• Sonuç bulunamadı

2. ŞER‘Î DELİLLERDEN HÜKÜM ÇIKARMA

2.1. LAFIZLAR VE ÖZELLİKLERİ

2.1.6. Nesih

2.1.6.4. Birbirini Nesheden ve Edemeyen Deliller

Bir ayetin metni neshedilebilir ama hükmü kalabilir ya da hüküm kalkabilir fakat ayet okunmaya devam edebilir. Her ikisinin kaldırması da mümkündür. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “Sana Kur’an’ı okutacağız ve sen de onu unutmayacaksın”742 buyrulur. Yani hüküm kalkmış bile olsa bu ayet gereğince ayetin metni kalabilir.743

Lafzın neshedilmesine rağmen hükmünün kalması durumu ise tartışmalıdır. Çünkü Allah “Sana Kur’an’ı okutacağız ve sen de onu unutmayacaksın”744 buyurmaktadır. Kaldı ki ortada metin olmadığı için konu tartışmaya açık hale gelir. Örneğin Ashab-ı Hadis’e göre neshedilip lafzı kaldırılıncaya kadar recm cezasıyla ilgili ayet Kur’an-ı Kerim’de mevcuttu.

Fakat lafzı kaldırıldıktan sonra da hükmü uygulanmaya devam etti. Bunun haberini hadislerden oldukça net bir şekilde elde edebiliyoruz. Recm cezasıyla ilgili ayeti Rasûlullâh’ın Ensar ve Muhacirin’in önde gelenlerine minberde okuduğunu745 Hz. Ömer rivayet etmektedir.746 Hz. Ömer ölümünden önce de şöyle demiştir:

ﻲﻫ ﻭ ﻒﺤﺼﻤﻟﺍ ﺔﻴﺷﺎﺣ ﻲﻓ ﺎﻬﺘﺒﺛﻻﺍ ﻪﻴﻓ ﺲﻴﻟ ﺎﻣ ﻞﺟ ﻭ ﺰﻋ ﷲ ﺏﺎﺘﻛ ﻲﻓ ﺩﺍﺯ ﺮﻤﻋ ﻥﺍ ﻝﺎﻘﻳ ﻥﺍ ﻻﻭ"

’ ﺔﺨﻴﺸﻟﺍﻭ ﺦﻴﺸﻟﺍ

ﻣ ﻰﻠﻋ ﺏﺍﻮﺗ ﷲﻭ ﺎﻤﻫﺪﻌﺑ ﺔﺘﺒﻟﺍ ﺎﻤﻫﻮﻤﺟﺭﺎﻓ ﺎﻨﻳﺯ ﺍﺫﺍ ﺏﺎﺗ ﻦ

’ ".

“İnsanlar, Ömer Allah’ın kitabına ilavede bulunuyor, diyecek olmasaydı, ispatım olmadığı halde ‘İhtiyar erkekle ihtiyar kadın zina ederlerse, onları recmedin’ şeklindeki recim

      

739 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 165. Vercelânî, burada “Hâricîler”in neshi kabul etmemesi ve bu tarz ayetleri nasıl isimlendirdiklerinden bahsetmektedir. Açıkça Hâricîlerin ismini veriyor olması, kendilerini Hâricî olarak görmediklerine delildir.

740 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 165.

741 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 166.

742 A’lâ, 87/6.

743 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 168.

744 A’lâ, 87/6.

745 Her ne kadar Recm ayetinin burada ifade edildiği gibi minberde okunduğuyla ilgili bir rivayet ne Tertîb’de ne de Kütüb-i Sitte’yi oluşturan eserlerde yer almasa da recm cezası hadislerle sabittir. Bkz.: Buhari, Hudûd, 25, 32, 39; Ahkâm, 21; İ‘tisâm, 16; Diyât, 6; Müslim, Hudûd, 4, 6; İbn Mâce, Hudûd, 9. Bu hadislerden Buhari’deki bir rivayette ise Hz. Ömer minberde yaptığı bir konuşmada recm ayetini Rasûlullâh (sav) zamanında okuduklarını ve Rasûlullâh’ın (sav) bu ayetin hükmünü uyguladığını aktarır. İnsanların sonradan recm Allah’ın kitabında yok, demelerinden korktuğunu da ifade eder. Bkz.: Buhari, Hudûd, 32.

746 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 168.

