• Sonuç bulunamadı

Hakkın Kullanılması

C. Suçun Hukuka Aykırılık Unsuru ve Hukuka Uygunluk Nedenleri Bakımından

4. Hakkın Kullanılması

TCK m. 26/1‟de düzenlendiği üzere, hakkını kullanan kiĢiye ceza verilmez. Bir hakkın kullanılması, baĢkalarının hakları ile çatıĢsa bile hukuk düzeni, hakkını kullanan kiĢiyi korumaktadır. Hukuk düzeninin koruduğu bir hakkı kullanan kiĢinin cezalandırılması söz konusu olmaz. Hukuk düzenince korunan hakkın kaynağı, kamu hukuku olabileceği gibi özel hukuk veya mahkeme kararı da olabilir. Hukukumuzda hakkın kullanılması görünümleri olarak zilyetliğin korunması, basının haber verme hakkı, savunma dokunulmazlığı, tıbbi müdahaleler ve terbiye hakkının kullanılması sayılabilir.

a. Hakkın Kullanılması Kapsamında Basının Haber Verme Hakkı

Haber verme hakkı, habere ulaĢmayı ve elde edilen haberi yayınlamak ve dağıtmak imkânına sahip olabilmeyi ifade eder278. Olayların aktarılması,

resimlenmesi, olaya katılanlar ve olayın niteliği ile ilgili bilgi verilmesi bu hakkın kapsamına girer279 . 277 Zafer, s. 200. 278

Özek, Türk Basın Hukuku, s. 36.

279

Basın gücünü toplumdan, toplumun bilgi edinme hakkından almaktadır. Dolayısıyla temel iĢlevlerinin baĢında “haber verme” iĢlevi gelir. Basın, doğru, çarpıtılmamıĢ, kiĢi haklarına, özel yaĢama, yerel, ulusal ve evrensel değerlere saygılı, yasaların çiğnemeden ve sorumluluk bilinciyle haber yapmalıdır280

. ÇağdaĢ demokratik rejimlerde medya, Yargıtay kararlarında da yasama-yürütme ve yargıdan sonra dördüncü erk281

olarak nitelendirilmekte ve özgürlükçü demokratik yapının sürdürülebilmesinde, genelde özgür ve bağımsız tüm kitle iletiĢim araçlarının özelde ise yazılı basın organlarının etkin denetim ve eleĢtiri gücünün özel bir öneme sahip olduğu vurgulanmaktadır. Ancak basının bu denetim ve eleĢtiri sorumluluğunu yerine getirirken denetlemekle yükümlü olduğu diğer erklerin baskı ve engellerinden azade olarak iĢlev görmesi gerekmektedir. Basın sahip olduğu geniĢ kitleleri etkileme gücünü, üstlendiği kamusal göreve uygun bir sorumluluk bilinci içinde yerine getirmeli, diğer bir ifadeyle sahip olduğu gücü kötüye kullanması önlenmelidir282

.

Basının haber verme, denetim ve eleĢtiride bulunma ve kamuoyunu aydınlatma ve oluĢturma görevleri283, basın için bir hak oluĢturmakta ve bunun

kullanılması da hukuka uygunluk nedeni olarak kabul görmektedir. Basının haber verme niteliği taĢıyan faaliyetlerinin tespiti, söz konusu hakkın korunması ve bir hukuka uygunluk nedeni sayılması yönünden önemlidir.

ġöyle ki, gazetecilik mesleğinin yerine getirilmesinin ve haber verme hakkının kullanılmasının hukuka uygunluk nedeni olabilmesi için dört koĢul aranmaktadır284. Haber, gerçek olmalıdır. Bu gerçeklik mutlak bir gerçeklik değildir. Haberi veya bilgiyi veren, verdiği haberin veriliĢ zamanındaki durumuna göre haberi gerçek olarak görüyorsa bu koĢul oluĢmuĢ sayılır285

. Olay, güncel olmalıdır.

280

Murat Vural, “Medyanın Toplumsal ĠĢlevleri ve Medya Profesyonellerinin Sorumluluğu”, Güncel

Hukuk Dergisi, Nisan 2007/4-40, s. 23.

