• Sonuç bulunamadı

1.2. Tarih

1.2.2. Irak’ta Pers Hâkimiyeti

1.2.2.1. Hahâmenîşler

Batı dillerinde Ahamenişler (İng. Achaemenid Empire, Alm. Achämenidenreich) olarak adlandırılan, modern Farsçada ve eski Persçede de Hahâmenîşler (ﻥﺎﻴﺸﻨﻣﺎﺨﻫ) olarak bilinen bu devletin tarihi MÖ. 550’de başlamıştır. Yurtları ise İran’ın güneybatısında, eski Elam devletinin ve Medlerin güneyinde, günümüzde Fars adı verilen yerdir. MÖ. VI. yy. başlarından itibaren yerel hanedan soyunu Hahâmenîş adı verilen bir kişiye dayandırmışlar ve Persler için Hahâmenîşler terimi de sık sık kullanılmıştır. Pers siyasi tarihi, II. Kuruş* (MÖ. 576-MÖ. 529) ile

başlamaktadır. II. Kuruş, Büyük Kuruş (Cyrus the Great) ya da Keyhüsrev olarak bilinir. Key büyük anlamında bir dini-siyasi sıfattır. Hüsrev ise daha sonraları Kisrâ’ya dönüşecek kral kelimesinin karşılığıdır. Kuruş olarak telaffuz edilen isim, Kosrov ve sonra Hüsrev’e dönüşmüştür. Büyük Kral anlamına gelen Keyhüsrev’in Yunanca karşılığı ise Kayzer’dir.98

Kuruş’un soyunu bir ırka dayandırmak zordur. Ancak onun ailesinin yerli ve soylu olduğuna dair deliller vardır. Herodot’tan aktarılan bilgilere göre o pek çok aşiretten oluşan Perslerden bazılarını bir araya toplamış ve onları Medlerden koparmıştır. Hahâmenîşlerin de soyunun geldiği Pasargadlılar, bu isyankâr aşiretlerin en soylularıdır.99 Hahâmenîş aşiretine mensup Kuruş, MÖ. 553 ya da 550’de İran’ın büyük bir bölümüne hakim olmuş ve Doğu Anadolu’ya hâkim olan Medleri yenmiştir. Herodot, onun efendisini devirmiş biri olduğunu iddia eder; Bâbil kaynakları ise bir

97 Raymond Furon, İran, trc. Galip Kemal Söylemezoğlu (İstanbul: Hilmi Kitabevi, 1943). 8.

* Yun. Kiros (Κύρος), İbr. Koreş (שׁ ֶרֹכּ)), Far. Kûrûş (ﺵﻭﺭﻮﮐ), İng. Sayrıs (Cyrus) olarak telaffuz edilir. I. Kuruş ile karıştırılmasın diye II. Kuruş, Büyük Kuruş, Keyhüsrev gibi isimler verilir.

98 William Hales, A New Analysis of Chronology and Geography, History and Prophecy: In which Their

Elements are Attempted to be Explained, Harmonized and Vindicated, Upon Scriptural and Scientific Principles (C.J.G. & F. Rivington, 1830). 44.

39 devletin diğerini yıkması olarak olayı aktarır. Kuruş böylece Med kralı rolünü üstlenmiş ve bu devletin egemenliğindeki tüm toprakları devralmıştır. Ancak bu zafer Yunanlılar açısından öteki algısını elbette değiştirmemiştir. Yönetim sistemindeki süreklilik öylesine belirgindi ki Yunanlılar Pers kralından çoğunlukla Med olarak bahsederlerdi.100

