• Sonuç bulunamadı

2.2. Problem Davranışlar

2.2.2. Problem Davranışların Sınıflandırılması

2.2.2.2. İçe Yönelim Problem Davranışlar

Merril (1995: 230), içe kapanıklık, bedensel şikâyetler ve anksiyete (kaygı, korku, tedirginlik, bunalma vb.) gibi davranışları içe yönelim problem davranışlar olarak nitelendirmektedir. İçe yönelim problem davranışların erken tanımlanamaması ve önlem alınamaması depresyon gibi ruh hastalıklarının gelişme riskine ve sosyal izolasyon gibi ruhsal sorunlara yol açabilmektedir (Merrill,2003:4).

Utangaçlık ve anksiyete gibi içe yönelim problem davranışlar, bireyin yeni sosyal durumlara uyum sağlamak için adapte olma mekanizmasını kullanabilmeyi gerektiren ve korku, gerginlik, mutsuzluk, huzursuzluk gibi karmaşık hisleri (anksiyete) içeren duygusal bir problem durumudur. Araştırmalar utangaçlıkta, çocuğun doğumla birlikte getirdiği kişilik özelliklerinin, çevrenin ve kültürel özelliklerin etkisinin olduğunu ortaya koymaktadır. Utangaçlık yeni sosyal durumlara uyum sağlama sürecinde geçici olarak ortaya çıktığında normal görülmektedir. Çocuk tanımadığı bireylerle etkileşimde bulunma deneyimlerini arttırdığında utangaçlık da gittikçe azalmaktadır. Ancak sosyal beceri eksikliği ya da kendine güvenin zayıf olmasına bağlı olarak ortaya çıkan aşırı derece utangaçlık problem olarak görülmektedir (Hyson ve Karen,1987:1-2).

Utangaçlık; çekingenlik, içe kapanıklık (social withdrawn), sosyal izolasyon (social isolation), olarak da ifade edilebilmektedir. Tolbert (1999:1), sosyal izolasyonun nedeni olarak, çocuğun sahip olduğu tüm sosyal etkileşim becerilerinin niteliğini göstermektedir. Akranları tarafından dışlanma, akranlarıyla nasıl etkileşimde bulunacağına ilişkin bilgi eksikliği ve korku gibi durumlar olumsuz etkileşime neden olmaktadır. Sosyal izolasyonda paylaşma, iletişimi başlatma ve sürdürme gibi olumlu davranış oranları oldukça düşüktür.

İçe kapanık olan çocuklar saldırgan davranışlar sergileyen çocuklara göre daha az problem olarak görülmektedir. Zira içe kapanık çocuklar sınıf içerisinde gerek arkadaşlarına zarar verici gerekse akranlarına karşı suç olarak nitelendirilebilecek davranışlarda bulunmamaktadırlar. Bazı araştırmacılar saldırgan davranışlara sahip çocukların yaşamlarının daha sonraki yıllarında çeşitli psikolojik zorluklarla karşılaşabilecekleri yönünde düşünceye sahip olmalarına karşılık; Rubin vd.(2003), içe kapanıklığın gelişimin çeşitli dönemlerinde depresyon, anxiety gibi içe yönelim problemlere yol açabileceği yönünde görüşe sahiptirler. Yaşın ilerlemesiyle birlikte içe kapanıklık olumsuz benlik ve sosyal yeterlilik algısı gibi problem durumları oluşturarak içe yönelik psikolojik hastalıklara neden olabilmektedir (akt: Burgerss and Younger, 2006:176; Sanders vd. 1999:187; Tolbert ,1999:1). Özkan vd. (2006)’nin yaptığı okul öncesi dönem çocuklarında problem davranışların görülme sıklığını inceleyen araştırmada, her hangi bir şeyden aşırı korkma davranışının yaşla birlikte arttığı belirtilmektedir. Araştırmaya göre, 5–6 yaşlarında % 15.7 olan korkma davranışının, 11–12 yaşlarında % 17.8 oranında görüldüğü saptanmıştır.