281 Yargıtay HGK, 06.03.2002, 2002/4-115E. 2002/151K., Sinerji Mevzuat ve Ġçtihat Programları,

13.08.2010.

282

Hasan Sınar, “Ġnternet Gazeteciliğinin ĠletiĢim Ceza Hukuku Yönünden Ortaya Çıkardığı Bazı Hukuksal Sorunların Değerlendirilmesi”, Prof. Dr. Hüseyin Hatemi’ye Armağan, Vedat Kitapçılık, C: 2, Ġstanbul 2009, s. 2174; Kayıhan Ġçel, Yener Ünver, Kitle HaberleĢme Hukuku, YenilenmiĢ 8. Bası, Beta yayınları, Ġstanbul, 2009, s. 120.

283

Vural, s. 23.

284

Özbek, s. 944.

285

Özek, Basın Hukuku, s. 165; Ġsmet Giritli, “ÇağdaĢ Gazeteciliğin Sorunları”, Onar Armağanı, Ġstanbul, 1977, s. 307; Ġlhan Üzülmez, “Suçsuzluk Karinesi ve Basın Özgürlüğü”, Prof. Dr. Fahiman

Tekil’in Anısına Armağan, Ġstanbul, 2003, s. 940; Sevil Aydın, Radyo ve Televizyon Yoluyla KiĢilik Haklarının Ġhlali ve Hukuksal Koruma, Ankara, 1998, s. 10; Süha Okay, “Yargı- Medya

Güncelliğini yitirmiĢ olan olayların haber yapılmasında kamu yararı bulunmamaktadır. Dolayısıyla haberin yayınlanmasında kamu yararı bulunmalı ve sırf kamunun merak duygularını tatmine yönelik haberler hukuka uygun olmaz. Verilen haber ile olay arasında düĢünsel bir bağ bulunmalıdır286

.

Güncel, kamunun ilgisini çeken ve açıklanmasına kamu yararı bulunan olguların, görüĢlerin, yorumların, eleĢtirilerin açıklanması haber olup böyle bir haberin gerçeğe uygun, objektif, dengeli ve orantılı Ģekilde yayınlanması, basın mesleğinden doğan bir hakkın icrası sayılır287. Hakkın icrası, ceza hukukunda suçun

unsurları arasında yer alan hukuka aykırılığı kaldıran sebeplerden biridir288

.

Basın yayın organlarının kiĢinin özel hayatına giren hususları kamunun öğrenmesi bakımından kamuyu ilgilendiren meselelerin bulunması, kiĢiler hakkında bilgi vermesi ve eleĢtirmesinin üstün nitelikteki kamu yararı esasına dayanması ve yapılan yayınların doğru, dengeli ve meĢru bir amaca yönelik olması koĢuluyla kiĢilerin özel hayatına iliĢkin olsa dahi hukuka aykırı sayılmayabilir. Örneğin kamuya mal olmuĢ kiĢilerin özel hayatlarına iliĢkin hususlar, kitle iletiĢim araçları tarafından kamuya aktarılabilmektedir. Basın kamuya mal olmuĢ kiĢilerin toplumun dikkatini çekmesine yarayan yönleriyle ilgili olması gerekir289

.

Nitekim Yargıtay, 28.04.1987 tarihli kararında aynen Ģöyle denmektedir;

“Genel hatlarıyla basının görevi, umumi yararlar açısından toplumu ilgilendiren ya da toplumun ilgilenmesi gereken konularda halkı, gerçekleri yansıtmak suretiyle ve objektif bir biçimde aydınlamak, çeĢitli sorunlarla ilgili eleĢtiri, yorum ve uyarılarla fertleri düĢünceye sevk etmek, bilinçlendirmek, kamu görevlilerini harekete geçirmek ve daha önemlisi; kamu gücünü aleyhinde tutanlar üzerinde toplumun denetimine aracı olmaktır. Basın, kamu görevi niteliğindeki bu denli etkili ve kapsamlı fonksiyonun hiç bir baskı ve karĢı koymaya maruz kalmadan ve çekinmeden yerine getirebilmesi için yasal kaynağı olan bir güce dayanmalıdır ki, bu güç Anayasanın 28. maddesinin ĠliĢkisi”, Yargı Reformu 2000 Sempozyumu, s. 428; Reisoğlu, Basın Özgürlüğü ve KiĢilik Haklarının Korunması, s. 307.

