• Sonuç bulunamadı

İktisat kuramında sağlığın makro ekonomik ve mikro ekonomik etkilerini ele alan aktarım mekanizmaları Becker (1964) tarafından geliştirilen Beşeri Sermaye Kuramı ve Amartya Sen (1992) tarafından geliştirilen kapasite yaklaşımına göre değerlendirilebilir.

Hastalıkların dolaylı maliyetleri ile ilgili analizler temel olarak Neo Klasik Büyüme teorisine dayandırılmaktadır. Emek başına düşen sermaye stoku beşeri sermaye ve toplam faktör verimliliğine bağlı olarak belirlenirken, emek başına çıktı düzeyi emek başına düşen sermaye stokuna bağlı olarak belirlenmektedir. Bu bağlamda çıktı düzeyinde meydana gelen değişme de dolaylı olarak toplam faktör verimliliği, ortalama tecrübe, tasarruf oranları, nüfus artışı ve amortisman oranlarına bağlı olarak belirlenmektedir. Toplam faktör verimliliği, tecrübe ve tasarruf oranlarındaki artış çıktı düzeyini artırırken, nüfus ve amortisman oranlarındaki artışlar emek başına düşen çıktı düzeyini azaltmaktadır. Bu bağlamda hastalıklar tasarruf oranlarını ve beşeri sermaye stokunu azaltarak çıktı kaybına neden olmaktadır.

Haacker (2001) örtülü bir şekilde hastalıkların (modelde ele alınan hastalık AIDS’dir) toplam emek verimliliğini azaltıcı etkisi üzerinde dururken, Cuddington (1993) emek arzındaki artışı AIDS hastalığına bağlı bir değer olarak ele almaktadır ve AIDS’teki artış emek arzı artışını negatif etkilmektedir.

𝑛

𝑡

= 𝑛

𝑡

(𝑎

𝑡

) ve

𝜕𝑛

𝜕𝑎

< 0 𝑛

𝑡

: emek arzı 𝑎

𝑡

: AIDS hastası sayısı

Hastalıklar emek arzını azaltmakla kalmaz, geliri ve tasarruf düzeyini de negatif etkiler. Cuddington (1993) hastalığın varlığı durumunda tasarrufların sadece gelire değil, hastalıklara da bağlı olabileceğini vurgulamaktadır. Hastalığın varlığı durumunda tasarruf düzeyi;

𝑆

𝑡

= 𝑠

0

𝑌

𝑡

− 𝑥𝑚𝑎

𝑡

𝐿

𝑡

denklemiyle ifade edilmektedir. Hastalık yokken yurt içi tasarruf düzeyi

𝑠

0’dır. Denklemde x değeri hastalıkların tedavisi için tasarruflardan ayrılan pay, m hastabaşına düşen hastalık maliyeti,

𝐿

𝑡 emek arzıdır.

Hastalıkların tasarruflar üzerindeki negatif etkisi dahil edildiğinde sermaye stokundaki değişme;

∆𝑘 = [𝑠(𝑎) + 𝑠

]𝑓(𝑘, 𝑎) − 𝑛(𝑎)𝑘 − 𝜃𝑘

değerine eşittir.

𝑓(𝑘, 𝑎)

emek başı üretim düzeyini temsil etmektedir.

𝑠(𝑎) + 𝑠

∗ toplam tasarruf düzeyidir.

𝜃

sermaye aşınma oranıdır. Hastalık prevelansındaki(yaygınlık)3 artış, emek verimliliğini ve tasarrufları negatif etkileyerek sermaye birikim oranını azaltır. Dolayısıyla durağan durum çıktı düzeyi de azalır.

Sağlığın ekonomik değeri beşeri sermaye yaklaşımı dışında Sen (1992) tarafından geliştirilen kapasite yaklaşımı çerçevesinde de değerlendirilebilir. Kapasite yaklaşımına göre refahın temel belirleyicisi, mal ve hizmet tüketiminden elde edilen fayda düzeyi değil, bireysel kapasitedir. Hastalıklar bireylerin iş yapabilme yeteneğini azaltarak bireysel kapasiteyi aşındırıcı etkiler yaratmaktadır. Bu bağlamda toplumsal fırsatlar kapsamında yer

1 Morbidite oranı: hastaların sağlamlara oranı veya hastalıklara yakalananların oranı 2 Mortalite oranı: Bir popülasyon içinde tüm popülasyona oranının yüzde veya binde ifadesi.

3 Prevalans: Bir hastalığın belli bir popülasyon içinde belli bir süre aralığında eski ve yeni olguların birlikte görülme oranı veya yaygınlığı.

125 alan sağlık hizmetlerinin bireysel kapasiteyi artıracak şekilde sunulması, aynı zamanda kalkınma sürecinin hız kazanmasını sağlayacaktır.

