• Sonuç bulunamadı

Huzursuzluğun sebebi olarak cinsellik

ŞİİRLERİN TEMA, İÇERİK VE YAPI BAKIMINDAN İNCELENMESİ

3.1. Şiirlerin Tema ve İçerik Bakımından İncelenmesi

3.1.2. Dünyaya konumlanmaya çalışan Ben’in huzursuzluğu/‘kargaşa’sı: Cinsellik

3.1.2.1. Huzursuzluğun sebebi olarak cinsellik

İsmet Özel’in ilk şiirlerinde “cinsellik”, belirgin biçimde işlenen bir tema olarak karşımıza çıkmakta ve dünyaya konumlanmaya çalışan beni’nden hareketle ortaya çıkan huzursuzluğun sebeplerinden biri olarak gözükmektedir.

Cinsellikle arasındaki mesafeyi kavrarken de sahici olanın sınırlarına yaklaşma çabasında olduğuna dikkat çeken Özel, cinsellik hususunda hissettikleri ile buldukları arasındaki uyuma özellikle önem vererek yaşadığını ifade etmektedir. Dolayısıyla şairin peşinde olduğu bu “uyum”, yaşanılan ilişkilerde tam olarak karşılık bulamayınca cinsel kaynaklı huzursuzluk/“uyumsuzluk” olarak ortaya çıkmakta ve şiire de bu haliyle yansımaktadır.

Şairin “Ölü Asker İçin İlk Türkü”, “Bakmaklar” ve “Geceleyin Bir Korku” adlı şiirleri, birbirine yakın içerik ve söyleyişle kaleme alınmış, yukarıda ifadeye çalıştığımız uyumsuzluğun yansımasıyla beliren dizelerden oluşmaktadır. Cinsel yönelimli bu uyumsuzluk söz konusu olan şiirlerde kimi zaman objesi olmadan ulaşılan cinsel bir doyuma, kimi zaman da gerçek anlamından saptırılarak dikkat çekilen bir cinsel birleşmeyi işaret ederek ortaya çıkmaktadır. Örneğin, “Ölü Asker İçin İlk Türkü” şiirindeki şu dizeler, şairin bir ergen olarak cinselliğe bakışını ve bunu kullandığı imge yoğunluğu ile şiirselleştirmesi bakımından dikkat çekicidir:

(…)

altın haykırışlarla kuşlar uçup gelir üstümüze gelip geceyi biriktirirler üstümüze

ben ki otobüslerde sarışın sanmışım kendimi uzun zaman uzun zaman terli bir erkeğin esneyişiyle

bir kaçağın övgüsüne saklanıp

akşam vakitleriyle oğunup uzun zaman kanaryalarla kesmişim uzayan tırnaklarımı.

(…)

erkeksi kadınların yasını tutmuyorum, artık sevin ellerimde madensi gürültüler taşıyorum

(…)

eskiden her üzgün bakışımı Pegasus'a harcardım her kapı gıcırtısından çocuklar dökülürdü, ne çirkin ne çirkin, gövdemde ince bir zırh yara kabuklarından derken hüzün! Kadın sesleri çıkaran o duman…

(“Ölü Asker İçin İlk Türkü”, Geceleyin Bir Koşu, s.22)

İsmet Özel’in cinsel temalı şiirlerin hemen hemen tamamında kullandığı “kuş” imgesi, sadece erkeklerin cinsel

organına karşılık gelen bir kullanım olarak belirmemekte, farklı anlam değerlerini de akla getirmektedir. Erkek ve kadın bedenleri şeklinde simgeleşerek cinselliğin düşünsel ve eylemsel olarak birebir karşılığı biçiminde de kabul edilebilecek bu imaj, “uçmak” ve “uçup konmak”la da ilgili bir kullanımdır. Çünkü insanlar bu hisleri söz konusu olduğunda hem “havalanır” hem “konar” hem de “çırpınır”lar. Yukarıdaki şiirde de bu derin anlamıyla kullanılan

‘kuşların uçup’ gelmesine, ‘sarışın’, ‘terli bir erkeğin esneyişi’ ve ‘oğunmak’ kelimeleriyle de açılım getirilmiştir.