Medlerin çöküşünü fırsata çevirmek isteyen Batı Anadolu merkezli Lidyalılar, doğuya doğru ilerlemeye kalkınca karşılarında Hahâmenîşleri bulmuşlardır. Kuruş önderliğinde Persler, Batı’dan gelen akınları durdurmak ve onları bu cüretlerinden dolayı cezalandırmak için harekete geçmiş ve MÖ. 547’de Lidya Kralı Krezüs’ü yenerek başkentleri Sard’a girmişlerdir. Lidyalıları haritadan silen Kuruş, Ege Denizi’ne ve Anadolu kıyılarındaki Yunan kentlerine ulaşmıştır. Düşmanlarını çok iyi tanıdığı anlaşılan Kuruş, yenice kurulmuş devletini riske atmamak için ana yurduna geri dönmüştür. Lidyalıların müttefiki Bâbilliler, bu dönemde Mezopotamya ve Doğu Akdeniz’e hâkim idiler. Bâbilliler ayakta olduğu sürece Hahâmenîşler risk altındaydı. Kuruş, onlarla hesaplaşmak için Dicle’nin kıyısında bugünkü Bağdat’a yakın bir yerde kurulmuş Opis şehrine gelmiş ve MÖ. 539’da Bâbillilerin hâkimiyetine son vermiştir.101 Kuruş, Bâbil’i fethedişini tanrı Marduk’un arzusu üzerine kenti Nabonidus’tan kurtarması olarak gösterir: “Marduk Kuruş’a Bâbil’e yürümesini buyurdu.”102 Bâbil’in yıkılışı ile Yahudiler Bâbillilerin zulmünden kurtulmuşlardır. Kuruş, Yehuda’dan kovulan Yahudilerin Kudüs’e geri dönemlerine izin vermiştir. Kitabı Mukaddes’te de Kuruş’un tanrı Yahve tarafından Kudüs tapınağını yeniden inşa etmek üzere seçilmiş olduğu belirtilmektedir.103

Bu başarılardan sonra II. Kuruş artık Büyük Kuruş olarak anılmıştır. O günkü dünyada ele geçirilmemiş tek devlet Mısır idi. Bu iş Kuruş’un oğlu Kambises’e kalmıştır.104

100 Van de Mieroop, Antik Yakındoğu’nun Tarihi, 326. 101 Köroğlu, Eski Mezopotamya Tarihi, 146.

102 Van de Mieroop, Antik Yakındoğu’nun Tarihi, 336. 103 Eski Ahit, Ezra, 1/1.

40 Sâsânî Devleti’nin ilk başkenti Persepolis'in 30 km Kuzeydoğusuna düşen Pasargad'da kurulmuştur. Burası tahmini olarak Medlerin mağlup edildiği savaş bölgesidir.105 Persler, bahçelere özellikle önem veriyorlardı ve tüm imparatorluğu bahçelerle donatmışlardı. Bu şehirde bulunan bahçelere Yunanlılar, İngilizcedeki paradise sözcüğünün temelini oluşturan “paradeisos” adını vermişlerdir. Pasargad’da ayrıca tahkim edilmiş bir hisar ve bir ateş sunağı olan kült alanı vardı; Persepolis’e taşınmadan önce Kuruş’un mezarıysa yakınlardaki ayrı bir yapıdaydı.106

Şekil 8. Pasargad Şehri, İran

105 Wiesehöfer, Antik Pers Tarihi, 51.

41 Şekil 9. Pasargad’da bulunan Kuruş’un mezarı

Kuruş’un oğlu ve halefi Kambises veliaht olarak batı seferlerinde zaten aktif bir rol üstlenmişti. Şahlık dönemindeki en büyük askeri başarısını da MÖ. 525’te Mısır’ı fethetmekle göstermişti.107 Kısa ömürlü Kambises, Mısır’dan anavatana dönüş yolunda ölmüştür.

Kambises’in halefi Daryuş, başkenti yaklaşık 49 kilometre güneydeki Persepolis’e taşımıştır. Kentin inşası, MÖ. 518’de başlamış ve Daryuş’un halefi olan iki hükümdar dönemi boyunca sürmüştür. Daryuş, imparatorluğun batı bölümlerine doğrudan ulaşım olanağına sahip olan Susa’yı da Persepolis ile birlikte başkent olarak geliştirmiştir.108 Meşhur kitabesinde Daryuş, kendinden ve hâkim olduğu topraklardan şöyle bahsetmiştir: “Ben Pers Şahı Daryuş, Histaspes’in oğlu, Hahâmenîş, Şahlar Şahı, Persli, Pers Şahı. Tanrı Ahura Mazda’nın himayesiyle hâkim olduğum ülkeler şunlardır: Pers, Elam, Urartu, Kapadokya, Partiya, Drangiana, Arabistan, Mısır, Deniz

