• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

3.6. İbn Kuteybe'ye Göre Arap Dilinde Anlam Değişmeleri

3.6.1. Arap Dilinde Anlam Değişmelerinin Sebepleri

3.6.1.1. Dış Sebepler

3.6.1.1.1. Sosyal ve Kültürel Sebepler

Toplumda yaşanan önemli ve köklü değişiklikler, insanların hayatlarını ve düşüncelerini değiştirdiği gibi dillerini değiştirir. İslam'ın gelişinin Arap dili üzerindeki etkisini çok açıktır. Arap dilindeki birçok lafzın anlam değişikliğine uğramasında İslam dininin ve ona bağlı olarak ortaya çıkan dinî ilimlerin büyük etkisi vardır.

İbn Kuteybe, zamanla fıkhî birer ıstılaha dönüşmüş pek çok kelimenin uğradığı anlam değişmelerine dikkat çekmiş, İslam dininin gelişinden sonra kelimelerin dildeki anlamlarından şerʽî anlama nasıl nakledildiklerini Kur'an ve hadis çalışmalarında ele almıştır.

“مﺎﯿﺼﻟا” (oruç) bu kelimelerden biridir. Dilde “kıpırdamadan durmak” anlamına gelir.

Bu yüzden hiç kıpırdamayan ve hareket etmeyen atlara “مﺎﯿﺻ ﻞﯿﺧ” denir. Daha sonra kelime insanın yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmasını ifade eden “oruç”

anlamını kazanmış. Şerʽî anlamının yaygın olarak kullanılmasından dolayı dildeki hakikî anlamı unutulmuştur.864

Ayrıca Kur’an’da dildeki hakîkî anlamları dışında yeni anlamlar yüklenen kelimeleri de ele alan İbn Kuteybe, bu kelimelerin uğradığı anlam değişmelerini de izah etmiştir.

Mesela “ﺮﻓﺎﻜﻟا” (kâfir) kelimesi ﺮﻔﻛ kökünden türemiştir ve bu kelime dilde “örtmek”

anlamına gelir. Geceye de her şeyi görünmez kıldığı için “ﺮﻓﺎﻜﻟا” denilmiştir. “ ﺮﺟﺎﻔﻟا”

kelimesi de İslam’ın gelişinden sonra anlamı değişen kelimelerdendir. Kelime “eğilen, bükülen” anlamına gelir. Bu yüzden yalancı kişiye hakikatten ayrıldığı için “ﺮﺟﺎﻔﻟا”

denirdi. İslam’dan sonra hakikatten ve doğru yoldan ayrılan kişiye “ﺮﺟﺎﻔﻟا” denildi.865 Bu kelimelerin Kur'an'daki anlamları hakîkî anlamlarının önüne geçmiştir.

İbn Fâris de İslam'ın Arap diline olan etkisini şu şekilde ifade eder: "Araplar Cahiliye döneminde, dilleri, yaşantıları ve edebiyatları konusunda babalarının yolunda idiler. Ne zaman ki Allah, İslam ile onları şereflendirdi, o zaman durumları değişti. Dinleri düzeldi, yaşantıları değişti. Dillerindeki lafızlar, dinin getirdiği eklemeler, konulan kurallar (şerʽî hükümler) ile, kendi yerlerinden başka yere taşındı. Son olan ilk olanı

864 İbn Kuteybe, Ġarîbu’l-hadîs̱, I, 40.

865 İbn Kuteybe, Ġarîbu’l-hadîs̱, I, 59.

sildi, ortadan kaldırdı."866 Yaşanan bu değişimin ne şekilde gerçekleştiğine de dikkat çeken İbn Fâris: "İslam geldiğinde, “mü’min, müslim, kâfir, münâfık vb” kelimeler zikretti. Araplar bu kelimeleri daha önce de biliyorlardı ama müʼmini "güvenilir", imanı

"tasdik" anlamında kullanıyorlardı. Sonra şeriat, bazı şartlar ve özellikler ortaya koydu.

Böylece, "müʼmin" sadece "inanan" anlamına gelir oldu. Diğer kelimelerin de buna benzer şekilde anlamları değişti."867

Bu sebeple meydana gelmiş anlam değişmeleri, genellikle anlam daralması ve anlam kayması (intikâl) kapsamında değerlendirilmiştir ki İbn Kuteybe'nin bu kapsamda ele aldığı lafızlara ve uğradıkları anlam değişmelerine ilgili başlıkta değinilecektir.

