• Sonuç bulunamadı

4. İBÂZİYYE’NİN GÜNÜMÜZDEKİ VARLIĞI VE YAYGIN OLDUĞU

1.4. REY

1.4.2. İçtihat

1.4.2.1. İçtihadın Tarifi ve Gerekliliği

Vercelânî’nin tarifine göre içtihat; bir konuda ilmen elinden gelen gayreti göstermek ve bir sonuca varmaya çalışmaktır. Kur’ân’da ve sünnette değinilmeyen, hakkında ihtilâf olduğu için icmaya da varılamayan konularda içtihat yapılması gerekir. Bu çaba şeriatın asıl ile ilgili meselelerinde değil ancak ferî konularında yapılır. Çünkü asıllar Allah’ın Kitâb’ında veya Rasûl’ün sünnetinde nass olarak ya bizzat sâbittir ya bunlardan hareketle çıkarılır ya da ümmetin icmaı ile tespit edilir. Fer‘ ise zannîdir ve üzerine içtihat yapılır.458

Ehl-i Hakk’a yani İbâzîlere göre içtihat, başvurulması emredilmiş bir uygulamadır.

Allah Têâlâ, ehliyetli kimseleri yeni gelişen olaylar karşısında araştırma yapmak ve içtihatta bulunmak konusunda sorumlu tutmuştur. Bu çabanın neticesinde ise ecir vardır. Yani bir müçtehit içtihadında isabet de etse hata da yapsa ecir kazanır. Nitekim Rasûl-i Ekrem bu manaya işareten şöyle buyurmuştur:

"ﺪﺣﺍﻭ ﺮﺟﺃ ﻪﻠﻓ ﺄﻄﺧﺄﻓ ﺪﻬﺘﺟﺍ ﺍﺫﺇﻭ ،ﻥﺍﺮﺟﺃ ﻪﻠﻓ ﺏﺎﺻﺄﻓ ﻢﻛﺎﺤﻟﺍ ﺪﻬﺘﺟﺍ ﺍﺫﺇ"

459

      

458 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 2, s. 12.

459 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 2, s. 12. Vercelânî’nin Tertîb’de yer vermediği bu rivayet Buharî’de

"ﺮﺟﺃ ﻪﻠﻓ ﺄﻄﺧﺃ ﻢﺛ ﺪﻬﺘﺟﺎﻓ ﻢﻜﺣ ﺍﺫﺇﻭ ،ﻥﺍﺮﺟﺃ ﻪﻠﻓ ﺏﺎﺻﺃ ﻢﺛ ﺪﻬﺘﺟﺎﻓ ﻢﻛﺎﺤﻟﺍ ﻢﻜﺣ ﺍﺫﺇ"

79 

Böylece bir konuda bazı âlimler isabet edebilirler hatta hepsi aynı sonuca ulaşıp icmaa vesile bile olabilirler. Ya da ihtilâf edip ayrışırlar. Tüm bunlarda çaba sahiplerine ecir vardır.

Ancak sonuçta hatalı oldukları anlaşılsa bile o konuda bildiklerini söylemezlerse veya ortak görüşe varıldığında muhalif kalmaya devam ederlerse günaha girmiş olurlar. Eğer isabetli bir görüşe sahip olduklarını bile bile susmayı tercih ederlerse bundan dolayı da günah kazanırlar.

Bu durum görüşleri isabetli olmasa bile geçerlidir.460

Vercelânî daha sonra içtihat hakkındaki bu görüşlerini ayet, hadis ve sahabî uygulamalarından desteklemeye çalışır. Mesela “Davud ve Süleyman’ı da hatırla. Hani bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı... Süleyman’a hüküm vermeyi biz kavratmıştık.

Zaten her birine de hüküm ve ilim vermiştik…”461 ayeti meseleler hakkında içtihat yapmanın zaruretine işaret etmektedir. Rasûlullâh’ın “Kur’ân’ı yedi harf üzere okuyunuz. Hepsi de şifa vericidir ve yeterlidir”462 hadisi de aynı hususta verilecek hükümlerin farklı olabileceğini göstermektedir.

