• Sonuç bulunamadı

BURSA’NIN MİMARİ ESERLERİNE YÖNELİK GENEL İZLENİMLER

SEYAHATNAMELERİN SANAT TARİHİ ARAŞTIRMALARINDA KULLANILABİLİRLİĞİ

2.2. BURSA’NIN MİMARİ ESERLERİNE YÖNELİK GENEL İZLENİMLER

Bursa ilindeki mimari eserlerin seyahatnamelerde yoğun biçimde yer etmesi bu kaynakları sanat tarihi araştırmaları açısından oldukça önemli hale

getirmektedir. Yapılan aktarımlardan bir bölümü bu eserlerin mimari ve sanatsal nitelikleri ile doğrudan ilişkilidir. Bunun yanında tarihlendirilmelerine yönelik düşünceler, çeşitli özellikleriyle ilgili yorumlamalar, mimari tarihi içindeki yerleri hakkında ileri sürülen fikirler de sanat tarihi açısından büyük önem taşımaktadır.

Gölyazı, İznik, Ulubat gibi Bursa çevresindeki bazı yerleşimler Osmanlı’dan ziyade, Roma veya Bizans tarihinde oynadıkları roller nedeniyle bu dönemlerin karakterini yansıtan yapıları ve kalıntıları ile verilmeye çalışılmış, bu dönemlere ait yerleşimler olarak gösterilmiştir. Osmanlı Dönemi eserleriyle öne çıkmayı başaran Bursa’da ise bu durum geçerli değildir. Zaten tam anlamıyla bir Osmanlı kenti olarak kabul edildiği genel özelliklerine değinen seyyahların tanımlamalarından kolaylıkla tespit edilebilmektedir. Tezimizin kapsam alanı sınırlı olduğu için farklı şehirlerle karşılaştırma olanağı elde edemememize rağmen bu özelliğe sahip ender yerlerden birisi olduğu da söylenebilir.

Bursa’da seyyahların ilgisini çeken yapıların ilk sırasında Osmanlı’nın diğer kentlerinde görmeye alışık olduklarına benzemeyen örneklerle temsil edilen camiler gelmektedir. Minareleri ve kubbeleriyle yoğun yeşillik örtüsü arasında kendilerini daha çarpıcı biçimde göstermeleri ve bir yıldaki gün sayısı kadar çok olduğuna yönelik inanışlar neredeyse her seyyahın camilerden bahsetmesine yol açmıştır. Diğer yapıların tarihi ve manevi nitelikleri yine özel olarak ele alınmalarının bir nedenidir. Avrupalıların çöküş yıllarına kadar hayranlıklarını gizleyemedikleri, bir zamanlar üç kıtaya hükmeden Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucu sultanlarının yattığını bildikleri türbeler ve yine bu ilk sultanlar tarafından inşa ettirilen yapılar seyyahlar üzerinde derin etkiler bırakmış ve bunlardan söz etmelerine yol açmıştır. Kenti bölen vadiler üzerine kurulmuş ve kendilerine göre bazıları tuhaf bir yapıda olan köprüler, hemen her ziyaretçinin ziyaret ettiği ve geçmişinin antik dönemlere kadar gittiğini bildiği hamamlar, ticari önemiyle ilişkili olan ve uzun süre konaklamalara hizmet veren hanlar, bunun yanında diğer ticari yapılar yine büyük ilgi çekmiştir. Genel manzara içerisinde Osmanlı öncesine ait tek yapı ise Bursa’nın binlerce yıllık tarihinin izlerini taşıyan ve kenti taçlandıran

bir yükselti üzerinde yer alan Bursa Kalesi olmuştur. Tüm şehri şekillendiren ve öne çıkan yapıların büyük oranda Osmanlı eserlerinden oluşması kentin mimari zenginliğinin ele alındığı bölümlerde daha çok bu eserlerin çeşitli yönlerden değerlendirilmesinin en önemli nedenidir.