Çevresel birçok faktörler çocuklarda içe kapanıklık, anksiyete gibi içe yönelim problem davranışlarını gelişmesinde etkili olabilmektedir. Bazı çocuklar, aile içinde kendilerine iletişim becerilerini geliştirmeleri için yeterince fırsat tanınmaması, akranlarıyla yeterince etkileşimde bulunacakları ortamlar yaratılmaması, ailede boşanma, ölüm vb. olaylarının yaşanması gibi nedenlere bağlı olarak içe kapanıklık ve huzursuzluk, endişe, korku, bunalma (anksiyete) gibi davranışlar geliştirebilirler. Çocuklardaki bu davranış problemleri okul öncesi

eğitime ve ilköğretime başlarken okul fobisi olarak kendini gösterebilmektedir. Okul fobisine sahip olan çocuklar okula, öğretmenine ve okuldaki arkadaşlarına karşı olumsuz tavırlar sergileyebilmekte; okula gelirken ailelerinden ayrılma konusunda nedenini açıklayamadıkları korku ve isteksizlik belirtileri gösterebilmekte; arkadaşları tarafından alaya alınma ve başarısız olma korkusu yaşayabilmektedirler (Brophy,1996b: 1; Engels vd., 2004: 7 ). Çocuklardaki kaygı düzeyi cinsiyete bağlı olarak değişebilmektedir. Yapılan araştırmalarda kızların kaygı düzeyinin erkeklere oranla daha yüksek olduğunu bulgular mevcuttur (Alisinanoğlu ve Ulutaş, 2000:15)

İçe kapanık çocuklar akranları ile daha az etkileşimde bulunmakta, sınıf içerisinde daha az ve alçak sesle konuşmakta, grup etkinliklerine ya da tartışmalara katılmada daha ürkek davranmakta; yanlış cevap vermekten korktukları için soru sormaktan kaçınmakta ve herhangi bir konuda akranlarından ya da öğretmeninden yardım istememektedirler. Söz konusu durumlar içe kapanık çocukların öğrenme performansını olumsuz yönde etkilemektedir (Burgerss and Younger, 2006:176).

Merrill (1995: 230), sosyal beceriler ve içe yönelim problem davranışlar arasındaki ilişkiyi ortaya koymak amacıyla yaptığı araştırmada, içe yönelim problem davranışlar sergileyen çocuklarda problem davranışlar sergilemeyen akranlarına oranla sosyal beceri eksikliği olduğu yönünde bulgulara ulaşmıştır.

Tolbert (1999:4), içe kapanık çocuklarda akran desteği yardımıyla, sınıf içi etkinliklerle doğal bir ortamda sosyal becerilerin gelişilebileceğinden söz etmektedir. Diğer taraftan kurallara uygun davranışlar geliştirmede model olma, davranışın provasını yapma, geri bildirim ve tartışma yoluyla içe kapanık çocuklara sosyal durumlarda nasıl davranacaklarına ilişkin deneyim ortamlarının meydana getirilmesi oldukça yararlı olabilmektedir.

Kemple ve David (1996:317), okul öncesi dönemdeki çocukların yaratıcılıkları ile kendine güven ve utangaçlıkları arasındaki ilişkiyi ölçmeye yönelik yaptıkları araştırmada, kendine güven ile yaratıcılık arasında olumlu bir

ilişki; utangaçlık ve yaratıcılık arasında ise olumsuz bir ilişki olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Kemple ve David (1996), ileriki yıllarda yaratıcı potansiyele sahip olabilmeleri için çocuklarda sosyal becerilerin geliştirilmesi gerektiğini belirtmektedirler.

Akranları tarafından dışlanmış olan çocuklar, saldırgan davranışlarından dolayı akranları tarafından oyundan dışlanmalarına karşılık; içe kapanık çocuklar akran gruplarına katılmamayı kendileri tercih ederek akran gruplarının dışında kalmaktadırlar. Utangaç ve içe kapanık çocuklar okul öncesi dönemde akranları tarafından dışlanma gibi bir davranışla karşılaşmazken; utangaçlık ve içe kapanıklık yaşla birlikte gelişmeye devam ettiğinde, ergenlik döneminde ergenin akran grupları tarafından dışlanması ve arkadaşları tarafından sık sık haksızlığa uğraması sonucunu meydana getirebilmektedir (Rubin vd., 2006: 140).

