• Sonuç bulunamadı

SEYAHATNAMELERİN SANAT TARİHİ ARAŞTIRMALARINDA KULLANILABİLİRLİĞİ

2.1. GENEL MİMARİ VE KENT DOKUSU 319

2.1.2. İçerikle Bağlantılı Değerlendirmeler

Şihabeddin el-Ömeri’nin bir gezi gerçekleştirmemiş olabileceği ihtimalini göz önüne aldığımızda konumuz dâhilinde Bursa’yı ziyaret eden ilk seyyah olduğunu söylememiz gereken İbn Batuta Bursa’nın hamamları, Ahi zaviyeleri ve Osman Gazi Türbesi’ne kısaca değinmiştir. Bununla birlikte tanımlamaları bu yapıların mimari özellikleriyle ilgili bilgi veren bir içeriğe sahip değildir. Ahi Şemsettin Zaviyesi hakkındaki bahisleri daha çok Bursa’nın dini ve sosyal altyapısına vurgu yapar ve yalnızca bu tür bir yapının bu yıllarda mevcut olduğunu öğrenmemizi sağlar. Hamamlar ve Osman Gazi Türbesi hakkında verdiği bilgiler de ayrıntı barındırmaz. Seyyahın genel dokusu hakkında yaptığı tanımlamada geniş yolları ve güzel çarşılarıyla ilgili

327 Turner, 1820: 151, Balbo, 1834: 123-124, Porter, 1835: 262, 265, G.M., 1834: 455, Levinge, 1839: 238 Felice de Vecchi, 1854: 92, Turner, 1862: 309, 312, 315, 318, Higginson, 1916: 116, Mevsim, 2009: 17, Walker, 1886: 125, Miller, 1898: 422, Launay, 1914: 196, Banse, 1919: 71

328 Lubenau, 2012: 486, Turner, 1820: 151, Fuller, 1829: 71, Porter, 1835: 265, G.M., 1834: 455, Texier, 2002: 201, Burgess, 1835: 134, Schneider, 2009: 14, Stuart, 1854: 52, Pardoe, 2004: 299, Moltke, 1969: 56, Hamilton, 1842a: 7, Turner, 1862: 312, Joanne, Isambert, 1861: 502, Moustier, 1864: 244, Jerningham, 1873: 219, Busch, 1870: 147, Gallenga, 1877: 39, Kammond, 1878: 291, Mevsim, 2009: 17, Müller, 1897: 152, Renard, 1899: 11, Mevsim, 2009: 77, Sheltman, 1922: 16, Elston, 1923: 196

329 Walsh, 1836: 198, Porter, 1835: 247, 270, G.M., 1834: 455, Burgess, 1835: 134, Stuart, 1854: 52, Pardoe, 2004: 299, Moltke, 1969: 56, Hamilton, 1842a: 71-72, Claridge, 1837: 164-165, Poujoult, Michaud, 1840: 161, Felice de Vecchi, 1854: 92, Dwight, 1846: 146, Paine, 1859: 52, Turner, 1862: 309, 312, 318, Howard, 1855: 35, Beaufort, 1874: 532-533, Moustier, 1864: 242, 244, Warsberg, 1869:103, Mevsim, 2009: 17, Walker, 1886: 139, Walker, 1897: 128, Hare, 1900: 210, Renard, 1899: 11, Renard, 1899: 28, 30, Overbergh, 1899: 405, Kennedy, 1908: 422, Launay, 1914: 197, Hawley, 1918: 51, Banse, 1919: 71

bahsinin ise Bursa’nın bu yıllarda gelişmiş bir yerleşim olduğunu gösterdiği söylenebilir330.

