• Sonuç bulunamadı

Anla manın Yazıya Geçirilmesi

Belgede Hudeybiye Seferi (6/628) (sayfa 77-82)

BÖLÜM 4: HUDEYB YE’YE VARI VE TARAFLAR ARASINDA

4.3. Taraflar Arasında Anla ma mzalanması

4.3.3. Anla manın Yazıya Geçirilmesi

Rasûlüllah ile Süheyl b. Amr arasındaki konu malar epeyce uzamı tı. Anla manın yazıya geçirilmesi için gerekli olan malzemeler hazırlandıktan sonra Rasûlüllah yazıyı yazması için Evs b. Havlî’yi ça ırmı , ancak Süheyl b. Amr yazıyı Rasûlüllah’ın amcasının o lu Ali veya Osman b. Affân’ın yazmasını isteyince Ali’yi görevlendirmi ti.

Rasûlüllah anla manın yazımına besmele ile ba lamak istemi , Ali’ye “Bismillâhirrahmânirrahîm” yazmasını emretmi ti. Ancak kar ı tarafın yetkilisi olan Süheyl b. Amr bu konuya itiraz etmi ve kendilerinin “Rahmân”ı bilmediklerini ve her zaman yazdıkları gibi “Bismikellâhümme” yazılmasını istemi ti. Müslümanlar bu duruma çok kızmı ve Ali’ye Allah’ın rahmân oldu unu, bundan ba kasını yazmamasını söylemi lerdi. Süheyl, istedi i olmadı ı takdirde hiçbir husus üzerine anla ma yapmayacaklarını dile getirince Rasûlüllah, “Bismikellahümme, bu Rasûlüllah’ın onunla anla masıdır yaz” demi ti. Ancak Süheyl b. Amr burada da “Rasûlüllah” lâfzına itiraz ederek ayet kendileri Muhammed’in Allah Rasûlü oldu unu kabul etmi olsalardı ona muhalefet etmek yerine tâbi olacaklarını söylemi , “Rasûlüllah” yerine “Muhammed b. Abdullah”

338 Mübârekfûrî, s. 342.

339 bn Hi âm, II, 318-319; el-Belâzürî, Ensâb, I, 253-255; Taberî, I, 635-636; bn Kesîr,

yazılmasını istemi ti.340 Müslümanlar bu itiraza da çok sinirlenmi , öncekinden daha fazla ba rı maya ba lamı , bazıları aya a kalkıp “Biz de Muhammed Rasûlüllah’dan ba kasını yazdırmayız” demi lerdi. Vâkıd b. Amr’ın rivâyetine göre ona Üseyd’i görenler anlatmı ki, Üseyd b. Hudayr’la Sa‘d b. Ubâde Ali’nin elini tutarak “Sen, Muhammed Rasûlüllah’dan ba kasını yazma, aksi takdirde aramızı ancak kılıç halleder. Biz niye dinimiz u runda bu eksikli i kabul ediyoruz” demi lerdi. Rasûlüllah onlara, seslerini kısmalarını ve susmalarını eliyle i aret etmi ti. Bu sırada Allah Süheyl hakkında u âyetleri indirmi ti: “De ki, Allah deyin, Rahman deyin, hangisini derseniz hep onun en güzel isimleridir ( srâ 17/110)”.341 Rasûlüllah onlara kendileri kabul etmese de kendisinin Allah Rasûlü oldu unu, bununla beraber Muhammed b. Abdullah oldu unu söylemi 342 ve Ali’ye yazıyı düzeltmesini emredince Ali, “Rasûlüllah” lâfzını silmeyece i cevabını vermi ti. Bunun üzerine Rasûlüllah eline kalemi almı , “Rasûlüllah” ifadesinin yerine “Muhammed b. Abdullah” ibaresini yazdıktan sonra Ali’ye: “Bunun benzeriyle imtihan edilerek sen de kar ı kar ıya kalacaksın” diye buyurmu tu. 343 Bir rivâyete göre de Ali parma ını Rasûlüllah’ın adının yazılı oldu u yere koymu , Rasûlüllah da o ifadeyi silmi ti.344