Seyyahlara göre Bursa’nın uzun bir tarihi mevcut olmasına rağmen bu kenti şekillendiren ve inşa ettikleri yapılarla bir kimlik kazandıran uygarlık Osmanlı’dır446. Farklı yapıların da kentin Osmanlı kimliğini ortaya koyduğu belirtilmiş ve özellikle camiler bu durumun destekleyicisi olarak gösterilmiştir. Daha geniş bir çerçevede kutsal bir İslam kenti olarak tanımlandığı ve manevi yönüyle Mekke ve Medine ile karşılaştırıldığı da görülmektedir:

“Bursa’da Türkler kendi gücünün ve Allah’ın onlara yüklediği görevin bilincine varmışlardır. Bundan dolayı onlar için Bursa, Mekke ve Medine’den sonra üçüncü kutsal ve sayısız tarihsel anılarla bağlı oldukları bir kenttir447.”

Naçov’un bu tanımlamasının daha ziyade Bursa’nın Osmanlı tarihindeki yeri ile bağlantılı olduğu söylenebilir. Edinilen izlenimler seyyahların kişilikleri ile doğrudan bağlantılı olduğu için zaman zaman farklı değerlendirmelere rastlansa bile Bursa’nın bir Osmanlı veya İslam kenti olarak görüldüğünü ortaya koyan diğer seyyahlar ise büyük oranda mimari dokusunun genel algı üzerindeki etkisine değinmişlerdir. Hamilton, tarihi kaynakların rehberliğinde Osmanlı öncesinde gerçekleştirilen bazı imar faaliyetleri hakkında bilgiler aktarmış olmasına rağmen aslında ne Roma ne de Bizans Dönemi’nde önemli bir yerleşim olmadığı ve Osmanlı hâkimiyetine girmesiyle gelişmeye başladığını söylemiştir448. Bursa’da Osmanlı öncesi dönemlere ait kalıntıların mevcut olmasına karşın bunların az miktarda olduğunu belirten Perrot da asıl ilgi çekici yapıların Osmanlı eserlerinden meydana geldiğini açık biçimde belirtmiştir449. Mimari dokunun Bursa’nın imajına yaptığı katkıyı ortaya koyan en açıklayıcı örneklerden birini veren Banse kentin her yönüyle eski zamanları ve kültürü yansıttığını, türbelerin

446 Doğrudan bu konuyla bağlantılı olarak İznik ve Bursa karşılaştırması örneğinde bkz. Balbo, 1834: 129–130

447 Mevsim, 2009: 58 448 Hamilton, 1842a: 74 449 Perrot, 1864: 62

ölümü ve kaderi çağrıştırırken diğer yapıların Osmanlı’nın eski görkemini akla getirdiğini ifade etmiştir450. Hawley sahip olduğu eserlerin Bursa’nın imajına olan katkısına farklı bir açıdan değinerek camiler ve hamamları ile ünlenmesinin hem ruhsal hem de bedensel arınma yeri olarak görülmesine neden olduğu belirtmiştir. Ruhsal arınma yeri tanımlaması camilerin bolluğu ve diğer seyyahların da üzerinde durduğu manevi yönü ile bağlantılıdır. Ayrıca seyahatnamelerde en çok yer verilen yapılardan olmalarına rağmen Bursa hakkındaki izlenimlere yaptığı katkıların üzerinde durulmayan hamamları değerlendirmeye alması yönüyle de diğer seyyahların önüne çıkmaktadır451.

Tüm bu örnekler mimari dokunun Bursa’nın imajını oluşturan en önemli öğeyi meydana getirdiğini, ön plana çıkan eserlerin Osmanlı Dönemi’ne ait olmasının ise bir Osmanlı ve İslam yerleşimi şeklinde görülmesine yol açtığını kanıtlamaktadır. Tek tek yapılar temelindeki değerlendirmelere bakıldığında da yine en çok bahsi edilen eserleri ilk Osmanlı sultanlarıyla bağlantılı örneklerin oluşturduğu görülür. Sultanların ismini taşıyan camilere daha çok yer verilmesi, türbelerde yine sultanlara ait olanların ön plana çıkması bu durumun göstergesidir. Bursa’nın dikkat çekici özelliklerinden bahsettiği kısımda önde gelen yapılarının Osmanlı tarihi ile bağlantısına değinen ve en önemli camilerin Osmanlı sultanları tarafından inşa ettirilenler, öne çıkan türbelerin ise bu sultanların gömüldükleri yerler olduğunu belirten Hawley, bu ilişkiyi doğrudan ortaya koyan seyyahlardandır452.