Faslı seyyahtan yaklaşık yüz yıl kadar sonra ve hala İstanbul’un fethedilmediği bir tarihte Bursa’ya gelen Bertrandon de la Broquiere, burayı Türklerin elindeki en güzel kent olarak tanımlamıştır. Daha sonraki yıllarda sürekli biçimde değinilecek olan Uludağ’ın genel kent manzarasındaki yeri ilk kez bu seyyah tarafından aktarılmıştır. Uludağ’ın eteğinde bulunduğu, pek çok yerinden akarsular geçtiği için dağınık bir görünüme sahip olduğu ve bundan dolayı büyük göründüğü bilgisini veren seyyah böylece konumunun yerleşimin şekillenmesinde oynadığı rol hakkında da en erken tanımlamayı yapan kişi olmuştur. Ayrıca Bursa’nın genel mimari dokusunu tanımlayan ilk seyyah olan Bertrandon bu bölümde türbelerden, hastane olarak adlandırdığı ancak imaret olması muhtemel yapılardan, kale ve saraydan söz etmiştir331. 1437’de Bursa’ya gelen Pero Tafur ise, Bertrandon’un tanımlamasına benzer biçimde Bursa’nın Türkiye’nin diğer kentlerinin tamamından daha büyük, kalabalık, zengin ve gelişmiş olduğunu söylemiştir. Ancak surlarının mevcut olmadığını ifade etmesi dışında herhangi bir mimari eserden bahsetmemiştir332.

Bonsignore ve Michelozzi benzer cümleleri kullanarak Bursa’nın şimdiye kadar gördükleri en kalabalık şehir olduğunu belirtmişlerse de bir yangınla bağlantılı olarak evlerinin genel niteliğiyle ilgili yaptıkları tanımlama haricinde mimari eserleri hakkında bilgi vermemişlerdir333.

Arnold von Harff, 1499 yılında Bursa’da bulunmuştur. Ziyaretlerini daha önceki tarihlerde gerçekleştiren seyyahların anlatımlarından Bursa’nın gelişmiş bir yerleşim olduğu ancak dolaylı yollardan anlaşılabiliyorken, Arnold von Harff büyük ve aynı zamanda iyi biçimde imar edilmiş bir kent olduğunu açıkça ifade etmiştir. Ayrıca tahmini boyutuyla ilgili tahminde bulunan ilk seyyahtır334. 330 Parmaksızoğlu, 1971: 42, Aykut, 2005: 295 331 Bertrandon de la Broquiere, 2000: 200–201 332 Pero Tafur, 2004: 149 333 Borsook, 1973: 163

Bursa’nın karanlıkta kalmış bir dönemi için önemli bir kaynak olan Belon Uludağ’ın eteklerinde yer almasının Bursa’nın muhteşemliğini arttırdığını söyleyerek doğa ve kent ilişkisine vurgu yapmıştır. Ayrıca Bertrandon ile benzer biçimde dağ uzantıları ve vadiler tarafından biçimlendirilmesi dolayısıyla çeşitli bölgelere ayrıldığını söylemiştir. Artık başkent olmaması nedeniyle sultanlar tarafından terk edilmesine rağmen önemli bir yerleşim olduğunu ve İstanbul kadar ve hatta daha zengin ve daha kalabalık olduğunun dahi söylenebileceğini de ifade etmiştir335.

Daha önce belirttiğimiz gibi tezimizde bu başlık altında bir değerlendirmeye gitmemiz öncelikle seyahatnamelerin Bursa’nın genel dokusuna yer verilen bu bölümlerinden mimari eserlerle ilgili bilgiler edinebileceğimizi düşünmemizle bağlantılıdır. Ancak görüldüğü üzere 16. yüzyılın ortalarına kadar olan döneme ait kaynaklarda böylesi bilgiler mevcut değildir. Hatta bir zaviye ve hamamlardan bahseden İbn Batuta ve saray hakkında bilgiler veren Bertrandon de la Broquiere haricinde ilk 200 yıllık dönem seyyahları özel olarak dahi Bursa’daki herhangi bir yapıya yer vermemiştir. Yapılan çok genel tanımlamalarda ise Bursa gelişmiş bir yerleşim olarak gösterilmiştir. Seyyahların böylesi bir izlenim edinmesinin nedenleri arasında şüphesiz ticaretiyle öne çıkan bir yerleşim olmasının etkisi vardır. Bunun yanında erken dönemlerden itibaren imar faaliyetlerine maruz kalarak görkemli anıtlarla bezenmesinin de böylesi izlenimlerde payı olduğunu söyleyebilsek bile bu yalnızca dolaylı biçimde edinilen bilgilerle ileri sürülebilecek bir düşüncedir.