Vercelânî’ye göre içtihat Rasûlullâh tarafından da önü açılan bir eylemdir. Nitekim şu hadis buna işaret etmektedir:

ﺹﻼﺧﻻﺍ ﺓﺭﻮﺳ ﻢﻬﻀﻌﺑ ﻝﺎﻗﻭ ﺲﻳ ﻢﻬﻀﻌﺑ ﻝﺎﻘﻓ ﻞﻀﻓﺍ ﻥﺍﺮﻘﻟﺍ ﻲﻓ ﺔﻳﺍ ﻱﺍ ﻢﻬﻟﺎﺳ ﻦﻴﺣ ﻪﺑﺎﺤﺻﺍ ﺾﻌﺑ ﻊﻣ ﻪﻟ ﻯﺮﺟ"

ﻤﻧﺍ :ﻪﻟ ﻝﺎﻘﻓ .ﻢﻠﻋﺍ ﻪﻟﻮﺳﺭﻭ ﷲ :ﻝﺎﻘﻓ ؟ﻲﺑﺍ ﺎﻳ ﻝﻮﻘﺗﺎﻣ :ﷲ ﻝﻮﺳﺭ ﻪﻟ ﻝﺎﻗﻭ ﺐﻌﻛ ﻲﺑﺍ ﺖﻜﺳﻭ ﻭ ﷲ ﻢﻠﻋ ﻦﻋ ﻻ ﻚﻤﻠﻋ ﻦﻋ ﻚﻟﺎﺳﺍ ﺎ

ﻢﻠﻋ ﻦﻋ ﻻ ﻭ ﷲ ﻢﻠﻋ ﻦﻋ ﻻ ﻚﻤﻠﻋ ﻦﻋ ﻚﻟﺎﺳﺍ ﺎﻤﻧﺍ : ﷲ ﻝﻮﺳﺭ ﻝﺎﻘﻓ . .ﻢﻠﻋﺍ ﻪﻟﻮﺳﺭﻭ ﷲ :ﻲﺑﺍ ﻝﺎﻘﻓ .ﻪﻟﻮﺳﺭ ﻢﻠﻋ ﻦﻋ ﻻ ﺎﺑﺍ ﻢﻠﻌﻟﺍ ﻚﻨﻬﻴﻟ :ﻝﺎﻘﻓ ﻩﺭﺪﺻ ﺎﻬﺑ ﻡﺰﻠﻓ ﺲﻤﺨﻟﺍ ﻪﻔﻛ ﻊﺑﺎﺻﺍ ﷲ ﻝﻮﺳﺭ ﻊﻤﺠﻓ .ﻲﺳﺮﻜﻟﺍ ﺔﻳﺍ ﻲﻫ ﺐﻌﻛ ﻦﺑ ﻲﺑﺍ ﻝﺎﻘﻓ .ﻪﻟﻮﺳﺭ

"ﺭﺬﻨﻤﻟﺍ Buna göre Allah Rasûlü “hangi ayet daha efdâldir?” diye sormakta ve ashabtan bazıları Yasin Suresini, bazıları ise İhlas Suresini zikretmektedir. Bu esnada Übeyy b. Ka‘b sessiz kalır. Rasûlullâh ona fikrini sorunca “Allah ve Rasulü daha iyi bilir” der. Ancak Rasûl-i Ekrem “Ben sana senin ilmini soruyorum” deyip ısrar edince “Ayete’l-kürsî” cevabını alır.463 Görüldüğü üzere Rasûlullâh açıkça Übeyy b. Ka‘b’a görüşünü sormaktadır.464

       Şeklinde nakledilmiştir (bkz. Buharî, İ‘tisam, 21)

460 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 2, s. 14.

461 Enbiya, 21/78-79.

462 Bu hadisin tahrici üzerinde daha önce durulduğu için burada tekrarına lüzum görülmemiştir.

463 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 2, s. 21. Hadis bu metinle ne Tertîb’de ne Kütüb-i Sitte’yi oluşturan eserlerde bulunmaktadır. Fakat bu manaya gelecek bir hadis Ebû Davud tarafından şöyle bir metinle nakledilmiştir:

ﻲِﻓ ٍﺔَﻳﺁ ﱡﻱَﺃ :ٌﻥﺎَﺴْﻧِﺇ ُﻪَﻟَﺄَﺴَﻓ َﻦﻳ ِﺮ ِﺟﺎَﻬُﻤْﻟﺍ ِﺔﱠﻔُﺻ ﻲِﻓ ْﻢُﻫَءﺎَﺟ َﻢﱠﻠَﺳ َﻭ ِﻪْﻴَﻠَﻋ ُﷲ ﻰﱠﻠَﺻ ﱠﻲِﺒﱠﻨﻟﺍ ﱠﻥِﺇ"