Bursa’nın mevcut kimliğini ve görüntüsünü Osmanlı Dönemi’nde kazandığı neredeyse tüm seyyahların fikir birliği yaptığı hususlardan olup Bursa’da hüküm sürmüş Osmanlı sultanlarının her biri, kentin imarında rol oynayan kişiler olarak gösterilmiş, özellikle inşa ettikleri camiler örneğinde bu yöndeki değerlendirmelere konu edilmiştir. Bu faaliyetlerin başlangıcı da Orhan Gazi zamanına kadar götürülmüş, hatta Bursa’nın imarı konusunda en

450 Banse, 1919: 71 451 Hawley, 1918: 55 452 Hawley, 1918: 35

yoğun faaliyetleri gerçekleştiren kişi olarak bu sultan gösterilmiştir. Ancak Orhan Gazi’ye atfedilebilecek eserlerin azlığından dolayı bu dönemde meydana getirilen yapılar hakkındaki aktarımlar herhangi bir binayla ilişkilendirilemeyecek çok genel tanımlamalar şeklinde olmuştur. Böylesi görüşler bildiren seyyahlardan biri Walker’dır:

“On yıllık bir kuşatma yürütmüş olan babasınınkinden ziyade Orhan’ın ismi Bursa ile daha yakından bağlantılıdır. Muzaffer sancağını diktiği yer Pınarbaşı’ndadır. Orhan, hükümdarlığı boyunca çok sayıda cami ve kamu binaları inşa etmiştir ve bu binaları şiirsel kitabelerle süslemenin eski geleneğini yeniden canlandırmıştır. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ilk medrese yani yüksek okulu kuran kişi Orhan’dır; ilk imareti yani yoksullar için aşevini Nicea’da inşa etmiştir. Buradaki her mahallede, hatta günümüzde bile, Orhanlar ismiyle tanınan köyler onun tarafından mültecilerin yararlanması için kurulmuştur453.”

Yine bir 19. yüzyıl seyyahı olan Renard benzer biçimde Orhan’ın Bursa’da imar faaliyetleri başlatan kişi olduğunu söylemiştir ancak verdiği örnekler Bursa’nın Osmanlı’nın başkenti olduğu yılların tamamına yayılabilecek niteliktedir:

“Oğlu Orhan, Osman’ın yerine geçti. O andan itibaren yeni imparatorluğun başkenti mutlu günler geçirdi. Her yere saraylar inşa edildi; ünlü sultanların şan ve şöhretleri anısına muhteşem türbeler ve camiler, Olympe’in yamaçlarında ve yakın civarında keşişlerin erdemlerini ve taassuplarını hatırlatacak aziz/derviş mezarları yapıldı454.”

Seyahatnamelerde Bursa’nın imar faaliyetlerinde rol oynayan kişiler arasında Orhan Gazi’nin isminin daha yoğun biçimde karşımıza çıkmasının nedeni seyyahların tespit ettikleri eserlerle bağlantılı değildir. Hatta bu sultana atfedilebilecek yapılara birçok seyahatnamede hiç değinilmemiştir. Osmanlı öncesi imar faaliyetlerinin Bursa tarihinde önemli yeri olan Prusias veya Hannibal’e atfedilmesi gibi, Osmanlı Dönemi imar faaliyetlerinde de Orhan Gazi’nin adının diğer sultanların önüne çıkmasının nedeni Bursa’yı

453 Walker, 1886: 104–105 454 Renard, 1899: 6

fethettiğinin bilinmesiyle bağlantılıdır. Bu yönde görüş bildiren seyyahlar Osmanlı hâkimiyetine geçmesiyle birlikte imar faaliyetlerinin başlaması gerektiği mantığını temele almış olmalıdır. Yalnızca Kınçov, diğer seyyahlardan farklı biçimde Bursa’nın bir Türk kenti kimliğini kazanmasını fethine değil, Timur tarafından ele geçirilip harap edilmesinin sonrasına bağlamıştır. Bu döneme kadar gelmiş eski Roma ve Bizans yapılarının istila sırasında ortadan kaldırılmasını da bunun sebebi olarak göstermiştir. Bu açıdan Bursa’da Osmanlıların fethin ardından imar faaliyetlerinde bulunmadıkları ve Bizans’a ait yapıları kullanmaya devam ettikleri şeklinde bir düşünceye sahip olduğu anlaşılmaktadır455.