16. yüzyılın sonları ise Bursa’nın mimari eserleri hakkında daha fazla bilgi verilen, genel mimari ve kent dokusu tanımlamalarının da daha ayrıntılı yapılmaya başlandığı bir dönemdir. Gerlach genel görünümüyle ilgili gravürlerde de karşılaştığımız biçimde Bursa’yı bir bölümü Uludağ’ın eteklerinde yüksek bir konumda yer alan, bir bölümü ise ovaya yayılmış bir yerleşim olarak tanımlamış, yukarı kent şeklinde adlandırdığı kısmı sahip olduğu yapılar ile birlikte detaylı biçimde okuyucularına aktarmıştır. Bunun

dışında konumuzla ilişkili olarak gayrimüslim yapıları, türbeler, camiler ve hamamlar hakkında çok ayrıntılı ve önemli bilgiler vermesi dolayısıyla erken dönem seyyahları içerisinde öne çıkmaktadır336. Bu dönem seyyahları arasında konumuzla bağlantılı en önemli aktarımları yapan kişi ise şüphesiz Lubenau’dur. 1588 yılında Bursa’da bulunan seyyah özellikle türbeler hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler vermiştir337.

Bursa’nın mimari eserlerini ele alan seyyahlar büyük oranda genel mimari ve kent dokusundan da bahseden kişilerdir. Bununla birlikte bu durumun istisnaları ile de karşılaşılmaktadır. Bu nedenle bu bölümde çok kısa bir aktarımını değerlendirmeye almamız veya herhangi bir bahsine yer vermememiz bir seyyahın mimari eserlere değinmediğini göstermez. 17. yüzyıl seyyahlarının büyük bölümü böylesi bir yol izleyen kişilerdir. 1631 yılında Bursa’yı ziyaret eden Stochove, Küçük Asya ve Doğu’nun en güzel kentlerinden biri olarak tarif ettiği Bursa’nın dağınık bir görünüme sahip olduğunu ve tanımlanmasının güçlüğünü belirterek bunun nedenini düzensiz biçimi olan Uludağ’ın eteğinde yer almasına bağlamıştır. Kentin yapıları arasında Saray, Ulu Cami ve ismini vermediği bir hamamdan söz etmiş, kervansaraylar ile bedestenler hakkında genel bir tanımlama yapmıştır. İlgili başlıklar altında ele alacağımız bu bilgilerin haricinde genel mimari dokusu ile bağlantılı olarak değerlendirebileceğimiz bir aktarımda bulunmamıştır338. Benzer bir durum Wheler için de geçerlidir. Bursa yapıları hakkında ayrıntılı bilgiler edinebildiğimiz bir seyahatname ortaya koymasına rağmen Bursa’nın mimari dokusuyla ilgili bir aktarımda bulunmamış, yalnızca konumu, doğasının ve Uludağ’ın yerleşim yerinin biçimlenmesindeki rolünden bahsetmiştir339. Tamamı genel tanımlamalar halinde olmakla birlikte Bursa’nın hamamları, camileri, hanları, türbeleri, sarayı, kalesi ve Abdal Murat Türbesi hakkında bilgiler veren Thévenot’un genel kent dokusuyla ilgili yapmış olduğu tanımlama yalnızca Bursa’nın Uludağ’a doğru uzanıyor

336 Gerlach, 2007: 446–449 337 Lubenau, 2012: 485–497 338 Stochove, 1650: 178–180 339 Wheler, 1682: 214

olması ile sınırlı bırakılmıştır340. Kısa tanımlamalardan ibaret olmasına rağmen Bursa’nın mimari eserlerinin büyük bölümü hakkında bilgiler veren Smith ise yalnızca diğer birçok seyahatnamede karşımıza çıktığı gibi kentin bir kısmı yüksekte bir kısmı ise dağ eteğinde yer alan iki bölüme ayrıldığını söylemiş mimari eserlerin kent dokusu içindeki dağılımıyla ilgili bir aktarım yapmamıştır341.

