• Sonuç bulunamadı

Hava Kirliliği ve Hava Kalitesinin Düşmesi

BÖLÜM 1: YASAL VE KURUMSAL ÇERÇEVE: SORUNLAR, KAVRAMLAR VE TANIMLAR KAVRAMLAR VE TANIMLAR

1.4. Çevre Sorunları

1.4.1. Hava Kirliliği ve Hava Kalitesinin Düşmesi

Çevre sorunlarının başında hava kirliliği ve hava kalitesinin düşmesi gelmektedir. Hava kirliliğinin birinci göstergesi doğal olarak havada bulunmayan gazların varlığıdır. İkincisi ise istenmeyen gazların oranın yüksek olması ve denge açısından önem arz eden hayati gazların oranının değişmesidir. Buna göre hava kirliliği; istenmeyen gazlarla (kükürtdioksit, karbonmonoksit, vs.) toz, duman, is gibi kirleticilerin varlığı ve havada sürekli bulunan gaz oranlarının dengesinin bozulmasıdır.93 Bunun sonucunda canlıların solunum ve fotosentez yapmaları zorlaşır ya da imkânsız hale gelebilir. Hava, kolay

91 Turgut, Çevre Hukuku, s. 8.

92 OECD, (2005), Environment at a Glance OECD Environmental Indicators, OECD Publishing, Paris, s. 14-35.

93 Hüseyin Özdilek, (2004), “Hava, Su ve Toprak Kirliliği”, Ed. Marın, Mehmet C. ve Uğur Yıldırım, Çevre Sorunlarına Çağdaş Yaklaşımlar, Beta Yayınları, Yayın No: 1483, İstanbul, s. 76.

28

kirlenmesine karşın en zor temizlenen çevre unsurdur. Hava kirliliği en kolay yayılan ve sınır tanımayan kirliliktir.94

Hava kirliliğini “canlıların sağlığını olumsuz yönde etkileyen ve/veya maddi zararlar

meydana getiren havadaki yabancı maddelerin, normalin üzerindeki miktar ve yoğunluğa ulaşması” şeklinde tanımlayan Çevre ve Orman Bakanlığı95 “havada katı,

sıvı ve gaz şeklindeki yabancı maddelerin insan sağlığına, canlı hayatına ve ekolojik dengeye zarar verecek miktar, yoğunluk ve sürede atmosferde bulunmasıdır.” şeklinde

açıklamıştır.96 Yabancı maddeler katı, sıvı ve gaz olarak sınıflandırılarak her türlü madde kapsam dâhilinde düşünülmüştür. Türk Dil Kurumu en genel ve kısa tanımlamalardan birisini vermiştir. Buna göre hava kirliliği “doğal olarak havada

bulunmayan gaz ve parçacıkların havanın bileşimine katılması sonucu havanın yapısının bozulması”dır.97

Gürültü, hava bileşenlerine bir etkisi olmasa da bir kirliliği olarak kabul edilir. Atmosferde dağılması ise hava kirliliğinin bir boyutu olarak düşünülmesi sonucunu doğurmuştur. Ancak genel görüş ayrı bir kirlilik türü olduğu yönündedir.98 Bazı tanımlarda99 yabancı maddenin “yeterli bir zaman diliminde bulunması” varsayılır. Buna göre kirliliğin olması için yabancı maddelerin varlığı yetmemekte belli bir süre içerisinde havada bulunmaları gerekmektedir.