Hastalıklar üç kanal aracılığıyla ekonomik kalkınmayı negatif etkilemektedir. Ekonomik kalkınma üzerinde elirleyici etkiye sahip olan ilk kanal yaşam beklentisindeki azalmadır. İkinci kanal hastalıkların ebeveynlerin çocuk yatırımlarını etkilemesidir. Bebek ve çocuk ölümlerinin yüksek olduğu toplumlarda doğurganlık oranları yüksektir. Çocuk sayısının fazla olması Becker ve meslektaşları tarafından çocuk yetiştirmede kalite-miktar takası olarak tanımlanan fakir ailelerin ağırlıklı olarak sağlığa ve her bir çocuğun eğitimine yatırım yapma imkanını azaltır. Üçüncü kanal bireysel emek verimliliğinin ötesinde iş ve altyapı yatırımlarının getirilerinin azalmasıdır (WHO, 2001).

Şekil 1: Hastalıklar ve Ekonomi Arasındaki Bağlantılar : Yoksulluk Spirali Kaynak: Abegunde ve Stanciole (2006: 4)

Şekil 4 hastalıklar ile büyüme arasındaki etkileşim kanallarını vermektedir. Hastalık oranı (morbidite) ve ölüm oranı (mortalite) oranlarındaki artış makroekonomik etki kanallarının temel tetikleyicisidir ve yaşam beklentisindeki azalmanın da temelini oluşturmaktadır. Hastalık oranlarındaki artış, emek verimliliğini negatif etkilerken sağlık harcamalarını pozitif etkiler. Bu etkiler eğitim yatırımlarının yanı sıra, tasarruf davranışlarını da değiştirebilir ancak hasta işçiler sağlıklı işçilere kıyasla daha düşük verimliliğe sahip oldukları için negatif emek verimliliğinin etkisi daha fazla olacaktır (Cuddington, 1993: 174). Bloom ve Canning (2008) sağlığın beşeri sermaye birikimi ve eğitim üzerindeki etkilerini iki mekanizmayla açıklamaktadır. Birincisi sağlık durumunun iyi olması okullaşma oranını, kognitif (Bilişsel- öğrenme) yetenekleri ve öğrenme kapasitesini artırmaktadır. Eğitim ekonomik kalkınmanın anahtar öğeleri arasında yer almaktadır ve sağlık düzeyi eğitim seviyesini ve eğitime katılım durumunu belirleyici bir niteliğe sahiptir. Hastalıklar öğrencilerin derse katılımını negatif etkileyerek öğrencilerde bilişsel ve fiziksel fonksiyon kayıplarına neden olurken, uzun dönemde yetişkin verimliliğinin azalmasına da neden olmaktadır (WHO, 2001). Bu bağlamda çocukluk dönemlerinde görülen hastalıkların uzun dönemde gelecek nesilleri de negatif etkileyecek dinamik bir yapıya sahip oldukları söylenebilir. Hastalıklar sadece cari dönemdeki beşeri sermaye birikimini değil, eğitim kanalıyla gelecek dönemdeki beşeri sermaye birikimini de negatif etkilemektedir.

İkincisi “ortalama yaşam süresindeki artış ve mortalitedeki azalış beşeri sermayeyi artırarak eğitim ve tecrübe artışının getirilerinin artmasına” neden olmaktadır (Bloom ve Canning, 2008).

Ajanlar ne kadar eğitim alacaklarına okula devam etme maliyetleri ile nitelik kazanımı sonucu elde edecekleri getiriyi kıyaslayarak karar vermektedir. Yani bir birey için okula devam etmenin fırsat maliyeti çalışması durumunda elde edebileceği gelirdir. Birey ne kadar eğitim alacağına okul masrafları ile okulu bitirmesi durumunda elde edeceği ücret düzeyini kıyaslayarak karar vermektedir. “Düşük yaşam beklentisine sahip olan çevreler yüksek belirsizlik ve göreceli olarak düşük satın alma gücüne sahip oldukları için bireyler sağlık ve eğitime yatırım yapmaktan vazgeçmektedir” (WHO, 2009).

Beşeri sermayenin içsel büyümeyi sağlayabilmesi yüksek okullaşma oranlarına sahip olunması ile mümkündür. Yaşam beklentisindeki azalma üretken yaşam süresini azaltır ve dolayısıyla ücretlerin bugünkü değerleri ve beşeri sermaye yatırımlarının getirisi de azalır. Ajanlar ortalama eğitim seviyesini azaltmak için okuldan erken ayrılma kararı verebilir. Bu beşeri sermaye bir üretim faktörü olduğu için doğrudan çıktı düzeyini etkiler. Bir girdi tamamlayıcısı olarak eğitimdeki azalış marjinal sermaye verimliliğini de negatif etkilemektedir. Tasarruflar

126

ve fiziki sermaye yatırımları bu modelde içsel olduğu için ekonomi daha düşük bir tasarruf sermaye düzeyinde dengeye gelmektedir (Ferreira ve diğerleri, 2011:5).