• Sonuç bulunamadı

2.3. Sosyal Beceri ve Problem Davranışlarda Etkili Olan Faktörler

2.3.3. Fiziksel Çevre

Fiziksel ortam sosyal becerilerin kazanılması ve problem davranışların azaltılması üzerinde önemli etkiye sahiptir. Sınıf ortamı çocukların oyun materyallerinde azami yararlanabilecekleri şekilde hazırlandığında çocukların problem davranışları gösterme oranlarını da büyük ölçüde azaltabilmek mümkündür. Zira çocuklar sınıf ortamında uygun yer, zaman ve uygun bir şekilde etkileşimde bulunabilecekleri etkinliklere gereksinim duymaktadırlar. Bu açıdan bakıldığında çocukların ilgisine ve gelişimsel gereksinimlerine göre materyal, etkinlik ve fiziksel ortamın düzeni sürekli bir değişme gösterebilmelidir. Beaty (1992), sınıf ortamında problem davranışlara neden olan faktörleri şu şekilde açıklamaktadır (akt: Wortham,1998: 273):

• Etkinliklerin ve materyallerin yeteri kadar olmaması

• Etkinliklerin ve materyallerin çocukların gelişimsel özeliklerine uygun olmaması

• Etkinlik ve oyun alanlarının gereğinden fazla büyük olması • Sınıf içi etkinlik köşelerinin sınırlarının ayrılmış olmaması

• Sınıf ortamının bireysel ve grup etkinliklerinden daha çok tüm grup etkinlikleri için düzenlenmiş olması

• Favori oyuncakların ya da materyallerin tek olması

• Eski materyallerin, kitapların, oyuncakların değiştirilmemesi.

Çocukların kendilerini güvende hissedebilecekleri ve kendi seçimleri ile oyunlar oynayabilecekleri şekilde düzenlenmiş bir ortam, yaş gruplarına uygun yapılandırılmamış materyaller, karmaşıklığa fırsat vermeden rahat etkileşim fırsatı

sunan ilgi köşeleri, mobilya ve duvarlarda estetiklik, gerektiğinde çocukların dinlenmeleri için kullanabilecekleri yumuşak minderler sosyal beceri ve problem davranışlar üzerinde önemli ölçüde olumlu etkiye sahip olabilmektedir (Honig ve Wittmer,1996: 63; Kemple, 2004: 13). Diğer taraftan işbirliğiyle çalışmanın ve başkalarına saygının özendirildiği bir sınıf ortamında daha az disiplin problemleri ve olumsuz davranışlar meydana gelmektedir (McArthur, 2002: 183).

Çocuklar sınıf ortamında, oyunlar sırasında farklı sınıflarda ve açık hava etkinlikleri sırasında hangi davranışların kabul edilebilir olduğunu öğrendiklerinde işbirliği içerisinde duruma uygun sosyal becerileri gösterebilmeleri mümkündür. Sınıf içindeki kuralların zaman içerisinde yerleşebilmesi için çocukların söz konusu kuralları hatırlamaya gereksinimleri bulunmaktadır. Günlük eğitim programında sıkça yer verilen kuralların çocuklar tarafından zamanla içselleştirilmesi ve yerleşik bir davranış biçimine dönüştürülmesi mümkün olabilmektedir. Bu bağlamda günlük programda sınıf içi etkinliklerin yanı sıra dış mekânlara düzenlenebilecek gezilerin, özel günlerin kutlamalarını içeren törenlerin, partilerin düzenlenmesi çocukların farklı sosyal ortamlardaki uygun davranışları benimsemeleri açısından önem taşımaktadır (Wortham,1998:274).

2.3.4. Çocuk Faktörü

Çocuğun kendine olan güveni, kendini değerlendirmesi, akran ilişkileri ve içinde bulunduğu duygusal durum sosyal becerilerin kazanılmasında belirleyici rol oynamaktadır.

