• Sonuç bulunamadı

Gerçek ve Tüzel Kişiler

BÖLÜM 3: ÇEVRENİN HUKUKSAL ARAÇLARLA KORUNMASI

3.1.2. Hakkın Sahipleri ve Yükümlüleri

3.1.2.1. Gerçek ve Tüzel Kişiler

Bireylerin çevre hakkının, birçok kanun ya da uluslararası sözleşmede yaşam ve sağlık hakları ile birlikte verilmesi, en temel insan haklarından birisi olduğunu gösterir.

44 Yükümlülük (Sorumluluk), çevre hukukunda bağlayıcılık bahşeden temel kurumdur. Dolayısıyla yaptırım için hakkın kullanıcıları bilinmelidir. Bkz. Kaboğlu, s. 55.

45 Türk Dil Kurumu, yükümlülük, 15.06.2009.

46 Keleş ve Ertan, s. 83.

47 Almanya’da Hohenheim Üniversitesi tarafından Prof. Dr. Winfried Drochner’e yaptırılan araştırmaya göre küresel ısınmaya sebep olan metan gazının % 4’ü ineklerden kaynaklanmaktadır. Bazı hayvanların bitki örtüsüne zarar verdikleri (keçilerin ormanlara verdiği zararlar) yine bazı bitki türlerinin ekosistemin işleyişini (asalak bitkiler ya da diğer bitkilerin yaşam alanlarını yok eden) olumsuz yönde etkilediği şeklinde haber ve araştırmalar mevcuttur. Ancak ekosistemin bir parçası olduğu göz önüne alınırsa araştırmalarda çıkan sonuçların bitki ve hayvanlara sorumluluk yükleme anlamında geçerliliği yoktur. Yoksa çıkan sonuç ve veriler çerçevesinde iyileştirmeler ve geliştirmeler söz konusu olabilecektir.

126

Çevrenin kullanıcılarının başında gelen gerçek kişiler, gelecek kuşaklardan ayrı olarak “herkes”, “hiç kimse”, “vatandaş”, “halk”, “kişi” şeklinde uluslararası sözleşme, anayasa ve kanunlarda günümüz insanları için kullanılır.48 İnsanların ırk, din, renk, sınıf, cinsiyet vs. ayrım yapılmaksızın sahip olduklarına inanılan haklar çerçevesinde düşünülen hakkının kullanıcıları “herkes”tir.49 1982 Anayasası vatandaş yabancı ayrımı gözetmemiştir. Ancak Yaşamış50 Çevre Kanunu’na (m. 30) dayanarak yabancıların çevresel bir sorunla karşılaştığında idareye başvurma hakkının olmadığını ifade eder. Uluslararası sözleşmelerde (özellikle Stockholm Konferansı) çevre hakkının tüm insanları kapsayacak şekilde düzenlenmesi bu hakkın ulusal düzeyde ileri sürülmesinde vatandaş yabancı ayrımını ortadan kaldırmıştır. Hakeza çevre sınır tanımayan ve bir sorun ortaya çıktığında tüm insanlığı, canlıları, ekosistemleri kısaca dünyayı etkileyecek özellikler gösterir. Bu nedenle mütekabiliyet çevre konusunda göz ardı edilmelidir. Bireylerin çevre hakkı, bir ihlal durumunda, yükümlülere karşı ileri sürülebilmesinin garanti altına almasını gerektirir. Çevresel bir bozulmaya sebep olunması ya da yapılması gereken bir iyileştirmenin yapılmaması/geciktirilmesi bireylerin çevre hakkı çerçevesinde harekete geçebilmelerini özünde barındırır.51 Çevre Kanunu’nda (m. 30) illiyet bağı aranmadan52 “haberdar olan” herkesin idareye başvurma hakkı güvence altına alınmıştır. Yani herhangi bir çevresel sorunda “herkes” bakımından hak doğurur. Buna göre çevre hakkının bireylere çok geniş kullanım alanı sunduğu söylenebilir. Çevre hakkı sahibi olan birey hakkın gerçekleşmesinde yükümlü tutulmuştur. Dolayısıyla çevrenin korunması, kirlenmesinin önlenmesi ve geliştirilmesi yükümlülüğü bireye de verilmiştir. Çevre hakkı diğer insan haklarından farklı olarak bireylere aktif görev ve sorumluluklar yükler. Hak ihlallerinden kaçınma gibi pasif duruşun ötesine geçilerek hakkın bireylerce korunması ve geliştirilmesi şeklinde ifade edilebilecek, aktif ve olumlu edimlerde bulunma sorumluluğu olan bir yapının varlığı bu hakkın farklılığını gösterir. Etkin katılım hakkın gerçekleşmesi bakımından tamamlayıcıdır.53

48 Kaboğlu, s. 56.

49 Keleş ve Ertan, s. 83.

50 Yaşamış, Anayasa…, s. 27.

51 Özdek, s. 107.

