• Sonuç bulunamadı

Hastalıkta Tedavinin Önemi

BÖLÜM 2: HADİSLERDE TEDAVİNİN ÖNEMİ VE TEDAVİ YOLLARI

2.1. Hastalıkta Tedavinin Önemi

Tedavi, hastalığın önlenmesi ve hastalıkla mücadele ya da hastalığın ortaya çıkardığı rahatsızlık ve sonuçların giderilmesi amacıyla uygulanan iyileĢtirici ve destekleyici iĢlemlerin ortak adıdır.241

Hastalıklar karĢısında gerekli tedbirleri alıp hastalığı giderme gayreti olarak da tarif edilebilir. Her Ģeyde olduğu gibi tedavi de geçmiĢe nazaran büyük bir geliĢme göstermiĢtir. Ġlk zamanlar tecrübeye dayalı bir tedavi metodu benimsenmiĢse de günümüzde artık teknolojinin ilerlemesiyle daha farklı uygulama ve metotlar kullanılmaktadır. Hz. Peygamber de hastalanıldığı takdirde tedavi olunmasını emretmiĢtir. ―Her derdin bir devâsı vardır. Onun için, derdin devâsı bulunduğu zaman o dert iyi olur.‖ 242. ―Ey Allah‘ın kulları! Tedâvi olun, çünkü Allah, yarattığı her hastalık için mutlaka bir Ģifâ veya devâ yaratmıĢtır. Ancak bir dert müstesnâ; o da ihtiyarlıktır.‖243

―Her derdin dermanı vardır‖ sözünü genel anlamda yorumlamak mümkündür. Bu açıdan bakılırsa bu cümle, öldürücü dertleri ve bir doktorun tedavi edemeyeceği hastalıkları da kapsamına alabilir. Allah bu dertlerin de çaresini yaratmıĢtır. Bununla birlikte tedavi çarelerini ve bu çareleri öğrenme yollarını insanoğlundan gizli tutmuĢtur. Çünkü yarattıklarının Allah‘ın bilgisi dıĢında bir bilgiye sahip olamayacakları gerçeği vardır. Hz. Peygamber de hastalığın iyi olmasını, ilacın hastalığa uygun olmasına bağlamıĢtır. Yine Hz. Peygamber tedaviyi ilacın dozunun hastalığa yetecek derecede ayarlı olmasını da Ģart koĢmuĢtur. Eğer ilaç var olan hastalığa gerekli olan miktarı aĢarsa, mevcut hastalığı bir baĢka hastalığa dönüĢtürür. Bu hadislerde tedavi emredilmektedir. Bu emir tevekküle engel de değildir. Aksine tevhid gerçeği maddi ve manevi sebeplere sarılmakla gerçekleĢir. Sebepleri hiçe saymak hekimliğe ters düĢtüğü gibi tevekkülün özüne de uygun değildir. Yine bu hadislerde tedaviyi inkâr edenlerin ve: ―Eğer hastanın iyi olması önceden takdir olunmuĢsa, tedavinin bir yararı yoktur. Eğer takdir olunmamıĢsa zaten yararı olmayacaktır. Hastalık takdir-i ilahi ile meydana gelmiĢtir. Takdir-i ilahiye ise engel olunamaz ve

241 ―Tedavi‖, AnaBritannica, XX, 479.

242 Buhârî, Tıb 1; Müslim, Selâm 69, Fedâil 92; Ebû Dâvud, Tıb 1.

64

değiĢtirilemez‖ diyen kimsenin sözlerinin boĢ olduğu anlatılmıĢtır. ―Her derdin devası vardır‖ sözünde ise hem hastanın hem doktorun gönlüne destek, hastalığın çaresini araĢtırıp bulmak için çaba harcamaya teĢvik vardır. Böylelikle hasta derdine çare bulunacağı ümidine kapılıp ümitsizlik ateĢinin yakıcılığından kurtulup serinler. Hasta için bir ümit kapısı açılır. Böylelikle doktor da hastalığın çaresini bildiğinden onu arama ve bulma imkânı doğar.244