121 

ayetini Allah'ın Kitâb’ına eklerdim”.747 Übeyy b. Ka‘b’a göre Ahzâb Suresi önceden Bakara Suresi kadardır ve içinde recm ayeti de bulunmaktadır.748 Übeyy b. Ka‘b’dan sonraki nesil recm ayetini bilmediğine göre ayet neshedilmiş olmalıdır. Vercelânî, recm ayetinin metninin neshedildiğiyle ilgili rivayetleri aktardıktan sonra hükmünün kalmasını ise hadise bağlamaktadır. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de zina edenlerle ilgili “Kadınlarınızdan fuhuş (zina) yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin. Eğer onlar şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye veya Allah onlar hakkında bir yol açıncaya kadar kendilerini evlerde tutun (dışarı çıkarmayın)”749 buyurulmaktadır. Sonrasında “Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun. Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dini(nin koymuş olduğu hükmü uygulama) konusunda onlara acıyacağınız tutmasın. Mü'minlerden bir topluluk da onların cezalandırılmasına şahit olsun” 750 ayeti geldiğinde ise Rasûlullâh şöyle buyurmuştur:751 değnek, dul (ve evli) olana ise 100 değnek ve recm”.752

Kur’an’ın Kur’an’la, sünnetin sünnetle neshi, Kur’an’ın sünneti, sünnetin de Kur’an’ı neshi, ahad haberin ahad haberle, ahad haberin mütevatir haberle, mütavatir haberin ahad haberle, güçlü olanın güçsüzle, güçsüzün güçlüyle neshi Vercelânî’ye göre caizdir.753 Bazıları Kur’an’ın sünneti neshedebileceğini fakat sünnetin Kur’an’ı neshedemeyeceğini, Kur’an’ın sadece Kur’an’la neshedilebileceğini ifade etmişlerdir. Sünnetin Kur’an’la neshedilebileceğine dair Vercelânî Abdullah b. Abbas’ın aktardığı

"

ﻥﺁﺮﻘﻟﺍ ﻢﻜﺣ ﻞﺒﻘﺘﺴﻴﻓ ﺎﻬﻓﻼﺨﺑ ﻥﺁﺮﻘﻟﺍ ﻝﺰﻨﻴﻓ ﺔﻴﻀﻘﻟﺎﺑ ﻰﻀﻘﻳ ﷲ ﻝﻮﺳﺭ ﻥﺎﻛ

"

“Rasûlullâh (sav) bir konu hakkında hüküm verdikten sonra bunun zıddına ayet nazil olursa, ayetin hükmünü öncelerdi”754 rivayetini delil addeder. Sözgelimi Hudeybiye’de       

747 Rivayetin Vercelânî tarafından burada zikredilen metni Tertîb veya Kütüb-i Sitte’yi oluşturan eserlerde yer almasa da mana olarak bu rivayeti karşılayan rivayetler bulunmaktadır. Örneğin Buhari rivayeti şu şekildedir:

"ﻱﺪﻴﺑ ﻢﺟﺮﻟﺍ ﺔﻳﺁ ﺖﺒﺘﻜﻟ ،ﷲ ﺏﺎﺘﻛ ﻲﻓ ﺮﻤﻋ ﺩﺍﺯ ﺱﺎﻨﻟﺍ ﻝﻮﻘﻳ ﻥﺃ ﻻﻮﻟ" bkz.: Buhari, Ahkâm, 22.

748 Rivayet ne Tertîb’de ne de Kütüb-i Sitte’yi oluşturan eserlerde bulunmamaktadır.

749 Nisa, 4/15.

754 Rivayet ne Tertîb’de ne de Kütüb-i Sitte’yi oluşturan eserlerde bulunmamaktadır.

122 

Rasûlullâh müşrik erkek ve kadınlarla anlaşma yapmışken “Ey iman edenler! Mü'min kadınlar muhacir olarak size geldiklerinde, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz onların inanmış kadınlar olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere geri göndermeyin”755 ayeti iner ve yapılan ilk akdin dolayısıyla sünnetin bir kısmı Kur’an’la neshedilmiş olur. Yine Rasûlullâh oruç farz olduğunda ashaba, gecenin ilk üçte biri geçtikten sabah güneş doğana kadar hanımlarına yaklaşmayı yasaklamıştır. Fakat “Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz.

Allah (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti”756 ayeti nazil olunca sünnetin hükmü Kur’an’la kaldırılmış olur.757

Vercelânî’nin verdiği bilgiye göre Ebu Hanife’nin ashabının çoğu ve Şafiî‘nin ashabının bir kısmının Kur’an’ın mütevatir sünnetle neshedilmesi caiz gördüklerini aktarmaktadır. Bazılarıysa bunu kabul etmeyerek neshin ancak aynı cins içinde cereyan edeceğini yani Kur’an’ın Kur’an’la sünnetin de sünnetle neshedilebileceğini söylemektedir.