ﱠﻠَﺳ َﻭ ِﻪْﻴَﻠَﻋ ُﷲ ﻰﱠﻠَﺻ ﱡﻲِﺒﱠﻨﻟﺍ َﻝﺎَﻗ ؟ُﻢَﻈْﻋَﺃ ِﻥﺁ ْﺮُﻘْﻟﺍ َﻮُﻫ ﱠﻻِﺇ َﻪَﻟِﺇ َﻻ ُ ﱠ " :َﻢ

"ٌﻡ ْﻮَﻧ َﻻ َﻭ ٌﺔَﻨِﺳ ُﻩُﺬُﺧْﺄَﺗ َﻻ ُﻡﻮﱡﻴَﻘْﻟﺍ ﱡﻲَﺤْﻟﺍ (Ebû Davud, Hurûf ve’l-kıraât)

464 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 2, s. 21.

80 

Bir seriyye esnasında çok soğuk olduğu için teyemmüm yapıp namaz kıldıran Amr b.

el-Âs’a gösterdiği tepki de aynı hususa işaret etmektedir:

ﻝﺎﻗ ﻭ ﻢﻬﺑ ﻰﻠﺻ ﻭ ﻢﻤﻴﺘﻓ ﻲﺑﺎﻓ ﻪﺑﺎﺤﺻﺍ ﻪﻟ ﺰﻌﻓ ﻲﻠﺼﻳ ﻭ ﻢﻴﺘﻳ ﻥﺍ ﺩﺍﺭﺎﻓ ﺐﻨﺟﺎﻓ ﺎﻴﻟﻭ ﺎﻬﻴﻠﻋ ﻥﺎﻛ ﺔﻳﺮﺳ ﻲﻓ ﺝﺮﺧ ﻪﻧﺍ..."

“Allah’ın Kitab’ında ‘Kendinizi helak etmeyin/öldürmeyin! Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir’ 465 buyrulduğunu; mevcut suyun çok soğuk olduğunu, bu sebeple de teyemmüm yaptığını ve namazı bu şekilde kıldırdığını” söylemektedir. Bu cevaba Rasûl-i Ekrem’in verdiği karşılık gülümsemekten ibarettir.466

Vercelânî’nin içtihat yapıp fikir beyan etme konusunda en çok örnek verdiği isimlerden biri Hz. Ömer’dir.467 Bu örneklerden birine göre Hz. Ömer istiğfarda bulunulması yasaklanan (Tevbe 9/113) münafıklar için cenaze namazı da kılınmamalıdır. Nitekim onu teyid eder tarzda “Onlardan ölen hiçbirine asla namaz kılma ve kabrinin başında durma.

Çünkü onlar Allah'ı ve Resûlünü inkâr ettiler ve fasık olarak öldüler” (Tevbe 9/84) ayeti nazil olur.468

Kur’ân ve sünnetin bu yaklaşımı sebebiyle ashab Kitâb’ı tevil ve tefsir edebilmekte, bu konuda bildirebilmekte, yeni bir çözüme ulaşabilmekte yani ihtilâfa düştükleri durumlar hakkında cevabı mutlaka Rasûlullâh’tan beklememektedir. Şüphesiz bunu yapabiliyor olmalarındaki en büyük etken Kur’ân’ın tefsirini, emir-nehiy, umum-husus, mücmel-mufassal gibi konularını iyi biliyor olmalarıdır. Bu sebepten Rasûlullâh kendisinin abdest kabını dolduran İbn Abbas hakkında:

"ﻞﻳﻭﺎﺘﻟﺍ ﻪﻤﻠﻋ ﻭ ﻦﻳﺪﻟﺍ ﻲﻓ ﻪﻬﻘﻓ ﻢﻬﻠﻟﺍ"

      

465 Nisa, 4/29.

466 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 2, s. 22. Tertîb’de yer almayan bu hadis Ebû Davud tarafından şöyle bir metinle nakledilir:

467 İçtihat ve ihtilâf konusunda verdiği diğer örnekler için bkz.: Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 2, s. 20-24.

