو"115 ayetinin anlamı ile ilgili farklı görüşleri nakleden İbn Kuteybe, "هﺮﺋﺎط" kelimesi ile ilgili olarak, Ebû ʽUbeyde'nin "onun nasibini boynuna bağladık" anlamına geldiği şeklindeki görüşü ile müfessirlerin "onun iyi ve kötü amellerini boynuna bağladık" şeklindeki tefsirlerini zikrettikten sonra kendi görüşünü ifade eder. Ona göre herkesin Allah'ın takdir ettiği hayr ve şerden bir nasibi vardır ve onun boynuna bağlıdır. "Boynuna bağlı olma" Araplar tarafından kullanılan bir deyimdir. İnsana bağlı ve gerekli olan her şey için "ﮫﻘﻨﻋ مﺰﻟ ﺪﻗ" (boynuna bağlandı) veya

"ﮫﻘﻨﻋ ﻒﯿﻠﺻ مزﻻ ﻮھ" (boynunun yanına bağlı) denir. Hem iyilik hem de kötülükten yana nasibe "ﺮﺋﺎط" (kuş) denilmesi de yine Arapların dillerinde mevcut olan bir kullanımdır.

Onlar "falancaya şöyle bir iyilikle kuş uçtu" veya "falancaya şöyle bir kötülükle kuş uçtu" derler. Kuşu uğur veya uğursuzluğa sebep olarak görürler. Bir şeyi sebebi ile isimlendirmek de Arapların adetlerindendir. Allah da Araplara onların kullanmış olduğu bir ifade ile hitap etmiştir.116

İbn Kuteybe, bu ayetin tefsirinde olduğu gibi açıklamalarının çoğunda dilsel argümanlar kullanmış, mevcut görüşleri dildeki kullanımları temel alarak eleştirmiş ve kendi görüşlerinin de bu argümanlarla güçlendirmiştir. Ayrıca farklı görüşler arasındaki tercihlerini dilsel doğruluğa ve güzelliğe dayandırmıştır.117

- İbn Kuteybe, açıklamalarında dile dayanmanın yanı sıra, görüşlerini İbn ʽAbbâs ve Mücâhid gibi tefsir imamlarının görüşleri üzerine bina etmiştir. Bu âlimlerin görüşlerini zikrederek, Arap şiiri ve kullanımlarına atıfta bulunarak açıklamalar yapmıştır. Bu noktada belirtmek gerekir ki, İbn Kuteybe Kurʼân metnini merkeze aldığı yöntemi ile tefsircilere yakın bir yol izlemiştir. Yöntem olarak, dildeki kullanım ve lafızları esas alıp, bunları Kurʼân ayetleri ile destekleyen dilcilerden ayrılmış olmaktadır. Böylece o,

115 İsrâ, 17/13.

116 İbn Kuteybe, Tefsîru ġarîbi'l-Kurʼân, s. 252.

117 Ömer Müsellim el-ʽAkş, İbn Ḳuteybe ed-Dîneverî ve cuhûduhû'l-luġaviyye, el-Mecmaʽ seḳâfî, Abu Dabi 2005, s. 120, 121.

bidat ehli olarak gördüğü kişilerin yaptığı gibi, ayetlere taşımadıkları anlamları yüklemekten kaçınmaya çalışmıştır.118