107 Naskali. “İran - Tarih” 22/394.

42 Ülkesi, Sardes, İyonya, Medya, Sattagidya, Arakhasya ve Maka. Toplam yirmi üç ülke…” 109 Daryuş’un kullandığı “şahlar şahı” ifadesi ilginçtir. Köken olarak Mezopotamyalı ama Perslere Urartulardan geçen “kralların kralı” nâmı, eski Farsçada “şehinşah” kavramı Daryuş'un “vispazananam” (bütün halkların kralı) ya da “paruzananam” (birçok aşireti kapsayan ülkelerin kralı) kullanımı ile yeni bir anlam kazanmıştır.110 İmam Buhârî ve İmam Müslim’in Sahih, Ebû Dâvûd ve Tirmizî’nin de Sünen kitaplarının Edeb bölümlerindeki bir hadiste yasaklanan “melikü’l-emlâk” (krallar kralı) tanımını açıklamak için Süfyân’ın “şehinşah gibidir” diyerek açıklama yapması, bu unvanın VII. yy.da da Perslere has bir biçimde kullanıldığını göstermektedir. İmam Nevevî, ilgili hadisi ve Süfyân’ın bu sözünü, “Sultana Şehinşah Demenin Haramlığı Babı” altında zikretmiştir.111

İmparatorluğunun sınırları fazlaca genişleyen Daryuş, MÖ. 499 ila MÖ. 494 arasındaki ayaklanmaların intikamını almak amacıyla Yunan şehirlerine saldırmaya karar vermiş ancak MÖ. 490’da Maraton’da yenilgiye uğramıştır. Yunanistan’ın fethi, halefi Zerkes’in başlıca hedefi olmuştur. Perslerin karadan ve denizden yaptıkları pek çok saldırı geri püskürtülmüştür. Bunun üzerine MÖ. 478’de Zerkes, fetih girişiminden vazgeçmiştir. MÖ. 404 ila MÖ. 343 arasında yeniden bağımsız kalacak olan Mısır’ın başarılı isyanı da dâhil olmak üzere ülke topraklarında sürekli ayaklanmalar çıkmıştır. Ordunun MÖ. 334 ila MÖ. 330 arasında Makedonya saldırıları karşısında çökmüş olduğu bir gerçektir ama bu durum Pers askeri gücünün aşamalı olarak gerilemesinden çok İskender tarafından falanks düzeninin* büyük bir

başarıyla kullanmasının sonucu gibi görünmektedir.112 Platon ise Yasalar kitabında Persleri başta çoban, sert doğa şartlarında yaşayan bir karaktere sahip iken tıpkı halefleri Medler gibi zamanla kazandıkları yumuşak eğitim, eğlence ve disiplinsizlik sebebiyle zayıfladıklarını söyler. Platon’a göre şahzâdeler, sarayda kadınlar tarafından

109 Van de Mieroop, Antik Yakındoğu’nun Tarihi, 330. 110 Wiesehöfer, Antik Pers Tarihi, 56.

111 Nevevî Ebû Zekeriyyâ Yahyâ Nevevî, Riyâzu’s-Sâlihîn (Şam: Dâru’l-Me’mûn li’t-Turâs, 1996). 505.

* Uzun mızraklarla yan yana ve art arda saflar halinde askerlerin düşmandan zarar görmeyecek şekilde savaşmasını esas kabul eden bir savaş düzenidir.

43 eğitilmeleri sebebiyle eski güçlü karakterlerini kaybetmişlerdir.113 Nihayetinde Hahâmenîşler, MÖ. 550 – 330 arası yaklaşık iki asır boyunca dünyanın hakimi olmuşlar ve İskender’in eliyle yıkılmışlar ve topraklarını Makedonlara teslim etmişlerdir.