Fakat Kur’an-ı Kerim’de Allahu Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin”.758 “O, nefis arzusu ile konuşmaz. (Size okuduğu) Kur'an ancak kendisine bildirilen bir vahiydir. (Kur'an'ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti”.759 Dolayısıyla Vercelânî’ye göre Allah Kur’an’ın beyanı olan Rasûlullâh’a böyle bir izni veriyorsa ve kendi hevasından konuşmadığını söylüyorsa, neshe de yetkisi var demektir.

Vercelânî’ye göre “Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır (mal) bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya meşru tarzda vasiyette bulunması size farz kılındı”760 ayeti miras ayeti gelmeden önce

"

ﺙﺭﺍﻮﻟ ﺔﻴﺻﻭ ﻻ

"

“…varise vasiyyet gerekmez”761 hadisiyle nezhedilmiştir. Zina yapana celde cezasını içeren ayet gelince de Rasûlullâh tarafından “Allah’ın açtığı yol” olarak açıklanmış ve recm ayette yer almamasına rağmen zikredilmiştir.

      

755 Mümtehine, 60/10.

756 Bakara, 2/187.

757 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 170.

758 Haşr, 59/7.

759 Necm, 53/3-5.

760 Bakara, 2/180.

761 Bu hadisin tahrici daha önce yapılmıştı.

123 

Sünnetin nesih yetkisine itiraz edenlerin delili ise Kur’an gibi subutu katî bir nassın zan ifade eden sünnetle neshedilemeyeceğidir.762 Onlara göre sünnete nesih yetkisi verilmesi ayrıca bir töhmete de sebep olur. Zira Kur’an’ın îcâzına iman etmek zorunludur. Metni mucize olan Kur’an, peygamber dahi olsa mucize olmayan bir metinle neshedilirse zan ve şüphe ortaya çıkacaktır. Bu noktada Vercelânî öncelikle “Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman -ki Allah neyi indireceğini gayet iyi bilir- onlar Peygamber'e,

‘Sen ancak uyduruyorsun’ derler. Hayır, onların çoğu bilmezler”763 ayetini hatırlatır. Zira buna göre Kur’an sadece Kur’an’la neshedilmeyebilir.764 Ayrıca “Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin”765 buyrulmuştur. Öyleyse şüphe ehlinin iman ehlini yermesi doğru değildir.766

Ahad haberin ahad haberle neshine de birçok örnek vardır. Örneğin Rasûlullâh

"

ﺍﺮﺠﻫ ﺍﻮﻟﻮﻘﺗ ﻻﻭ ﺎﻫﻭﺭﻭﺰﻓ ﻻﺍ ﺭﻮﺒﻘﻟﺍ ﺓﺭﺎﻳﺯ ﻦﻋ ﻢﻜﺘﻴﻬﻧ ﺖﻨﻛ ﺪﻗ

"

“Öncesinde size kabir ziyaretinde bulunmayı yasaklamıştım. (Şimdi diyorum ki) ziyaret ediniz; (fakat) hezeyanda bulunmayınız” buyurmuştur. 767 Görüldüğü önceden yasaklanan kabir ziyareti yine kendisi tarafından neshedilmiş ve buna izin verilmiştir. Aynı şekilde Allah Rasûlü önceleri

"

ﺎًﻣﺎَﻴِﻗ ﺍﻮﱡﻠَﺼَﻓ ﺎًﻤِﺋﺎَﻗ ُﻡﺎَﻣِ ْﻹﺍ ﻰﱠﻠَﺻ ﺍَﺫِﺇ َﻭ ،ﺎًﺳﻮُﻠُﺟ ﺍﻮﱡﻠَﺼَﻓ ﺎًﺴِﻟﺎَﺟ ُﻡﺎَﻣِ ْﻹﺍ ﻰﱠﻠَﺻ ﺍَﺫِﺇ

"

“Eğer imam oturarak namaz kıldırıyorsa siz de oturarak kılın. Eğer ayaktaysa sizde ayakta namazınızı kılın!”768 buyurmuşken vefatına yakın oturarak ayaktaki cemaata namaz kıldırmıştır. İçki kaplarının kullanılmasını yasaklamışken, içkinin haramlığı sahabe arasında yayıldıktan sonra aynı kaplarda sarhoşluk vermeyen içecek yapmalarına izin vermiştir:

"

ﻡﺍﺮﺣ ﺮﻜﺴﻣ ﻞﻜﻓ ءﻲﺷ ﻞﻛ ﻲﻓ ﺍﻭﺬﺒﻨﻟﺎﻓ ﻻﺍ ﺔﻴﻋﻭﻷﺍ ﻲﻓ ﺍﻭﺬﺒﻨﺗ ﻥﺍ ﻢﻜﺘﻴﻬﻧ

"

      

762 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 171.