Her ne kadar tahminlere ve dolaylı çıkarımlara dayansa da seyyahların bu konuda ileri sürdükleri fikirler doğrudur. Uzun bir süre boyunca Osmanlı sanatının en önemli eserlerinin verildiği yer olan Bursa’nın genel dokusunun temelleri bu dönemde atılmaya başlanmış ve fethinin hemen ardından başlayan imar faaliyetleriyle şehir yeni bir çehre kazanmıştır456. Fethin öncesinde Bursa kalenin içine sıkışmış durumda, kapalı ve sınırlı bir alanda bulunan bir yerleşimdi. Kale dışındaki yaşam alanı ise o dönemdeki kale ve Ulu Cami arasında akan Gökdere’nin ilerisine geçmiyordu. Bu haliyle ancak büyük bir kasaba denilebilecek yerleşim, Osmanlı hâkimiyetiyle birlikte kısa bir sürede döneminin en önemli ve gelişmiş kenti haline dönüşmeyi başarmıştır457. Bu niteliği kazanmasında payı olan sultanlardan birisi de 11 tanesi çeşitli onarımlardan sonra günümüze gelen 33 eser yaptırdığı bilinen Orhan Gazi olmuştur458.

Osmanlı fethinden sonraki ilk 200 yıllık süreç içinde Bursa’yı ziyaret eden seyyahlar çok genel biçimde bu kentin gelişmiş bir yerleşim olduğu ortak paydasında buluşmuşlardır. Bu dönemlerde böylesi tanımlamaların hâkimiyeti Bursa’nın en görkemli zamanlarında ziyaret edildiği gerçeğiyle bağlantılıdır. Osmanlıların başkenti olduğu yıllarda giderek kalabalıklaşan Bursa, yoğun imar faaliyetlerine sahne olmuş, görkemli eserlerle bezenmiş

455 Mevsim, 2009: 78 456 Ülgen, 1999: 401. 457 Ayverdi, 1967: 48

ve bu sayede dönemin en önemli yerleşimlerinden biri haline gelmiştir. Başkentlik unvanını yitirmesinden sonra imar faaliyetlerinin azalması ve tamamen sonlanması, ayrıca çeşitli felaketlere uğrayarak eski eserlerini kaybetmesi ise geç dönemlerinde Bursa’ya gelen seyyahların böylesi izlenimler edinmesini engellemiştir. Ancak mimari zenginliği ve yapılarının görkemi geç dönemlerde farklı bir bakış açısından ele alınmaya başlanmıştır. Seyyahlar, İstanbul’un fethedilerek sultanların camileri ve türbelerini bu yeni başkentte inşa ettirmeye başlamalarının ardından Bursa’nın göz ardı edildiğinin farkındadırlar. Önemli imar faaliyetlerinin gerçekleştirilmediğini, daha önceki sultanların mirası olan eserlerin yangınlar, depremler ve savaşlar nedeniyle tahrip olduğunu veya değişikliğe uğradığını bilseler dahi Bursa’da tüm bu tahribat ve ihmallere rağmen ayakta kalmayı başaran az sayıdaki esere büyük bir ilgiyle yaklaşmışlardır. Özellikle 19. yüzyıl ve sonrasında bu eserlere verilen değerleri ilk Osmanlı sultanları ile birlikte bıraktıkları yadigârlara yönelik saygının belirlediği söylenebilir. Daha erken yıllarda da örneklerini görüyor olmakla birlikte ağırlıklı olarak bu yüzyıldan itibaren Bursa’nın mimari eserleri ilk Osmanlı sultanlarının inşa ettikleri yapılar olmaları, Osmanlı mimarisinin erken tarihli örneklerini meydana getirmeleri, sonraki yüzyıllardaki örneklerden farklılıklar göstermeleri gibi nedenlerle de ilgi çekmeye başlamıştır. Bu durum bu eserlerle ilgili mimari değerlendirilmeleri beraberinde getirmiştir459.