3.6.1.1.2. Psikolojik Sebepler

Bu sebep dili konuşan kişilerin/toplumun hisleri ile ilişkilidir. İnsanlar için kelimelerin bazı gizli çağrışımları vardır. Bu çağrışımlar sebebi ile bazı lafızları kullanmaktan kaçınırlar. İnsanlar bu yüzden tehlikeli, çirkin ve nahoş kabul ettikleri kelimeleri bazen söz konusu sakıncaları taşımayan başka bir kelime ile değiştirirler.868 Bu psikolojik etkenler iki şekilde kendini gösterir:

-İyileştirme, kötüleştirme (لؤﺎﻔﺘﻟا - ﺎﺸﺘﻟامؤ ): لؤﺎﻔﺘﻟا (et-tefâul) kavramı insandaki olumlu duygular ile, مؤﺎﺸﺘﻟا (et-teşâum) ise insandaki korku, nefret, tiksinme gibi olumsuz duygularla ilişkili hislerini ifade eder. Bu duygular lafızlara da yansımıştır. Bu yüzden insanlar kötü çağrışımları olan bazı kelimeleri kullanmaktan sakınırlar ve bu çirkin anlamları ifade etmek için güzel kelimeler kullanırlar. Mesela Araplar eskiden ءاﺮﺤﺼﻟا (çöl) için ةزﺎﻔﻣ (kurtuluş) kelimesini kullanıyorlardı. Çünkü onu olumlu bir şekilde isimlendirmek istemişlerdi. Bunun gibi, ölüm, hastalık, felaket gibi olumsuz çağrışımları olan kelimeleri de daha iyi ifade edecekleri güzel anlamları olan kelimelerle ifade etmişlerdir.869 Mesela "ﺔﻠﻓﺎﻘﻟا", yolculuğa çıkan ve yolculuktan dönen topluluk anlamında kullanılır. İbn Kuteybe, bu kelime aslında sadece yolculuktan dönenler için kullanıldığını daha sonra anlamının değiştiğini ve hem yolculuğa çıkan hem de yolculuktan dönen topluluğu ifade etmeye başladığını belirtir.870 Yolculuğun

866 İbn Fâris, es-Sâhibî, s. 44.

867 İbn Fâris, es-Sâhibî, s. 45.

868 el-Mübârek, s. 215.

869 Ḥaydar, s. 92.

870 İbn Kuteybe, Edebu'l-kâtib, s. 24.

meşakkatini hafifletmek ve yolcuğa çıkan kişilerin güzel bir şekilde geri dönebilmesi temennisini ifade etmek için sefere giden topluluklara da "ﺔﻠﻓﺎﻘﻟا" denilmiştir.

-Lafzın Anlamının Çirkinliği: Kişiye çirkin gelen veya onu utandıran durumlar ve lafızlar vardır. Mesela cinsel organlar, küfürler, pislikler vs. ile ilgili kelimeler toplum tarafından çirkin görülür. Bu yüzden insanlar söz konusu şeyleri başka kelimelerle ifade ederler. Mesela “tuvalet” ile ilgili kullanılan kelimelerin durumu böyledir. İbn Kuteybe,

"tuvalet" anlamına gelen "ﺶﺤﻟا" kelimesinin asıl anlamının "bahçe" olduğunu, insanların tuvalet ihtiyaçlarını gidermek için bahçeye gittiklerinden dolayı kelime zamanla

"tuvalet" anlamını kazanmış olduğunu ifade eder.871 Bu insanlara, doğrudan tuvalet anlamına gelen "ﻒﯿﻨﻜﻟا" kelimesini kullanmaktan daha hoş gelmiştir. Çirkin kabul edilen kelimenin yerine konan kelimenin aslî mânâsı çoğunlukla bu kelimenin anlamı ile aynı olmaz (ﺶﺤﻟا:bahçe). Ancak kelime aslî anlamı yanında artık bu anlamı da ifade eder hale gelir(ﺶﺤﻟا: tuvalet). Böylece anlamı değişir. Ayrıca bu lafızlar arasında

"eşanlamlılık" ilişkisi de kurulmuş olur (ﺶﺤﻟا:ﻒﯿﻨﻜﻟا).

