• Sonuç bulunamadı

HUKUK VE SİYESET BİLİMİ AÇISINDAN SEÇİM

Belgede Seçim yargısı (sayfa 31-35)

Seçimin hukuki niteliğini açıklayabilmek için seçmenle seçim arasındaki bağlantıyı ortaya koymak gerekir52.

Seçimden seçime millet seçtiklerini hesaba çekme ve denetleme şansına sahip olur. Seçimler yoluyla seçmenler iktidardan hesap sorar ya da başka bir deyişle seçimlerde iktidarlar seçmenler karşısında hesap verir. Bu hesap sorma ve hesap verme işleminin sonucunda halk, mevcut iktidara son da verebilir. Yani seçimler iktidarı sınırlama yollarının başında gelir53. Bir başka deyişle seçimler iktidarın barışçıl yöntemlerle el değiştirmesini sağlar. Seçime dayanmayan ve seçimle gelmeyen tüm iktidarlar diktatörlük rejimi özelliğini içinde barındırır54. Bu şekilde yönetenlerin yönetilenler tarafından belirlenmesini ve denetlenmesini sağlayan seçimin hem hukuki hem de siyasi bir anlamının olduğu ortaya çıkar. Ancak bu, seçim hukukunun, siyaset ve anayasa hukukunun seçime ilişkin çözümlemelerinin bir araya getirildiği “karma” bir alan olduğu anlamına gelmez55.

50 TANÖR, Bülent, Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri, TÜSİAD Raporu, İstanbul 1997,

s.88.

51ARASLI(1989), s.10. 52 TEZİÇ, a.g.e., s.248. 53

KAPANİ, Münci, Kamu Hürriyetleri, Yetkin Yayınları, Ankara 1993, s. 281.

54 KAPANİ, a.g.e., s.281.

55 GÖNENÇ, Levent, Türkiye’de Seçim Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yolları, Adalet Yayınevi, Ankara

Seçimin siyasi bir anlamı vardır. Çünkü; seçimde millet adına milleti yönetecekler belirlenmektedir. Seçimin hukuki bir anlamı vardır. Çünkü; seçimler anayasa ve yasalarla güvence altına alınmış ve düzenlenmiş olmalıdır. Anayasal ve yasal dayanağı ve güvencesi olmayan bir seçim hiçbir zaman anlam ifade etmez. Seçimin anayasa ve yasalarla düzenlenmiş ve güvence altına alınmış olmasıyla da seçim hukuku ortaya çıkmıştır. Yani seçim hukuku hem anayasa hukukuyla hem de siyaset bilimiyle yakından ilişkilidir. Ancak seçim hukuku, anayasa hukuku ve siya- set bilimi birbiriyle ilişkili olsa da birbirinden farklı alanlardır.

İşte bu nedenlerle seçimler hem hukuku hem de siyaset bilimini ilgilendirir. Seçimin siyaset bilimini ilgilendiren tarafı seçim sistemleri ve seçmen davranışlarıdır. Seçimin hukuku ilgilendiren tarafı ise kamu siyasetini yapacak ve yürütecek olan kamu iktidarlarını oluşturmaktır56.

1. Siyaset Biliminin Seçimle İlgili Çalışmaları57

Seçim kavramının hem hukuku hem de siyaset bilimini ilgilendirdiğini belirtmiştik. Bu nedenle hem siyaset bilimi hem de hukuk bilimi seçimle ilgili olarak çalışmalar yapmıştır.

Siyaset biliminin seçimle ilgili olarak yaptığı çalışmaları şu iki başlık altında özetlemek mümkündür:

(1) Seçim sistemlerine ilişkin çalışmalar,

(2) Seçmen davranışına ilişkin çalışmalar

Siyaset biliminin bu çalışmaları seçimlerin, siyasi sistem üzerindeki etkisi veya seçimlerin bireyler üzerindeki etkisi üzerinde yoğunlaşmaktadır.

56 KARAMUSTAFAOĞLU, a.g.e., s. 15. 57 GÖNENÇ, a.g.e., s.5.

2. Hukuk Biliminin Seçimle İlgili Çalışmaları

Hukuk biliminin seçimle ilgili yaptığı çalışmaları ise şu başlıklar altında özetlemek mümkündür:

(1) Seçim kurallarının tüm hukuk sistemi ve anayasal sistem içindeki yeri,

(2) Hukuk ve anayasal sistem içinde yer alan seçim kurallarının birbirleriyle olan ilişkileri,

(3) Hukuk ve anayasal sistem içinde yer alan seçim kurallarının yorumu,

(4) Hukuk ve anayasal sistem içinde yer alan seçim kurallarının uygulanması,

(5) Hukuk ve anayasal sistem içinde yer alan seçim kurallarından kaynaklanan sorunlar,

Bu şekilde beş maddede özetlediğimiz hukuk biliminin seçimle ilgili çalışmalarının neredeyse tamamı seçim yargısının konusudur. Seçim hukuku ve seçim yargısı çerçeveleri ortaya konmadan siyaset bilimcilerce seçimle ilgili çalışmalar yapılması yanlıştır. Şurası muhakkaktır ki seçim hukukunu esas olarak bir hukuk alanı olarak kabul etmek ve diğer hukuk alanları ile özellikle anayasa hukuku ile olan ilişkisini incelemek gereklidir. Biz de bu çalışmamızda seçimlerin hukuki çerçevesi içinde yer alan seçim yargısını inceleyip değerlendireceğiz.