2.3.4.1.Kendine Güven ve Kendini Değerlendirme

Sosyal becerilerin temeli 1–1,5 yaşlarında güven duygusunun kazanılması ve çevresindeki bireylerden farklı kendine özgü özellikleri olan bir birey olduğunun farkındalığının kazandırılması ile atılmaktadır. Bu dönemde çocuğun bakımını üstlenmiş bireylerin çocukla kurduğu iletişim biçimi çocuğun benlik algısı üzerinde önemli etkiye sahip olurken; gelecekteki ilişkilerinin niteliğini de

etkileyebilmektedir. Diğer taraftan çocuk çevresinde etkileşimde bulunduğu bireylerin kendisini nasıl değerlendirdiğine ilişkin görüşler doğrultusunda kendini değerlendirmektedir. Anne ve babaların, öğretmenin ve çocuğun bakımı üstlenmiş diğer bireylerin çocuğa koşulsuz sevildiğini hissettirebilmeleri gerekmektedir ( Palut, 2003:313).

Kendine güven duyma, başladığı işi bitirme becerisini gösterebilme açısından önem taşıyan temel bir beceridir. Kendine güven duygusu uzun bir zaman diliminde kazanılabilmektedir. Bu nedenle kendine güven duygusunun kazandırılmasındaki süreç iyi bir şekilde değerlendirilmelidir. Çocuktan beklentiler çocuğun gelişim özellikleriyle paralel olmalı; çocuğun bu yönde gösterdiği davranışlar desteklenmelidir ( İnan, 2007: 166).

2.3.4.2.Akran İlişkileri

Okul öncesi dönemde akran ilişkilerinin yaşla birlikte artış gösterdiğine ilişkin bulgulara Minesota Çocuk Gelişimi Okulu’nda Mildred Parten tarafından 1920’li yılların sonlarında ulaşılmıştır. Parten, 2–4 yaş arası çocukların, etkinlikler içerisinde aynı materyallerle aynı oyunu oynuyormuş gibi görünmelerine rağmen yalnız oynadıklarını gözlemlemiştir. Başka bir ifadeyle, çocuklar grup içinde bağımsız olarak oyunlarını sürdürmektedirler. Örneğin, çocuklar aynı materyalleri kullanarak bir kulenin yapımında çalışmaktadırlar. Ancak her çocuk materyalini bağımsız seçer ve kulenin oluşumuna bağımsız olarak katkıda bulunur. Parten (1932), yaşla birlikte paralel oyunun azaldığını ve onun yerine akranlarıyla etkileşimi gerektiren işbirliği içerisinde oyunun geliştiğini ortaya koymuştur. İşbirliği içerisinde oyun paralel oyun döneminden sonra gelmektedir. Bu dönemde çocuklar birbirleriyle etkileşimde bulunarak aynı oyunu oynamaktadırlar. İşbirliği ile oyunda çocuklar yine aynı oyun materyallerini kullanmakta ancak bu kez kuleyi oluştururken materyal taşıma, yerine koyma gibi konularda birbirlerinde yardım almaktadırlar. Bu bağlamda, İsrail’de 400 çocukla yapılan araştırmada açık hava oyunlarında grup etkinliklerinin % 57 arttığı sonucuna ulaşılmıştır (Smith vd.2003:141,142).