Yine bu şiirde geçen Yunan mitolojisinin “uçan” atı ‘Pegasus’, eski Yunan dilindeki “uçan su” ve “fışkıran su”

anlamlarıyla objesi olmadan ulaşılan cinsel doyumu imlemektedir. Ataol Behramoğlu, “cinsel karmaşa” olarak nitelendirdiği Özel’deki bu durumu, yukarıya bir kısmını alıntıladığımız dizelerdeki cinsel içeriğe dikkat çekerek

“bir başka insan olma (belki büyüyüp erkek olma) özleminde bir kurtuluş ar(an)ıyor” demekte ve “ergenliğin belli dönemine özgü homoseksüelce bir duygu(nun), üstü kapalı da olsa yansımakta” olduğunu ileri sürmektedir.

Şair cinsellikle kurmuş olduğu bu türden bir yaklaşımı “Bakmaklar” ve “Geceleyin Bir Korku” şiirlerinde de devam ettirir. “Bakmaklar” şiirinde şu dizeler ifadeye çalıştığımız anlam dünyasını işaret etmesi bakımından önemlidir:

(…)

barutun ve susamanın güzelliğiyle

tek yatmanın akmayan yüzüyle geçerdim.

Oraya, göğsüme iliklediğim hayvanı ayartmadan direnmenin mayasını ellemeye.

Gün dönerdi, benzi solardı kahkahamın kapardım kapımı gevşeyen bir yanımla ve hergece yatağımda bir engerek bulmanın süregen iğrentisiyle dolardım, sesim

öylece - Kusmuk Gibi - kalırdı ağzımda.

Çünkü her yerde bir göğün ufak kaldığı vardı - akşama özgü göğsümü açardım

ey mutlu seri penceresi doğanın -

her yerde köpeksi koklaşmaların sürüp gittiği vardı uyurken bir kadına doyar gibi kanardı ayaklarım kanardı ve bir irin seliyle boğulurdum her sabah.

(…)

Ey irin mutluluğu!

Ey durmayıp ağrıyan kemiği usumun!

Uğunursam beni hazdan delirten hayvanın ortasında ben koşarken derelerde birikirse çocukluğum, piçliğim birikirse sesimin o hıncahınç boşluğunda coşkunun en sağlam atıyla geliyorum

sövgüm büyüyor, ağartıyor günümü.

TAN! Ölü bir keçiyle saçlarımı taramanın vaktidir

sarı bir bilincin ötesini ellemek istemenin bir üzünç aralığındayız artık TAN!

savulun, çıplaklığım geliyor ardımdan.

(“Bakmaklar”, Geceleyin Bir Koşu, s.24)

Eser Gürson, Özel’deki bu durumu, kurulu düzene baş kaldırıp ‘normal’e aykırı düşmesiyle, Baudelaire’e benzetmektedir. Şairin çocuklukla birlikte cinselliği bu derece öncelemesi ve “aykırı” bir söyleyişle bu durumu şiirselleştirmesi, Gürson’a göre Özel’i “patolojik bir karmaşa içine düşürüp sancılı (bir) şair” yapmaktadır.

Devam eden bir izlek olarak bu dizelerle beraber okunması gereken “Geceleyin Bir Korku” adlı şiirin özellikle son bendi, ergen olarak dünyaya konumlanmaya çalışan şair beni’nin içinde bulunduğu durumu/huzursuzluğu tam anlamıyla ortaya koymaktadır.

Hırlıyım, böylece büyüyor baldırlarım ve boynumun öpülen yeri iri bir kuş kendini ağartıyor koltukaltlarımda

geceyi hor görüyorum, böylece gecenin bütün itliğini irkilip terliyerek bir erkek sesi olarak yatağımda tanrım, Pekos Bil’im gözet beni.

(…)

Üşüt, yırtsın öpüşlerimi paslı tenekeler, soyunup org çalayım ceketimle örteyim gecenin bütün itliğini

tanrım, Pekos Bil’im uçur beni.