Önceki bölümlerde ayrıntılı biçimde değindiğimiz gibi Osmanlı tarihi ve sultanlarıyla bağlantılı eserlere sahip olması Bursa’nın ilgi çekme nedenleri arasındadır. Seyahatnamelerde yer eden eserlerin başlıca özelliklerini de bu yönleri meydana getirmiştir. Örneğin Kınçov Bursa’nın en önemli ve mutlaka görülmesi gereken yapılarından bahsedeceğini söyleyerek Ulu Cami, Yeşil Cami, Emir Sultan Camisi, Yıldırım Beyazıt Camisi, Muradiye Camisi ve türbeleri ile Osman ve Orhan Gazi Türbeleri’ne yer vermiştir460. Seyyahların büyük bölümü sınırlandırmalarını ne şekilde yaptıklarını belirtmeseler dahi ele aldıkları yapılar değerlendirme ölçütlerini açık biçimde ortaya

459 Hammer, 1818: 73, Fuller, 1829: 70, Renard, 1899 460 Mevsim, 2009: 79–81

koymaktadır. Bu listede ilk sırayı Bursa’da hüküm sürmüş Osmanlı sultanlarının izlerini taşıyan eserler alır. Ancak bu özelliklerinin tek kriter olmadığının en çarpıcı örneği Orhan Gazi Camisi’nin çok az seyahatnamede yer etmesidir. Manevi yönü büyük bir yapı olmasına rağmen kendisine yer veren az sayıdaki seyyah da bu cami hakkında çok kısa detaylar aktarmışlardır. Örneğin diğer camilerden ve hatta türbelerden ayrıntılı biçimde bahseden Kınçov bu camiye yalnızca ismen değinmiştir461. Bu yüzden sınırlandırmaların farklı boyutları olduğu ve manevi yönleri ve tarihi değerleriyle birlikte mimari ve süsleme yönünden de ilgi çekici özellikleri bulunmasının bir yapının konu edilmesini beraberinde getirdiği söylenebilir. Yine de özel olarak ele alınan yapıların yalnızca belirli özelliklere sahip yapılardan seçilmesi diğer pek çok eserin göz ardı edilmesi olumsuzluğuna yol açmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun tarih sahnesinde oynadığı roller ve seyyahların kişisel görüşleri de mimari eserlerle ilgili seyahatnamelerde karşımıza çıkan bilgilerin niteliğini etkilemiştir. Avrupa’da hayranlık uyandırdığı yıllarda Osmanlı eserlerine yönelik yaklaşımların imparatorluğa tüm kurumlarıyla birlikte yapılan övgülerle paralel olduğunu bu dönemlere ait kaynaklarda görmekteyiz. Bu kişilerin Osmanlı eserlerini güzel olarak değerlendirmesi bir bakıma imparatorluğa duyulan hayranlıkla bağlantılıdır. Benzer biçimde yapılar hakkında olumsuz fikirler ileri sürülmesinin nedenlerinden bir bölümü yine imparatorlukla ilgili algılarla ilişkilendirilebilir. Bu şekilde olumsuz düşüncelere sahip olan seyyahlar Osmanlı sanatının erken ve önemli örnekleri olmalarına rağmen Bursa’daki eserleri değersiz, basit ve/veya diğer kültürlere ait yapıtların kopyası olarak değerlendirmiş, hiçbir yaratıcılık öğesinin ortaya konulmadığı eserler olduklarını iddia etmiştir. Böylesi önyargılar bu eserlerin özgünlüğünün tespit edilmesinde bir engel meydana getirmiştir.

Olumlu veya olumsuz nitelikleriyle ele alınsınlar Bursa’daki mimari eserlerin büyük bölümünün Osmanlı yaratısı olduğu ve hatta bir bütün olarak

tüm Bursa’nın Osmanlılar tarafından şekillendirildiği seyyahların tamamı tarafından kabul edilmiştir. Ancak bu gerçek Bursa’da Osmanlı öncesi eserlerin izlerinin hiçbir şekilde aranmadığı anlamına gelmemektedir. Bir sonraki bölümde daha ayrıntılı biçimde ele alacağımız gibi Osmanlı’ya ait bazı eserlerin daha eski dönemlere ait olduğunu iddia eden seyyahlar da genellikle böylesi arayışlar içinde olan kişilerdir.