Jean Piaget (1932) ve Sullivan (1953), yıllar önce çocukların güçlü akran ilişkileri ile mantıklı düşünme, olaylara başkasının açısından bakabilme ve sosyal becerilerin gelişmesinin birbirine paralel olarak geliştiğini ifade etmişlerdir. Bu gün de araştırmacılar, sosyal-duygusal gelişim içerisinde akran ilişkilerinin önemli bir yere sahip olduğu konusunda Piaget ve Sullivan’ı destekler bulgulara ulaşmaktadırlar. Olumlu akran ilişkileri çocukların kendine güven duygusunu geliştirmekte ve kendinin değerli bir birey olduğunun farkına varmasına yardımcı olmaktadır. Akran ilişkilerinin gelişmesi çocuğun içe ve dışa yönelen problem davranışlar geliştirmesini engelleyebilmektedir.Yakın akran ilişkileri geliştiremeyen çocuklar sosyal ve duygusal zorluklar yaşayabilmekte (Rubin vd., 2006: 139); akranlarıyla etkileşim yoluyla geliştirebilecekleri bir çok beceriden yoksun kalabilmektedir. Başka bir ifadeyle kendisini akranları arasından soyutlamış çocuk, sosyal öğrenme yönüyle eksik kalabilmektedir. Zira sosyal beceriler arkadaşlık ilişkileri içerisinde öğrenilip geliştirilmektedir. Mantıklı düşünebilme, dürüst davranma, karşılıklı ilişkilerde gerekli olan sosyal becerileri kazanma konusunda akran etkileşimi önemli rol oynamaktadır. Araştırmacılar akran ilişkilerini geliştiremeyen çocukların zayıf sosyal becerilere sahip olduğu yönünde görüş bildirmektedirler (Bierman ve Furman,1984:151; Asher ve Parker,1989: 13).

Sosyal becerilerin geliştirilmesine yönelik eğitim verildiğinde, çocukların akranları tarafından kabul görme düzeyleri arttırmakta hatta akranları arasında daha popüler konuma gelebilmektedirler. Sosyal becerilerini akran ilişkilerinde etkinli bir şekilde gösteremeyen çocuklar ise saldırgan davranışlar sergileyebilmektedirler (Önder, 2007:133).

Genel olarak çocuklar, işbirliği ve ortaklık içerisinde çalıştıklarında akranları tarafından kabul görmekte; saldırganlık gibi anti-sosyal davranışlar sergilediklerinde arkadaşları tarafından dışlanabilmektedir (Kemple,1992:1; McClellan ve Kinsey, 1999:1; Palut, 2003: 316).

Palut (2003:315), Lavoie (2002:1) ve Smith vd. (2003: 147–149) çocukları sosyal ortamlarda sergiledikleri davranışlara göre 4 kategoriye ayırmışlardır:

Sorun yaratan çocuklar (Controversial children):Sorun yaratan çocuklar, sosyal becerilere sahip ve zeki olmalarına karşılık, ortak ilgiler üzerine meydana getirilen grup etkinliklerine katıldıklarında kurallara uymayan ve saldırgan davranışlar sergilemektedirler. Bu çocuklar akranları tarafından iyi bir lider olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir ifade ile bazı çocuklar saldırgan davranışlarını akran grupları içerisinde liderlik statüsünü korumak için kullanabilmektedirler.

Dışlanan çocuklar (Rejected children): Akranları ile alay eden, onları yersiz davranışları ile bıktıran ve kaba davranışlarda bulunan çocuklar arkadaşları tarafından oyun dışında bırakılma ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Okul öncesi dönemde akranlarının oyunlarını bozma, vurma itme gibi saldırgan davranışlar sergileyen çocuklar arkadaşları tarafından dışlanmaktadır.

İhmal edilmiş çocuklar (Neglected children-İsolate children): Bu çocuklar akranları tarafından dışlanmamış olmalarına karşılık kendi başlarına olmak ve sosyal ortamlara katılmama konusundaki tercih kendilerine aittir.

Popüler çocuklar (Popular children):Çeşitli arkadaşlık gruplarında başarılı ilişkiler kurabilen, arkadaşlarına göre daha zeki ve duygusal açıdan da daha olgun özellikler taşıyan çocuklardır. Zekâ, fiziksel çekicilik, ergenlik döneminde erken olgunlaşma gibi özellikler, çocuklara akranları arasında popülerlik kazandırmada etkili olabilmektedir. Newcomb (1993:akt: Smith vd.2003.148),yaptığı meta-analiz çalışmasında; popüler çocukların kişilerarası ilişkilerde oldukça iyi olduğu, saldırganlık ya da içe kapanıklık gibi özelliklerin bu çocuklarda çok yüksek oranda bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır.