Hava kirliliğinin temel kaynakları sanayileşme (petrokimya, gübre, çimento, demir-çelik, enerji, kağıt, şeker, deri, tarım ilaçları, tekstil işletmeleri vs.) ve kentleşmedir (ısınma, temizlik, taşıma, motorlu taşıt, fosil yakıt, lüks tüketim, kozmetik vs.).100

Karbonmonoksit (% 70-90), azotmonoksit (% 40-70), hidrokarbon (% 50) ve egzost nedeniyle oluşan kurşun birikmesinin tamamına yakını şehirlerde saptanmıştır.101 Yani antropojenik hava kirlenmesi sanayi/kent yaşamının bir sonucudur.102 Bu kirlilik türü

94 Ertaş, s. 14-15.

95 İmar ve İskan ve Çevre ve Orman Bakanlıkları kaldırılmıştır. Bu bakanlıkların görev ve yetkileri Çevre ve Şehircilik (644 sayı ve 29.06.2011 tarihli KHK) ve Orman ve Su İşleri (645 sayı ve 29.06.2011 tarihli KHK) Bakanlıklarına devredilmiştir. R. G., Tarih: 04.07.2011 ve Sayı: 27984 Mük.

96 Çevre ve Orman Bakanlığı, http://www.cevreorman.gov.tr, 30.06.2009.

97 Türk Dil Kurumu, hava kirliliği, 15.06.2009.

98 Yongalık, s. 37.

99 Özdilek, s. 77.

100 Keleş ve Ertan, s. 27.

101 Güneş ve Coşkun, s. 32.

29

büyük oranda yeryüzü kaynaklıdır.103 Yapay kirleticilerin (fosil yakıtlar; petrol, kömür, egzost gazları, sanayi kaynaklı zehirli ve/veya zararlı gazlar, kozmetik ürünlerde kullanılan gazlar vs.) yanında doğal kirleticiler (yanardağ püskürmeleri, yangınlar, metan, deniz yosunlarının sebep olduğu bileşikler vs.) hava kirliliğine sebep olmakta ve bu kirlilik dolaylı olarak suya ve toprağa da işlemektedir.

Gazların doğrudan salınım sonrası kirletici olmaları söz konusuyken salınım sonrası atmosferde birleşerek/reaksiyona girerek ikincil kirletici (kükürt trioksit, sülfürik asit, hidrokarbon, azotmonoksit, duman vs.) olabilmeleri de söz konusudur.

Kirlilik birtakım faktörlere bağlı olarak değişkenlik gösterir. Sıcaklık, basınç, rüzgar, yağış, nem ve radyasyon oranları kirliliğin artması ya da azalmasına sebep olur.104 Hava kirliliği ile ilgili radyasyon (Londra tipi hava kirlenmesi), çökme (Los Angeles tipi hava kirlenmesi) ve adveksiyon inversiyonu şeklinde üçlü bir ayrım da yapılmaktadır.105

Konutlar, endüstri kuruluşları, motorlu taşıtlar, santraller, enerji üretim tesisleri gibi yerlerde fosil yakıt nedeniyle oluşan duman ve kirli havanın yer seviyesine yakın sisle karışması ve yer ile güneş ışınları arasında bir tabaka oluşturması sonucunda oluşan hava kirliliğine Londra tipi hava kirliliği denir.106 5-10 Aralık 1952 tarihleri arasında Londra’da oluşan radyasyon inversiyonu sonucu 4000’den fazla kişi ölmüştür.107

Çökme inversiyonu daha çok dağ eteklerinde ve vadilerde oluşur. Los Angeles tipi hava kirlenmesinin temeli özellikle egzost ve ısınmak için kullanılan kükürt ve nem oranı yüksek ancak kalorisi düşük yakıtlardan kaynaklanan karbonmonoksit ve hidrokarbon gibi gazların güneş ışığı girdiği reaksiyonla karbondioksite dönüşmesine dayanır. Egzost ve baca gazları okyanustan gelen rüzgarın etkisiyle kent üzerinde yoğunlaşır ve hava kirliliği oluşur. Çökme inversiyonunda sıcaklık değişimlerine bağlı olarak inversiyon bir tabaka gibi hareket ederek yere yakın gazların yükselmesini ve dağılmasını engeller. Los Angeles dağlarla çevrili okyanus kıyısı kenti olması dolayısıyla bu kirlenme türü bu adı almıştır.108 Adveksiyon inversiyonu ise; çökme inversiyonuna benzer şekilde genellikle yüksek dağların eteklerinde ve kıyı şeridindeki

103 Sands, s. 437.

104 RSHM, “Hava Kirliliğine Genel Bakış”, Çevre Sağlığı Araştırma Müdürlüğü, www.rshm.gov.tr/hki/pdf/hava.pdf, 03.05.2009, s. 8.

