• Sonuç bulunamadı

17 YÜZYIL OSMANLI-FRANSA İLİŞKİLERİ 2.1 17 Yüzyıl Siyasi İlişkiler

2.2. Osmanlı Ülkesinde Fransız Elçiler

2.2.5. Henry de Gournay (1631-1634)

Osmanlı Devleti ile Fransız hükümeti arasındaki soğuk ilişki, 1631 yılında Fransa tarafından elçi tayin edilen Comte de Marcheville’nin (Henri de Gournay) elçiliği boyunca da devam etmiş ve elçinin görevi boyunca nüfuzunu kıracak bir takım olaylar yaşanmıştır. Osmanlı sınırlarında kendisini sevdiremeyen ve iyi bir çevre edinemeyen Gournay’ın oğlu tutuklu birinin kaçmasına yardım ettiği için hapsedilmiştir. Hammer bu olayları şu şekilde anlatır; Fransız elçisinin bir tercümanı, bir Fransız gemisinin haksız yere hacz edilmesinden ve elçinin oğlunu tutuklanmasından dolayı yapılanın yanlış olduğunu ileri sürerek muahedelerle teminat altına alınan hakları ve muafiyetlerini şiddetle müdafaa etmiş olduğu için cezalandırılmıştır. Kısa bir süre sonra da elçinin hem ibadet için yaptırdığı yer hem de evi tahrip edilmiştir. Bunların dışında Fransız elçisi Marcheville, Sakız adasında sancağının Kapdan Paşa tarafından hakaret edilmesi ve amiralin hareket tarzından dolayı şikâyette bulunmuştur. Karadeniz'de birkaç Kazak şalopası124 alarak dönen ve

teveccühe nail olan Kapdan Paşa, kazandığı bu iltiması elçiden intikam almak için kullandı. Hammer, Kapdan Paşa’nın memnun edilmesi için Sultan Murad’ın Fransız tercümanının başını vaat ettiğini ve tercümanın bu uğurda asıldığını yazar.

123 Jorga, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, C. 4, s. 34.

42 Yine bu tarihlerde Venedikli bir tacir de, ikametgâhının balkonundan saraya, yakın gösterir bir gözlük (dürbün olmalı) ile baktığı için, Sultan Murad tarafından, haremin kadınlarına baktığı şeklinde suçlanarak, idam edilmiştir. Venedikli tacirin arkadaşları olan bazı İngiliz ve Fransız tacirlerinin dükkânında, onun namına birkaç balya bulunduğu için onlar da tutuklanmışlar ve hangi millete mensup olup olmadıklarına bakılmaksızın söz konusu tutuklular, hazineye 40.000 guruş ödeyerek kurtulabilmişlerdir.

Vula Körfezi'nde Osmanlı gemilerine zarar veren iki İngiliz gemisinin verdikleri zararın, ki daha öncesinde bu iki gemiden birinin haydutluğu da görülmüştür, karşılığı olarak 40.000 guruş alınmıştır. Bu olayda da Fransız ve Venedik tacirleri para vermekten müstesna tutulmamışlar ve ödemek zorunda bırakılmışlardır. Hammer, Sultan Murad'ın adalet anlayışını bu şekilde yorumlar ve ona göre padişah, istisnasız bütün Frenkleri, içlerinden kendisinin gazabını celbedenlere karşı, mal ve şahısları itibariyle toptan sorumlu tutar. Alınacak 40.000 guruşun tahsiline silahlı olarak karşı koyarlar bahanesiyle, kanun ve ahidnamelere aykırı olarak yalnız tacirlerin hanelerinde değil, elçilerin ikametgâhlarına kadar araştırma yapılır ve bütün silahlara el konulur.

Marcheville, Şark'taki bütün Katolik kiliselerinin himayesinin kendisine münhasır olduğu şeklinde iddialarda bulunması, İmparatorun İstanbul’daki mukim elçisi Rudolf’un tepki ve husumetine neden olmuştur. Bütün elçilerin ilki olduğu gerekçesine dayanarak kendisinde, kiliselerde Fransız Kral’ı için dua ettirme hakkını görmüştür. Aynı şeyin İmparatorun elçisi tarafından da yapılmak istenmesine karşı çıkan Fransız elçisi, kendi efendisinin Şark kiliselerinin tek hamisi olduğunu iddiasında bulunarak protesto etmiştir. Daha sonraları İmparator elçisi Rudolf’un Eflak üzerinden İstanbul'a Fransisken papazları gönderdiği sırada, Fransız elçisi Fransiskenler'in yerine Fransız Kapuçin rahiplerinin gönderilmesi gerektiğini iddia etmiş ve Fransiskenler'in gönderilmesini engellemek için uğraşmıştır. Hristiyan devletlerinin temsilcileri arasındaki bu husumet, Hristiyanlar ve özellikle Katolikler için olumsuzlukların yaşanmasına neden olmuştur. Daha öncesinde kaymakam Receb Paşa bu husumet durumundan istifade ederek, İstanbul'daki “Azra” ve “Aziz Yahya” (St. Jean) Kiliselerini kapatmış ve bunları camiye çevirmek istemiştir. Kudüs’te ise, Rumlar Kamame Kilisesi'ni, İsa peygamberin doğum yeri olan Beytüllahim’i, Nâsıriyye zaviyesini, Jetsmana Bahçesi'ni ellerinden almak suretiyle Fransiskenler’in Mukaddes Mahaller'in kullanımından uzaklaştırmışlardır. İki yıl sonra, bir ferman ile Fransiskenler'e alınan hakları iade edilmiş, fakat ertesi sene Rumlar bir ferman almaya