2.3.4.3.Duygusal Gelişim

Duygu bireyin önem verdiği konularda çevresindekilerle ilişkilerini düzenlemek için çaba göstermesidir. Duygular, bireyin çevresindekilerle etkileşimde bulunurken kendi davranışlarını düzenlemesini de içermektedir. Bu bağlamda duyguların sosyal durumlarda bireyin hareketlerini belirlemede rol oynadığını söyleyebilmek mümkündür. Çocukların duygusal yeterlilikleri farklı duygulara ilişkin deneyim edinmelerine fırsat sağlayan sosyal etkileşim içerisinde gerçekleşmektedir. Duygusal yeterlilik, bireyin bir amacın gerçekleştirilmesi için davranışlarını kontrol edebilmesi ve duruma uygun düzenleme yapmasını gerektirmektedir. Duygusal yeterliliği geliştirmede kullanılan en yaygın yöntem; korku, üzülme, kızgınlık ve mutluluk gibi temel duyguları çocukların anlayabilmelerini sağlamaktır. Bu amaçla söz konusu duyguları içeren yüz ifadelerinin kullanılması; diğer taraftan farklı duyguları içeren empati becerilerinin geliştirilmesi en yaygın kullanılan yöntemdir (Colwell ve Hart, 2005: 592). Çocuklar duygularını tanıma ve ifade etme becerilerini kazanamadıklarında sosyal problemlere çözümler bulmakta zorluk yaşayabilmektedirler. Empati gelişimiyle ilişkili olan duygusal durumların tanınması duygusal durumları meydana getiren nedenlerin birbiriyle ilişkisinin anlaşılmasına fırsat tanımaktadır (Ulutaş, 2005: 16– 17),

Squires (2003: 4–5), çocukların sosyal ve duygusal yeterlilikleri için beş tip davranıştan söz etmektedir:

• Prososyal ve işbirliğine yönelik davranışlar

• Yetişkin ve akranları ile iletişimi başlatma ve sürdürme

• Zorluklarla mücadele ve saldırgan davranışları kontrol edebilme • Duygularına hakim olma ve kendini değerinin farkında olma • Duygularını düzenleme ve duruma uygun hareket etme

Sosyal ve duygusal yeterlilik davranışlara bakıldığında, çocuğun akranları ve çevresindekilerle ilişkiyi başlatma, sürdürme ve bu süreç içerisinde ortaya çıkabilecek problem durumlarında öfkesini kontrol ederek çözüm önerileri

üretebilme, sosyal ortamda bireysel olarak bağımsız hareket edebilme becerilerini kapsadığını söyleyebilmek mümkündür. Bu özelliklerin yanı sıra çocuğun kendi duygularını tanıması, çevresindekilerin de duygularının neler olabileceğini düşünebilmesi, duyguların nedenleri ve sonuçları hakkında bir fikre sahip olması sosyal becerilerin gelişmesinde önemli yere sahiptir. Zira çocuk kendi duygularının yanı sıra karşısındakinin de duygularını anlayarak empatik becerilerini geliştirmektedir. Çocukların duygusal açıdan desteklenmesinde sınıf içerisinde öğretmenin dikkate alması gereken bazı noktalar bulunmaktadır (Palut, 2003:316– 317:

• Gün içinde yaşanılan tüm duyguların çocuk tarafından adlandırılabilmesi ve adlandırılan duyguların oyun, müzik, drama, resim vb. yöntemlerle ifade edilebilmesi.

• Duyguların sözel ifadelerin yanı sıra jest, mimik, ses tonu, yüz ifadesi gibi beden dilini kullanarak ifade edilmesine fırsat vermek (Üzgün bir ördek gibi yürümek, kızgın bir şoför gibi araba kullanmak, hasta bir bebek gibi ses çıkarmak vb).

• Gün içinde iyi bir gözlemci olarak çocukların duygusal durumlarını anlayabilmek.

Benzer Belgeler