• Sonuç bulunamadı

TÜRK VERGİ YARGILAMASI HUKUKU’NDA ADİL YARGILANMA HAKKI AÇISINDAN ÖZELLİK ARZ EDEN DURUMLAR ∗∗∗∗

C. Hukukî Dinlenilme Hakkı

Bir devlette hukukî korunmanın sağlanması ancak hukukî dinlenilme hakkının eksiksiz tamamlanması ile mümkündür156. Hukukî dinlenilme hakkı, hukuk devletinin bir göstergesi; hukuk devleti, hukukî dinlenilme hakkının güvencesidir157. Hukukî dinlenilme hakkına eksiksiz biçimde itibar edildiği oranda adli gerçek, maddi gerçeğe yaklaşacak; hem şeklen hem de madden doğru ve gerçeğe uygun bir kararın verilmesi sağlanacaktır. Bilgilendirilme, açıklama ve dikkate alınma haklarını da içerinde barındıran hukukî dinlenilme hakkı öncelikle aleni bir yargılamanın yapılmasını, bu yargılamada tarafların iddiasını ispatlamak için gerekli delilleri sunabilmesini ve mahkemece bu deliller doğrultusunda karar verilmesini gerektirir.

1. Vergi Yargılaması Hukuku’nda Aleni Yargılanma İlkesi

İdari Yargılama Usulü Kanununa göre; Danıştay, Bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme evrak üzerinde yapılır (İYUK.m.1/2). Bu ilke doğrultusunda taraflar iddia ve savunmalarını yazılı şekilde bildirirler. Yapılan inceleme de dosya ve belgeler üzerinden yürür158. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17’nci maddesi duruşma yapılabilecek halleri sınırlı sayımla düzenlemiştir. Maddeye göre bu haller; ilk derece yargı yerlerinde, iptal davaları ile uyuşmazlık konusu belli bir tutarı geçen tam yargı davaları ve vergi davaları olarak sayılmıştır. İptal davalarında taraflardan birinin talebi duruşma yapılması için yeterli iken, tam yargı davalarında hem uyuşmazlığın tutarı hem de taraflardan birinden gelen istem bir arada değerlendirilmektedir. Ayrıca duruşma talep eden tarafın, duruşmadan vazgeçme isteğinin kamu yararına aykırı olmaması ve açık olması kaydıyla duruşmadan vazgeçmesi de mümkündür159.

ve belgeler dışında herhangi bir bilgi ve belge kullanılamaz. 3-Alınan kararlara karsı idari yargı merciine başvurulması, bu kararın idare tarafından uygulanmasına engel oluşturmaz.”.

155 AnyM, 18.10.2005 gün ve E.2003/7, K.2005/71 sayılı karar. Karar için bkz.

http://www.anayasa.gov.tr/index.php?l=manage_karar&ref=show&action=karar&id=2040 (28.03.2013)

156 Yeşilova, s. 48

157 Özekes, Hukukî Dinlenilme, s. 42.

158 Candan, İdari Yargılama Usulü Kanunu, s. 54; Karakoç, Vergi Yargılaması, s.79; Aksoy, s. 177.

159 Akıncı, Duruşma, s. 129-130.

Vergi yargılaması hukukunda söz konusu olan yazılılık ilkesi ve duruşmanın ancak belirli koşullarda yapılması aleniyet ilkesine aykırı gözükmekle birlikte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi aleniyetin sağlanması için duruşma yapılmasını olmazsa olmaz bir şart olarak görmemektedir.

Mahkemeye göre mahkeme kararının ilgililerin bilgi edinmesi amacıyla mahkeme kalemine bırakılması ve kolayca görülebilecek şekilde mahkeme binasının uygun bir yerine asılması halinde de aleniyet sağlanabilir160. Hukukî dinlenilme hakkı yazılı ve sözlü yargılamadan bağımsız bir ilke olduğundan her iki ilkenin geçerli olduğu yargılama alanlarında da uygulama alanı bulabilir161. Bu nedenle salt yazılı yargılamanın yapılması nedeniyle vergi yargılamasında hukukî dinlenilme ve alenilik ilkesinin ihlâl edildiğini söylemek güçtür.