Zehebî’de yer alan Zührî’nin rivâyetine göre bu hususlar Rasûlüllah’ın önceden kendisinden haram dı ında ne isterlerse verece i eylerdi.345

Medine’ye gelen Müslümanların Kurey ’e iade edilmelerini farklı bir açıdan lehte görenler de vardır. Buna göre Müslümanlardan bazı kimselerin bir çe it gözcü gibi Kurey liler arasında bulunması Müslümanlar için avantaj verici bir durumdu. Çünkü bunlar her fırsatta Medine’ye haber uçuracaklardı. Mü riklerin olası komplolarından Müslümanları haberdar edebileceklerdi.346

On senelik sulh meselesine iki taraftan da itiraz gelmemi ti.

340 bn Hüseyin, s. 418.

341 Vâkıdî, II, 610-611; Buhârî, Sulh, 6; Müslim, Kitâbu’l-Cihâd ve’s-Siyer, 1783; Seâlibî, II, 151; Ferec, s. 527. 342 Zehebî, s. 371; Abdürrezzâk, s. 338. 343 bnü’l-Esîr, II, 203-204. 344 ibli Nu‘mânî, s. 287. 345 Zehebî, s. 371. 346 âkir, s. 56.

Bir di er madde olan isteyen toplulu un istedi i tarafla anla abilece i maddesi yazılırken Benû Bekr Kurey ’in, Huzâalılar ise Rasûlüllah’ın akdine ve ahdine girdiklerini açıklamı lardı. Bu kabilelerin tüm mensupları elbette ki orada de illerdi. Ancak orada bulunan bazıları di erleri adına da sözle mi lerdi.347

Kaynakların genelinde Benû Bekr ve Huzâalılar’ın taraflıklarını açıklamalarının anla manın yazılması esnasında oldu u bildirilmektedir. Ancak Vâkıdî, anla manın yazıya geçirilip bir nüshanın Rasûlüllah’a, bir nüshanın da Süheyl b. Amr’a verilmesinden sonra bu grupların taraflıklarını açıkladıklarını söylemektedir. Ayrıca bu esnada Kurey ’in Süheyl b. Amr’ın beraberinde gönderdi i elçilerden biri olan Huveytıb b. Abdiluzzâ’nın Süheyl ile yaptı ı konu madan da bahseder. Buna göre Huveytıb, Süheyl b. Amr’a: “Dayılarının, bize dü manlıklarına bak! Onlar bizim yanımıza hiç u ramamı lar, bizden sakınmı lardı da imdi Muhammed’in akd ve ahdine girdiler” demi , Süheyl de: “Senin dedi in kimseler, bunlar de ildir, daha ba kalarıdır. Muhammed’in akd ve ahdine girmi olan u ki iler ise, bizim akrabalarımızdan ve kavimlerimizdendirler. Kendileri için bir i seçmi lerse, biz onlara ne diyebiliriz? Ne yapabiliriz?” demi ti. Huveytıb: “Bunlara kar ı, biz de, müttefikimiz olan Bekir o ullarına yardım ederiz” deyince Süheyl: “Sakın, Bekir o ulları, senden böyle bir ey i itmesin! Çünkü onlar u ursuz, yaramaz ki ilerdir. Huzâalılar’a musallat olurlar. Muhammed de, müttefiki olan Huzâalılar’a yapılandan dolayı kızar, aramızdaki muâhedeyi bozar” demi ti. Huveytıb, “Vallâhi, sen, zaten her zaman, her yönden dayılarına bir pay çıkarırsın” deyince Süheyl: “Sen dayılarımın bana Bekir o ullarından daha kıymetli, daha üstün oldu unu mu sanıyorsun? Vallahi, Kurey îler ne zaman bir ey yapmı sa, ben de onu yapmı ımdır. Huzâalılar’a kar ı, Bekir o ullarına bir yardım yapılaca ı zaman, ben de ancak Kurey îlerden bir ki iyim. O zaman, elimden geleni yaparım. Kaldı ki, Bekir o ulları, bana, dayı dü en u ki ilerden soy kütü ünce daha yakındırlar. Bununla beraber, Bekir o ullarından senin de tanıdı ın bir takım kimseler her yerde

