• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II. YATIRIMIN ve FİNANSMANIN BELİRLEYİCİLERİ

2.3. İşletmeye Özgü Faktörler

Tüm makroekonomik ve sektör bazlı faktörlerin yanı sıra işletmeye özgü özellikler örneğin işletmenin uluslararası ticarete ne kadar entegre olabildiği, işletmenin büyüklüğü ve finansal yapısı da yatırım finansman kararlarını etkilemektedir (Scott ve Dunkelberg, 2010). Aynı ekonomik ve sektörel koşullarda faaliyet gösteren iki farklı işletme için yatırım finansman kararları elbette değişebilmektedir. Çünkü bir işletmenin yapısı için belli bir finansman yaklaşımı etkili olurken bir başka işletme yapısı için aynı yaklaşım geçerli olmayabilmektedir. Bu nedenle işletmeler, tüm dış kaynaklı koşulların yanı sıra kendi işletme karakteristiklerini, örgütsel yapılarını ve rekabetçi avantajlarını da dikkate almak zorundadırlar. İşletmenin dönemsel faaliyetlerini devam ettirmesi için gerekli olan çalışma sermayesi, dönemsel kârlılık durumu, varsa kâr payı dağıtımı gibi işletmeye özgü faktörler yatırımla beraber finansmanı etkileyen ana faktörler olmaktadır ki bu faktörler Türkiye imalat sektörü yatırım ve finansman kararları bölümünde incelenmektedir.

2.3.1. İşletme Büyüklüğü

İşletmeye dair yatırım finansman kararlarını ve kullanılacak yöntemleri etkileyen en önemli faktörlerden biri işletme büyüklüğü olmaktadır. Daha önceleri de belirtildiği üzere işletmenin öz kaynak miktarı ve/veya varlık yapısı düzeldikçe ve finansal duruşu güçlendikçe, üretim kapasitesi büyüdükçe işletme de büyümekte ve bu da işletmenin finansman kaynağı bulmasında işini kolaylaştırmaktadır. İktisadi ya da sektörel koşullar elvermese dahi işletme, geçmiş dönemlerden devam eden yatırım projelerini net kârlarını kullanarak dahi finanse edebilmektedir (Berger ve Black, 2011a; Coleman ve Robb, 2009). Bu noktada en önemlisi ise işletme büyüklüğü, sermayedar ya da kredili borç sağlayacak finansal kuruluşa işletmenin alacağı borcu ödeyip ödeyemeyeceği ya da kâr payı dağıtıp dağıtamayacağına dair sinyal vermektedir. Çünkü işletme ne kadar büyükse, herhangi bir

44

kriz durumunda işletmenin mal varlığının tüm borçlarını ve yükümlülüklerini o derecede karşılayabileceği beklenmektedir.

Diğer taraftan öz kaynakla finansman yaklaşımı ele alındığında, işletme küçük ve orta ölçekli olduğunda sermayedarlara gelecekte kâr payı dağıtabileceği ya da uzun dönem yükümlülüklerini yerine getirebileceğine dair fazla güvence verememektedir (Czarnitzki ve Hottenrott, 2011). Kredili borçlanma finansman yaklaşımında da benzer şekilde teminat talep edecek olan finansal kuruluşlar, bankalar da küçük ve orta ölçekli işletmelere yatırım yapmak istemeyecektir (Berger ve Schaeck, 2011b; Scott ve Dunkelberg, 2010). Büyüme için gerekli olan uzun dönem yatırım projelerinde gereken finansman bu nedenlerle küçük ve orta ölçekli işletmeler tarafından sadece dışsal öz kaynak metoduyla finanse edilememektedir. Hatta işletmenin yeterince büyük bir finansal yapıya sahip olmaması satışlarının da orta düzeyde kalmasına neden olmaktadır. Aynı zamanda bu işletmenin yüksek net kazanç elde edememesi sonucunu da doğurmaktadır. Nihayetinde de içsel kaynaklarla yatırım finansmanı mümkün olmamaktadır (Ma ve diğerleri, 2010).