Utangaçlık belli durumlarda ortaya çıktığında değil; çocuğun “utangaç” olarak etiketlendiği zaman problem olarak ortaya çıkma olasılığı artmaktadır. Zamanla çocuk bu etiketi kendisi ile içselleştirerek, sosyal ortamlardan rahatsızlık duymaya, kendisi ile ilişkili aşırı derecede olumsuz düşünceler geliştirerek utangaç sıfatına uygun davranışlar göstermeye başlamaktadır (Brophy,1996b:1).

Utangaçlık, huzursuzluk, endişe, korku gibi içe yönelim problem davranışlar sergileyen çocuklar için, sınıf içerisinde birçok strateji kullanılarak söz konusu problem durumunun üstesinden gelebilmek mümkündür. Bu stratejiler aşağıda verilmiştir (Hyson ve Karen,1987: 2–3; Brophy, 1996b:2–3; Preuschoff, 1998: 58,65; Engels vd.,2004:16):

Çocuğu tanıma ve kabul etme: Çocuğa saygı duyulduğunun ve çevresindekiler tarafından kabul edildiğinin hissettirilmesi çocuğun kendine güvenini kazanması açısından önem taşımaktadır. Akran ilişkileri bu temel üzerine kurulmalıdır. Çocuğun sosyal etkileşim içerisinde yeni durumlara uyum sağlayabilmesi için sıcak ve güvenilir ortamlar oluşturulmalıdır. Ortamda çocuk için ilgi çekici oyuncak ve materyallerin bulunması da çocuğun kendini güvende

hissetmesine yardımcı olabilmektedir. Özellikle ayrılık korkusu yaşayan çocuklar için ebeveynin okula geliş saatine uymaları çocuğun hem ailesine hem de kendisine güven duymasında önemli etkendir.

Akran etkileşimi: Çocukların özellikle karışık yaş gruplarında eğitim ortamları sağlanması, oyunlar sırasında kendilerinden daha küçük çocuklarla eş olmaları, çekingen çocukların belirlenerek sınıf içi etkinliklerde küçük gruplar halinde işbirliği içerisinde çalışma ortamlarının hazırlanması destekleyici olabilmektedir. Bu çalışmalardan önce beden dilini ve iletişimi başlatmaya yardımcı olacak diyalogların çocuğa öğretilmesi akran etkileşimini geliştirmek için basamak olarak kullanabilmek mümkündür.

Kendine ve ebeveyne güven: Söz konusu içe yönelim problem davranışlara sahip olan çocuklar kendileri ile ilgili olumsuz benlik ve kabul edilmedikleri duygularına sahiptirler. Ebeveynin boşanma vb. nedenlerle çocukla birlikte yaşamıyor olması çocuklarda korku, değersizlik ve sevilmedikleri hislerin gelişmesine fırsat vermektedir.

Öğretmen desteği: Öğretmen öncelikle belli bir sosyal ortamda sergilenmesi gereken uygun davranışları model olarak göstermelidir. Diğer taraftan sosyal ortamda, çocukların arkadaşlık kurabileceği ve küçük grupların bir parçası olarak oynayabileceği değişiklikler yapmalıdır. Çocukları sorumluluk almaya cesaretlendirmeli ve baskı oluşturacak ortamları azaltmalıdır. Öğretmen çocukları gözlemleyerek ilgi alanlarını saptamalı ve bu alanlara yönelik özel etkinlikler düzenlemeli; onlarla birebir konuşmalar yapmalıdır. Çocuğun güçlü yönlerini ortaya çıkararak onu desteklemek ve başarı duygusunu yaşamasını sağlayacak deneyim ortamları oluşturmak olumlu etkiye sahip olabilmektedir. Öğretmen çocukların ortaya çıkardığı sanat vb. ürünleri takdir ederek diğer çocuklara göstermeli ve herkesin görebileceği bir yere asmalıdır.

Çocuklar akran ilişkilerini başlatma, sürdürme, korku ve zorluklarla başa çıkma vb. konular içeren hikâyeler okunmalı; sosyal ortamlardaki davranışları içeren etkinlikler düzenlenmeli, çocuğun gergin olduğu durumlarda dikkatini farklı yönlere çekerek neşelenmesi sağlanmalıdır. Çocukların okul dışında da aktivite gruplarına katılmaları, akran gruplarında liderlik, sorumluluk almaları teşvik edilmelidir. Ancak çocukların korku duyduğu, kendini baskı altında hissettiği durumlarda görev almaları için ısrar etmemelidir.

Benzer Belgeler