286

Ġçel ve Ünver, s. 309; Özek, Türk Basın Hukuku, s. 238.

287

Özek, Basın Hukuku, s.162.

288

Sulhi Dönmezer, Sair Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, C: II, 10. Bası, Ġstanbul 1994, s. 42 vd; Kayıhan, Ġçel ve diğerleri, Ġçel Suç Teorisi, 2. Kitap, 1. Bası, Ġstanbul 1999, s. 176 vd; Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 1998, s. 387; Zafer, s. 208.

289

öngördüğü "basın özgürlüğü"dür. Ne var ki, basın özgülüğü ve bu özgürlükten yararlanma hakkı da, tüm hak ve özgürlükler gibi mutlak ve sınırsız değildir. Anayasal temele dayanan bu özgürlüğün de, ceza hukuku açısından olduğu kadar özel hukuk açısından da belli bir kullanma sınırı ve makul bir ölçüsü bulunmak gerekir. Anayasanın 26 ve 27. maddeleri ile özel hukuk bakımından Medeni Kanunun 24 ve Borçlar Kanununun 49. maddelerinin getirdiği düzenlemeler, bu sınır ve ölçüyü tayin ve tespit amacına yöneliktir. Günümüzde, doktriner görüĢler ve yargısal içtihatlar basın özgürlüğünü ve bu özgürlükten yararlanma hakkını, a) Haberde gerçeklik, b) Kamu yararı ve toplumsal ilgi, c) Güncellik, d) Konu ile ifade arasında düĢünsel bağlılık kuralları ile sınırlı görmektedir. Haber verme, eleĢtiri, yorum ve uyarı, ancak bu sınırlar içinde kaldığı sürece kiĢisel değerleri - zedelese dahi-hukuka uygundur. Bu kurallardan herhangi birine ters düĢülmesi halinde ise "kamu yararı-kiĢilik hakları" dengesi bozulur, norm ihlal edilir ve hukuka aykırılık, dolayısıyla tazmin yükümlülüğü doğar…Öte yandan, gerçek yönleriyle olayın toplumsal ilgiyi çekebilecek bir "haber" özelliği de yoktur. Her iki davacı, Devlet adamı, politikacı ya da sanatçılar gibi özel hayatları ve yaĢantı biçimleri toplum tarafından merak edilen ve izlenen kimselerden de değildirler. RüĢte eriĢmiĢ bu iki sade vatandaĢ, polisin kapıyı çaldığı sırada seviĢmekte olsalar dahi, onların özel hayatında bir sır teĢkil eden ve gizli kalması gereken bu doğal olayı, abartılmıĢ bir mizansen biçiminden ve çirkinleĢtirici bir ifade tarzı içinde topluma teĢhir etmeyi, basının görevi olarak kabul ve basın özgürlüğü çerçevesinde mütalaa etmeye de olanak yoktur. Açıklanan bu fiili ve hukuki esaslar karĢısında eylemin, onur ve saygınlık gibi kiĢisel değerlere saldırı teĢkil ettiği ve Borçlar Kanununun 49. maddesinde öngörülen ağır kusur-ağır zarar koĢullarının gerçekleĢtiği dikkate alınmadan, verilen haberin doğru olduğu gerekçesiyle istemin reddi cihetine gidilmesinde isabet bulunmamaktadır 290

.