18. yüzyıl seyyahları genellikle önceki dönemlere oranla ayrıntılı ancak 19. yüzyıl seyyahlarının tanımlamalarına göre daha kısa aktarımlar yapan kişilerdir. Ayrıca Osmanlı’ya bakış açılarının değişmeye başlamasıyla birlikte bazı önyargılı seyyahların Osmanlı Dönemi yapılarına yaklaşımlarında yanlı bir tutumu gözlemlemek de bu yüzyılla birlikte mümkün hale gelmeye başlamıştır. Örneğin genel tanımlamasında Bursa’nın tarihiyle ilgi çektiğini, bununla birlikte hamamları ve kale harabesinden başka önemli bir yapıya sahip olmadığını söyleyerek cami ve türbelerini göz ardı eden Chishull’un aktarımında böylesi bir anlayış hissedilmektedir342.

Kentin farklı yapılarından bahseden Tournefort sanat tarihini ilgilendiren konularda çok önemli bilgilerin edinilebileceği bir seyahatname ortaya koymuştur. Genel kent ve mimari doku hakkında yaptığı bahis incelendiğinde de daha önceki seyyahların tanımlamalarına benzer biçimde Bursa’nın büyük ve gelişmiş bir kent olması, doğa-kent ve mimari doku bütünlüğü üzerinde durduğu görülmektedir343.

Bu iki seyyahla aynı tarihlerde Bursa’da bulunan La Motraye’nin seyahatnamesi incelendiğinde ise özel olarak çok az sayıda yapıyı ele aldığı görülür. Ancak genel mimari doku hakkındaki tanımlamasında Chishull’dan tamamen farklı biçimde camilerini, kervansaraylarını, hamamlarını övmüş ve sahip olduğu yapılarla geçmişin görkemini yansıttığını söylemiştir344.

Egmont ve Heyman güzel bir kent olduğunu söyledikleri Bursa’da herhangi bir yapıyı özel olarak ele almamışlardır. Ancak yaptıkları genel 340 Thévenot, 2009: 112 341 Smith, 1684: 432 342 Chishull, 1993: 70 343 Tournefort, 2005: 233, 234, 235 344 La Motraye, 2007: 241, 241-242.

tanımlamada Kale, camiler, türbeler, çeşmeler ve hamamlar hakkında bazı bilgiler verdikleri görülmektedir. Bu nedenle seyahatnameleri bu tür aktarımların ayrı bir başlık altında ele alınmasının gerekliliğini ortaya koyan bir örnek olarak gösterilebilir345.

18. yüzyıl seyyahları arasında Bursa ve çevresindeki mimari eserler hakkında en önemli bilgileri verenlerden birisi olan Pococke’nin seyahatnamesinde camiler, türbeler, köprüler, medreseler çok genel hatlarıyla tanımlanmıştır. Özel olarak ele alınan yapılar ise hamamlar, Irgandı Köprüsü, Manastır, Kale ve Saraydır. Seyyahın genel mimari ve kent dokusu tanımlaması oldukça ayrıntılıdır. Konumuyla ilgili daha önceki seyyahlardan alışık olduğumuz hususlara değinen Pococke kentin farklı bölümlerini ele alarak yerleşimlerin yoğun ve seyrek olduğu kısımları hakkında bilgiler vermiş, aynı zamanda camilerle paralel biçimde 300 mahalleye sahip olduğunu söyleyerek Bursa’nın bu yönünü ortaya koyan ilk tanımlamayı yapmıştır. Genel kent dokusu içerisinde yer verdiği kale, köprüler, camiler, kervansaray ve bedestenlerin hiçbirisini daha sonra ele almamıştır. Bu yönüyle sanat tarihi araştırmalarında mimari doku tanımlamalarının da değerlendirilmesi gerektiğini kanıtlayan bir diğer örnektir346.

Niebuhr, Bursa’nın camilerini bizzat ziyaret etmiş ve çekincelerine rağmen bazılarının içine girmeyi başarmış, bunun dışında hamamlar, imaretler, kale ve bir hastane hakkında bilgi vermiştir. Bursa’nın genel görünümü ve konumuyla ilgili aktarımlarını içeren kent dokusu tanımlaması camilerin, hamam ve kervansarayların, evlerin genel özellikleri hakkında bilgiler elde etmenin mümkün olduğu bir niteliğe sahiptir347.

