• Sonuç bulunamadı

Hudeybiye’ye Varı

Belgede Hudeybiye Seferi (6/628) (sayfa 48-55)

BÖLÜM 4: HUDEYB YE’YE VARI VE TARAFLAR ARASINDA

4.1. Hudeybiye’ye Varı

Kutsal Kâbe’yi ziyaret etmek amacıyla çıkılan bu yolculuktan sonra Mekke’nin 17 kilometre201 kuzeybatısında yer alan Hudeybiye mevkiine varılarak burada konaklanılmı ve burada geçirilen süre içerisinde Müslümanlar, Mekkeli dü manlarıyla çe itli ili kiler içerisine girmi tir.

Hudeybiye, Müslümanların Rasûlüllah’a biat ettikleri ecere Mescidi’nin yanındaki kuyunun adı sebebiyle bu isimle anılır olmu tur. Hattâbî ise Hudeybiye’nin bu mevkide bulunan hadbâ a acı ile isimlendirildi ini, Hudeybiye ile Mekke arasında bir, Medine arasında ise dokuz merhale oldu unu söylemektedir. Hadislerden anla ıldı ına göre Hudeybiye’nin bir kısmı hill, bir kısmı ise haremden sayılmaktadır ve o, Beyt’ten en uzak hill alanıdır. Hudeybiye ile Kâbe arası bir günlük mesafeden biraz daha fazladır.202

Günümüzde burada, Cidde’den gelen gayrimüslimleri kontrol ederek Harem bölgesine sokmamakla görevli bir polis karakolu, altında Rıdvân Biatı’nın yapılmı oldu u ve Hz. Ömer zamanında kesilen a acın yerine yapılmı Hudeybiye Mescidi denilen mescid ve Harem sınırını belirleyen alemin dı ında, üzerinde Osmanlı dönemine âit kitâbelerin yer aldı ı bir hamam bulunmaktadır.203

Müslümanlar Hudeybiye’de iken ciddî bir su sıkıntısı çekmi lerdi. Bu olayla ilgili birbirine yakın fakat farklı bazı bilgiler mevcuttur. bn Hi âm ve bir çok kayna a göre Rasûlüllah Hudeybiye vadisine gelince ashabına orada yerle melerini emretmi , ashab ise vadide su olmadı ını söyleyerek oranın uygun bir yer

201 Sarıçam, s. 198; Lammens, s. 578; Hamidullah, “Hudeybiye Antla ması”, D A, XVIII, 297. Bu mesafeyle ilgili farklı bilgiler de bulunmaktadır: 9 mil (Nebhânî, s.43), 15 km (Yeniel, VI, 470), 22 km (Âl-i Âbid, II, 495), bir günlük mesafe (Sofuo lu, VIII, 3887).

202 Yâkût, II, 229-230.

olmadı ını dile getirmi lerdi. Ancak birazdan detaylarına da yer verece imiz üzere Rasûlüllah hemen o esnada bu sıkıntıyı çözüme kavu turmu tu. 204

Ancak Berâ’dan nakledilen bilgiye göre ise Müslümanlar Hudeybiye’ye geldiklerinde -ki Hudeybiye bir kuyunun adıdır- kuyunun suyunu tamamen çekip bitirmi lerdi. Bunun neticesinde susuzluk ba göstermi ti.205 Müslümanların burada durmak zorunda kalmalarının sebebi Kurey ’in, onlardan önce Beldah denen vadiye ve suya varıp oraya konu lanmı olmalarıydı.206

Mevcut sıkıntıya Rasûlüllah’ın müdahalesi de yine farklı farklı anlatılmaktadır. Bunlardan biri Rasûlüllah’a susuzluktan ikâyet edilince ashabdan birini kuyuya indirmesidir. Öyle ki durum kendisine arz edilince Rasûlüllah sada ından bir ok çıkarıp ashabından birine vererek onu kuyuya batırmasını veya onunla kuyuyu hafifçe kazımasını emretmi ti. Kuyuya inen ki inin Nâciye b. Cündüb,207 Nâciye b. A‘cem,208 Hâlid veya Hallâd b. Abbâd (Ubâde209) el-Gıfârî210 ve Berâ b. Âzib211 oldu u hakkında çe itli rivâyetlere ula mı bulunuyoruz. Ancak rivâyetlerin ço u Nâciye b. Cündüb oldu u üzerinde ittifâk etmi görünmektedir. Yine bir cariyenin ve Nâciye’nin bn Hi âm’da yer alan iirleri de bunu do rulamaktadır.