Anılan nedenlerle kiĢinin kamusal açıdan bir önem taĢımayan aĢk hayatının haber yapılmasının bu hukuka uygunluk sebebinden yararlanamayacağını düĢünmekteyiz291

. Örneğin ünlü bir sporcunun cinsel yaĢamındaki faaliyetleri kamu yararını doğrudan doğruya ilgilendirmiyorsa basın ve yayın organlarının bu hususu topluma nakletmemesi gerekir. Buna karĢılık örneğin evli bir baĢbakanın veya bakanın görevini hiçe sayarak ve toplumu zarara uğratarak metres hayatı yaĢaması, kumarbaz veya ayyaĢ olması veya ünlü bir sporcunun spor hayatını tehlikeye atarak eĢini baĢka kadınlarla aldatması gibi kiĢinin özel hayatına giren hususlar basın

290

Ömer Gedik, Türk Yargı Kararları Çerçevesinde Türkiye’de Kitle ĠletiĢim Özgürlüğü, Seçkin Yayınları, Ankara, 2008; Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 28.04.1987, 1987/2077E., 1987/3267K., Sinerji Mevzuat ve Ġçtihat Programları, 13.08.2010.

291

tarafından tanınan ünlü kiĢilerin kamunun dikkatini çeken tarafları ile ilgili olarak basın tarafından yapılan gerçeğe uygun yayınlar özel hayatın gizliliği ve korunması hakkına saldırı teĢkil etmez.292

Kamuya mal olmuĢ kiĢinin anılan faaliyetlerinin iĢ yaĢamını etkilememesi ve dolayısıyla bunun toplumun tümünü veya bir kısmını ilgilendirmesi ayrıca haberin verilme biçiminin kötü niyetli olmaması yani amacının kamuyu bilgilendirmenin dıĢına çıkmaması gerekir. Ancak basının bu hakkı kullanması mutlak ve sınırsız olmadığından basının kamuya mal olmuĢ kiĢilerin özel hayatlarının ifĢasında objektif esaslara bağlı kalarak gerçek haber olmasına ve kiĢilik haklarına saldırı oluĢturacak Ģekilde olmamasına özen göstermesi gerekir. Burada her somut olayda kamunun öğrenme hakkı ile kiĢinin özel hayatının gizliliği ve korunması hakkı arasında uygun bir dengenin kurulması hususunun araĢtırılması ve gözetilmesi gerekir293

. Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere, kamuoyunda tanınmıĢ kiĢilerin özel yaĢamlarına iliĢkin gizlilik alanı öteki yurttaĢlara göre dardır ve bu kiĢilerin hayat hikâyeleri ve yaĢamlarının görevlerinin ilgilendirdiği, kamu yararı bulunduğu ölçüde yayın konusu yapılabileceği ancak görevleri dıĢında özel yaĢamlarının ve sır alanlarının izinsiz yayınlanamayacağı, resimlenemeyeceği açıktır294

.

Özel yaĢamlarının ayrıntıları satıĢ dürtüsü olarak kullanıldığı için mağdur, temelde kamusal figürlerdendir. Kamusal figürler, kamusal görevleri ifa eden, kamu kaynaklarını kullanan, politika, ekonomi, sanat, spor veya baĢka alanlarda kamusal yaĢamda rol oynayanlardır. Aynı zamanda kamusal figürler de toplumda iĢgal ettikleri ve çoğu durumda tercihle edinilen özel konumun otomatik olarak mahremiyetlerine artan bir baskı getirdiğini kabul etmek zorundadır295

. AĠHM kararlarında da vurgulandığı gibi, kamuya mal olmuĢ kiĢiler söz konusu olduğunda özel yaĢamlarına saygı gösterilmesi hakkını önemli ölçüde sınırlandırmaktadır. Özellikle baĢkaları tarafından bilinmesi istenmeyen ve gizli kalması amaçlanan

292 Öztan s.128; ġen s. 239. 293 Özsunay, s.147. 294

Reisoğlu, s. 301; Oğuzman, Seliçi ve Özdemir, s. 153.

295

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi‟nin Özel YaĢam Hakkı Üzerine 1165(1998) Sayılı Kararı, s.137.

konular ile kamuoyunun gerçekleri öğrenme hakkı arasında ortaya çıkan çatıĢmada bu kiĢiler bakımından kamu yararı, özel yaĢama göre daha üstün tutulmaktadır296

.

