• Sonuç bulunamadı

2. GİRİŞ ve AMAÇ

3.2. İş Sağlığı ve Güvenliği Tanımı

3.2.3. İş sağlığı ve güvenliğin önemi

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile ilan olunan herkesin, din, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanmak ve korumak için uluslararası ve ulusal yasalar yapılmıştır (40).

Sosyal korumayla çalışana zarar veren olayın şiddetini asgariye indirmek ve ortaya çıkabilecek risklerin oluşmasının önlenmesi veya azaltılmasına yönelik eylemleri içeren bir sistemdir. İş sağlığı ve güvenliği alanında yapılan sosyal koruma önlemleri ile riskin meydana gelme olasılığı ve ağırlığının görülme durumu azaltılabilir (41).

Uluslararası Sosyal Güvenlik Birliği (ISSA), “İş sağlığı ve güvenliğinin sosyal güvenliğin tam da kalbinde yattığını” belirtmektedir (42). İş sağlığı ve güvenliği alanında yapılan tüm çalışmalar iş kazası ve meslek hastalıklarının azalmasına ve çalışanların refahlarının korunmasına yardımcı olmaktadır (42). Bu sayede işveren ve sosyal güvenlik sisteminin, kaza ya da meslek hastalığı sonucu kazalıya ya da ailesine yaptığı tazminata yönelik maliyetlerin azalmasını sağlamış olur (43). İş sağlığı ve güvenliğine sosyal açıdan bakıldığında iş kazaları ve meslek hastalıklarından korumayı iki yönlü olarak inceleyebiliriz;

1- İş kazası ve meslek hastalığı ortaya çıkmadan önce, öncelikle gerekli iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınarak risklerin ortaya çıkmasının engellenmesi için işyerinde, iş sağlığı ve güvenliği denetim mekanizmasının kurulması ve işletilmesine yönelik önlemler,

2- Çalışanın işyeri ortamında iş kazası veya meslek hastalığı meydana geldikten sonra çalışanın ve/veya ailesinin ortaya çıkacak sağlık gider ve gelir kayıplarının tazmin edilmesidir. Çalışanlara güvenli çalışma ortamının sağlanması, sosyal güvenlik programlarından yapılacak harcamalardan daha az maliyetli olması ekonomik ve sosyal açıdan büyük önem arz etmektedir.

Dünya Bankası kısa süre önce, mesleki olarak belirlenen engellilikle düzeltilmiş yaşam yıllarının (DALY) üçte ikisinin önlenebileceğini ifade etmiştir. Buna göre, işyerindeki sağlık tehlikelerini önleyerek ve kontrol ederek sağlık ve ekonomik zararı asgariye indirebilir. Ayrıca çalışanın iş sağlığına olumlu katkıda bulunabilir ve ürünlerin kalitesinin verimliliğini artırarak, iş tatmini ve iş motivasyonunu artırabilir. Gelişmekte olan ülkelerde, sosyal korumanın kapsamının düşük olması tüm ailenin refahının kritik olarak çalışanın sağlığı ve verimliliğine bağlı olduğu söylenebilir (44).

3.2.3.2. İSG ekonomi açısından önemi

İSG ile ilgili ilk tanım 1950 yılında ILO ve WHO’nun İş Sağlığı ve Güvenliği Ortak Komitesi tarafından yapılan ortak tanıma göre İş sağlığı, “Bütün mesleklerde çalışanların bedensel, ruhsal ve sosyal olarak iyilik durumlarını sürdürme ve daha üst düzeylere çıkarma çalışmaları” tanımlanmıştır.

1995 yılında yeniden düzenlenen tanıma göre “İş sağlığı, işçi sağlığının ve çalışma kapasitesinin korunması ve iyileştirilmesi; işin ve iş ortamının, sağlık ve güvenliğin sağlanmasına uygun olacak şekilde düzenlenmesi, iş organizasyonlarının ve çalışma kültürünün, iş sağlığını ve güvenliğini destekleyecek yönde geliştirilmesi” olarak tanımlanmıştır (45). İş sağlığı ve güvenliği alanında yapılan çalışmalar çalışma ortamının öncelikli olarak insana uygun hale getirilmesini, insanın da işine uygun hale gelmesini sağlayıp olabilecek iş kazaları ve meslek hastalıklarını önlemeyi hedeflemektedir. Dünya nüfusunun çoğunluğu (%58) çalışma hayatlarının üçte birini çalışarak geçirmektedir (46).