1.2.2.2. Selevkoslar

İskender’in yıkımı ve ölümü sonrasında Selevkoslar (MÖ. 323-MÖ. 238) Pers topraklarını bir süre işgal etmiş Helenlerdir. Hahâmenîşlerin yıkılışını hazırlayan olaylar zinciri İskender’in MÖ. 330’da Pers krallığının başkenti Persepolis’e girmesiyle başlamıştır. İskender bu şehri Asya'nın en nefret edilen şehri olarak Makedonlara anlatmış ve şehre girdiğinde saray dışında kalan yerleri yağmalamak için askerleri serbest bırakmıştır.114 İskender'in eline geçen hazinelerin değerinin 4680 ton gümüş ya da 468 ton altın olduğu kayıtlara geçmiştir. Bu antik dönemde eşi olmayan bir rakam idi.115 Perslerin ilk ve en büyük imparatorluğu olan Hahâmenîşler böylece yok olmuştur. Bu büyük tecrübe, bölgede kurulacak diğer Pers devletlerine, İskender’in gidişinden sonra kurulan Makedon Selevkos devleti aracılığı ile Yunan ve Roma’ya hatta Keyhüsrev, Keykavus gibi unvanlar almaktan hoşlanan Anadolu Selçuklularına kadar pek çok devlete katkıda bulunmuştur.

İskender’in MÖ. 323’te ölümüyle birlikte topraklar generaller arasında paylaşılmış ve Pers ülkesinin yeni hâkimi komutan Selevkos olmuştur. Kendisi Makedonyalı asil bir aileye mensup bir generaldir. Dicle’nin kenarında, Bağdat’ın güneyinde, ilerde kurulacak Medâin’in hemen karşısında Selukya ismini verdiği şehri başkent yaparak doğuda Hindistan’a, Batı’da Balkanlara kadar imparatorluğunu genişletmiştir. İki yüz yıl boyunca ayakta kalacak olan Selevkos imparatorluğunun büyüklüğü, Mısır hariç, başlarda Pers imparatorluğuna yakındı.116

113 Platon, Yasalar, trc. Candan Şentuna - Saffet Babür (Kabalcı, 2007). 146. 114 Wiesehöfer, Antik Pers Tarihi, 48.

115 Wiesehöfer, Antik Pers Tarihi, 107.

44 İran’ın Persli olmayan hâkimleri Selevkoslar, Hahâmenîş kurumlarını Helenistik bir tarzda sürdürdüler ve bu siyaset şehirli Pers asillerini çok etkilemedi.117 Bugün yapılan değerlendirmelerde bazı İranlı düşünürler Selevkosları istilacı olarak görmezler. İslâm hâkimiyeti ile Selevkos hâkimiyeti arasında karşılaştırma yapan Ali Şerîatî, “İskender ve Selevkosların kültürümüz ve tarihimizle işleri yoktu. Devletimizin siyasi şekliyle ilgiliydiler. Fakat İran'a gelen Araplar hem Sâsânîleri yok etmek hem de İran devletini ve İran'ın bağımsızlığını İslâm dini içinde eritmek için gelmişlerdi. Bu sebeple dilimizi hedef aldılar ve aynı şekilde yazı ve kültürümüzü de. Dolayısıyla Arapların saldırısını Cengiz veya İskender'in saldırısına benzetmek doğru değildir. Çünkü Arapların saldırısının yarattığı etkinin hâlâ günümüzün yaşam, tarih ve toplumunu oluşturduğunu görebiliyoruz. Oysa 600 yıl sonra meydana gelen Cengiz'in saldırısının etkisi ortadan kalkmıştır”118 ifadeleriyle yorumlamaktadır. Elbette modern zamanlarda ortaya çıkan ulus fikirlerinin tesiriyle yapılan pek çok değerlendirme hala yapılagelmektedir. Ancak Selevkosların veya Helen kültürünün Pers kültürünü, Pers mitolojisini hatta Pers dilini ne ölçüde etkilediği noktasında hızlı ve peşin yargılardan kaçınmak gerekmektedir. Zira bu alan fikirlerin fazla ancak araştırma ve analizlerin yetersiz olduğu bir alandır.

1.2.2.3. Partlar

Partların (MÖ 247-224) kökenleri konusunda Antik İran uzmanları doyurucu bilgilere sahip değildirler. Hanedanlığının kökenleri tam olarak bilinmemektedir. Turan kökenli oldukları, İskitler ve Aryanlar ile akraba oldukları iddia edilmekte119 ve

Hahâmenîş’i tekrar ihya etmeye çalıştıkları ifade edilmektedir. Ali Şerîatî’ye göre Partlar güç ve kudret ile İran’a tahakküm etmişlerdir. Sâsânîlerdeki gibi bir ideolojik kimliğe sahip değildirler.120