Özek‟e göre siyasetçiler ve devlet memurları en ağır eleĢtirilere dahi katlanmak zorundadır. Hatta bulundukları konum özel yaĢantılarının da eleĢtirilmesi hakkını sağlar. KuĢkusuz buradaki hukuka uygunluk halinin sebebi kamu yararı düĢüncesidir297

. Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi, “kamu yararı” kavramının “basın özgürlüğü” açısından “politika alanında” geniĢ bir yoruma tabi tutulması gerektiği görüĢündedir. AĠHM‟ne göre siyasi bir görev üstlenen kiĢi, bütün karar, söz ve davranıĢlarının basının ve kamuoyunun devamlı değerlendirme ve eleĢtirisine tabi olduğunu bilerek bu görevi kabul etmiĢtir298

.

Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi‟nin basın özgürlüğü ile özel yaĢam arasındaki dengenin kurulmasına iliĢkin olarak 2004 yılında Prenses Caroline davasında verdiği karar(Von Hannover/Almanya 24.06.2004)basın özgürlüğü ve özel hayatın gizliliği hakkı arasındaki denge bakımından sadece Almanya değil, Ġngiltere, Fransa ve birliğin diğer ülkelerinde pek çok davayı etkileyecek nitelikte olup299

Mahkemenin konuya yaklaĢımını göstermekte ve soruna ıĢık tutmaktadır.

Prenses Caroline‟in izni olmaksızın çekilmiĢ kendisini ata binerken, alıĢveriĢ ve ski yaparken, erkek arkadaĢı ile otururken, tenis oynarken gösteren özel yaĢamına iliĢkin fotoğrafları değiĢik Alman dergilerinde yayınlanmıĢtır. Prenses bu olayların yasaklanması için mahkemeye baĢvurmuĢtur. Dava Alman Anayasa Mahkemesi‟ne kadar gitmiĢ ve sonuç olarak Anayasa Mahkemesi kapalı yerlerde çekilmiĢ fotoğrafların yasaklanmasını onaylamıĢ, buna karĢılık kamuya açık alanlarda çekilenlerin yayınlanabileceğini kabul etmiĢtir. AĠHM, sözü geçen kararında haklı olarak özetle, “siyasetle uğraĢan kiĢilerle ilgili olarak demokratik bir toplumda tartıĢmaya katkıda bulunabilecek yayınlarla resmi bir görevi olmayan kiĢilerin özel

296

Tezcan, Erdem ve Önok, s. 498.

297

Özek, Türk Basın Hukuku, s. 242; Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Yetkin Yayınları, Gözden GeçirilmiĢ 5. Baskı, Ankara 2005, s. 250; Volkan SırabaĢı, Ġnternet ve Radyo-

Televizyon Aracılığıyla KiĢilik Haklarına Tecavüz(Ġnternet Hukuku), Gözden GeçirilmiĢ ve

GeniĢletilmiĢ 2. Baskı, Adalet Kitabevi, Ekim, 2007, s. 128.

298

Reisoğlu, s. 305.

299

Nicolas Nohlen, The American Journal of International Law, Cilt: 100, No. 1, Haziran 2006, s. 196-201, http://www.jstor.org/stable/3518838, 07.07.2010; Von Hannover v. Germany, 2004-VI EUR. CT. H. R. http://www.echr.coe.int , 07.07. 2010.

yaĢamının ayrıntılarına iliĢkin yayınlar arasında önemli bir fark vardır. Salt kamuoyunun merakını tatmin etmek için yayınlanan özel yaĢamın ayrıntılarına iliĢkin fotoğraflar toplumun genel çıkarıyla ilgili bir tartıĢmaya katkıda bulunulamaz” sonucuna varmıĢ ve Prensesin resimlerinin yayınlanmasında “kamu yararı” görmemiĢ, Alman Anayasa Mahkemesi‟nin kararını AĠHS “özel hayatın korunmasına” iliĢkin m. 8‟e aykırı bulmuĢtur300

. AĠHM, Alman Anayasa Mahkemesi'nin özel yaĢamın, mekâna göre değiĢik derecede korunması gerektiği görüĢünü, 'izole mekân' ölçütünün belirsizliği nedeniyle reddetmiĢtir. Bu gerekçelerle, AĠHM, Alman Anayasa Mahkemesi kararının sözleĢmenin özel yaĢama iliĢkin 8. Maddesini ihlal ettiği sonucuna varmıĢtır301

.