468 Verilen diğer örnekler için bkz.: Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 2, s. 22, 23.

81 

“Allahım! Onu dinî konularda anlayış sahibi yap ve tevili öğret” diye dua etmiştir.469 Onun dışında pekçok sahabî de yine tefsir ilimlerini öğrenmeye gayret etmişlerdir.470

Rasûl-i Ekrem’in rüya tabiri konusunda Hz. Ebu Bekir’e söylediği “Bazen hata edersin bazen de isabet”471 ifadesi de aynı hususa vurgu yapmaktadır. Hz. Ali “ölü cenin dünyaya getiren kadın” ile ilgili hükmü istişareye açan Hz. Ömer’e “İçtihat ederseniz hata yapabilirsiniz; fakat içtihat yapmazsanız ihmalkâr davranmış olursunuz ve size diyet gerekir”

demiştir. İbn Abbas’a göre de “hata yapmak böyle bir durumu ihmal etmekten daha iyidir”.

Mirasla ilgili bir konuda görüşünü izhâr eden Zeyd b. Sabit, bunun İbn Abbas’ın düşüncesinden farklı olduğunu öğrenince “O kendi görüşünü söyledi ben de kendi görüşümü”

demiş, bildiği bir şeyi ve bundan çıkardığı hükmü gizlemekten sakınmıştır. İbn Mesud ise bu konuda şöyle demektedir: “(Bir konuda) ben görüşümü söylerim; eğer görüşüm doğruysa bu Allah’tan ve bendendir. Eğer hata edersem bu benden ve şeytandandır. Allah ve Rasulü bu hatadan beridir”. Hz. Ebu Bekir de kelâle konusundaki görüşünü ifade ettikten sonra “Kendi görüşümü söyledim; eğer isabet edersem bu Allah’tandır, eğer hata edersem benden ve şeytandandır” demiştir.

Bütün bu örneklerden Vercelânî’nin çıkardığı sonuç; hakkın sınırlarının geniş olduğu ve dolayısıyla “hak tektir” diyenlerin bunu daraltacağıdır.472

1.4.2.2. İhtilâf

Bir konuda çok fazla görüşün ortaya çıkması ve böylece insanlar arasında ihtilâfın oluşması da Vercelânî’ye göre bir rahmettir. Ona göre “Kim iki gün içinde acele edip (Mina’dan Mekke’ye) dönerse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa, ona da günah yoktur. Bu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar içindir”473 ayetinde, ortaya çıkması muhtemel iki zıt hususa değinilmiş, ama her ikisi de hoş karşılanmıştır. Yemin keffareti konusunda da aynı yaklaşıma başvurulmuştur. Buna göre kişi “…Ailenize yedirdiğinizin orta hallisinden on yoksulu doyurmak yahut onları giydirmek ya da on köle azat etmek”474 arasında muhayyer

      

469 Tertîb’de geçmeyen bu rivayet Kütüb-i Sitte’yi oluşturan eserlerde bazı lafız farklılıkları ile şu şekilde yer almaktadır:

:ﻝﺎﻗ ﺍءﻮﺿﻭ ﻪﻟ ﺖﻌﺿﻮﻓ ،ءﻼﺨﻟﺍ ﻞﺧﺩ ﻢﻠﺳﻭ ﻪﻴﻠﻋ ﷲ ﻰﻠﺻ ﻲﺒﻨﻟﺍ ﻥﺃ ﺱﺎﺒﻋ ﻦﺑﺍ ﻦﻋ"

»

"ﻦﻳﺪﻟﺍ ﻲﻓ ﻪﻬﻘﻓ ﻢﻬﻠﻟﺍ ﻝﺎﻘﻓ ﺮﺒﺧﺄﻓ ﺍﺬﻫ ﻊﺿﻭ ﻦﻣ

Bkz. Buharî, Vudû‘, 10; Müslim, Fedâilu’s-sahabe, 30.

470 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 2, s. 23.

471 Rivayet ne Tertîb’de ne Kütüb-i Sitte’yi oluşturan eserlerde geçmektedir.

472 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 2, s. 16, 17.

473 Bakara Suresi, 2/203.

474 Maide, 5/89.

82 

bırakılmıştır. Vercelânî’ye göre bu ayetler, bir konuda her zaman tek bir cevap söz konusu olmayabileceğine delâlet etmektedir.475

“Biz Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık”476, “Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, Allah’a karşı yalan uydurmak için, ‘Şu helaldir, şu haramdır’ demeyin. Şüphesiz, Allah’a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler”477 ve bu manaya gelecek diğer ayetlerden478 yola çıkarak kulların ihtiyaç duyduğu her konunun Kur’ân’da yer aldığını savunup ihtilâfları hoş karşılamayanlara Vercelânî şöyle cevap verir: Bu tarz ayetlerden çıkartılabilecek tek husus vardır; o da Allah, şer‘î konuları Kitab’ına aldığı ve bunların beyanı görevini de Rasûl’üne vermiş olduğudur. Değinmediği konularda ise istinbat yapılmasına, kıyasta bulunulmasına izin vermiştir. Bunlar da şeriattendir. Bunlar da beyandır ve bu, Allah’ın okuyageldiğimiz Kur’ân’da istediği bir şeydir. İstinbatta bulunanlara yalan atfederek