Duruşmalar şekli bir gereklilik olarak değil; dosya hakkında karar verilecek aşamaya gelmeden evvel, tarafların dava hakkındaki fikirlerini beyan edebileceği şekilde yapıldığı takdirde duruşma amacına ulaşılacaktır. Bu nedenle hukukî dinlenilme hakkının tam olarak sağlanması için idari yargıda duruşmalı yargılama yapılması gerektiği ileri sürülse de162 Türk yargılamasında alışılagelmiş bir uygulama olan “dilekçemizi tekrar ediyoruz” beyanından öteye geçemeyen duruşmalı yargılamanın, hukukî dinlenilme hakkına hizmet etmediği ve sadece tarafları tatmin etmek için yapıldığı açıktır.

2. Vergi Yargılaması Hukuku’nda Gerekçeli Karar Hakkı

Yargılama sonunda kararların gerekçeli olarak verilmesi gerekliliği silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinde olduğu gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6’ncı maddesinde açıkça öngörülmeyen fakat Mahkeme’nin yerleşmiş içtihatlarıyla varlığı tanınan haklardan bir tanesidir163. Vergi yargılaması hukukunda, kararların gerekçeli olması ilkesini değerlendirirken öncelikle İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 24’üncü maddesi ile 54’üncü maddelerine bakmak gerekir.

İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 24’üncü maddesinin birinci fıkrasının e bendinde gerekçenin kararda belirtilmesi gerektiği; 54’üncü maddesinde ise kararın esasına etkisi olan iddia ve itirazlara kararda yer

160 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Sutter- İsviçre kararı, Başvuru No. 8209/78, 22.02.1984, (http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-57585), (Erişim. 09.03.2013); Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Campbell ce FelI- İngiltere kararı, Başvuru No. 7819/77-7878/77, 28.06.1984, (http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/pages/search.aspx?i=001-57456), (Erişim. 13.03.2013)

161 Özekes, Hukukî Dinlenilme, s. 71.

162 Kurt Konca, s. 71. Karşı görüş için bkz. Aksoy, s. 177.

163 İnceoğlu, s. 322.

verilmemiş olmasının, kararda birbirine aykırı hükümler bulunmasının, kararın usul ve kanuna aykırı bulunmasının kararın düzeltilme sebebi olduğu hükme bağlanmıştır ki bu hususlar ancak gerekçeli bir kararla tesbpit edilebilir.

Diğer hukuk dallarında olduğu gibi vergi yargılaması hukukunda da esas hükmün yanında ara kararların da gerekçeli olması gerekir. Örneğin davanın açılması ile yürütmenin kendiliğinden durmadığı dava türlerinde şayet yürütmeyi durdurma kararı veriliyorsa bunun gerekçeli verilmesi gerekmektedir. Birden fazla hâkim tarafından yapılan yargılamalarda da karara katılamayan hâkimlerin kararlarının da gerekçeli olması gerekmektedir.

Uygulamada sıkça rastlanıldığı üzere “Çoğunluk kararına katılmıyorum”

şeklinde cümleler karardan sonraki denetimin sağlanması açısından yetersizdir.

Kararların gerekçelerin hukukun genel ilkelerine, Anayasaya, kanunlara, vicdani kanaate göre verilmesi gerekmektedir. İlkelere değil hazinenin ihtiyaçlarına dayanan gerekçeler vergi hukuku alanının hukuklaşmasını engeller164.

IV. VERGİ CEZA DAVALARINA ÖZGÜ GÜVENCELER A. Masumiyet Karinesi

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesinin 2’nci fıkrasına göre “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.”. Buna göre herkes adil yargılanma hakkının asgari gereklerini içeren bir yargılama sonucunda hukuka uygun bir şekilde suçu işlediği sabit olmadıkça suçsuz sayılma ve buna göre muamele görme hakkına sahiptir165.