Fazlurrahman (1988)‘a göre âlimlerin büyük çoğunluğu, tıbbi tedavinin manevi değeri ve dini bir kıymeti olup, dini açıdan da zorunlu olduğunu kabul etmektedir. Fakat tedavinin dinin istediği bir Ģey olmadığını ileri süren küçük bir azınlığın her zaman mevcut olduğunu, hatta küçük bir azınlığın da tıbbi tedavi olmamanın bilakis Allah‘a tevekkülün dinen daha faziletli olduğunu kabul ettiğini belirtmektedir.245

Sağlık, en büyük nimetlerden biridir. Onun değerini bilmek, korumak ve sağlıklı bir hayat için Allah‘a hamd ve Ģükretmek gerekir. Dinimiz tarafından insanlara yüklenen dünyevi ve uhrevi vazifelerin ifası her Ģeyden önce sağlığa bakar. Bu sebeple Ġslamiyet, ―sağlıklı hayat‖ üzerinde durur. Hz. Peygamber etrafındaki insanlara her daim Allah‘tan af ve afiyet istemelerini tavsiye etmiĢtir. Tıbb-ı nebevide afiyet talep demek, sıhhatli olmak için gereken Ģartları yerine getirmek, dua ile birlikte fiili tedbirleri de almak demektir; Hıfzıssıhha kaidelerine uymak, doktora gitmek, perhiz yapmak, ilaç almak, ameliyat olmak vs.246

Hastalığın da, çoğunlukla bizim ihmal ve hatalarımızdan kaynaklandığını, ama her durumda bunun imtihan olduğunu değerlendirerek, sabretmeli ve tedaviye baĢvurup çaresini aramalıdır. Zaten hayatın amacı da sınavdır: "Hanginizin daha güzel amel/iĢ ortaya koyacağını denemek için, ölümü ve hayatı yaratan O‘dur. O azizdir, gafurdur."247

Allah insanı yaĢadığı hayatta sınamaktadır.

Sağlıklı yaĢam, nimetlerin en büyüğüdür. Ġnsanın psikolojik ve bedensel sağlığı yerinde olmayınca, çoğunlukla dinî görevlerini de aksatır, en azından sağlıklı gibi tüm Ģartlarını eda edip yeterli bir huĢû ile yapamaz. Vücudumuz ve gönlümüz, Allah‘ın bize çoğunlukla sağlam olarak verdiği emânetidir. Ġnsan sağlığını koruyup korumadığından,

244

Ġbn Kayyım el-Cevziyye, et-Tıbbu‟un-Nebevi, s. 29–34.

245 Fazlurrahman, İslam Geleneğinde Sağlık ve Tıb, s. 71.

246 Canan, Kütüb-i Sitte, XI, 124.

65

onu hangi yolda kullandığından, sıhhat ve vücut emânetine ihânet edip etmediğinden sorguya çekilecektir.248 Allah, kullarının sıhhatte ve âfiyette olmasını sever. 249 Ancak insanın kıymetini bilmediği en büyük nimetler arasında sağlığı gelmektedir.250

Vücuda hastalıkla alakalı bir etken bulaĢtığında hastalığın ortaya çıkmaması için insanın yeterli derecede dirençli olması gerekir. Bu bakımdan kötü ve eksik bir beslenme, sıkıntı, yorgunluk, uykusuzluk, kan kaybı, soğuk alma gibi nedenlerle direnci kırılanlar daha kolay hastalanırlar. O halde bunlardan da kaçınılması ve gerekli yardımların yapılması icap eder.251

Bu konuda Ģu hadisler dikkat çekicidir: ―Her kim ailesi emniyette ve vücudu sıhhatli olarak sabahlarsa, yanında günlük yiyeceği de bulunursa, sanki bütün dünya ona verilmiĢtir.‖ 252