105 M. Öztürk, (2005), “Hava Kirliliğini Artıran Sıcaklık İnversiyon”, Çevre ve Orman Bakanlığı, Ankara, s. 3.

106 Bilgi Ustam, Londra Tipi Hava Kirlenmesi, http://www.bilgiustam.com, 30.06.2009.

107 Keleş ve Hamamcı, s. 86.

30

kentlerde görülür ve deniz esintinin egzost ve baca gazlarının oluşturduğu tabaka tarafından tutulması sonucu oluşur.109 Dolayısıyla çökme-adveksiyon (Los Angeles) ve radyasyon (Londra) inversiyonu şeklinde ikiye de ayrılabilir.

Hava kirliliğinin bir göstergesi olmak üzere hava kalitesi terimi kullanılmaktadır. Çevre Kanunu’nda yapılan değişiklik sonrası “insan ve çevresi üzerine etki eden hava

kirliliğinin göstergesi olan, çevre havasında mevcut hava kirleticilerin artan miktarıyla azalan kaliteleri” şeklinde hava kalitesi tanımına yer verilmiştir.110 Hava kalitesi kirlilik artıkça düşer. Öyleyse hava kalitesi kirlilikte alt ve üst eşik değerlerini gösterir. Kaliteli havanın, bulunması gereken gazların oranlarının dengede olması ve bulunmaması gereken gaz ve yabancı maddelerin olmaması, durumunda var olduğu söylenebilir. Kirli ve kalitesiz hava, iklim ve atmosfer bileşenlerinde değişikliklere (küresel ısınma, sera etkisi, ozon tabakasının incelmesi), bitki ve hayvanların solunum ve fotosentez yapmalarına engel olarak nesillerinin tehlikeye girmesine neden olur. Hava kalitesi doğrudan sağlıkla ilgilidir111 ve kalitesi düşük havanın insanlarda alerjik hastalıklar, nefes darlığı, solunum yetmezliği, cilt ve deri kanseri, kalp ve damar hastalıkları, akciğer rahatsızlıkları, halsizlik, gibi birçok olumsuz etkisi vardır. Kükürt içerikli maddelerin nem ile birleşmesiyle oluşan sülfirik asit mal ve eşyalarda ise çürüme, doğal eskime sürecinin hızlanması ve pis görünüm gibi bir takım zararlar vermektedir.112

1.4.2. Su Kirliliği

Su, medeniyetlerin kurulması, gelişmesi ve yer değiştirmesinde etkili olmuştur. Tarih boyunca yerleşim alanları ve kentler çoğunlukla suya yakın yerlerde kurulmuştur. Su hayatın her alanında her daim kullanılmış ve tüketilmiştir. Öyle ki suya “yaşam sıvısı” adı verilmiştir. Besin azlığına bir şekilde mukavemet gösterebilen insanoğlu su yokluğuna dayanamamıştır. Dolayısıyla insanoğlu suya her zaman müdahale etmiştir. İnsanın su kullanımı artıkça suyun doğal döngüsüne müdahalesi de yoğunlaşmıştır. Tatlı su kaynakları azalmaya hatta yok olmaya başlamıştır.

109 Öztürk, Hava Kirliliğini Artıran Sıcaklık İnversiyon, s. 3.

110 Değişik: 26.04.2006-5491/2 m. Değişiklik öncesi hava kalitesi ile ilgili bir tanımlama bulunmamaktaydı.

111 Richard Helmer, (1997), “Human Health”, Ed. Brune, Dag, D.V. Chapman, M. D. Gwynne ve J. M. Pacyna, The Global Environment: Science, Technology and Management, Scandinavian Science Publisher, VCH, vol. 1., Weinheim, s. 576-578.