3.6.1.1.3. İhtiyaç

Anlam değişmesine en çok etki eden sebeplerden biri de daha önce bilinmeyen bir şey için yeni lafızlara ihtiyaç duyulmasıdır. İnsanlar yeni bir şey için yeni lafızlar üretmektense, çoğunlukla kendi dillerinin zengin lafız hazinesinden istifade ederler.

Çoğu zaman ihtiyaç duyulan lafız, anlamca ilişkili olduğu başka bir lafızdan türetilmiş ve böylece eski lafızlar yeni anlamlar kazanmıştır.872 İbn Cinnî de ihtiyaç etkeninin anlamların değişmesine olan tesirinden bahsetmiştir. Ona göre ilk olarak bir anlamın (aslî/hakîkî anlamın) konulmuş olması gerekir, sonra ihtiyaç oldukça sonradan bu anlama eklemeler olmuştur. İhtiyaç görenler ona bir şey daha eklemiştir. Ancak bunu ilk haline uyumlu ve onunla ilişkili olarak yapmışlardır.873 Bunun en açık örneği modern çağda karşılaştığımız durumlardır. Değişimin hızına bağlı olarak sürekli yenilikleri ifade etme ihtiyacı doğmakta ve bu ihtiyaç Arapça’da zaten mevcut olan lafızların anlamlarını değiştirme yolu ile giderilmektedir. Bilimsel kavramların, icatların, keşiflerin ve yeni düşüncelerin ifadesi olan kelimeler bu şekilde ortaya çıkmakta, eski kelimelerin anlam içeriklerinin değişmesine neden olmaktadır. Mesela "ﺢﺷﺮﻟا" kelimesi

871 İbn Kuteybe, Edebu'l-kâtib, s. 65.

872 Sâlih, s. 66.

873 İbn Cinnî, el-Hasâis, II, 28.

Araplarda "vücuttaki ter damladı" anlamına gelir. Bilimsel olarak "suyu filtreden süzmek" anlamına geliyor. Bunun gibi pek çok kelime sonradan yeni anlamlar kazanmıştır.874

3.6.1.1.4. Kullanım Çokluğu

Bazı kelimeler ise çok kullanıldıkları için anlamları değişir. Mesela "ﺔﻋﺎﻀﺒﻟا" kelimesi

"ticarî eşya" şeklinde genel bir anlama sahiptir. Ancak tüm satıcıların satışını yaptığı eşyaya göre bu kelime farklı anlamlar ifade edebilir. Manav bu kelime ile "sebze ve meyvelerden", kumaşçı "kumaş" tan bahsediyordur. Herkesin bu genel kelimeyi özel bir anlam için sık olarak kullanması kelimenin anlamını etkiler ve anlamın tahsis edilmesine sebep olur. Eski dilciler de kullanım çokluğunun anlam üzerindeki etkisine işaret etmişlerdir.875 Bir lafzın yeni medlulünü ifade edecek şekilde çok fazla kullanılması, ilk medlulün daha az kullanılmasına veya unutulmasına sebep olabilir.

Kullanım çokluğu ile yerleşen bu ikinci anlam, usulcülerin "örfî hakikat" dedikleri anlamdır. Şayet bir kelime insanlar tarafından kullanım yoluyla aslî anlamından başka bir anlama taşınırsa ve bu anlam yaygınlaşarak ilk anlamı ortadan kaldırırsa buna örfî hakikat, şayet bu değişim şerʽî olarak gerçekleşirse, o zaman "şer'ʽî hakikat" denir. Bu değişim, anlam genişlemesi veya daralması yolu ile gerçekleştiği gibi kimilerine göre nakil yolu ile de gerçekleşebilir.876 Bu kelimelerin sonradan kullanıldıkları anlamlar ilk anlamlarından daha fazla kullanır olduklarından artık kelimenin aslî anlamı haline gelmişlerdir. İbn Kuteybe “مﺮﺟ ﻻ” ifadesinin “gerçekten, kesinlikle” anlamını daha sonra kazandığını, kelimenin aslında “ gerekli, zorunlu” anlamına geldiğini ifade eder.

Bu anlam değişikliğinin sebebinin de çok kullanılan bir ifade olması ile açıklar. İbn Kuteybe, el-Ferrâ’nın da bu görüşte olduğunu nakletmektedir.877 Bu kelimenin aslı

"kazanmak, elde etmek" anlamına gelen "ﺖ ْﻣﺮﺟ" kelimesidir.878

İbn Kuteybe'ye göre düşman topraklarına yapılan akınları ifade eden “ﺔﯾﺮﺴﻟا”

kelimesinin aslı da gece yürüyüşü anlamına gelen “يﺮﱡﺴﻟا” kelimesine dayanmaktadır.