Eslemliler’in iddiâ etti i üzere ensârdan bir cariye su kovasıyla gelmi ti ki Nâciye de o sırada su kuyusunda insanların kovalarını su ile dolduruyordu. Cariye öyle demi ti:

“Ey kovalara su dolduran kimse, benim kovamı da al, çünkü ben insanları gördüm ki seni medhediyorlar.

Seni hayırla senâ ediyorlar ve senin erefli oldu unu belirtiyorlar”

204 Mûsâ b. Ukbe, s. 235; Vâkıdî, II, 587; bn Hi âm, II, 310-311; Taberî, I, 624-625; bn Kesîr,

es-Sîretü’n-Nebeviyye, II, 57; a.mlf., el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 165-166; Kastallânî, I, 491.

205 Buhârî, Menâkıb, 25; Megâzî, 35; Zehebî, s. 378; bn Kesîr, es-Sîretü’n-Nebeviyye, II, 62; a.mlf., el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 170; Ahmad, s. 101-102; bn Hüseyin, s. 132.

206 Zehebî, s. 376-377.

207 Mûsâ b. Ukbe, 235-236. Vâkıdî, II, 587-589. bn Abdülberr, el- stiab, II, 433-434.

208 Vâkıdî, II, 588-589; Seâlibî, II, 142-143.

209 bn Abdülber, el- stiab, II, 433-434.

210 Mûsâ b. Ukbe, 235-236. Vâkıdî, II, 587-589.

bn shâk’ın nakletti ine göre de Nâciye su kovalarını doldururken öyle demi ti: “Yemenli bir câriye bildi ki:

Kuyudan suyu kovalara koyan benim ve benim ismim Nâciye’dir.

Sür’atli yürüyen bir kavmin çıkı ı esnasında geni bir yarık meydana getiren bir sarkıtma ile dürttü üm dürtme ile.”212

te nakledilen bu iirler de kuyuya inen ki inin Nâciye oldu unu göstermektedir. Bir di er olay Rasûlüllah’a rahrâh, 213 mihdab214 veya deri bir kabın içerisinde su getirilmesi ve insanların bu sudan abdest v.s. i leri için yararlanmalarıdır.215 Rivâyetlerden bazıları ise Rasûlüllah’ın suyu azalan kuyunun ba ında dua etti i

eklindedir. Bir müddet sonra insanlar bu kuyunun suyundan rahatça faydalanmı lar, hayvanlarına dahi içirmi lerdi.216

Necdî’nin eserinde rastladı ımıza göre Rasûlüllah, susuzluktan ikâyet edilince Kinâne kabilesinden biraz su almalarını ve onu kuyuya koymalarını emretmi ti. Bu

ekilde kuyudan sular fı kırmaya ba lamı tı.217

Caetâni’nin iddiasına göre kuyunun suyunun artması ile ilgili rivâyetlerin de farklılık göstermesi sebebiyle bu olayın bir mucize eseri de il, Nâciye b. Cündüb’ün kuyuya indi inde elindeki okla kuyuyu e eleyip topra ın altında kalıp üstü kapanan suyu ortaya çıkarması eklinde vukû buldu u anla ılmaktadır.218 Ebû Katâde’nin nakletti ine göre kendisi, Hudeybiye’ye inip su sıkıntısı ile kar ıla tıkları sırada Cedd b. Kays’ın “Biz u kavmin yanına bo una gidiyoruz. Son ferdimize kadar susuzluktan ölece iz” dedi ini duymu tu. Ebû Katâde de ona: “Ey

212 bn Hi âm, II, 311.

213 Rahrah, geni , çevresi alçak bir kaptır.

214 Mihdab, çerisinde elbise yıkanan iccâneye benzer bir kap.

215 Buhârî, Menâkıb, 25; Megâzî, 35; bn Kesîr, es-Sîretü’n-Nebeviyye, II, 62; a.mlf., el-Bidâye

ve’n-Nihâye, IV, 170-171; âmî, V, 69.