31

Su, hava gibi kolay kirlenen, geniş alanlara yayılıp diğer çevre unsurlarını etkileyebilen ancak temizlenmesi zor olan çevre unsurlarındandır. Su konusunda kuraklık, taşkın, sel, kirlilik ve kullanıma uygun olmaması ya da kullanım maliyetlerinin yüksek olması gibi önemli sorunlar vardır. Suyun hidrolojik döngüyü kıracak biçimde yoğun tüketilmesi kuraklığa, barajlar ve enerji santralleri kurarak suya müdahale edilmesi, şehirleşme ile iklimsel değişimler ve dengesiz gelişme suyun da dengesinin bozulmasına dolayısıyla taşkınlara, evsel, endüstriyel, tarımsal, çeşitli deşarjlarla kirliliğe sebep olmaktadır.113

Su kirliliği, “su kaynağının kimyasal, fiziksel, bakteriyolojik, radyoaktif ve ekolojik

özelliklerinin olumsuz yönde değişmesi şeklinde gözlenen ve doğrudan veya dolaylı yoldan biyolojik kaynaklarda, insan sağlığında, balıkçılıkta, su kalitesinde ve suyun diğer amaçlarla kullanılmasında engelleyici bozulmalar yaratacak madde veya enerji atıklarının boşaltılması” şeklinde tanımlanmıştır.114 Su kirliliği kısaca suyun yapısında meydana gelen sapmadır. Bu sapma suyun kullanımını sınırlayan ve kalitesini düşüren bir sapmadır. Kirliliğin suyun yapısında meydana gelen olumsuz değişim ya da bozulma şeklinde tanımlanması katı atıklar açısından anlam ifade etmeyecektir. Her katı atık ya da artığın suyun kimyasal yapısını bozması söz konusu değildir. Dolayısıyla suyun kimyasal yapısının bozulması temelli tanımlamalar eksiktir.

Yönetmeliğe göre sıralanacak olursa suda kimyasal, fiziksel, bakteriyolojik ve radyoaktif bozulmalar görülebilir. Kaliteli suyun içerisinde doğal olarak bulunan, azot, karbondioksit, tuz, kireç (sertlik derecesi) gibi kimyasal etmenler normal değerlerinden farklı olduğunda (yüksek ya da düşük) kimyasal olarak su kirliliğinden bahsedilebilir. Burada gemi kaynaklı kirlilikler, petrokimya sanayinin atıkları, deterjanlar, plastik maddeler, yağlı boyalar gibi çoğaltabileceğimiz kirletici maddelerin suda fiziksel birtakım etkileri de söz konusudur. Suyun fiziksel olarak görünüm, tat, koku v e rengindeki saflık derecesi kalitesini ve aynı zamanda kirliliğini gösterir. Su içerisinde istenmeyen bakteri, mantar, alg ve virüs gibi patojenik115 küçük canlı organizmaların varlığı da özellikle bakteriyolojik açıdan kirliliğe sebeptir.116 Bu organizmalar ishal, kolera, tifo gibi hastalıklara neden olabilmektedir.

113 Özdilek, s. 84.

114 Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği (m. 3), R. G., Tarih: 31.12.2004 ve Sayı: 25687.

115 Patojenik: Hastalık yapan, hastalığa neden olan. Türk Dil Kurumu, 15.06.2009.

32

Kanalizasyon atıkları, daha çok evsel ve endüstriyel deşarjlarla suya karışıp çözünen ve sudaki oksijen değerlerini düşüren atıklardır. Sedimanlar olarak da bilinen katı maddeler ağır metallerle reaksiyona girerek suyun dip kısmındaki canlıların güneş ışığı ve enerjisi almasını engellerler. İnorganik maddelerden olan asitler, bazlar; kurşun ve cıva gibi ağır metal kaynaklı kirlilik en tehlikeli kirlilik türlerinden olup temizlenmesi oldukça güçtür. Organik madde kirliliğinde çoğunlukla zehirli ve kanserojen özellikli pestisidlerden herbisid, fungisid, rodentisid gibi maddeler hastalığa sebep olabilir.117 İnorganik bitkisel ve algsal besi maddeleri kirliliğinde ise azot ve fosfor yönünden yoğun olan kentsel atıksular; yosun, nilüfer gibi su bitkilerinin aşırı büyümesine ve oksijen değerinin düşmesine neden olur.118