Brenner, 18. yüzyıl seyyahları arasında Bursa’nın mimari eserleri ile ilgili en ayrıntılı bilgileri verdiğini söyleyebileceğimiz kişidir. Tek bir yapı grubuyla da kendisini sınırlandırmayan seyyah camilerden hamamlara, kaleden saraya, tekkelerden türbelere kadar çok geniş bir çerçevede Bursa’nın yapılarıyla ilgili bilgiler aktarmıştır. Genel mimari ve kent dokusu

345 Egmont, Heyman, 1759: 189–190 346 Pococke, 1772: 297–299

tanımlaması ise daha sınırlıdır ve Pococke ve Niebuhr gibi camiler, bedestenler, kervansaraylar ve hanların ortak özelliklerine yer vermiş, evleri genel nitelikleriyle ele almış, sokaklarının karakterinden bahsetmiş ve yine çok fazla örneğini gördüğümüz biçimde suyun kentin biçimlenmesindeki rolüne değinmiştir348.

Bursa’nın genel mimari ve kent dokusu tanımlamaları dönemler içerisinde bazı açılardan değişiklikler göstermektedir. Bu farklılıklaşmalar tanımlamaların ayrıntılı ya da yüzeysel olmasından ziyade seyyahların üzerinde durdukları noktalarla bağlantılıdır. İlk yüzyıllarda Türklerin en büyük ve en gelişmiş kenti olduğu yönündeki aktarımlar zaman içerisinde yerini tarihi özelliği, kaplıcaları, doğal güzellikleri, yapılarının niteliğine bırakmaya başlamıştır. Dönüşümün bir diğer nedeni tarih içinde yaşanan gelişmelerdir. Ticari önemini hiçbir zaman kaybetmese de ve her zaman Osmanlı’nın en kalabalık kentlerinden biri olsa da ekonomik nedenlerle bağlantılı biçimde genel kent dokusundaki bozulmalar, çeşitli felaketler nedeniyle ortadan kalkan ve ayağa kaldırılamayan yapılar nedeniyle 18. yüzyılın sonlarından itibaren bazı eleştirilere maruz kalmaya başlamıştır. Erken dönem seyahatnamelerinde de sokaklarının pisliği, darlığı vb. gibi nedenlerle Bursa hakkında kötü yorumlarda bulunan bazı seyyahlara rastlanmaktadır. Ancak genel kent dokusuyla ilgili bir tanımlamada camilerin bakımsızlığından ve harabeye dönmüş hallerinden, eski görkeminin kanıtlarının ancak yer yer görülebildiğinden ve genel bozulmuşluğundan ilk bahseden seyyah Dallaway’dir349. 19. yüzyıl ise bu tür örneklerle daha fazla karşılaşılan bir dönemdir. William George Browne benzer biçimde kentin bazı bölümlerinin kötü olduğu ve iyi biçimde imar edilmediği yönünde görüş belirtmiştir350. Moltke, Bursa’ya girildiği anda karşılaşılan kötü durumunun uzaktan görünümünün muhteşemliğinin tam tersi bir etki meydana getirdiğinden bahsetmiş, evlerin sefalet içindeki görüntüsünün böylesi bir izlenimin

348 Brenner, 1824: 56 349 Dallaway, 1797: 177, 179 350 Browne, 1820: 110

oluşmasında büyük etkisi olduğunu söylemiştir351. 19. yüzyılın sonlarına doğru Bursa’ya gelmiş olan Renard’ın aktarımları, Osmanlı’ya çökmekte olan bir imparatorluk gözüyle bakan bir Avrupalının izlenimlerinin tespit edilebileceği özelliklere sahiptir. Seyyah, bu düşüncelerine kanıt meydana getirecek durumlara özel olarak değinmiş ve bunun belirtilerinden birisi olduğunu düşündüğü mimari eserlerin ihmal edilmişliğine sıklıkla değinmiştir352.