‘bu helâl, bu ise haramdır’ diyenleri kıyastan men etmek doğru değildir”.479

Müellif aynı husus daha sonra sahabîler açısından da değerlendirmeye çalışır ve “onlar arasında gerçekleşen bir icmâ‘, Kur’ân ve sünnete muhalif olabilir mi?” sorusuna cevap arar.

Vercelânî’ye göre bu muhalefetin tek şartı; başka bir ayetle neshin söz konusu olmasıdır.480 Bize ulaşan şâzz haberlerin değeri konusunda da Vercelânî sahabeden örnek getirir.

Ona göre böyle haberler içtihat ve icmaın önüne geçemez. Eğer şâzz haber dinin hükümleriyle uyuşuyorsa sahabenin bu bilgi ile amel edip etmediklerine bakılır. Eğer bu haberi uyguladıkları bilgisine ulaşabilirsek hilafına akdedilmiş icma dahî terk edilebilir.481 . Nitekim Hz. Ömer, sorduğu bir mesele hakkında aktarılan haber karşısında “Bunu işitmeseydim bu şekilde amel etmezdim” demiştir.482

Bu yaklaşımından anlaşıldığına göre Vercelânî, sahebe uygulamasını yerine göre içtihadın ve hatta icmaın önüne geçirebilmektedir ki “ehl-i bidat” addedilen pek çok fırkanın hilâfına sahabeye bakışını ortaya koyması adına oldukça önemlidir.

      

475 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 2, s. 15

476 En’am, 6/38.

477 Nahl, 16/116.

478 Burada kullanılan diğer ayetler şunlardır: Nahl, 16/89; Maide, 5/49; İsra, 17/36; Ankebut, 29/12, 51; Yunus, 10/36.

479 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 2, s. 18.

480 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 2, s. 13.

481 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 2, s. 14

482 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 2, s. 14.

83 

1.4.2.3. Görüş Bildirmenin ve İçtihat Yapmanın Caiz Olduğu Konular

Hangi konularda ihtilâf edilebileceği ve dolayısıyla içtihat yapılabileceği konusunda Vercelânî, İbâzî âlimlerden Ebu’r-Rebî‘ Süleyman b. Yahlef’in483 görüşlerini nakleder. Buna göre ulema ancak Kur’ân’da, sünnette ve önceki âlimlerin aktardıklarında veya eserlerinde yer almayan bir mesele söz konusu olduğunda görüş bildirebilir.484 Vercelânî ihtilâflı konulara kıraat farklılıkları; Kunut Duaları485; nesih meselesi; recm ayeti; Nas ve Felak Sureleri; Hz. Şît, İdris, İbrahim ve Musa’ya indirilen kitap ve suhuflar, Besmele’nin müstakil bir ayet olup olmaması gibi meseleleri verir.486 Kur’ân ayetlerinin sayısında bir ihtilâf olmamakla birlikte hangisinin Mekkî hangisinin Medenî olduğu, muhkem-müteşabih ve hâs-âmm konuları da ihtilâflıdır. Hangi ayetin önce hangisinin sonra indiği; mevsul, maktu‘, mevkuf konuları; tefhim; vakıf kuralları, idgâm gibi konularda da ihtilâf vardır.487 Vercelânî bunlar içinde sadece kıraat konusunda kendi fikirlerini söyler.

Fıkhî konulardaki bu ihtilâfların benzerini itikâd alanında görmek de mümkündür. Bu alandaki ihtilâfların temel sebebi, genel olarak, çeşitli ayetlere getirilen farklı yorumlardan kaynaklanır. Vercelânî itikâdî alankadi ihtilâflara ise melekler488, nebî-resûl ayrımını, kadın peygamber meselesi, Hz. İbrahim’in hangi oğlunun kurban edildiği sorusu489, müşrik çocuklarının hükmü490, büyük günah işleyenin durumu491, mü’min – kâfir – fasık ve müşrik tanımlarını ve ahiret bahislerini492 örnek vermektedir.