117 Garthwaite, İran Tarihi, 20.

118 Ali Şeriati, İran ve İslam, trc. Kenan Çamurcu (İstanbul: Fecr, 2012). 55-56.

119 Ahmet Altungök, İslam Öncesi İran’da Devlet ve Ekonomi & Sasani Dönemi (İstanbul: Hikmetevi, 2015). 38-39.

45 Part kelimesi Pers gibi hem topluluk hem de mekân ismidir ve Hazar Denizi ile Ceyhun arasını işaret etmektedir.121 Partların kurucusu olan I. Arşak (ö. MÖ. 217) yüzünden Arşaklılar olarak da bilinmektedirler. En geniş topraklara sahip olduklarında günümüz İran'ı, Ermenistan, Irak, Gürcistan, Türkmenistan, Afganistan, Azerbaycan, Tacikistan, Pakistan, Kuveyt ve Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin bir kısmına egemen olmuşlardır. MÖ. 30’larda artık güçlü ve iddialı bir imparatorluk olan Romalılar, Partlarla Filistin ve Ermenistan için çatışmış, zaman zaman da iki ülke arasındaki ilişkiler dostane devam etmiştir. Örneğin, Romalı bir annenin oğlu olan Şah V. Frahat, ana oğul figürlü bir sikke bastırmıştır.122 Perslerin Romalılar ile başlayan bu inişli çıkışlı ilişkileri İslâm fetihlerine kadar devam etmiştir. Partların son iki yüzyılına Ermenistan meselesi, taht kavgaları ve Maniheizm damgasını vurmuştur. Kendilerinden geriye Nihâvend, Bisütûn, Susa ve Nisa’da çeşitli Yunanca, Partça ve Ârâmîce yazıtlar, çömlekler vs. kalmıştır. Beş yüz yıl gibi uzun bir süre içerisinde bir kuzeybatı İran diyalektiği olan Partçayı muhafaza edip Pehlevîceyi geliştirmişlerdir.123 Partlar dönemi, Zerdüştlük, Budizm, Yunan ve Pers mitolojisi, Yahudilik ve Hristiyanlığın İran’da harmanlandığı bir dönem olması açısından dikkat çekicidir.

1.2.2.4. Sâsânîler

Sâsânîler (MS 226-651) tarihte kurulmuş son Pers imparatorluğudur. Müslümanlar tarafından yıkılan bu büyük devlet yaklaşık dört asır geniş coğrafyalara hükmetmiştir. Hâkim oldukların bölgelerin tamamına Îrânşehr adı verilmekteydi. Başkent, imparatorluğun kalbi, Irak’ta bulunmaktaydı.124 Sâsânîler döneminde yirmiden fazla şah gelip geçmiş ve hemen hemen tamamı ya öldürülerek ya da darbeyle tahttan indirilmiştir. Şahların yarısından fazlası imparatorluğun yıkılışından son dört yıl önce iktidara gelmiştir. İktidar süreleri yıllar değil aylar sürmekteydi. Sâsânîler döneminde yine daha önce görülmemiş bir şekilde kadın şahlar da yönetime

121 Garthwaite, İran Tarihi, 69. 122 Garthwaite, İran Tarihi, 74. 123 Garthwaite, İran Tarihi, 70. 124 Küçükaşçı, “Irak”, 19/85

46 dâhil olmuş bu durum imparatorluğun dört tarafında yedi aile olarak formülüze edilen iktidar paydaşlarının da taht kavgalarına müdahil olmalarına sebep olmuştur.

Sâsânîler, İran’ın merkez eyaletinde bulunan asil bir aileye mensuptur ve kendilerini Partlara göre daha soylu görürler. Selefleri Partların yönetim sistemi adem- i merkeziyetçi idi. Bu sebeple bölgesel yönetimler buraların bölgesel şahları mevcuttu. Fars bölgesi de Bâzrengî ailesi tarafından idare edilirdi. Persepolis’e yakında bir yer olan İstahr’ı kendine merkez edinmiş bir derebeyi olan Bâzrengî ailesine mensup Gozihr, Anahita ateşgedesi muhafızı Papak (Bâbek) tarafından saldırıya uğradı ve öldürüldü.125 Atalarına nispetle anılan Sâsânîler devriyle ilgili ilk kıvılcım bu olaydır. Sâsân ise Sâsânî resmi kayıtlarında efendi anlamında kullanılır. Taberî, Sâsân’ı Papak’ın babası olarak gösterirken IX. yy.da yazılan Bundahishn isimli Mecûsî metinde Erdeşir’in annesinin Sâsân’ın kızı olduğu söylenir. Yani Papak, Sâsân’ın damadıdır. 126