43 ve Mukaddes Mahaller'in muhafazasını kendilerine veren bir imtiyaza sahip olmuşlardır125. Yaşanan olaylardan dolayı Marcheville’nin elçiliği 1634 yılına kadar

sürmüştür. Elçiler arasında onur kaftanını almayan kendisi olmuştur ki bu durum Osmanlı Devleti’nin elçi kabulünde bir gelenektir ve gelen her elçiye onur kaftanı giydirilir. Sonunda tersaneye çağrılan elçi gemiye bindirilerek ülke dışı edilmiştir126.

Kont de Sezi görevi bittiği halde, borçlarından dolayı ülkesine gitmesine izin verilmemiş ve bu sebeple borçlarını ödeyene kadar Osmanlı ülkesinde kalmıştı. Elçi Henry de Gournay’ın tayin edilmesinden bi süre sonra da onun aleyhinde faaliyetlerde bulunmuş ve el altından yaptığı kışkırtmalar ve para vaadi yoluyla yeni gelen elçiyi tekrar ülkesine göndermeye çalışmıştır. Bu çabası kısa vadede olmamakla birlikte birkaç yıl içinde eski elçinin istediği şekilde sonuçlanmıştır. Marcheville’nin geri çağrılmasından sonra yeni elçi gelinceye kadar Kont de Sezi beş yıla yakın yerine vekâlet etmiştir.

Kont de Sezi’nin elçiliğinin kötü yönetiminden dolayı Fransızların Levant’taki borçları oldukça kabarmıştı. Bu borç krizleri nedeniyle 1630’ların başında Marsilya, Levant’ın gelirlerine karışmaya başlamıştır. Marsilya’nın belediye reisi ile tüccarı, kralın onayı ile Doğu Akdeniz limanlarından geçen emtialara vergi koyarak borçlarını kapatmaya çalışmışlardır. Fransız hükümeti bu işi yapacak kişiyi açık artırma ile seçmeye karar verir ve açık artırma sonucu İzmir’den Bagasar adlı bir tacire bu ek vergiyi toplama yetkisi verilir. Bagasar 1636 yılına kadar birkaç bin kuruş toplamıştır. Topladığı miktarın çok fazla olması Kont de Sezi’nin de bu paraya göz dikmesine neden olmuştur. Elçi D’Aramon adlı tacirini bir miktar para elde edebilmesi için gönderdiğinde, Bagasar ve Fransız tacirlerin kendi çıkarları için bu parayı çoktan kullanmış olduklarını görür. Toplanan verginin bu şekilde kullanılması yasaktı, fakat Fransız tüccarları, Fransız limanlarındaki sadık adamlarıyla bu şekilde kanunsuz iş yapabiliyorlardı. Elçinin ise böylesi durumda yapabileceği tek şey Osmanlı yardımına başvurmak oluyordu127.

Çok kısa süreliğine elçilik görevini sürdüren Gournay Fransız elçilerinin itibarının bozulduğu bir dönemde gelmişti. Gerek Kont de Sezi’nin onun aleyhine yaptığı faaliyetler gerek elçinin kendi hataları, görevinin kısa sürmesine neden olmuştur.

125 Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi, C. 9, s. 199-202. 126 Jorga, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, C. 4, s. 35 127 D. Goffman, İzmir ve Levanten Dünya…, s. 113.

44 Özellikle bir bayram günü kilisede Avusturya imparatoru elçisinin yerini alarak üst tarafa geçmek istemesi ve bunu da başaramaması elçiyi zor duruma düşürmüştür128.

Bu dönemde Avrupa’da Otuz Yıl Savaşları’yla beraber şiddetlenen bir rekabet ve çatışma ortamı vardı. Habsburglar Avrupa’da hâkimiyetlerini ağırlıklı olarak hissettiriyorlardı. Avusturya tehdidini ortadan kaldırmak isteyen Fransız din adamları çareyi Osmanlılarla olan ittifaka dönmekte buldular. Planlarına göre Osmanlılarla birlik olup Avusturya Habsburgları’nı karadan, İspanya Habsburgları’nı ise Akdeniz’den kuşatacaklardı. Bu sıralarda İran’la savaş halinde olan ve Bağdat’ı geri almak üzere olan Osmanlı Devleti bu ittifakı reddetmiştir129. Osmanlı Devleti’nin bu ittifakı kabul

etmemesinin nedeni hem İran savaşı hem Fransızlar’a olan güvenin azalmış olmasıdır. Bu dönem gelen Fransız elçileri iki ülkenin ilişkilerini düzeltecek yetenekte olmadıkları için, Osmanlı Devleti’ne ittifakı kabul ettirmek bir yana Osmanlı topraklarında kendi itibarlarını dahi koruyamamışlardır.