Askerî akınlar, genellikle kimsenin haberinin olmaması için gece gerçekleştirildiğinden

874 Ḥaydar, s. 89.

875 Ḥaydar, s. 90.

876 Davut İltaş, Fıkıh Usulünde Mütekellimîn Yönteminin Delâlet Anlayışı, İSAM Yayınları, İstanbul 2011, s. 160,161.

877 İbn Kuteybe, Müşkil, s. 374; İbn Kuteybe, Edebu'l-kâtib, s. 61.

878 İbn Kuteybe, Edebu'l-kâtib, s. 61.

bu akınlara “ﺔﯾﺮﺴﻟا” denilmiştir ve bu kullanım yaygınlaşınca aslî anlamının yerine geçmiştir.879

Burada bir noktaya işaret etmemiz gerekir. Kullanım çokluğu muhakkak anlamı değiştirecek başka bir sebep ile birlikte bulunur. Çünkü bir başka sebeple ortaya çıkmış bir anlam, yaygın kullanım sebebi ile eski anlamı geri plana atmış veya unutturmuş olmalıdır. Mesela “ﻰﻘﺗا” kelimesi “kendini korumak” anlamına gelir. Kelime Kur’an’daki kullanımı sebebi ile “kendini günahlardan korumak” anlamında kullanılmaya başladı. Böylece “ىﻮﻘﺘﻟا” kelimesinin anlamı her türlü sâlih ameli ifade edecek şekilde genişledi ve bu kullanım sebebi ile kelimenin dilde aslî anlamı kullanılmaz oldu.880 Görüldüğü gibi, kelimenin bu anlamı kazanmasının ilk sebebi, Kur’an’da bu anlamda kullanılmış olmasıdır. Ancak kelimenin önceki anlamının ortadan kalkması veya bu ikinci anlamın aslî anlama dönüşmesinin nedeni yaygın olarak kullanılmasıdır.881

3.6.1.1.5. Tarihî Sebepler

Lafızların anlamları bazen delalet ettikleri şeylerin farklılaşması sebebi ile değişir.

Toplumun gelişmesi, yükselmesi ve ilerlemesine bağlı olarak bazen bir şeyin şekli veya vazifesi değişir ancak ismi aynen kalır. Mesela “ﻊﯿﺒﻟا” kelimesi para ile ticaretin başlamasından önce tebâdül yöntemini ifade etmek için kullanılıyordu, bu yüzden hem âlim hem de satım anlamına geliyordu. Aynı sebepten “ﻊﯿﺒﻟا” ile “ءاﺮﺸﻟا” kelimeleri aynı anlama (tebâdül) geliyordu. Paranın icadı ile “ﻊﯿﺒﻟا” kelimesinin anlamı daraldı ve "para karşılığı satma" anlamını ifade eder oldu. “ءاﺮﺸﻟا” kelimesi de sadece nakdî karşılık (para) vererek bir şey almak anlamında kullanıldı.882 Burada anlamın değişmesine sebep olan şey ekonomi alanındaki gelişmelerdir. “رﺎﻄﻘﻟا” kelimesi ise eskiden seyir halinde iken sıra sıra dizilmiş olan develer anlamına gelmekteydi. Günümüzde ise "tren"

anlamında kullanılmaktadır.883 Görüldüğü gibi kelimenin ifade ettiği şey değiştikçe anlamı da buna paralel bir şekilde değişmektedir.

879 İbn Kuteybe, Ġarîbu’l-hadîs̱, I, 45.

880 Sâlih, s. 68.

881 Ayrıca dilcilere göre bir lafzın bir anlamı ifade edecek şekilde az kullanılması, bu anlamın kapalı kalmasına sebep olur ki bu kelimeler anlam değişime en çok maruz kalan kelimelerdir. Anlamları zihinde açık ve net olan kelimeler çok az anlam değişikliğine uğrarlar. Mücâhid, s. 232.

882 Ḥaydar, s. 96.

883 Kadir Kınar, Anlambilimi ve Arap Anlambilimi, Ravza Yayınları, İstanbul 2008, s. 142.