52 Dava açma ehliyeti olan kişilerin yönetim hukuku açısından dava açabilmeleri için dava ile aralarında belirli bir illiyet bağının bulunması zorunluluğu genel kuralı söz konusudur.

127

Uluslararası sözleşmelerde hakla birlikte birtakım ödev ve sorumluluklar verilmiştir.54

Türkiye’de de Anayasa’nın 56. m.’sinin birinci fıkrasında herkesin çevre hakkına sahip olduğunu belirtilirken ikinci fıkrasında devlete ve vatandaşa çevre koruma ve kirliliğin önlenmesi hususunda sorumluluk verilmiştir.55

Toplulukların çevre hakkına sahip olmaları çevresel varlık ve değerlerin kolektif özellikler taşımasının bir sonucudur. Hava, su, toprak, ormanlar, kıyılar vs. bireyler olarak olduğu kadar hatta daha fazla toplu olarak kullanılan çevresel değerlerdir. Dolayısıyla çevre hakkı toplu kullanılması ağır basan bir haktır.56 Anayasa’nın 56. m.’sinde “herkes” şeklinde bahsedilen çevre hakkı kullanıcıları içerisinde bireyler olduğu kadar tüzel kişiler ve tüzel kişiliği olsun ya da olmasın topluluklar bulunmaktadır.57 Yükümlülere karşı yapılan toplu başvurular, toplu açılan davalar hakkın toplu kullanılabileceğini göstermektedir.58

Toplulukların bu hakkı öne sürebilmesi hukuksal açıdan zarar-menfaat ilişkisi ve dava ehliyetine sahip olma bakımından kabul edilir. Tüzel kişiliği olmayan toplulukları bu hakkın yararlanıcıları dışında tutmak gereksiz bir sınırlama ve engel ortaya çıkarır.59

Çevre hakkının kolektif hak özelliği göstermesi topluluk ve dernek gibi örgütlenmeler aracılığı ile de kullanılabilmesine olanak sağlamıştır. Hatta bireysel başvurunun çok ötesinde anlayış gelişmiştir. Örgütlü ve toplu başvuruların klasik zarar-mağdur anlayışını gevşetmesi “potansiyel” ya da “olası” mağdur anlayışının da ortadan kalkmasına katkı yapmıştır.60

Topluluklardan tüzel kişiliğe sahip olanların hak ve ödev bakımından gerçek kişilerden bir farkı olmadığı için hakkın yükümlüsü de olmaktadırlar.61 Bu durum çevre hakkının dayanışma niteliğinin ağır basması, toplumda dayanışmayı ve işbirliğini gerektirmesi ve birçok çevresel sorunun ancak kolektif hareket edilmesiyle çözülebilmesi ilintilidir. Hak

54 Örneğin Stockholm Konferansı Sonuç Bildirgesi (1972) “İnsanın bugünkü ve gelecek nesiller için çevreyi korumak ve geliştirmek için ciddi bir sorumluluğu vardır.” (m.21/2), Yine Limoges Bildirgesi (1990) “bugünkü kuşakların, gelecek kuşaklara bugünkünden aşağı olmayan bir biyolojik çeşitlilik ve zenginliği güvence altına alan nitelikli toprağı iletme ödevi vardır.” (m.8/1).

55 “Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” 56. m., 2. Fıkra, Anayasa (1982), Kanun No: 2709, 18.10.1982.

56 Keleş ve Ertan, s. 84.

57 Keleş ve Ertan, s. 85.

58 Güvenpark ya da Zafer Parkı’nın kaldırılması hususunda Danıştay üyelerinin ortak girişimlerde bulunmaları ve dava açabilmeleri çevre hakkının toplu kullanılabilmesini göstermektedir. Bkz. Özdek, s. 108; Keleş ve Ertan, s. 84.

59 Özdek, s. 108.

60 Kaboğlu, s. 57.

128

ve ödev bağlamında çevre ile ilgili alınacak kararlarda kişilerin oluşturacağı kamuoyu ve baskının topluluklarınkinin yanında etkisi yoktur. Bu etki çevresel duyarlılığın gelişmesine katkılar yapmıştır. Gönüllü çevre kuruluşlarının hukuksal zeminde olsun ya da olmasın çevre için yaptıkları mücadelelerde karşı duranların çevre hakkı da savunulmaktadır. Özellikle bu alanda gösterilen çaba ve çalışmalar takdire şayandır.62