Radyoaktif kirlilik ise su kaynaklarının nükleer tesisler, endüstri kuruluşları, tarım ilaçları, evsel temizlik ürünleri kullanımı yollarıyla doğrudan ve yine aynı şekilde havaya karışan radyoaktif maddelerin yağışlarla suları dolaylı olarak kirletmesidir. Radyoaktif maddeler suyun kimyasal yapısında bozulmalara da sebep olur.119

Radyasyona uğramış maddeler flora ve faunada olduğu kadar insan genetiği üzerinde de bozulmalara yol açar. Besin zinciri ile bir türden diğerine geçme riski oldukça yüksektir. Bu kirlilik türünün tüm çevre unsurları üzerinde büyük ve yıkıcı etkileri vardır.

Bir diğer kirlilik türü, su sıcaklığında aşırı derecede değişim yaşanmasıdır. Termal kirlilik olarak adlandırılan bu ki rlilik insan faaliyetlerinin bir sonucudur.120 Endüstri kuruluşlarında soğutucu olarak kullanılan suyun sıcak olarak deşarj edilmesi ile deşarj edilen suda oksijen azalır, su kirlenir, canlılar zarar görür ve ekolojik denge bozulur. Taşınma olasılıklarının kısıtlı olması dolayısıyla durağan sulardaki kirlilik ekosistem açısından dar bir alanda olmasına karşın daha etkili olabilir. Atıkların akarsularla taşınabilmesi, kirlilik oranını düşürürken ve toptan yok olma riskini azaltırken geniş ekosistemleri etkileme ve yayılma riskini artırmaktadır. Öyle ki deniz ve okyanusa dökülen akarsuların oldukça geniş ekosistemleri etkilemesi söz konusu olabilecektir.

117 Pestisid: Bitki ve hayvanları zararlılardan korumak için mücadele amacıyla kullanılan kimyasal ilaçlar, böcek zehri, öldürücülerin genel adı. Herbisid: Yabanî otlara karşı kullanılan öldürücü maddeler. Fungisid: Mantarları ve onların sporlarını öldürme özelliği taşıyan madde. Rodentisid: Fare, sıçan ve diğer kemiricileri kontrol etmek için kullanılan biyosidal ürünlerin genel adı. Hemen tümü insan ve hayvanlar için de zehirli etki gösterir. Türk Dil Kurumu, 15.06.2009.

118 Özdilek, s. 86-88.

119 Keleş ve Hamamcı, s. 103.

33

Çok geniş havzalar olan deniz ve okyanusların kirliliği absorbe etme gücü vardır. İnsan merkezli çevreci yaklaşıma göre dolaylı zarar olduğu için atıklar deniz ve okyanuslara deşarj edilmiştir/edilmektedir. Bu kirlilik ekosistemde ve besin zincirinin kırılmasında büyük zararlara yol açmaktadır. Üstelik kirlilik alt ve üst deniz akıntılarıyla bölgeler arası geçişi yapmakta ve büyük alanları öngörülemeyen biçimde etkileyebilmektedir. Aşırı kullanım sonucu yeraltı su kaynakları ya yok olmakta ya da kıyı bölgelerde olduğu gibi azalan suyun yerine deniz suyunun girmesi ile sudaki tuz oranının yükselmesi sonucu su kalitesi düşmektedir. Su kirliliği yer altı ve yüzey suları kirliliği şeklinde ikiye ayrılsa da yerüstü suların sızarak yer altı su kaynaklarını, yer altı sularının da yüzeye çıkarak yerüstü suları kirletmesi mümkündür. Zira Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) Massachusetts eyaletinin Woburn bölgesinde meydana gelen bu olay bunun göstergesi olmuştur.121