763 Nahl, 16/101.

764 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 171.

765 Haşr, 59/7.

766 Vercelânî, el-‘Adl ve’l-insaf, 1984, c. 1, s. 172.

767 Vercelânî’nin kullandığı metin Tertîb’deki metnin aynısıdır. Bkz.: Vercelânî, Tertîb, c.2, s. 222, h.no: 486.

Kütüb-i Sitte’yi oluşturan eserlerde ise "ﺎَﻫﻭ ُﺭﻭ ُﺰَﻓ ِﺭﻮُﺒُﻘْﻟﺍ ِﺓ َﺭﺎَﻳ ِﺯ ْﻦَﻋ ْﻢُﻜُﺘْﻴَﻬَﻧ " ibaresi ortak olmakla birlikte sonrasında farklı lafızlar ve konular yer almaktadır. Bkz.: Müslim, Cenâîz, 36; Ebû Davud, Cenâîz, 81; Eşribe, 7;

Tirmizi, Cenâiz, 60.

768 Rivayet Tertîb’de yer almamakla birlikte Kütüb-i Sitte’yi oluşturan eserlerde geçmektedir. Bkz.: Ebû Davud, Salât, 79; Tirmizi, Salât, 152.

124 

“İçerisinde şarap yapılan kapları size yasaklamıştım. Artık her kapta meyve suyu yapabilirsiniz. (Fakat şunu biliniz ki) her sarhoşluk veren haramdır”.769 Bu örneklerde de görüleceği üzere ahad haber, ahad haberle neshedilmiştir.770

Âhad haberin Kur’an veya mütevatir sünneti nesh edip edemeyeceği konusu tartışmalıdır. Bazılarına göre bu durum sadece peygamber hayattayken geçerlidir, sonrası için geçerli değildir. Örneğin Kuba Mescidi’nde bulunanlar kendilerine kıblenin değiştiği ahad haberle ulaştığında kıbleyi tahvil etmişlerdir. Rasûlullâh’ın gelen veya giden elçiler vasıtasıyla haberleşmesi de hep ahad haber cinsindendir. Gittikleri yerlerde insanlar peygamberlerin kendilerine gönderdiği bu elçilerin haberine göre davranmış; bu elçilerin haberlerini Allah’ın ve Rasûlü’nün haberi olarak kabul etmişlerdir. Vercelânî’ye göre ahad haberle nesih de böyledir. Gelen haberlerde bir şüphe söz konusu değilse, tevatür seviyesinde olmasa bile güvenilirdir. Fakat Rasûlün sözlerini aktarana karşı bir şüphe söz konusuysa araştırılması gerekir. Örneğin Taif’e gönderdiği bir elçi, kendisini Allah Rasûlü’nün gönderdiğini ve peygamberin “istediği evde kalmasını” emrettiğini söyler. Bunun üzerine Taifliler de istediği evde kalabileceğini ifade eder. Sonrasında peygamberin “istediğin kadını alabilirsin” dediğini de iddia edince Taifliler şüphelenir, “Rasûlullâh’ın zinayı yasakladığını”

bildirirler. Ayrıca elçiyi de peygambere şikâyet ederler.771 Öyleyse ahad haberi getirenle ilgili bir şüphe söz konusuysa araştırılıp buna göre hareket edilmesi gerekir.

Vercelânî “neshe yetkilidir” dediği ahad haberi “tevile açık olmayan ve ‘şu şu ayet neshedilmiştir’ şeklinde sahabe tarafından Rasûlullâh’tan rivayet edilen makbul haber”

şeklinde açıklar. Eğer tevile açıksa yani açıkça nesh edildiği söylenmiyorsa bu normal bir müctehidin görüşü kabul edilir ve ilki gibi bağlayıcı olmadığı söylenebilir.

Bazıları ahad haberle Kur’an ve mütevatir sünnetin neshine yanaşmasa da Vercelânî, İbn Abbas’ın görüşüne ve dolayısıyla ahad habere dayanarak meshler üzere meshin Maide Suresi’ndeki abdest ayetini nesh ettiğini söylemektedir.772 Dolayısıyla Vercelânî’nin şartlarını sağlayan ahad haber mütevatir sünneti ve ayeti neshedebilecek durumdadır.773