Sadece vergi kaçakçılığı, vergi mahremiyetini ihlal, yükümlünün özel işlerini yapma gibi vergi suçlarına ilişkin ceza yargılamasında değil, vergi mahkemesince yapılan vergi kabahatlerine ilişkin vergi ziyaı ve usulsüzlük cezasına yönelik yargılamalarda da adil yargılanma hakkının uygulanması gerekir. Adil yargılanma hakkının gereklerinden olan, aksi ispat olununcaya kadar masum sayılma hakkı da, bu doğrultuda idari yaptırım niteliğindeki vergi ziyaı ve usulsüzlük cezalarının kesilmesini gerektiren fiillere yönelik yargılamalarda geçerli kabul edilecektir.

164 Karakoç, Yargılama Sorunları, s. 312.

165 Kalabalık, İnsan Hakları, s. 512. Bu haklar Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinde örnekseyici olarak sayılmıştır ve artırılabilir (Üzeltürk, s. 145).

Vergi Usul Kanunu’nda yer alan isbat yükünü vergi idaresine yükleyen kimi hükümlerin, masumiyet karinesine hizmet ettiği görülmektedir. Buna örnek olarak, kanuna karşı hile, peçeleme, ikmalen ve resen tarhiyat nedenlerinin varlığını ve ilk görünüş karinesinden yararlanan defter ve belgelerdeki bilgilerin doğru olmadığını iddia eden vergi dairesine ispat yükü verilmesi sayılabilir166. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre masumiyet karinesine sadece yargılama makamları değil, devletin bütün resmi makamları sahip çıkmalıdır167. Bu yorumdan hareketle vergi dairesinin de mükellefin suçlu olduğu tespit edilinceye kadar suçsuz sayılma hakkına sahip çıkması gerekir.

Uygulamada masumiyet karinesini ihlal eden tutumlara, vergi dairelerinin uzlaşma talebinde bulunan fakat uzlaşma sağlanamadığından yargı yoluna başvuran mükellefin suçlu olduğuna kanıt olarak uzlaşma talep etmesini göstermesini örnek verebiliriz. Tarafların zor ve yorucu olan dava yoluna gitmektense uzlaşmayı seçmeleri pek tabiidir ve buradan onların suçlu olduğunu varsaymak masumiyet karinesine aykırı düşecektir168. Vergi mahkemesi hâkiminin bu gibi iddialara değer vermemesi, araştırmalarına ön yargısız olarak başlaması gerekir.

Vergi yargılaması hukukunda masumiyet karinesinin geçerliliğini destekleyen bir kural da dava yoluna başvurmakla birlikte kural olarak yürütmenin durmasıdır. İdarenin işlemlerinin hukuka uygunluk karinesinden yararlanması kuralının aksini oluşturan bu hüküm vergi mükellefinin masumiyetinin varsayıldığı şeklinde yorumlanabilir. Doktrinde suç ve cezada şahsilik ilkesi de masumiyet karinesinin içinde değerlendirilmektedir169. Bu kabulden yola çıkarak, kimseyi işlemediği bir vergi suçu veya kabahatinin sonucuna katlanmaya yükümlü tutmamak gerekmektedir. Nitekim 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun ölüm başlıklı 372’nci maddesi uyarınca; “Ölüm halinde vergi cezası düşer”. Bu vergi cezasının bir vergi kabahati veya 359’uncu maddede yazılı fiillere ilişkin kesilmesinin herhangi bir önemi yoktur.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de A.P., M.P., ve T.P – İsviçre kararında ödenmemiş vergilerin terekeden tahsil edilmesinde bir sakınca olmadığını yalnız ölen kişinin vergi cezalarının mirasçılara intikalinin hukuk devletiyle bağdaşmayacağını bildirmiştir170.

166 Öncel- Kumrulu- Çağan, s. 203.

167 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Allenet de Ribenot kararı, 10.02.1995, (Feyzioğlu, s. 149).

168 Baykara, s. 8.

169 Bkz. Yaltı, Yükümlünün Hakları, s. 135.

170 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi A.P., M.P., ve T.P - İsviçre Kararı, 29.08.1997. Karar hakkında ayrıntılı açıklama için bkz. (Yaltı, Yükümlünün Hakları, ss. 135-136).