347 Vâkıdî, II, 612; bn Hi âm, II, 318; bn Sa‘d, II, 98; el-Belâzürî, Fütûh, 49-50; Makdisî, s. 225; Hudarî, Muhâdaratu Târihu’l-Ümemi’l- slâmiyye, I, 126.

ve bu cümleden olmak üzere Ukâz günü bize hiç de iyilik etmi de illerdir!” demi ti.348

Huzâalılar’ın ittifâkı ile ilgili olarak da yalnızca Hamidullah’ın

el-Vesâiku’s-Siyâsiyye’sinde rastladı ımız bilgiye göre Huzâalılar’dan Übeyy b. Ka’b o gün

dedelerinden kalma olan bir ittifâk yazısını getirip okumu tu.349

Yazı öyleydi: “Senin adınla Allah’ım! Bu, Abdulmuttalib b. Hi âm’ın, ileri gelenleri ve görü sahipleri (seçkinleri) geldi inde Huzâa ile (yazdı ı) ittifâkıdır. Hazır bulunmayanlar bulunanların belirledi i hükmü kabul eder. Bizimle sizin aranızda Allah’ın ahidleri ve akitleri ile ebediyen unutulmayacak eyler vardır. El tektir, yardım tektir. Güne Sebîr da ına do du u, Hîra’ya yerle ti i ve denizde bir tüy ıslatacak kadar su bulundu u sürece (bu antla ma geçerlidir). Bizimle sizin aranızdakine asla ve ebediyen bir ey eklenmeyecektir: bir yenileme hariç.” Bir ba ka rivâyete göre ise yazı öyledir: “Senin adınla Allah’ım! Bu, Abdulmuttalib b. Hi âm ile Huzâa’dan Amr b. Rebîa’nın adamları arasındaki ittifâktır. Denizde bir tüy ıslatacak kadar su bulundu u sürece yardımla ma ve destekleme ittifâkı yaptılar; bu beraberlik ittifâkıdır, ayrılık de il. Ya lılar ya lılara, küçükler küçüklere, hazır bulunanlar bulunmayanlara. En sa lam ahdi ve en güvenilir akdi yaptılar. Bu ittifâk, güne Sebîr’den do du u, çölde deve bö ürdü ü [Mekke’yi ku atan Ebu Kubeys ve el-Ahmer isimli] iki da yerinde durdu u ve Mekke’ye bir insan gitti i sürece bozulmaz. Ebedî bir ittifâktır. Güne in do u u onu sa lamla tırır; gecenin karanlı ı uzatır. Abdulmuttalib, o ulları ve beraberindekiler ile Huzâa’nın adamları yardımla ma ve dayanı ma içindedir. Abdulmuttalib bütün ba lılarıyla her istekte bulunana yardım etmekle mükelleftir. Huzâa da, Abdulmuttalib’e, o ullarına ve beraberindekilere do uda ve batıda, da da ve ovada

348 Vâkıdî, II, 612.

349 Huzâa, Hz. Peygamber’in dedesi Abdülmuttalib’in müttefiki idi. Amcası Nevfel’le Abdulmuttalib’in elindeki su alanları ve bahçeleri tartı ma konusu olup, Nevfel onlara el koyunca, müttefiki Huzâa’yı kar ı koymaya ça ırdı. Ancak bu ça rıya hiç kimse katılmadı ve “Biz seninle amcan arasına girmeyiz” dediler. Sonra dayıları Neccaro ullarına yazdı, onlardan yetmi ki i geldi ve “Bu yapının Rabbine and olsun ki, aldı ını kızkarde inin o luna iâde edeceksin, yoksa sana kılıç çekeriz.” dediler. Bunun üzerine Nevfel, aldı ı topra ı iade etti. Daha sonra Nevfel, karde i Abdu ems o ullarıyla ittifâk yaptı. Abdulmuttalib de Huzâa ile ittifâk kurdu. Hz. Peygamber bunu biliyordu.

bulunan bütün Araplara kar ı yardımla mükelleftir. Bu ittifâka Allah’ı kefil kıldılar, kefil olarak O yeter.”