216 Buhârî, Menâkıb, 25; Megâzî, 35; Zehebî, s. 378; bn Kesîr, es-Sîretü’n-Nebeviyye, II, 62; a.mlf., el-Bidâye ve’n-Nihâye, IV, 170; Ahmad, s. 101-102.

217 Necdî, s. 132.

Ebû Abdullah! Böyle söyleme, sen niçin yola çıktın?” diye sormu Cedd ise kavminin ardına dü üp yola çıktı ını söylemi ti. Ebû Katâde de: “Demek sen umre yapmak maksadıyla çıkmadın” demi ti. Cedd b. Kays: “Hayır, vallâhi ben ihrama girmedim” diyerek umre niyetiyle çıkmadı ını vurgulamı tı.

Sonra Ebû Katâde, Rasûlüllah bir adam ça ırıp kuyuya okla indirdi i ve kuyunun dibinden su kaynamaya ba layıp herkesi suya kandırdı ı sırada, Cedd’in kuyunun ba ında ayaklarını suya uzattı ını görünce: “Ebû Abdullah! Söyledi in söz nerede kaldı?” demi , Cedd: “Ben sana aka etmi tim. Sakın söylediklerimden hiçbir eyi Muhammed’e söyleme!” deyince Ebû Katâde bunu daha önce Rasûlüllah’a anlattı ını söylemi ve bunun üzerine de Cedd, Ebû Katâde’ye kızmı : “Kavmimizden oldukları halde, bizim erefimizi, ya ımızı tanımayan çocuklarla birlikte ya ıyoruz. Bugün bizim için yerin altı üstünden daha hayırlıdır” demi ti. Ebû Katâde, Cedd’in bu sözünü de Rasûlüllah’a iletmi ti, Rasûlüllah da Cedd’in o lunun kendisinden daha hayırlı oldu unu söylemi ti. Sonra Ebû Katâde kavminden bazı ki ilere rastlamı , bu kimseler Cedd’in sözlerini Rasûlüllah’a ula tırdı ı için onu kınamı lardı. Onlara: “Siz ne kötü kavimsiniz, yazıklar olsun sizlere! Cedd b. Kays, Allah tarafından kovulmu ve yerilmi lerden de il midir?” deyince “Evet, ama o bizim büyü ümüz ve ba kanımızdır” demi lerdi. Ebû Katâde de: “Rasûlüllah onu Benî Seleme’nin ba kanlı ından dü ürdü ve üzerimize Bi r b. Berâ b. Ma‘rûr’u ba kan yaptı. Bunun üzerine biz de Cedd’in kapısının önündeki dö ekleri alarak Bi r b. Berâ’nın evinin önüne yaptık. Kıyamet gününe kadar bizim ba kanımız Berâ’dır” demi ti.219

Yine Nâciye b. A‘cem’in rivâyet etti ine göre de kuyunun dibindeki su kaynayıp her yanından avuçlanıp içilir hale geldi inde susuzlar, son ferdine kadar suya kanmı lardı ki o sırada Cedd b. Kays ve Abdullah b. Übeyy gibi bazı münafıklar da kuyunun ba ına oturmu lar suya bakıyorlar, kuyu ise, susuzları suya kandırmak için kaynayıp duruyorken Evs b. Havlî, Abdullah b. Übeyy’e: “Allah iyili ini versin ey Ebû Hubâb! imdiye kadar, u rastladı ın eyden daha a ılacak bir ey gördün mü? Kuyudan su kaynamaya ba ladı” demi , Abdullah b. Übeyy de: “Ben bunun

gibisini görmü ümdür” diye cevap vermi ti. Evs b. Havlî: “Allah senin belanı versin, senin görü ünün de belasını versin” demi ti. Abdullah b. Übeyy görü mek isteyerek Rasûlüllah’ın yanına gelmi ti. Rasûlüllah: “Ey Ebû Hubâb, bugün görmü oldu un eyin benzerini nerede görmü tün?” diye ona sorunca Abdullah b. Übeyy: “Hiçbir zaman bunun gibisini görmedim” demi , Rasûlüllah da: “Öyleyse, o söyledi in sözü niçin söyledin?” diye sormu tu. Bunun üzerine Abdullah b. Übeyy: “Allah’tan ba ı lanma dilerim” demi ti. Abdullah b. Übeyy’in o lu Abdullah da: “Yâ Rasûlüllah! Bu babam için Allah’tan ba ı lanma dile” diye rica edince Rasûlüllah, Abdullah b. Übeyy’i ba ı lamasını Allah’tan dilemi ti.220

