• Sonuç bulunamadı

2. ŞER‘Î DELİLLERDEN HÜKÜM ÇIKARMA

2.1. LAFIZLAR VE ÖZELLİKLERİ

2.1.4. Emir ve Nehiy

Lafızlar bahsinin en önemli başlıklarından biri de emirler ve nehiylerdir. Çünkü haramlar ve helâller veya başka bir ifadeyle şeriatin sınırları bu lafızlardan elde edilir.

Emir; doğrudan emir ya da nehiy sigasında olabileceği gibi hal ve haber tarzında da ifade edilebilir. Diğer taraftan bir şeyi emretmek aynı zamanda zıddını nehyetmektir.668 Emirler üç türde karşımıza çıkar:

1. Söz ile verilen emir. “De ki: O Allah’tır, tektir”669 ayeti böyledir.

2. İşaret ile verilen emir. Rasûlullâh’ın Hz. Ebû Bekir’e imamlığa devam etmesi için yaptığı işaret böyledir.

3. Haber ile verilen emir. “Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler”670 ayeti böyledir ki, çocueğun ne kadar emzirileceği haber tarzında ifade edilmiştir.671

Vercelânî’ye göre emrin kaynağı Allah ise bu, kesin olarak vücûb ifade eder. “Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü'min erkek ve kadın için tercihte bulunma hakları yoktur. Kim Allah'a ve Resûlüne karşı gelirse şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır”672 ayeti gereğince Rasûlullâh’tan gelen emirler de aynı hükümdedir.673 Nitekim Allah Rasûlü’nün, kocasından ayrılma talebinde bulunan Berîre’ye söyledikleri bu konuda fikir verebilecek durumdadır. Cenâb-ı Peygamber ona “ayrılmamasın, kocasına geri dönmesini” söyleyince Berîre, “bunun bir emir olup olmadığını” sormuş, O da sadece aracılık yaptığını ifade etmiş, yani Berîre’yi muhayyer bırakmıştır. Yine Rasûlullâh’ın

      

665 Nisa, 4/25.

666 Bu rivayet için bkz. Mâlik, Muvatta’, Nikâh, 14.

667 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 131.

668 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 51.

669 İhlas, 112/1.

670 Bakara, 2/233.

671 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 52.

672 Ahzab, 33/36.

673 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 54.

110 

"ءﻮﺿﻭ ﻞﻛ ﺪﻨﻋ ﻭ ﺓﻼﺻ ﻞﻛ ﺪﻨﻋ ﻙﺍﻮﺴﻟﺎﺑ ﻢﺗﺮﻣﻷ ﻲﺘﻣﺍ ﻰﻠﻋ ﻖﺷﺍ ﻥﺍ ﻻﻮﻟ"

“Ümmetime meşakkat vermeyeceğimi bilseydim her namaz ve abdestte misvak kullanmalarını emrederdim”674 hadisinde açık olarak “emrederdim” demesi, emir ile diğer hükümler arasında bir fark olduğunu göstermektedir.675 Çünkü Rasûlullâh emretmiş olması, onun vücup ifade edeceği manasına gelir. Dolayısıyla Vercelânî Allah Teâlâ gibi Rasûlullâh’ın emirlerinin de vücup ifade ettiği görüşündedir. Nitekim kendi ifadesiyle

“Nebî’nin emri Allah’ın emri; nehyi ise yine Allah’ın nehyidir”.676 Zira her ikisi de vahiy yoluyla ortaya konmaktadır.

Vercelânî’ye göre nehiyle ilgili tüm hükümler de esasen emirlerle alakalıdır. Çünkü emir bir anlamda zıddını yani nehyi de gerektirir. Bununla birlikte o, emir ve nehyin kendilerine ait müstakil sigaları olması gerektiğini de düşünmektedir. Nitekim müellif bu bağlamda “Eşarîlerin, bu konularda belirli bir sigaya ihtiyaç duyulmayacağı yönündeki görüşlerinden” bahseder.677 Eğer nehiy, kendine has bir sigasıyla gelmez veya açık bir şekilde ifade edilmezse bir karineye ihtiyaç duyulur. Bazı sigalar emir için de nehiy için de kullanılabildiğinden özellikle bu gibi durumlarda hangi anlama meyledileceği ancak bir karineyle anlaşılır.678