Bu dönemde Roma, imparatorluk çağında idi ve Mezopotamya’yı işgal etmişlerdi. Son Part şahı Artaban (Erdevân) dışarıda Romalılarla ve içeride isyanlarla baş etmek zorundaydı. Gozihr’i öldüren Papak’tan sonra onun en büyük oğlu Şâpûr’un kısa süreli liderliği, kardeşi Erdeşir’in isyanı sonucu MS. 208’de son buldu. Sâsân oğlu Papak oğlu Erdeşir, ilk iş olarak komşu Kirman eyaletine sonra da İsfahan’a girdi. Bu isyana bir son vermek üzere harekete geçen Part Şahı Artaban, MS. 224 yılında Erdeşir’e yenilip öldürüldü. Kendisine karşı koyacak bir kuvvet kalmadığı için batıya doğru ilerleyip Partlara ait toprakları ele geçiren Erdeşir, hâkimiyetini kanıtlayıp kendisini şehinşah ilan etti.127 İlk iş olarak Irak’a hâkim oldu ve Partların başkenti Tizpon’a yerleşerek tahta oturdu.128 Böylece Sâsân’ın ismini ve fikrini verdiği, Papak’ın zeminini hazırladığı tarihteki son Mecûsî devlet Erdeşir tarafından MS. 226 yılında kurulmuş oldu.

125 Arthur Christensen, “Sassanid Persia”, The Cambridge Ancient History (Cambridge: Cambridge University Press, 1939). 12/109.

126 Frye, The History of Ancient Iran, 291. 127 Christensen, “Sassanid Persia”, 109.

47 Sistân, Cürcân, Ebherşehr, Merv, Belh, Hârezm’i de topraklarına katan Erdeşir, Kabil, Pencap, Turan ve Mekran bölgelerinin kralı Kuşan tarafından hükümdarlığı kabul edildi.129 Partlı bir prensesle evlenen Erdeşir, hanedan ve soy konusunda da meşruiyetini tescil etti. Böylece Partların bürokratik geleneğini de Sâsânî sistemine entegre edilmiştir.130 Yeni imparatorluk, yönetim merkezini Fars’a taşımamış ve Partların başkenti Tizpon’u (Medâin) başkent olarak İslam fetihlerine kadar kullanmaya devam etmiştir.

Sâsânîler, Perslerin inandığı din olan Zerdüştlüğe de bir standart getirip kurumlaştırmışlar ve Avesta’yı yeniden yazmışlardır. Partların esnek bölgesel yönetim anlayışını terk edip sıkı merkezî idareye geçiş yapmışlardır.131 Bu iki konu, Sâsânîleri seleflerinden ayıran en önemli noktalardır. İlkinin anlamı, dinin Zerdüştlük’ten Mecûsîliğe, halk dininden elitlerin dinine evirilmesi, ikincisinin anlamı da yıkılışın durdurulması adına büyük imparatorlukların denedikleri güçlü, tahakküm eden merkez kurgusudur. Osmanlılarda II. Abdülhamid döneminde ya da 1950’lerden sonra ABD’de örnekleri görülen bu merkeze kaçış siyaseti, tarihin sürekliliğini görmek adına önemlidir.

MS. 241 yılında ölen Erdeşir’in yerine geçen Şâpûr ilk senelerinde Med, Harezmî, Deylemî isyanları ile uğraşmıştır. Horasan bölgesinin kralını da mağlup edip orada Nev-Şâpûr (Nişabur) şehrini kurmuştur. İran'da güçlü merkezi bir yapıya sahip olup, lokal aristokrasiyi idare edecek bir yönetim biçimi ile devleti yeniden şekillendirdiler. İyi eğitilmiş düzenli orduları vardı. Bu siyaset nispeten başarılı olmuştu. Dünya Roma ve Sâsânîler olarak ikiye ayrılmıştı. Batıda Roma ile doğuda Kuşan ve Ak Hunlar, kuzeyde ise göçebe kavimlerle aynı anda savaşıyorlardı.132 Ancak güney batıda yaşayan Araplar bir tehdit olarak görülmüyordu. Arabistan’ı

129 Christensen, “Sassanid Persia”, 110. 130 Christensen, “Sassanid Persia”, 110. 131 Christensen, “Sassanid Persia”, 111.