İş kazaları ve meslek hastalıkların ülke ekonomisi yönden maliyeti değerlendirildiğinde, gelişmekte olan ülkelerin GSYH’nin % 4’ü tutarında ekonomik kayba yol açmaktadır. Buna göre ülkemizin iş kazaları ve meslek hastalıklarının toplam maliyetinin 2016’da 103 milyar TL olduğu tahmin edilmektedir ( 47).

İş kazası ve meslek hastalıklarında, çalışanların kötü çalışma koşulları ile çalışanların çalışma kapasitelerinin azalması, GSMH’nin% 20’sine kadar oluşan ekonomik kayıplara neden olabilir. Meydana gelen ekonomik kayıp etkisi sadece çalışan ve işveren kapsamında değil, ulusal ekonomiyi de etkileyecek boyutta

kaybı ile kaynak dağılımının bozulmasına yol açabilmektedir. İşgücü kaybı ile işçinin gelecekte yaratacağı üretimin gerçekleşmeme durumundan dolayı, sosyal güvenlik kuruluşlarının ödeyeceği prim kayıpları ve sakat kalan ya da ölen işçinin yakınlarına yapılan ödemeler ilave bir yük oluşturmaktadır. Ulusal anlamda rekabet kabiliyeti ve pazarlama gücü olumsuz etkilenmektedir (48).

Ülkelerin ekonomik büyümelerine katkı sağlayan hızlı teknolojik gelişmeler her geçen gün kendini yenileyen üretim sistemleri beraberinde iş kazalarının ve meslek hastalıklarının görülmesine yol açmıştır. İş kazaları ve meslek hastalıklarından dolayı oluşan sosyal ve ekonomik zararlar; ülke kalkınmasında, kişi bütçesinde sosyal ve ekonomik maliyetlere katlanmak zorunda kalmaları, bu maliyetlerin oluşturduğu zarar nedeniyle iş sağlığı güvenliği (İSG) konuları tüm dünyada gittikçe önem kazanmaktadır.

Çalışanların yaşayacağı mağduriyetlerin en mühim olanı çalışanın hayatını kaybetmesi ya da fiziki olarak uzuvlarından birini kaybetmesi, çalışanın hayatını geri kalan kısmının zorlaşması yanında gelir kaybı, işini kaybetme ihtimali, oluşabilecek hem sosyal hem de kişisel kayıpların meydana gelmesine neden olmaktadır. İşverenlerin yaşayacağı ekonomik kayıplar işgücü kaybı, tedavi ve tazminat giderleri nedeniyle yasal yükümlülüklerle karşılaşmasının yanı sıra ayrıca makine ve teçhizatın zarar görmesi, üretimin yavaşlaması veya duraklaması, verimlilik ve kalitenin düşmesine de neden olabilmektedirler. İşveren ve çalışan dışında ortaya çıkabilecek diğer durumlarda ise müşteri memnuniyetsizliği, inceleme süresi, verimli çalışanın kaybedilmesi, yerine yeni işçinin alınması ve eğitilmesi, ikame donanımın alınması, çalışanların motivasyonun azalması ve işletmenin imajının zarar görmesi de maliyetler arasında değerlendirilmektedir (33).

3.2.3.3. Küresel düzeyde önemi

Küreselleşme kavramı, ‘‘ekonomik yönüyle bakıldığında ticaret, finansal akımlar, teknoloji değişimi ile bilgi ve işgücünün mobilitesi yoluyla dünya ekonomilerinin birbirleriyle entegrasyonu’ olarak ifade edilmektedir(49). Küreselleşme teknolojideki hızlı değişimin yaşanmasıyla beraber ülkelerin ekonomik, siyasal ve sosyo-kültürel açıdan birbirlerine yakınlaşmalarında ve uluslararası ticaretin, emek ve sermaye hareketliliğinin artmasında, ülkeler arasındaki

kutuplaşmaların sona ermesinde rol oynamaktadır(50). 1980’li yıllardan itibaren küreselleşme süreci tüm dünyada ağırlığını ekonomik, siyasi ve sosyo-kültürel boyutlarıyla hissettirmiştir (49).