Bu husus oldukça önemlidir zira teklif, emir ve nehiyden ibarettir. Vercelânî’ye göre esasen emir veya nehiyden hangisinin önce olduğu çok önemli değildir. Fakat Kur’ân-ı Kerim’in yaklaşımından nehiylerin öncelikli olduğu neticesine ulaşılabilir. Nitekim Kur’ân’da

“şirk koşmayın”, “cana kıymayın”, “unutmayın” vb. pekçok nehiy vardır. Hatta dua etme, yaratma, teselli, arzulara gem vurma gibi konular dahî nehiyle ortaya konmuştur.679

Nehiy “yapma!”, “etme!” tarzında vârid olabileceği gibi tahrim lanetleme, yerme veya teberri lafızlarıyla da gelebilir. “Ölmüş hayvan, kan, …size haram kılındı’680 ayetinde olduğu gibi açıkça “haramlıktan” bahseden lafızların haramlığa delâleti kesindir. Fakat bu son yapı,

“mahrum bırakılmak” manası da ifade edebilir. Örneğin “Kim Allah'a ortak koşarsa artık       

674 Ümmet arasında oldukça meşhur olan bu rivayet Kütüb-i Sitte’yi oluşturan eserlerde Ebû Hureyre’den nakledilmiş durumdadır. Hadisin ayrıca Câbir rivayeti de vardır. Bu rivayetler için bkz.: Buhari, Cuma, 7;

Savm, 27; Müslim, Taharet, 15; Ebû Davud, Taharet, 25; Tirmizi, Taharet, 18; Nesâî, Taharet, 7; İbn Mâce, Taharet, 7. Bu rivayetler Tertîb’de zikredilen metne oldukça yakındır. Fakat Vercelânî’nin yukarıda zikrettiği metin Tertîb’deki metnin aynısıdır. Bkz.: Vercelânî, Tertîb, c.1, s. 110, h.no:224.

675 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 55.

676 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 57.

677 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 89.

678 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 89.

679 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 89.

680 Mâide, 5/3.

111 

Allah ona cenneti muhakkak haram kılmıştır”681 ayeti böyledir; bu kişi cennetten mahrum kalacaktır. Bir fiil ya da bu fiili yapana karşı bir yerme söz konusuysa bu da haram gibidir.

Mesela “(Yahudiler) Allah'ı bırakıp hahamlarını, (Hristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rab edindiler”682 ayetinin devamında yaptıklarının yanlış olduğu aktarılmakta ve Allah’ın, bu söylenenlerden münezzeh olduğu vurgulanmaktadır. “Yapmakta oldukları ne kötüydü”683 ayetinde ise, yapılan davranışın onaylanmadığına ve dolayısıyla yasaklandığına işaret vardır. Allah’ın lanetlemesi de yine tahrim, yasak ve rahmetinden kovulmak anlamına gelmektedir.684 Mesela “İsrailoğullarından inkâr edenler, Davud ve Meryemoğlu İsa diliyle lanetlendi. Bu, onların isyan etmeleri ve hadlerini aşıyor olmalarından ötürüydü”685 ve “Allah kime lanet ederse, artık ona asla bir yardımcı bulamazsın”686 ayetleri böyledir.

Vercelânî’nin verdiği bilgiye göre nehyin bir yasaklama mı yoksa bir eğitim aracı mı olduğu da tartışılmıştır. Bazıları Allah’ın nehyettiği şeylerin yasaklama, Rasûlullâh’ın nehyettiklerinin ise te‘dib ifade ettiğini söylemiştir. Bazıları da sadece Allah’ın nehyettiği şeylerin yasak olduğunu söylemiştir ki Vercelânî’ye göre de aslolan budur. Nitekim İbn Abbas da “Allah’ın yasakladığı her şey men edilmiştir” demektedir. Diğer yandan nehyin te’dîb fonksiyonu da söz konusudur ve Vercelânî’ye göre bu iptal edilirse mendup hükümlü nafilelerin de hükmü batıl olur.687