19. yüzyıl seyyahlarından Bartholdy’nin yapmış olduğu genel tanımlama Bursa’nın çekicilikleri hakkındadır ve daha çok doğasının güzelliği ve Osmanlı tarihindeki yerine odaklanmaktadır353. Eseri bir seyahatnameden ziyade dünyanın çeşitli bölgelerinin doğal ve tarihi güzellikleri hakkında bilgi veren bir başvuru kitabı tarzında olan ve Bursa hakkındaki bilgileri çok kısa tutan Smith de çekiciliklerini Osmanlı tarihindeki yeri ile bağlantılı biçimde ele almış ve ilk Osmanlı sultanlarının ikamet ettiği yer olması dolayısıyla saraydan ve mezarlarının bulunduğu türbelerinden bahsetmiştir. Her iki seyyah Bursa’nın seyyahların gözünde farklı bir yere büründüğü ve Osmanlı tarihiyle bağlantısının bir çekicilik unsuru olarak sunulduğu 19. yüzyılın tipik örneklerindedir. Önceki yüzyıllarda daha ziyade zengin bir ticaret kenti olarak görülen Bursa bu yüzyılda Osmanlı tarihindeki yeri dolayısıyla da ziyaret edilmeye başlanmıştır. Yer verilen yapılar ise genellikle Osmanlı sultanları ve tarihiyle bağlantılı cami, türbe gibi yapılar olmuştur354. Fuller, de başkent olduğu zamanların hatıraları ve görkemini yaşatan yapıların Bursa’nın dikkat çekici yönleri olduğuna değinmiş, bu yapılar arasında camiler ve türbelere yer vermiştir355. Marcellus ilk sultanların meydana getirdiği anıtlar ve camileri Bursa’nın en çarpıcı özelliği olarak göstermiştir356. Michaud Osmanlı’nın ilk altı sultanına ait türbelerin Bursa’nın gurur kaynakları olduğunu belirtmiştir357. Cooper’in yer verdiği misyoner mektubunda Bursa’nın tarihi öneminin ortaya 351 Moltke, 1969: 56 352 Renard, 1899: 11, 11–12, 28, 30–31 353 Bartholdy, 1807: 131 354 Smith, 1803: 88–89 355 Fuller, 1829: 70, 70–71 356 Marcellus, 1839b: 502–503 357 Poujoulat, Michaud, 1840: 164

konulduğu tanımlama içerisinde sultanların burada gömülü olması ve sayıları 200’ü bulan görkemli camilerinden dolayı Müslümanlar tarafından “Kutsal Kent” olarak görüldüğü ifade edilmektedir358. Barkley’in Bursa’yı Türk kentlerinin en güzeli olarak tanımlamasında kentin kurulduğu alanın coğrafi özelliklerinin yanında evler, pazarlar, hanlar ve camilerin de rolü vardır. Zaten Bursa’nın camilerinin ünü hakkında çok fazla şey duyduğunu açık biçimde belirtmiştir359. Cox hamamlar ve sultanların türbelerinin Bursa’yı gizemli bir Asya kenti haline getirdiğini söylemiş, genel görünümüyle diğer Türk yerleşimlerinden ayrıldığını söylemiştir360. Huart özellikle camiler ve türbeleri Bursa’nın ziyaret edilme nedenleri arasında göstermiştir361. Miller, Bursa’nın öneminin Osmanlı’nın geçmişinde ve geleceğindeki yerinden kaynaklandığını ifade etmiştir362.

19. yüzyıl Bursa’nın Doğu kenti imajıyla da sunulmaya çalışıldığı ve bununla bağlantılı niteliklerinin ön plana çıkarıldığı bir dönemdir. Bursa’yı Şam ile karşılaştırdıktan sonra camilerinden söz eden, genel kent dokusunun önemli bir öğesi olarak sokaklarını ele alan ve bu doku içerisinde evler, pazarlar, kahvehanelere özel bir yer veren Levinge böylesi bir yol izleyen seyyahlardan biridir363. Michaud’a göre farklı renklere boyanan evleri, çok uzaklardan kendini gösteren minareleri ve bir bütün olarak 1001 gece masallarında anlatılan hayali şehirlere benzemesi Bursa’nın çekici görünümüne katkı yapan unsurlardır364. Beaufort yoğun bitki örtüsü içinde kubbeleri ile camiler başta olmak üzere anıtsal yapıların dikkat çektiğini söylemiş, ayrıca evleri ele almış ve bunların Bursa’nın karakteristiğini ve doğulu yönünü ortaya koyan yapılar olduğunu belirtmiştir365. Bursa’nın çok sayıda ziyaretçi çekmesinin nedenlerini açıklayan Haeckel İslam sanatı ve tarihinin önemli anıtlarını barındırdığını, genel görünümüyle birçok 358 Cooper, 1855: 182 359 Barkley, 1891: 29 360 Cox, 1882: 46, 48 361 Huart, 1978: 15, 21 362 Miller, 1898: 422, 423 363 Levinge, 1839: 237–238 364 Poujoulat, Michaud, 1840: 163 365 Beaufort, 1874: 532–533