―Kuvvetli mümin, zayıf müminden daha hayırlı ve daha sevimlidir.‖253

Peygamberimizin sağlığı koruma (koruyucu hekimlik) ve tedâvi konusunda, bugün için de önemini hiç kaybetmeyen çok değerli tavsiyeleri vardır. Bu tavsiyelere ―tıbb-ı nebevî‖ denilir. Sağlığın korunması için emredilen bu kurallara uyma yanında, hastalık durumunda bir yandan mümkün olan tedâvi yöntemlerine baĢvururken, bir yandan da güvenle Allah‘a yönelmek ve gönülden gelen dualarla O‘ndan Ģifâ dilemek gerekir. Peygamberimiz, Ģifâ için hem maddî sebeplere baĢvurarak tedâvi olmayı, hem de mânevî sebeplere baĢvurup, Allah‘a yönelip dua edilmesini emretmiĢ ve her ikisini de uygulamıĢtır. Hz. Peygamber‘in kendisinin tedavi olması ve ev halkından ve ashabından hastalananlara tedavi olmalarını emretmesi bu konudaki yol göstericiliğinin bir örneğidir.254

Kendi hatamız veya imtihan vesilesiyle hastalanınca, hem sabretmeli, hem dua etmeli, hem de esas olarak tedâvi olmalıyız. Kuran-ı Kerim‘in Bakara suresinin 195. ayetinde: ―Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın‖ emri bulunmaktadır. O halde insan kendini hastalıklardan korumak zorundadır. Eğer bu yapılmazsa kiĢi hastalanıp ölebilir ki bu bir bakımdan intihar olur ve Nisa suresinin 29. Ayetinde: ―Kendinizi öldürmeyin‖ emrine

248 Tirmizî, Kıyâmet, 1.

249 Tirmizî, Zühd, 59.

250 Buhârî, Rikak 1; Tirmizî, Zühd, 1.

251

Unat, Bulaşıcı Hastalıklarla Savaş ve İslam Dini, s. 56.

252 Tirmizî, Zühd 34; Ġbn Mâce, Zühd, 9.

253 Müslim, Kader 34; Ġbn Mâce, Zühd, 14.

66 uymamaktadır.255

Hz. Peygamber yaĢamayı ölümden üstün tutmuĢtur: ―Ölümü temenni etmeyiniz‖256

buyurmuĢtur.

Müslümanlara emredilmiĢ olan günde beĢ defa abdest- ki bunda her Ģeyle temas halinde olan ellerin, yüzün, ağzın, burnun ve ayakların yıkanması çok dikkat çekicidir- gusül tamamen vücudun sağlığının korunması için koruyucu tedbirlerdendir. Ġslam dini insan sağlığına çok önem vermiĢtir. Ġnsanlar yemeklerini kaplarda yerler. Bu kaplar iyi muhafaza edilmediği takdirde insan bünyesine zararlı olacak birçok mikrobun, bazı haĢerelerin bu kaplara yerleĢmesi mümkündür. Bu durum da Ġslam Peygamberinin nazarından kaçmamıĢtır : ―Kapları örtünüz kırbaların ağızlarını bağlayınız. Çünkü sene içinde öyle geceler vardır ki: O gecede veba hastalığı nazil olur. Üzerinde perde bulunmayan bir kaba yahut üzerinde bağı bulunmayan bir kırbaya uğrarsa muhakkak bu vebadan oraya iner‖257

O‘nun temizliği imandan sayması da tamamen sıhhat içindir. Evlerin önlerinin ve etrafının temiz tutulmasını evdeki süprüntülerinin bırakılmamasını, Hz. Peygamber‘in istemesi tamamen sağlığa verdiği önem yönündedir.

Kuran‘ı Kerim‘in bazı maddelerin yenilmemesini 258 ve alkol içeren maddelerin içilmemesini 259

istemesi, Allah‘ın kullarının sağlığına verdiği önemden ibarettir. Demek ki sıhhat içinde bir hayat yaĢamak ve insanoğlunun bunun için vücudunu kollaması yaratıcının kulundan beklediği bir durumdur. Bütün bunlar hasta olmadan insanın aldığı tedbirlerdir. Bu tedbirlere yapıĢmak ve gerekli olanı yapmak Allah‘ın emridir. Bu sebepten hasta olanın yapması gereken en önemli Ģey tedavi olmaktır. Bu konuda Ģu hususa dikkat etmesi gerekir: Hasta olan kimse yetkin, iĢinde uzman bir doktor aramalıdır.260

Nitekim bir rivayette Hz. Peygamber tıp ilmine sahip olmayan kimselerin hastaları tedaviye uğraĢmalarını hukuki yönden men etmiĢtir.261