Vercelânî bu noktada Rasulûllâh’dan sâdır olan nehiylere özel bir yer ayırır. Ona göre bunlar esasen Allah’ın nehyettikleri ile ilişkilidir ve tahrim, lanetleme, yerme veya teberri gibi aynı manaları ihtiva eder. Vercelânî bu noktada Rasûlullâh’ın haram kılma bağlamında kullandığı “ﻢﻜﻴﻠﻋ ﺖﻣﺮﺣ”, “ﻢﻜﻴﻠﻋ ﻡﺍﺮﺣ”, “ﻡﺍﺮﺣ ﻮﻫ”, “ﺍﺬﻫ ﷲ ﻡﺮﺣ”, “ﺍﺬﻫ ﻡﺮﺣ” gibi tahrim ifade eden lafızlara özellikle dikkat çeker.688

Müellifin verdiği bilgiye göre Ehl-i Sünnet’ten bazıları Rasûlullâh’ın nehyettiği hiç birşeyi günah kabul etmemiş hepsini “mekruh” saymıştır. Bu gruptan olanlara göre Allah’ın Kur’ân-ı Kerim’de günah saydıklarına işaret eden hadisler haram ifade eder. Bunlara katılmadığı anlaşılan Vercelânî’ye göreyse Rasûlullâh’dan sâdır olan nehiyle üç gruptur:

      

681 Mâide, 5/72.

682 Tevbe, 9/31.

683 Mâide, 5/79.

684 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 97.

685 Mâide, 5/78.

686 Nisa, 4/52.

687 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 90.

688 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 97.

112 

1.. Kur’ân-ı Kerim’de nehyedilen zina, faiz, hırsızlık gibi hususlarla ilgili olanlar. İlk türe Rasûlullâh’ın fâizden saydığı cahiliyye dönemine ait bazı satın alma işlemleri örnek verilebilir. Rasûlullâh’ın nehyettiği doğurganlığa bağlı olarak devenin ücretinin değişmesi, olgunlaşmayan hurmanın satın alınması, kilosu bilinmeyen bir malın satılması (müzâbene), bitkideki tohumu yine kendi üzerindeki tohumla satın almak (muhâkale) gibi alış-veriş hukuku ile ilgili bazı hususlar, ayette geçmese bile, haramdır. Bunların batıl olduğu sünnet yoluyla anlaşılmıştır. Dolayısıyla bunlar, başlık olarak ayetlerin değindiği hususlardır ancak somut örnek olarak onlarda geçmemektedir. Ayetin haram kıldığı çerçeveyle ilgili oldukları için bunlar da Rasûlullâh tarafından haram kılınmıştır.689

2. İbadetlerle ilgili nehiyler ki bunlar mekruh olarak değerlendirilebilir. Bir gün ertelemeden veya öncelemeden cuma günü oruç tutmak, kerahat vakitlerinde namaz kılmak buna örnek olarak verilebilir. Fakat Vercelânî’ye göre bunlar günah değildir, sadece ibadete zarar verirler.690

3. Te’dîb için nehyedilenler. Bunlara örnek olarak da sağ elle istincâ yapmak, yemek yenilen kaba üflemek, önünden yememek gibi hususlar verilebilir.691

Rasûlullâh’ın nehyettikleri dışında “lanetleme” lafzını kullandığı hadisler de söz konusudur ki, bazılarına göre bunlar da aynen Allah Teâlâ tarafıdan ifade buyurulmuş gibi tahrim, yasak ve rahmetten kovulma gibi anlamlara gelir. Vercelânî’nin de dâhil olduğu anlaşılan diğer gruba göre ise bu ifadeler, bir beddua ve kınama anlamındadır. Örneğin

"ﺎﻬﺗﺍﻮﺧﺍ ﻭ ﺔﺼﻤﻨﺘﻤﻟﺍﻭ ﺔﺼﻣﺎﻨﻟﺍ ﷲ ﻦﻌﻟ"

“Kaş aldıran da alan da ve buna benzer işler yapanlar da Allah tarafından lanetlenmiştir”692 hadisi tahrim ifade ediyorsa bahsi geçenler için çıkış yolu yoktur; Allah tarafından lanetlenmişlerdir, zira haram bir iş yapmışlardır. Eğer diğer grubun dediği gibi sadece bir kınama ifade ediyorsa, bu işlemi yapanlar veya yaptıranlar için bir kurtuluş söz konusu olabilir. Bir başka hadisinde ise Rasûlullâh şöyle buyurmaktadır:

"ﻦﻴﻋﻼﻤﻟﺍ ﻲﻓ ﺎﻬﻳﺮﺘﺸﻣﻭ ﺎﻬﻌﺋﺎﺑﻭ ﻪﻴﻟﺍ ﺔﻟﻮﻤﺤﻤﻟﺍﻭ ﺎﻬﻠﻣﺎﺣﻭ ﺎﻫﺮﺻﺎﻌﺘﻣﻭ ﺎﻫﺮﺻﺎﻋﻭ ﺎﻬﺑﺭﺎﺷﻭ ﺮﻤﺨﻟﺍ ﺖﻨﻌﻟ"

      

689 Diğer örnekler için de bkz.: Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 98.

690 Diğer örnekler için bkz.: Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 98.

691 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 98.

692 Hadis Vercelânî’nin kullandığı metinden farklı metinlerle hem Kütüb-i Sitte hem Tertîb’de geçmektedir.

Kütüb-i Sitte’yi oluşturan eserlerde Müslim’in Sahih’inde şu şekilde yer almaktadır:

ِّﻴَﻐُﻤْﻟﺍ ِﻦْﺴُﺤْﻠِﻟ ِﺕﺎَﺠِّﻠَﻔَﺘُﻤْﻟﺍ َﻭ ،ِﺕﺎَﺼِّﻤَﻨَﺘُﻤْﻟﺍ َﻭ ِﺕﺎَﺼِﻣﺎﱠﻨﻟﺍ َﻭ ،ِﺕﺎَﻤِﺷ ْﻮَﺘْﺴُﻤْﻟﺍ َﻭ ِﺕﺎَﻤِﺷﺍ َﻮْﻟﺍ ُﷲ َﻦَﻋَ"

ِﷲ َﻖْﻠَﺧ ِﺕﺍ َﺮ

"

(Bkz.: Müslim, Libâs, 33). Tertib’de ise

"ﻦﺴﺤﻠﻟ ﺕﺎﺠﻠﻔﺘﻤﻟﺍﻭ ﺔﻤﺷﻮﺘﺴﻤﻟﺍﻭ ﺔﻤﺷﺍﻮﻟﺍﻭ ﺔﻠﺻﻮﺘﺴﻤﻟﺍﻭ ﺔﻠﺻﺍﻮﻟﺍﻭ ﺔﺼﻤﻨﺘﻤﻟﺍﻭ ﺔﺼﻣﺎﻨﻟﺍ ﷲ ﻦﻌﻟ"

şeklinde bir metinle yer alır (bkz.: Vercelânî, Tertîb, c.2, s. 286, h.no:635).

113 

“İçkiye de içene de, üzümünün suyunu sıkana da sıktırana da, taşıyana da taşıttırana da, satın alana da satana da lanet ettim! Hepsi lanetlenmiştir!”693 Bu hadiste yer alan lanet, Allah’ın lanetlemesi gibi kabul edilirse tahrim ifade edeceği açıktır ve buna göre mesela taşıyan kimse için bile kurtuluş yolu söz konusu değildir. Fakat İbn Mesud’un da benimsediği üzere bu lanetin “beddua” ifade ettiği de söylenebilir.694

Hadislerde “teberrî” anlamına gelen nehiyler de vardır. Sözgelimi

َﺏ َﺮَﺿ ْﻦَﻣ ﺎﱠﻨِﻣ َﺲْﻴَﻟ"

"ﺎَﻬِﻠْﺜِﻣ ﻲِﻓ َﻖَﻠَﺣ ﻭ َﻖَﻠَﺻ ْﻦَﻣ ﺎﱠﻨِﻣ َﺲْﻴَﻟ َﻭ، َﺏﻮُﻴُﺠْﻟﺍ ﱠﻖَﺷ ْﻭَﺃ ،َﺩﻭُﺪُﺨْﻟﺍ

“Yanaklarını dövenler, (ağlarken) yakalarını yırtanlar bizden değildir. Aynı şekilde (ağlerken) feryat figan edenler de bizden değildir”695 hadisinde olduğu üzere bu lafızlar tahrim ifade eder. Yani Rasûlullâh’ın bunları yasakladığı sonucuna ulaşılır ve bunlara “bizden uzaktır” manası verilir. Vercelânî de bu görüştedir ve ona göre Allah, bu tarz davranışları yapanlara azap vadetmiştir. Fakat bazıları bu tarz ifadeleri “bizim ahlakımız değildir”

anlamına hamletmiştir.696

Vercelânî, bu konuda Müslümanlar tarafından yasaklanan şeylerin hükmüne de değinir. Ona göre bunlar Rasûlullâh’ın yasakladıkları gibidir.697 Onun bu konudaki delili