Küreselleşme gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin İSG açısından farklı boyutlarda etkilemesine neden olmaktadır(51). Küreselleşme beraberinde iş sağlığı ve güvenliği mevzuatını ve uygulanmasını yakından etkileyen en önemli unsurdur. Gelişmiş ülkelerde ölümlü iş kazaları oranları düşükken (Avrupa, Amerika ve Asya Pasifik A bölgeleri), gelişmekte olan ülkelerde ölümlü iş kazaları oranı daha yüksektir. Küresel düzende üretim sürecindeki iş yükünün ağır ve tehlikeli bölümlerinin büyük çoğunluğu merkez ülkelerden çevre ülkelere doğru kaymıştır. Gelişmiş ülkelerde çalışanların büyük çoğunluğu daha çok teknolojik, araştırma geliştirme, pazarlama faaliyetlerinde sosyal güvenceli olarak istihdam edilirken, üretimin ağır ve tehlikeli olan bölümlerinde daha çok gelişmekte olan ülkelerde güvencesiz, düşük ücretli çalışanlar yer almaktadır (52). Gelişmiş ülkelerde yasaklanan ya da engellenen eski teknolojiler gelişmekte olan ülkelerde kullanımının devam etmesi beraberinde olumsuz çalışma ve yaşam koşullarına neden olmaktadır (53).

Küreselleşme sürecinde gelişmekte olan ülkelerin artan sermaye akıcılığının ayrıca kamu ve özel işletmelerin pazarlık gücünün artması ve bu ülkelerin yabancı sermaye çekebilmek ve bunu sürekli kılabilmek için bazı durumlarda ödün vermeleri söz konusu olabilmektedir (54). Küresel piyasalarda yatırımcılar, rekabet güçlerini arttırmak için işgücü maliyetlerinin düşük olduğu ülkelere doğru yönelmektedirler ve enformel istihdam biçimlerinden yararlanarak karlarını arttırmaktadırlar(55). Ancak gelişmekte olan ülkelerde çalışanların büyük çoğunluğu hem işgücünde güvencesiz ve kalitesiz işlerde çalışmakta hem de bu ülkeler dünya milli gelirinden daha az pay almaktadırlar (56).

Gelişmekte olan ülkelerde iş sağlığı ve güvenliği konusunda ulusal politikaların ve iş sağlığı güvenliği mevzuatının oluşmaması yada mevcut yönetmeliğin uygulanmaması, çalışanların eğitim seviyesinin düşük olması, iş sağlığı ve güvenliğine yeterli bütçenin ayrılmaması, küçük işletmelerin ve enformel sektörün kapsam altına alınması için kalifiye personelin yokluğu beraberinde birçok sorunların oluşmasına neden olmaktadır (51). Dünyada İSG düzeyi tehlikeli sanayilerde üretimin

güvencesi, sosyal güvenlik, kayıt dışı istihdam ve ücret gibi diğer çalışma koşullarıyla da bağlantılı olarak olumsuz etkilenmektedir(49). Dünyada çalışanların %10 ile %15 iş sağlığı ve güvenliği hizmetine ulaşabilmektedir. Ancak gelişmiş ülkelerde ise İSG hizmetlerinin çalışanların % 15 ile % 100'ü; gelişmekte olan ülkelerde ise çalışanların %15-20’sinin iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri aldığı tahmin edilmektedir (51).

Yeni endüstrileşen ve gelişmekte olan ülkelerde hesaplanan kaza riskleri Avrupa'dan 10-20 kat fazladır. Tarım, ormancılık, madencilik, taşocakları, inşaat, tekstil gibi sektörlerde artmış olan riskler; riskli işkolları ile eski ve koruyucusuz makinelerle yapılan geleneksel üretimin ekonomideki göreceli olarak önemli rolüne bağlıdır. Bu şekilde oluşan geleneksel tehlikelerin önlenmesi ve kontrolü için özel riskleri belirleme, teknik önleyici ölçümler, denetim ve eğitim gibi geleneksel stratejilerin kullanılmasına ve denetimine ihtiyaç durulmaktadır (57).

İşyerinde yüksek iş sağlığı ve güvenliği standardizasyonun sağlanması, kişi başına düşen GSMH ile pozitif yönde ilişkilidir. İş sağlığı ve güvenliğine en çok yatırım yapan ülkeler en yüksek üretkenliği ve en güçlü ekonomiyi gösterirken, en düşük yatırımı olan ülkeler en düşük verime ve en zayıf ekonomilere sahiptir. Bu nedenle, iş sağlığı ve güvenliğinde aktif girdi, ekonominin olumlu gelişimi ile ilişkilendirilirken, iş sağlığı ve güvenliğine düşük yatırım yapılması ekonomik rekabette dezavantajlıdır (44).