Avrupalının gözünde önemli bir yeri olan Granada’dan üstün bir seviyede bulunduğunu ve buradaki İslam eserlerinin daha büyük ve muazzam olduğunu ifade etmiştir. Özellikle henüz içine dahi girilmeden uzaktan görünümünde ağırlığını hissettiren çok sayıda minare Bursa’nın hem İslam kimliğiyle yansıtılmasına hem de bir Doğu kenti olarak görülmesine neden olmaktadır. Haeckel de akşam güneşinin parıltısında sayılamayacak kadar çok minare ve kubbenin kentin muhteşem görüntüsüne katkı sağladığını söyleyerek Bursa’nın mimari mirasının kente yönelik izlenimleri ne şekilde etkilediğinin bir örneğini ortaya koymuştur366.

Bazı seyahatnamelerde sanat tarihi alanında kullanılacak yegâne bilgilerin elde edilebildiği bölümlerin genel kent dokusu tanımlamaları olduğu gerçeği 19. yüzyıl için de geçerlidir. Hammer hisar bölümünde 1801 yangının etkisi olabilecek harabe duruma ve buradaki yapılardan Paşa Konağı ve zindanlara seyahatnamesinin diğer bölümlerinde yer vermemiştir. Benzer biçimde her birini özel olarak da incelemesine rağmen genel görünüm içinde Emir Sultan Camisi, I. Murat Camisi, Yıldırım Beyazıt Camisi’ne değindiği kısımlarda daha sonradan üzerinde durmadığı detaylar mevcuttur367. Turner evlerden, camilerin mimari özelliklerinden, hanların, bedestenlerin mevcudiyetinden ve çeşmelerin niteliklerinden Bursa’nın konumu ve genel görünümünü aktarırken söz etmiştir368. Seyahatnamesi Bursa’nın yapıları hakkında ayrıntılı bilgilerin edinilebildiği bir eser olmayan Vidua’nın mimari ve kent dokusu tanımlamasında ünleri nedeniyle hamamlar, sayılarının çokluğu dolayısıyla camiler, ilk sultanların mezarlarını barındırmalarıyla bağlantılı biçimde türbelerden genel hatlarıyla bahsedilmiştir369. Briand’ın, hamamlar haricinde mimari eserleri hakkında yaptığı aktarımlar yalnızca Bursa’nın genel hatları ile tanımladığı kısımda karşımıza çıkmaktadır. Seyyah bu bölümde surlardan, manastırdan, Ulu Cami’den söz etmiş ve her biri hakkında bazı kısa bilgiler vermiş; saray, kervansaraylar ve çeşmelerin de

366 Haeckel, 1873: s.y. 367 Hammer, 1818: 11, 45–46 368 Turner, 1820: 150–151 369 Balbo, 1834: 123–124, 126

görülmeye değer diğer yapılar olduğunu söylemiştir370. Bursa’da ziyaret edilmesini tavsiye ettiği yapıları sayarken türbelere değinen Levinge’in diğer yapılar hakkında verdiği bilgilere genel kent görünümünü tarif ettiği bölüm dâhilinde ulaşılabilir371. Paine’in sosyal yaşama ve yolculuk koşullarına

odaklanan seyahatnamesi içerisinde konumuz dâhilinde

değerlendirebileceğimiz yegâne bilgiler genel kent dokusu tanımlamasından elde edilebilmektedir372. Marsh’ın seyahatnamesinde de yararlanabileceğimiz bilgiler genel kent dokusu tanımlaması içerisinde yer etmektedir. Seyyahın İstanbul ve belki başka kentlerde gördüğü minarelerle Bursa’daki minareleri karşılaştırması önemlidir. Yine yapıların harabe halinden bahsetmesi de dikkat çekmektedir. Seyyah uzaktan görünümlerinin kendisini çok fazla etkilemediği camileri yakından daha iyi bulmayı ümit ettiğini söylemekle birlikte seyahatnamesinde herhangi bir tanesini özel olarak ele almamıştır373.