Umumiyetle öteki dinler, bizzat Allah‘ın Ģu dünyayı ―sebepler ve neticeler dünyası‖ olarak takdir ettiği hakikatini görmezlikten gelirler ve dindaĢlarına kendilerine dikkat

255 Unat, Bulaşıcı Hastalıklarla Savaş ve İslam Dini, s. 9.

256 Buhari, Merda, 19; Müslim, Zikr, 10; Tirmizi, cenaiz, 3.

257 Müslim, EĢribe, 96- 99.

258

Bakara, 2/173; Maide,5/3.

259 Maide, 5/90.

260

Hamidullah, İslam Peygamberi, II, 804.

67

edip tedavi yollarına baĢvurmayı tavsiye etmekten çok, tahammül gösterip katlanmayı öğütlerler. Oysa Ġslam dinine göre Ģüphesiz her Ģeyi takdir eden Allah‘tır, fakat o bunu sebepler, vasıtalar ile gerçekleĢtirmektedir.262

Hz. Peygamber‘e göre tedavisi olmayan hastalık yoktur. ―Allah verdiği herhangi bir hastalığın Ģifasını da verir‖ Bu hadisten çıkarmamız gereken önemli bir husus var ki o da son zamanlara kadar tedavisi imkânsız diye görülen birçok hastalıklar bugün tedavi edilmektedir. Günümüzde tedavisi imkânsız hastalıklar varsa da bunlar tıp ilminin daha da geliĢmesiyle tedavi yönüne gidilecektir.

Hz. Peygamber‘e ―Biz tedavi olalım mı?‖ diye sorulunca ―evet tedavi olunuz‖ buyurmuĢtur.263

Kuran‘ı Kerim‘de insanlara tedavi yolunu gösterir ki: Bu tedavi yolu bugün de benimsenmiĢ ve mütehassıslar tarafından tavsiye edilmiĢ bir yoldur. Hz. Eyyub hastalığının Ģiddetinden yorgun düĢmüĢtü. ―Doğrusu Ģeytan bana yorgunluk ve azap verdi‖ diye seslenmiĢti. ―Ayağını yere vur! dedik, iĢte sana kullanıp yıkanacağın ve içeceğin soğuk bir su.‖264

Bu suyu bugün bilinen kaplıca suları diye yorumlayanlar vardır.265

Tıbb-ı nebevinin orijinal yönlerinden birisi de tedavide, insanlığın faydasını ortaya koyduğu tecrübelerinden faydalanmasıdır. Gayr-i Müslimlerin metodu veya ilacıdır alınmaz diye bir prensip mevcut değildir. Bunu, Hz. Peygamber‘in henüz Müslüman olmadığı belirtilen meĢhur tabip Haris Ġbnu Kelde‘ye gitmeyi tavsiye etmesi ifade ettiği gibi, gayle266 hakkındaki Ģu açıklaması da bunu gösterir: ―Gayle‘den nehyetmek istemiĢtim, sonra hatırladım ki, Ġranlılarla Bizanslılar bunu yapmaktalar ve çocuklarına da bir zarar olmamaktadır.‖267

Ġslam âlimleri bu örneklere bakarak tıpta Ehl-i Zimme‘ye baĢvurmanın caiz olduğunu söylemiĢlerdir. Ġslam‘ın herhangi bir prensibini rencide etmeyecek her çeĢit beĢeri tecrübelerden yararlanılabilir.268

262

Hamidullah, İslam Peygamberi, II, 805.

263 Tirmizi, Tıb, 2; Ebu Davud: Tıb, 11; Ġbn Mace, Tıb, 1.

264 Sad, 38/41, 42.

265 ġekerci, Kaynaklarımıza Göre İslam Terbiyesi, s. 319.

266

Gayle: Zevcin çocuk emzirmekte olan zevcesi ile cima yapmasına denir. Kadın hamile kaldığı takdirde süt, onu emen bebeğe zararlı bir mahiyet kazandığı gerekçesiyle Araplar bu hali hoĢ karĢılamazlarmıĢ.

267 Nesai, Zinet, 17.

68