Tüm bu nedenlerden ötürü özellikle küçük ya da orta ölçekli işletmeler, uzun vadeli yatırım projelerinin finansmanında karma ve aşamalı finansman metotları kullanmaktadırlar. Şöyle ki kısa ve orta vadede yatırımı borçlanarak finanse edip, uzun vadede yüksek gelir elde etmeye başlanmasıyla birlikte sermayedarların da güvenini kazanarak öz kaynak finansmanına yönelmektedirler.

Kısacası işletme büyüklüğü özellikle işletmenin finansman kaynakları seçeneklerini ve finansman metotlarının içeriklerini ve yöntemini etkilemektedir (Berger ve Black, 2011; Coleman ve Robb, 2009). İşletme büyüklüğü arttıkça aynı zamanda finansman kaynakları da çeşitlenecek, birim sermaye başına düşen maliyetler azalacak ve yatırım finansmanı kolaylıkla yürütülebilecektir. Ancak işletme büyüklüğü azaldıkça yatırım finansmanı bulmak hem daha zorlaşacak hem de maliyetler artacaktır.

45

2.3.2. İthalat-İhracat

Dış ticaret göstergeleri, liberal ve serbest piyasa koşullarının ne ölçüde ülke ekonomisi tarafından desteklendiği yatırım finansman kaynaklarının çeşitliliğini de etkilemektedir (Schmidt-Eisenlohr, 2011). Temelde küresel pazarda faaliyet gösteren ve küresel pazara girmiş işletmelerin gene küresel finansal pazar kaynakları ile yatırım finansmanını desteklemesi de o kadar kolay olmaktadır. Özellikle ihracat düzeylerinin yüksek olması, işletmenin küresel pazarda tanınırlığını ve güvenilirliğini arttırmaktadır. Böylelikle işletme küresel pazarın sunduğu daha çeşitli ve daha ucuz finansman kaynaklarını kullanabilmektedir. Ancak özellikle dışsal öz kaynak finansmanında işletmenin sadece küresel finansal pazarlarda varlık göstermesi yeterli olmamaktadır (Valdez ve Molyneux, 2010). Aynı zamanda işletmenin küresel pazarda gerçek anlamda üretim ve satışta da bulunması gerekmektedir ki böylelikle işletme yabancı, küresel sermayedarın gözünde yatırım yapılabilir düzeyde olabilecektir. Çünkü sermayedarlar ve tasarruf sahipleri, öz kaynak sağlamada özellikle o işletmenin küresel pazardaki faaliyetlerini, ithalat ve ihracat düzeylerini incelemektedir.

Tüm bunlara ek olarak, işletmenin birden çok pazarda faaliyet göstermesi, faaliyet gösterdiği pazarların finansal kaynaklarını, yatırımlarını finanse etmede kullanırken daha kolay hareket etmesine yardımcı olmaktadır (Smith ve diğerleri, 2011; Bekaert ve diğerleri, 2011). Özellikle de doğrudan yabancı yatırım aracılığıyla, işletme ilgili yerel pazarda ithalat- ihracat yerine o hedef pazarda direkt olarak üretim gerçekleştirebilmektedir. Bu da elbette işletmenin o yerel pazarın finansman kaynaklarını kullanmasına ve de özellikle borçlanma finansmanında teminata dair konuları daha kolaylıkla halledebilmesine olanak sağlamaktadır.

Kısacası bireysel düzeyde, yerel ekonominin ve faaliyette bulunulan sektörün özellikleri dışında işletmenin ithalat-ihracat faaliyetleri de, o işletmenin küresel pazardaki finansman seçeneklerini çeşitlendirip, maliyetleri azaltabilmesine ve en önemlisi de daha kolay dışsal finansman kaynağı bulabilmesine yardımcı olmaktadır (Valdez ve Molyneux, 2010). Tüm bunlara ek olarak, ithalat-ihracat ile işletme faaliyet alanını geliştirmekte ve genişletmekte, girdi maliyetlerini en ucuz girdiyi ithal ederek azaltmakta ve gelirlerini de

46

küresel pazarda üretim ve satış yaparak artırabilmektedir. Böylelikle içsel finansman kaynakları da kolaylıkla elde edilerek, yatırımlar işletmenin kendisi tarafından desteklenebilmektedir (Gereffi ve Frederick, 2010).