(“Geceleyin Bir Korku”, Geceleyin Bir Koşu, s.20)

“Waterloo’da Bir Dişi Kedi” adlı şiir, şairin insanlarla olan ilişkisini cinsellik dolayımında ele alması bakımından ilgi çekicidir. İnsanlara nasıl güvenebileceğinin cevabını arayan Özel, ‘kuş’ kelimesinin zihinlerde yarattığı imajinatif anlam değerlerinden bu şiirinde de faydalanmış; özellikle ‘dişi’, ‘kucak’, ‘kanat çırpmak’, ‘vurmak’,

‘kanatmak’ ve ‘yorgunluk’ kelimeleriyle bu anlamı pekiştirmiştir. Nitekim ‘kanatlarını bembeyaz çırpan kuşlar’

ve ‘bir kadının kendini kuşlara vurması’ cinsel birleşme istencinin imajinatif bir söyleyişi olarak kabul edilebilir.

Zengin bir dul dişi bir kedi seviyor ya kucağında belki bu insanlara güvenimi doğuruyor durmadan ellerim bağlı da ondan bu belki

yaşlı adamlar artıyor haykırışımdan kanatlarını bembeyaz çırpıyor kuşlar bir kadın vuruyor kuşlara kendini vuruyor vuruyor kanatıyor belki

sonra da güneşin gövdesine yorgunluktan.

(“Waterloo’da Bir Dişi Kedi”, Geceleyin Bir Koşu, s.17)

“Acının Omuzlanışı”nın son dizelerinde dikkate sunulan ‘kadın’ da şairin gömleğini, yukarıdaki şiirde örgülenen söyleyişe yakın bir sesle ‘zorlamak’tadır:

Aşınmış eşikler, aşınmış yaygaralar aslan gibi bir kocası var mıydı bu kadının?

Gömleğimi zorlayan kuş sesleri.

(“Acının Omuzlanışı”, Geceleyin Bir Koşu, s.19)

“Bir Ağrı Yakıldıkça Sevilmeli” şiirinde yine aynı söyleyiş, ‘gece’, ‘kuş’ ve ‘inilti’ kelimelerinin oluşturduğu anlam birlikteliğiyle şöyle ifade edilmektedir:

Gecenin dürüstlüğünden herkes kuşkulanır korkulur o kuş yüklü iniltilerden

(“Bir Ağrı Yakıldıkça Sevilmeli”, Geceleyin Bir Koşu, s.30)

İsmet Özel, cinselliği “huzursuzluk” şeklinde yoğun olarak işlediği yukarıdaki şiirlerinden başka, disiplinize edilmiş biçimiyle metinlerinde ele almaya devam eder. Yer yer eski yönsemesine müracaat etse de şair, bu şiirlerde cinselliğe ergen bunalımlarının hafiflemesi ve beni’nin, konumlanacağı dünya karşısında kazandığı kuvvetle, “huzursuzluğu”nu azaltmış olarak yaklaşır. “Geceleyin Bir Koşu”nun son şiiri olan “Sabah Ayartması”

adlı metnin bütününde söz konusu edilen cinsellik, bu yönüyle dikkat çekmektedir:

Bağrı çok savruk da olsa sabah günün en çıplak vaktidir

günün en çıplak kuşları gezinir orda ve ilkin loş bir yürek çarpıntısıyla uyur göğsümün bedenimin çaşıtları bütün çaşıtları uyutur sabah

kuşların, kuşların uçuşlarını da.

Sabah ki aklını çeler bir kuzgunun götürür ıssız bir sorumluluğa

ama gitmeyen o simsiyah tad ağzımda ve buramda coşkun göğertisi orospuluğun bulanık, aç ve sonuna kadar cesur

Buramı öpesi gelir kuşların kuşların heryerimi öpesi gelir uzanırım aç ve sonuna kadar cesur sabah günün en kıskanç vaktidir.