Huzâa, Hudeybiye günü bu ittifâkı Rasûlüllah’a hatırlatınca Rasûlüllah öyle buyurmu tu: “ ttifâkınızı çok iyi biliyorum. Siz Müslüman olurken daha önceden yapılmı ittifâkınız geçerlidir. Câhiliye devrinde yapılmı ittifâkı, slâm ancak sa lamla tırır.”

ki taraf arasındaki durum, bu ittifâkın kabûlü ve ahdin yenilenmesiyle sa lama alınmı tı. Ancak Rasûlüllah zâlime de il, mazlûma yardım etmeyi de art ko mu tu.350

Yazılan anla manın ahitleri olarak Ebû Bekir, Ömer b. Hattâb, Abdurrahman b. Avf, Abdullah b. Süheyl b. Amr, Sa‘d b. Ebî Vakkâs, Muhammed b. Mesleme, Mikrez b. Hafs351 isimleri zikredilmektedir. Vâkıdî’nin de içlerinde bulundu u bazı tarih kaynaklarına göre Osman b. Affân, Ebû Ubeyde b. Cerrâh, Huveytıb b. Abdüluzzâ da ahitler arasındadır.352

Anla ma yazılıp tamamlanınca Süheyl yazının kendi yanında durmasını istemi , ancak Rasûlüllah, Süheyl’de de il kendisinde durmasını isteyerek itiraz etmi ti. Nihâyetinde anla madan bir nüsha daha yazılarak asıl nüshayı Rasûlüllah, yazılan ikinci nüshayı da Süheyl b. Amr almı tı.353

Seleme b. Ekvâ’nın anlattı ı üzere o, Müslümanların Mekkeliler’le anla ma yaptı ı sırada bir a acın yanına gidip dallarından dökülen dikenleri süpürerek altına uzanmı tı. Mekkeli mü riklerden dört ki i yanına gelmi ti. Rasûlüllah hakkında ileri geri konu maya ba lamı lardı. Bu dört ki i silâhlarını asarak a aç altına uzanmı lardı. Bu halde iken vadinin altından biri: “Yeti in ey Muhacirler! Züneym’in o lu öldürüldü” diye seslenmi ti. Seleme b. Ekvâ bunun üzerine hemen kılıcını sıyırmı ve uyuyan dört ki inin silahlarını almak için harekete geçmi ti.

350 Hamidullah, el-Vesâiku’s-Siyâsiyye, s. 273.

351 bn Hi âm, II, 319; Taberî, I, 636; bn Kesîr, es-Sîretü’n-Nebeviyye, II, 61; a.mlf., el-Bidâye

ve’n-Nihâye, IV, 169.

352 Vâkıdî, II, 612; bn Sa‘d, II, 97; el-Belâzürî, Ensâb, I, 350.

A açta asılı duran silâhları alıp demet halinde elinde tutarak bu ki ilere “Muhammed’in zâtını peygamberlikle ereflendiren Allah’a yemin ederim ki e er sizden birisi ba ını kaldıracak olursa onun iki gözünün bulundu u ba ına kılıcımı vururum” dedikten sonra bu kimseleri alıp Rasûlüllah’a getirmi ti.

Seleme’nin amcası Âmir de Kurey ’in Abele kolundan Mikrez’in o lunu yetmi ki ilik bir grubun ba ında üzeri çullu bir at üzerinde oldu u halde Rasûlüllah’ın yanına getirmi ti. Rasûlüllah onlara bakınca “Bırakınız onları! Varsın kötülü ün ba ı da sonu da onların olsun!” diyerek hepsini affetmi ti.354

Belgede Hudeybiye Seferi (6/628) (sayfa 77-82)

Benzer Belgeler