Yine Rasûlüllah Hudeybiye’de karargâhını kurdu u sıralarda, Huzâalılardan Amr b. Sâlim ile Büsr b. Süfyân, davar ve develer getirip Rasûlüllah’a hediye etmi lerdi. Amr b. Sâlim, ayrıca dostu Sa‘d b. Ubâde’ye de develer hediye etmi ti. Sa‘d b. Ubâde, davarları Rasûlüllah’a getirip, Amr’ın bunları hediye etti ini haber verince Rasûlüllah: “Allah Amr’a hediyesini mübarek kılsın” diyerek dua etmi , sonra da develerin bo azlanıp ashabına bölü türülmesini emretmi ti. Davarları da sahabilerin tümüne bölü türmü tü.221

Burada bulundukları sırada Kurey liler Abdullah b. Übeyy’e dilerse Mekke’ye girip tavaf edebilece i yönünde bir haber göndermi lerdi. Haberin geldi i sırada Abdullah b. Übeyy’in o lu Abdullah onun yanında oturuyordu. Babasına Allah’ı hatırlatıp yemin ederek Rasûlüllah tavaf etmeden tavaf etti i takdirde kendilerinin rezil olaca ını söylemi , Abdullah b. Übeyy de tavaf etmekten vazgeçmi ti. Mekke’ye de Rasûlüllah tavaf etmedikçe kendisinin tavaf etmeyece i haberini göndermi ti. Rasûlüllah onun bu sözünü i itince çok memnun olmu tu.222

Sofuo lu’nun nakletti i bir bilgiye göre Ebu’l-Yusr Amr b. Mâlik el-Ensârî Hudeybiye’de umre niyetiyle ihramlı iken bir yaban e e i öldürmü , bunun üzerine “ hramlı iken av öldürmeyiniz” (Mâide 5/95-96) âyeti inmi tir. Ancak bn shâk, Mûsâ b. Ukbe, Vâkıdî ve di er kaynaklar bu âyetin Ka‘b b. Amr hakkında indi ini;

220 Vâkıdî, II, 588-589; Seâlibî, II, 142-143.

221 Vâkıdî, II, 591-592; âmî, V, 70.

Ka’b’ın Hudeybiye’de bir yaban e e i avlamı olması neticesinde bunun gerçekle ti ini söylemi lerdir.223

Rasûlüllah Hudeybiye’de iken Huzâalı Büdeyl b. Verkâ‘ kavmi olan Huzâalılar’dan birkaç ki i ile çıkagelmi ti. Büdeyl, Mekke’de evi bulundu u için Kurey liler’in Müslümanlar aleyhindeki faaliyetlerini biliyordu.224 Ayrıca Huzâalılar Rasûlüllah için Tihâme bölgesinden casusluk yapıyorlardı. Yani Müslüman olsun veya olmasınlar elde ettikleri bilgileri Rasûlüllah’a iletiyorlardı. Büdeyl ve arkada ları develerini çöktürüp Rasûlüllah’a gelip selam verdikten sonra Büdeyl öyle söylemi ti: “Biz sana, Ka‘b b. Lüeyy ile Âmir b. Lüeyy’i ve Ehâbî ile kendilerine ba lı bulunan bir çok kabileleri sana kar ı toplamı , sütlü ve yavrulu develeri, kadınları ve çocukları da yanlarında bulunarak Hudeybiye’nin hiç kesilmeyen sularının yanında konaklamı halde bırakarak geldik. Cemaatleri da ılıncaya kadar Beyt ile senin arana girmeye and içmi lerdir.” Rasûlüllah da: “Biz, kimseyle sava mak için buraya gelmedik. Biz umre yapmak üzere gelmi bulunuyoruz. Kim, Beyt’i ziyaretten bizi men etmeye kalkı ırsa onunla çarpı ırız. E er onlar dilerlerse kendilerine bir mütareke müddeti tayin edeyim. Bu müddet içinde kendileri benden emniyet ve selamet içinde bulunsunlar. Kendileri benimle sâir halk arasına girmesinler. Beni onlarla ba ba a bıraksınlar. Yahut benimle çarpı ırlar. Zaten de çarpı mak için toplanmı lardır. O zaman Allah da bana yardım edece i hakkındaki vâdini muhakkak yerine getirecektir” demi ti.