Seçimlere ilişkin hukuki konular genellikle anayasa hukuku müfredatı içinde yer alır. Klasik anayasa hukukunda seçim kavramı daha çok seçme ve seçilme hakkı çerçevesinde ve yasama organının oluşumuyla bağlantılı olarak değerlendirilmiştir. Uluslararası literatürde bağımsız bir seçim hukukunun varlığını pek görememekteyiz. Seçim konusu daha çok hukukçularının seçimden seçime ilgilendiği, pedagojik ve metodolojik bütünlük ve olgunluktan yoksun bir çalışma alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak son yıllarda bu değişmeye başlamıştır. Seçim hukuku kendine özgü bakış açısı, ilkeleri ve yorum yöntemiyle, klasik anayasa hukukundan ayrı,

bağımsız bir "disiplin" haline gelmeye başlamıştır. Bir ülkede şu beş koşulun tamamının birden bulunması durumunda seçim hukuku bağımsız bir disiplin haline gelebilir ve seçim hukukuna akademik ilgi yoğunlaşabilir :58

(1) Demokratik bir rejim varsa,

(2) Seçimler sık sık ve yaygın olarak yapılıyorsa,

(3) Seçim mevzuatı gelişiyorsa,

(4) Seçim sürecinde yargı organının ağırlığı varsa,

(5) Seçim sürecinde önemli hukuki sorunlar ortaya çıkıyor ve tartışılıyorsa.

Ülkemiz açısından bu beş şartın beşinin de birden var olduğunu ve artık ülkemizde de seçimlere ilişkin olarak akademik ilginin artmaya ve yoğunlaşmaya başladığını söyleyebiliriz. Türkiye, uzun seçim tecrübesine ve tarihine sahiptir. Türkiye’de seçimlerin gözetim ve denetimi yargı gücü tarafından yapılmaktadır. Türkiye demokratik bir ülkedir. Türkiye'de seçim sürecinde sık sık ortaya çıkan uyuşmazlıklar ve tartışmalar vardır. Ancak Türkiye'de seçim hukukunu halen; "siyasi partiler hukuku", "parlamento hukuku” gibi anayasa hukukunun bir alt alanı olarak gören ve değerlendirenler de vardır. Böyle düşünenler; seçimlerin hukuki boyutunu, anayasa hukuku kitaplarının ilgili bölümlerinde ve Anayasa ile ilgili olduğu ölçüde ele alınmaktadır. Bu durumda seçim hukuku alanında akademisyenler tarafından yapılan çalışmalar yetersiz kalmaktadır. Ancak yine de Türkiye’de elimizde seçim uyuşmazlıklarının çözümünü konu alan “akademik” ve “hukuki” olmak üzere iki türlü kaynak bulunmaktadır59. Akademik kaynaklar daha önce de söylediğimiz gibi yetersiz kalmaktadır. Hukuki kaynaklar ise en başta Anayasa, 298 Sayılı Seçimlerin

58 GÖNENÇ, a.g.e, s.8-9.

temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun60, 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu61 ve 2839 Sayılı Milletvekili Seçimi Kanunudur62.

Türkiye'de seçim hukukunun güçlü ve bağımsız bir alan olarak ortaya çıkması için akademisyenlerin ve hatta uygulayıcıların bu alandaki çalışmalarını çoğaltmaları gerekmektedir. Seçim hukuku alanının geliştirilmesi demek demokrasinin gelişmesi demektir. Ülkelerin seçim hukuku alanında ulaştıkları düzey, demokrasi konusunda ulaştığı düzey konusunda da fikir vermektedir. Bir ülkede seçim hukuku başlı başına bağımsız bir alan haline gelmişse bu ülkede seçimler ve dolayısıyle demokratik rejim önemseniyor ve olgunlaşmış demektir. Ülkemiz demokrasisinin tam olarak olgunlaşması, yerleşmesi ve arada sırada olduğu gibi kesintiye uğramaması için akademisyenler, hukukçular ve uygulayıcılar bu alandaki çalışmalarını bağımsız ve en übt düzeyde sürdürmelidirler.

Belgede Seçim yargısı (sayfa 31-35)