(“Sabah Ayartması”, Geceleyin Bir Koşu, s.20)

‘Savruk’, ‘çaşıt’, ‘orospuluk’ ve ‘cesur’ kelimeleriyle insanların yasak ilişki kurmaya olan meylini, sabahla birlikte uyanan cinsel istekle hissettiren şair, aynı söyleyişi 1 yıl sonra yayımladığı “Çağdaş Bir Ürperti”de de devam ettirir. Şehrin beni’nde bıraktığı ‘ürperti’yi şiirselleştirirken cinselliğe başvuran Özel, insanların cinsel iştihasını/‘çavlanını’ dindirmek için yol kenarlarında/‘asfalt’ta otostop çekerek yasak ilişkiye/‘suç’a davet eden

‘kocamış kuşlar’ı dikkatlere sunar.

Ve asfalt orada

ve asfalt cinsel kavramlarla halkların kalkışını anlatıyordu onların çavlanını durdurmak için suçlar, kocamış kuşlar bulundu koynum bir yangın çıkartıp siniyordu koynuma.

(“Çağdaş Bir Ürperti”, Evet, İsyan, s.10)

İsmet Özel, “Evet, İsyan” kitabında beliren cinsel temalı şiirlerinde ortaya koymuş olduğu söyleyişle, söz konusu olan huzursuzluktan sıyrılmış ve cinselliğe belirgin bir görünüş kazandırmıştır. Hayatı tüm açıklığıyla yaşayarak

“beni” için dokunulur kılmak isteyen şairin cinselliği de bu çerçevede yeniden yapılanmıştır denebilir. “Kan Kalesi”, “Sevgilim Hayat”, “İnce Sızı” ve “Muş’ta Bir Güz İçin Prelüdler 4” şiirlerindeki cinsel tema, bu bakış açısıyla ele alınabilir.

“Kan Kalesi” şiirinden yükselttiği sert ve coşkun sesle şair, cinsel huzursuzluğunu kendisine sunulan mecbur bırakılmışlıklara “isyan” ederek bir parça olsun gidermiş görünmektedir:

Sen şimdi sevincimin akranısın ey kanıma çakıllar karıştıran isyan doğrusu seni toprağı eller gibi sevdim yaralarımı onduranımsın

yatağımı hiç boş bırakmayan...

Yüzümü ellerimle yine kapayayım mı?

bekçi karısının belaltını mı anlatayım insanlara yoksa onlara bilinmez bir toprak mı adayayım değil

partizanlığım dalaşmak istiyor anla bu sarsak hırgürüyle dünyanın dalaşmak dalaşmak dalaşmak böylece aşk akranım oluyor benim ey bayırdan ve yokuştan uzaklara ey çırpınan bir geyiktir memelerin kanın ısırgan otları gibi aklımda.

(“Kan Kalesi”, Evet, İsyan, s.18)

“Sevgilim Hayat” şiirinde Özel’in hayat ve cinsellik kavramlarını iç içe kullanarak, “yaşamayı doyuma ulaşma olarak” ele alması, “Kan Kalesi”nden yükselen ‘isyan’ı tamamlayan bir içerik olarak önem kazanmaktadır:

Yüzüme bak ve yüzümü hırpala

yüzümü değiştir, dağlı bir anlatım bırak sen

her hafta oğlunu leğende yıkayan hayat yaban, diri memelerinden ısırmak

dudaklarındaki tuzu dudaklarıma almak için çok oldu tepelere vurdum kendimi

bulutlara karıştım ve karanlık kahvelerde tıraşı uzamış adamlardan

huylarını öğrendim senin.

(…) dünya

kirletilmez bir inatla dönüyor altımıza yıldızlar seriliyor

yüzüm suya davranıyor koşaraktan.

ve inzal.