Büdeyl Rasûlüllah’ın söylediklerini ezberleyip hayvanına bindikten sonra arkada larıyla birlikte Kurey liler’e do ru yola çıkmı tı. Amr b. Sâlim de yanlarında bulunuyordu. Amr b. Sâlim kendi kendine ”Vallâhi bu zâtın üzerine yürüyecek olanlar, hiçbir zaman yardım göremezler ve ba arıya eremezler” diye söyleniyordu. Nihayet Kurey liler’e varmı lardı. Kurey liler’den bazıları “Bu gelenler Büdeyl ile adamlarıdır. Onlar, ancak sizden haber toplamak maksadıyla gelmi lerdir. Onlardan tek harf bile sormayınız” demi lerdi. Büdeyl ile arkada ları, Kurey liler’in kendilerinden bir ey sormak istemediklerini görünce Büdeyl: “Biz,

223 Sofuo lu, IV, 1715.

Muhammed’in yanından geldik. Size O’ndan haber vermemizi istemiyor musunuz?” diye sormu tu. krime b. Ebî Cehl ile Hakem b. Âs “Hayır, vallâhi haber vermenizi istemeyiz. O’ndan bize herhangi bir ey haber verilmesine ihtiyacımız yoktur. Fakat, bizden O’na haber ver ki: O ne bu yıl, hattâ ne de hiçbir zaman, bizden tek ki i sa kalmayıncaya kadar, sakın yanımıza u ramasın, Mekke’ye girmesin!” demi lerdi. Urve b. Mes‘ûd: “Vallâhi, ben bugünkü kadar a ılacak bir görü görmedim! Siz, ne diye Büdeyl ve arkada larını dinlemeyi istemiyorsunuz? E er söyleyece i ey ho unuza gider, i inize gelirse kabul edersiniz. Ho unuza gitmez, i inize gelmezse, bırakırsınız. Böyle dik kafalılık eden kavim, hiçbir zaman felâh bulmaz” diye kar ı gelmi ti. çlerindeki önde gelen adamlardan Safvân b. Ümeyye ve Hâris b. Hi âm: “Haydi, O’ndan gördüklerini, i ittiklerini söyle bakalım” demi lerdi. Büdeyl de Kurey ’e Rasûlüllah ile aralarında geçen konu maları anlatmı tı.225

Ebû Melîh’in babasından nakletti i bir hadise göre babası Hudeybiye’de Rasûlüllah’la beraber bulunmu ve burada geçirilen süre içinde bir Cuma günü ya mur ya dı ını, ancak öyle ki ayakkabılarının altının bile ıslanmadı ını ve bu sebeple Rasûlüllah’ın ashaba namazlarını çadırları içerisinde kılmalarını emretti ini nakletmi tir.226

Bir rivâyete göre Kurey liler’in kölelerinden iki tanesi kaçıp Hudeybiye’deki Rasûlüllah’a sı ınmı lardı. Bu kölelerin efendileri olan Kurey mensupları Rasûlüllah’a bir yazı yazmı ve bu yazıda kölelerin Müslüman olmaları sebebiyle de il kölelikten kurtulmak amacıyla onun yanına sı ındıklarını iddia ederek kölelerin iadesini talep etmi lerdi. Müslümanlar da onların bu sözlerini onaylamı ve Rasûlüllah’tan köleleri efendilerine teslim etmesini istemi lerdi. Ancak Rasûlüllah bu teklifi kabul etmemi ve onları iâde etmeye yana mamı tı.227

225 Vâkıdî, II, 593-594. Taberî, I, 625-626; Abdürrezzâk, s. 333.

226 Ebû Dâvud, Salât, 206-207; bn Mâce, kâmetü’s-Salât, 35.

Belgede Hudeybiye Seferi (6/628) (sayfa 48-55)

Benzer Belgeler