Konu, von Hannover/ Almanya kararından önce özellikle Galler Presesi Lady Diana‟nın 31 Ağustos 1997 tarihinde paparazzilerden kaçarken trajik Ģekilde trafik kazasında ölmesinden sonra, Avrupa Konseyi tarafından ciddi Ģekilde ele alınmaya baĢlanmıĢtır. Lady Diana‟nın ölümünden sonra özellikle kamuya mal olmuĢ kiĢilerin kamusal alandaki faaliyetlerinin ve görüntülerinin kayıtsız Ģartsız haber olarak verilebileceği, bu kiĢilerin kamusal alana çıkmakla özel hayata saygı haklarından vazgeçtikleri Ģeklindeki klasik anlayıĢ yıkılmıĢ ve bu iki hak arasındaki dengeyi sağlamaya yönelik kriterler ortaya konulmaya baĢlanmıĢtır302

.

Ülkemizde de Yargıtay basının kamu hizmeti gördüğü kanaatindedir. Kamu yararının gerekli kıldığı hallerde kamuoyunun oluĢmasını ve halkın bilinçlenmesini sağlamak, basının en önemli görevi olarak kabul edilmektedir. Yargıtay 17.02.2000 tarihli kararında aynen;

“Basın özgürlüğü Anayasa‟ da ve Basın Yasasında güvence altına alınmıĢtır. Basına bu özgürlüğün tanınmasının nedeni, kamu yararı gereksinmesinden doğmuĢtur. Kamu yararının bulunduğu yerde bu yarardan kiĢi de yansıma yoluyla yararlanacaktır. Basın bu görevini de, ancak bağımlı olmayan, özellikle siyasi iktidara karĢı kendini yükümlü hissetmeyen, salt toplumun yararını düĢünen tarafsız ve özgür bir yayınla yerine getirebilir. Basın yetkisini kötüye kullanmadığı kendi ahlak kurallarına bağlı kaldığı, kiĢilerin kiĢilik haklarına saygı gösterdiği ölçü ve kapsamda bu haklardan yararlanır.

300

Reisoğlu, s. 301-302; Zafer, ss. 211-214.

301 Rıza Türmen, “En Az Koruma Hükümete”, Radikal Gazetesi, 12-13.04.2005. 302

Basın, uygun gördüğünü gördüğü biçimde yazmak ve açıklamakla, kendisine tanınan ayrıcalığın yarattığı sorumluluğunu yerine getirmiĢ olmaz. Onun görevi objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle hareket etmektir. O an için, o olay veya konu ile ilgili olan, görünen, bilinen her Ģeyi araĢtırmak, incelemek ve olmaları gereken biçimi ile yayınlamak zorundadır. Bundan kaçınamaz ve bu konuda zayıflık gösteremez. AraĢtırmak, bilgi toplamak ve sonuçlarını kamuoyuna açıklamakla yükümlüdür. Aksi halde, kendisine tanınan ayrıcalığı hak etmemiĢ ve bu konudaki görevlerini yapmamıĢ olur. Yani basın, olanı tam doğru ve tarafsız biçimde vermekle yükümlü olduğu kadar bunu vermekten de kaçınamaz.

Açıklandığı üzere, gerek görsel ve sözlü ve gerekse yazılı yayının, (basın) toplum yararına bir iĢlevi olduğunu, bundan dolayı da özgürce hareket etmesi gerektiği özgür basının aynı zamanda, kiĢileri de özgür kıldığı ortaya çıkmaktadır. KiĢilik haklarına gelince, bu hakların kiĢinin doğuĢtan ve sonradan bu haklara sahip olduğu, bu hakların vazgeçilmez ve kısıtlanamaz haklar olduğu, Anayasa ve Yasalarla güvence altına alındığı bilinen bir olgudur. ġu duruma göre, bir taraftan Anayasanın 28. maddesinde, basının özgür olduğu, sansür konulamayacağı güvence altına alınmıĢ, Basın Yasasının 1. maddesinde de, basının serbest olduğu belirtilmiĢtir. Öte yandan, Anayasanın Temel Haklar ve Ödevler bölümünde yer alan Temel Hak ve Özgürlükler (ki bunların en önemlilerini kiĢilik hakları oluĢturur) güvence altına alınmıĢ bu hakların saldırıya uğraması halinde, yaptırımları bazı özel yasalar dıĢında, özellikle MK. nun 24, 24/a ve BK.nun 49. maddelerinde düzenlenmiĢtir.