(“Sevgilim Hayat”, Evet, İsyan, s.29)

Yukarıdaki iki şiirde radikal imgelerle öne çıkarılan sesin arkasından hissettirilen cinsellik, “İnce Sızı” ve “Muş’ta Bir Güz İçin Prelüdler 4”de iyiden iyiye netleştirilmiş ve gelinen noktadaki cinsellik ile olan etkileşim dizelere yansıtılmıştır. “Muş’ta Bir Güz İçin Prelüdler” şiirini yazdığında nişanlı olan Özel, bu hususta artık ‘gövdesinin sarışın’ olmadığına özellikle şiiriyet kazandırmaktadır:

Öyleyse arkadaşım sinem kanayadursun ta ki sürgün ya da mahpus kırışıklar yerine yüzümüz köylü ve gurbetçi yanıklığa dursun sevmekle doğrulanmıyor madem kalbimiz girelim yarimizin avlusuna tam tekmil ve mürdüm erikleri

ve dopdolgun elmalarıyla o bahçede o geniş kalçalı yarimizi dört kere.

(“İnce Sızı”, Evet, İsyan, s.31)

Şayaktan bir sabah örtüsü takılıyor aklıma kağnılar ve mali sermaye üstüne düşündüklerim

halkın alkışlarıyla kuracağı dünya üstüne düşündüklerim ve artık sarışın olmayan

gövdemi dünyaya bulayan sevgilim sarışın yapraklarıyla dökülüyor aklıma.

(“Muş’ta Bir Güz İçin Prelüdler 4”, Evet, İsyan, s.35)

Özel’in devam eden şiir evrelerinde cinsellik artık bir huzursuzluk olarak değil, şiirin anlam dünyasına kazandırdığı derin açılımıyla ele alınmaktadır. Örneğin, şairin müslüman dünya görüşüne bağlandıktan sonra Diriliş dergisinde yayımlanan “Akla Karşı Tezler 1” şiirinde karşılaştığımız cinsellik, ironiyle birlikte hayatın

bütünü içerisinde yer alan bir unsur olarak dikkatlere sunulur:

Gecenin üçüdür en uygun zaman, bahse girerim düşünün: sabah çok yakın

oysa ışıltı yok ortalıkta

nerdeyse gece bitmiş ama sürmekte karanlık henüz uyanmış bazıları

henüz uyumamış bazıları

bazıları uyanmış uykusuna doymadan bazıları uykusuna varmadan doymuş

(“Akla Karşı Tezler”, Erbain, s.185)

Cinselliğin dikkate sunmaya çalıştığımız kullanımı, şair tarafından “Bir Yusuf Masalı” adlı eserinde de devam ettirilmektedir. Masalın ‘İkinci Bab’ı olan ‘Yusuf’un Kaçırılışıdır’ adlı kısmında Özel cinselliği, ‘sevişmek’ fiili etrafında insanlara bitişik olarak devam eden bir unsur olarak dikkatlere sunar. Şair bu dizelerde ‘kuş’ kelimesini ilk olarak, yukarıda izaha çalıştığımız yan anlam değerleriyle değil de ilk anlamıyla kullanmış ve cinselliği/

sevişmeyi, ‘bulut’ ve ‘ırmak’ kelimelerinin imajinatif açılımıyla şiirselleştirmiştir:

Tohumu

Bir yanda hışır hışır emeniyor börtü böcek İrili ufaklı bütün kuşlar

Suskun buldukları korunakta Öte yanda tabiat

Bir kadınla bir erkeğin yatakta Terli telâşıyla yarışa yelteniyor.

Ah, bu hep zaten böyle oluyor

İnsanlar tabiatı her zaman heyecana boğuyor Çünkü kuşlar ve böcekler gibi değil

Bulutlar ve ırmaklar gibi sevişiyor insanlar Sevişerek çiseliyorlar dünyayı

Yalnız ilkbahar gecelerinde değil Sevişiyorlar

Sonbaharın mağmum karanlığında

Kış gelince hakaretamiz bir soğuk çattığında Yaz olunca ısınan baygınlığın çözeltisi yüzünden Sürgün günlerinin birinin batımında

Birisi bir başkası yerine seyahat ederken Yusuf'a doğru giden her eğimde

Her hangi bir vakte denk düşüyor

Sevişme ânı.

(“İkinci Bab: Yusuf’un Kaçırılışıdır”, Bir Yusuf Masalı, s.51)