132 R Ghirshman, Iran: From the Earliest Times to the Islamic Conquest, 1st edition (Harmondsworth: Penguin Books, 1954). 289.

48 komple ele geçirmek gibi zahmetli ve gereksiz bir işle uğraşmak yerine ticarî olarak stratejik bölgeler olan Bahreyn ve Yemen’i kontrol etmekle yetinmişlerdir.

Roma ile süregelen çatışmalar, MS. 244 yılında yapılan bir savaşla sona erdi. Erdeşir zamanında ele geçirilen Hatra (Ninova) Şâpûr tarafından Roma’ya geri verildi.133 Hemen ardından gelen yeni Roma-Pers savaşlarında Roma kralı Valeryan küçük düşürücü bir şekilde hezimete uğradı ve esir alındı. Bu savaşlarda zarar gören Palmira (Tedmür) Emiri Uzeyne, korkusuz bir şekilde Sâsânîlere saldırdı ve onları Fırat’ın ötesine geriletti.134 Bu sebeple Romalılar tarafından kendisine Dux Orientis (Doğu Ülkesi İmparator Naibi) rütbesini verildi.135 Uzeyne’nin başında bulunduğu Ârâmî, Amurî ve Araplardan oluşan Sâmî topluluk Uzeyne’nin öldürülmesiyle hâkimiyeti devralan karısı Zeynep ile birlikte Roma’dan bağımsız bir şekilde genişledi. İşte bu Palmira Devleti bir tampon bölge olarak Araplar ile Roma-Pers çatışmaları arasında daha çok Roma ile müttefik bir Arap-Şam havzasının oluşmasına sebebiyet vermiştir. Daha sonra Gassânîlerin konuşlanacağı bölge, Roma’nın garantörlüğünde Perslere ve onların müttefiki Lahmîlere karşı İslâm fetihlerine kadar stratejik bir öneme sahip olmuştur.

Şâpûr’un (ö. 272) döneminde coğrafyanın genişleyip, etnik ve dini unsurların çeşitlenmesine bağlı olarak farklı etnik kökenlere ve dinlere hoşgörülü bir politika uygulanmıştır. Şâpûr, İranlı olan ve olmayanların şehinşahı (Şehinşah-ı Êrân-ı Enîran*) unvanını aldı. Maniheist, Hristiyan ve Yahudileri rahat bıraktı. Birleştirici bir

rolü olduğunu düşündüğü için Maniheizm’in kurucusu Mani’yi (ö. 276) muhafaza etti.136 Hindistan, Yunan ve başka yerlerden getirilen tıp, astronomi ve metafizik konulu kitapları tercüme ettirdi.137

Vizyoner bir lider olarak bilinen Şâpûr’un 272’de ölümü sonrası tahta oğlu I. Hürmüz geçmiştir. Horasan valiliği de yapmış olan I. Hürmüz, şah olmasından bir sene

133 Christensen, “Sassanid Persia”, 111. 134 Christensen, “Sassanid Persia”, 112. 135 Hitti, Siyasî ve Kültürel İslâm Tarihi, 116.

* Enâr kelimesi İranlı olmayan ya da Zerdüşt olmayanlar için kullanılmaktadır. 136 Naskali, “Sâsânîler”, 36/175.

49 sonra ölmüş ve onun döneminde Yemen, Sâsânîlerin denetimine geçmiştir. Hürmüz’ün yerine kardeşi I. Behram (Vahram) iktidara gelmiş ve 3 yıl hükümdarlık yapmıştır. Bu dönemde Mani, derisi yüzülerek öldürülmüş ve taraftarlarına eziyet edilmiştir.138 Ardından gelen oğlu II. Behram zamanında (276-293) Roma ile tekrar savaşlar başlamıştır. Romalılar, 283’te Medâin’e girmişler, Kuzey Mezopotamya ve Ermenistan’ı ele geçirmişlerdir. Ancak Roma kralı Karus’un ölmesiyle barış

Benzer Belgeler