Yukarıda da açıklandığı üzere basının temel görevi, toplumun çıkarını ilgilendiren konu ve olaylar hakkında toplumu bilgilendirmek, daha doğru ve güzel olanı için kamuoyu oluĢturmaktır. ĠĢte basın bu görevini yerine getirirken, bazı kiĢi ve kurumları eleĢtirmek zorunda kalabilir. Zaten genellikle de durum böyle olmaktadır. Bunun sonucunda, basın özgürlüğü ile kiĢilerin, kiĢilik değerleri karĢı karĢıya gelmektedir. ĠĢte sorun bu değerlerden hangisine üstünlük tanınacağı noktasında toplanmaktadır. Bir taraftan basın, özgürce yayın yapmakla görevli ve yetkili kılınırken, hatta bunu yapmak zorunda iken, diğer yandan, yapılan bir açıklama ve yorumla, kiĢinin kiĢilik haklarının zarara uğraması karĢı karĢıya gelmektedir. Böylece, karĢı karĢıya bulunan ve birbiri ile uymayan ve hukuk düzenince koruma altına alınan yararlar, çatıĢma içine girmiĢ gibi bir görünüm ortaya çıkmaktadır. Oysa hukuk düzeninin, çatıĢan iki yararı aynı zamanda koruma altına alması düĢünülemez. Aksi halde, hukukun kendisi, kendi kuralları ile çatıĢmıĢ olur. Aslında, konu biraz yakından

incelendiğinde, her iki yararın aynı andan ve birbirine karĢı korunmadığı, çatıĢma durumunda, birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, böyle bir sonucunda yine hukukun vazgeçilmez ve temel ilkelerinden kaynaklandığı görülecektir. Her somut olayda, birinin diğerine üstün tutulması, üstün tutulanın da objektif olarak hukuka uygunluk nedenleri de bu bakıĢ açısına göre saptanabilir (Prof. Dr. Selim Kaneti, ÇatıĢan Değerlerin Tartılmasına Dayanan Hukuka Uygunluk, s.147). Hukuka uygunluk nedenlerinde, korunan kiĢinin (O an için) korunmakta ya bir çıkarı yoktur ya da korunan çıkar karĢısında yer alan ve onunla çatıĢan değer daha üstünlük taĢımaktadır. Bunun sonucunda da, daha az üstün olan yarar, daha çok üstün olanı karĢısında, hukuk düzenince çiğnenmesi uygun görülmektedir. Böylece ya çıkar eksikliği veya yokluğuna dayanan hukuka uygunluk ya da çıkar üstünlüğüne dayanan hukuka uygunluk söz konusu olmaktadır” denmiĢtir303.

Yargıtay basın özgürlüğünün amacının kamuyu ilgilendiren iĢlerde gerçeklere uygun haber vermeyi sağlamak olduğunu, basının sosyal önemi ve haberlerin kamuoyunda yaratacağı özel ölçüde derin tepkiler göz önünde bulundurularak yayınlanan olayların doğru olması gerektiğini ve gazetecinin bunu araĢtırma görevinin olduğunu birçok kararında iĢlemiĢtir304

.

Ancak bilindiği üzere, gizli yaĢam alanı, mutlak dokunulmaz bir alandır ve bu alana hiçbir kamusal yarar gerekçesiyle müdahale edilemez. Diğer bir söyleyiĢle hiçbir kamusal menfaat, gizli hayat alanına saygı hakkından daha üstün sayılamaz305

.

Basın bir haberi yayınlamadan önce haberin ne ölçüde doğru olduğunu, basında yer alan haberlerin kamuoyundaki etkisini de dikkate alarak özenle

Benzer Belgeler