ﱠ ﺪْﻨﻋ ﻮﻬﻓ ﺎًﻨﺴﺣ ﻥﻮﻤﻠﺴﻤﻟﺍ ﻩﺁ َﺭ ﺎَﻣ"

ﻰﻠﻋ ﻥﻮﻤﻠﺴﻤﻟﺍ ﺮﺠﺣ ﻥﺈﻓ ءّﻲﺳ ﱠ ﺪﻨﻋ َﻮُﻬﻓ ﺎﺌِّﻴﺳ ﻥﻮﻤﻠﺴﻤﻟﺍ ﻩﺁﺭ ﺎﻣﻭ ﻦﺴﺣ

"ﺔﺣﺎﺑﻻﺍ ﻰﻟﺍ ﻊﺟﺭ ﻩﻮﻠﻤﻫﺍ ﻥﺍﻭ ﺍﺭﻮﻈﺤﻣ ﻥﺎﻛ ﺡﺎﺒﻣ

“Müslümanların güzel gördüğü Allah katında da güzeldir. Müslümanların kötü gördüğü ise Allah katında da kötüdür. Eğer Müslümanlar mübah olan bir şeyi yasaklıyorsa o şeyde bir sakınca bulunduğundandır. Eğer (bu sakıncalı durum) terk edilirse o şey tekrar mübah olur”698 rivayetidir.

Vercelânî, bu bağlamda nehyin, nehyedilen şeyin fasit hale getirip getirmeyeceğini de tartışır. Nehyin fesada sebep olacağını söyleyenler

"ﺩﺭ ﻮﻬﻓ ﺎﻧﺮﻣﺃ ﻪﻴﻠﻋ ﺲﻴﻟ ﻼﻤﻋ ﻞﻤﻋ ﻦﻣ"

      

693 Hadis hem Kütüb-i Sitte’yi oluşturan eserlerde hem Tertîb’de geçmemektedir.

694 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 97.

695 Hadis Tertîb’de yer almamakla birlikte Kütüb-i Sitte’yi oluşturan eserlerde Abdullah b. Abbas’tan, nakille ve farklı bir lafızla:

698 Hadis Tertîb ve Kütüb-i Sitte geçmemektedir. Muvatta’da ise metnin sadece baş kısmı

"

ِﺒَﻗ ِ ﱠ َﺪْﻨِﻋ َﻮُﻬَﻓ ﺎًﺤﻴِﺒَﻗ َﻥﻮُﻤِﻠْﺴُﻤْﻟﺍ ُﻩﺁ َﺭ ﺎَﻣ َﻭ ،ٌﻦَﺴَﺣ ِ ﱠ َﺪْﻨِﻋ َﻮُﻬَﻓ ﺎًﻨَﺴَﺣ َﻥﻮُﻨِﻣْﺆُﻤْﻟﺍ ُﻩﺁ َﺭ ﺎَﻣ ٌﺢﻴ

"

şeklinde yer alır. Bkz.: Muvatta, c.1, s. 91.

114 

“Her kim emretmediğimiz bir amel işlerse bu, reddolunur” 699 hadisini delil getirmişlerdir. Fakat müellife göre her iki durum da mümkündür. Örneğin, üç talakla boşama önceleri kabul olunurken sonradan yasaklanmış ve böyle bir durum evliliği feshetmemeye başlamıştır. Burda olduğu gibi icma da zamanla farklılaşabilir. Yine gasp edilmiş evde, gasp edilen elbiseyle veya su ile kılınan namazın kabul olması da bu görüşün aksinedir. Yani yasaklanmış birçok durum vardır ki neticesi caiz kabul edilir. Yine esasen sahih olan bazı hükümler de bazı şartlara bağlı olarak yasaklanabilir. Haram maldan zekât vermek veya haram malla hacca gitmek gibi. Vercelânî’ye göre kim tövbe eder, yanlış fiilinden döner ve doğrusunu yapmaya başlarsa böyle şeyleri iade etmesi gerekmez.700