• Sonuç bulunamadı

Hadis İlmiyle Alakalı Gelişmeler

4. GENEL OLARAK İBÂDİYYE MEZHEBİ

4.2. Mezhebin Görüşleri

1.1.2. Hadis İlmiyle Alakalı Gelişmeler

Kur’ân-ı Kerim ve Hz. Peygamber’in sünnetini anlama ve uygulamaya çalışma gayreti, tefsir, hadis ve fıkıh ilimlerinin doğmasına yol açmıştır. Bu ilimlerin teşekkülüne dair ilk çalışma ve örnekler bakımından hicrî birinci ve ikinci asır çok önemlidir. Hicrî ikinci asrın ilk yarsına kadar ilim denilince genellikle anlaşılan, hadis ilmi olmuştur. Zira dinî ilimlerin müstakil dallar haline gelmesi, Abbasîlerin ilk yıllarına tekabül etmektedir.143 Hz. Peygamber ve sahâbe devrinde bazı sahâbîlerin

hadis yazdığı ve bazı sâhifeler vücuda getirdikleri malumdur. Ancak sistemli bir şekilde hadis toplama faaliyeti, birinci asrın sonları ile ikinci asrın başlarında başlamıştır.144 İbn Şihâb ez-Zührî (ö. 124/741) resmi olarak hadisleri ilk tedvîn

faaliyetinde bulunan kişi olarak kabul edilmektedir.145 Zührî’nin tedvîn faaliyetine

Emevî halifesi Ömer b. Abdülaziz (ö. 101/719), resmi bir hüviyet kazandırmıştır.146

Hadis bilen âlimlerin birbirinden uzak diyarlarda yaşamaları, Şîa, Mürcî’e, Râfizîlik, Haricîlik, Kaderiyye ve Mu’tezile gibi birçok farklı itikâdî mezhebin ortaya çıkması, bununla beraber hadis uydurma faaliyetinin başlaması gibi etkenler hadis tedvînine hız vermiştir.147 Sahih hadislerin ancak bir eser halinde toplanarak

korunabileceğine inanan Emevî halifesi Ömer b. Abdülaziz, dönemin Medine valisine, Hz. Peygamber’in hadis ve sünnetlerinin araştırılıp toplanması emrini vermiştir.148

Nakledilen bir habere göre halifenin çağrısına uyan Zührî, hadisleri defter defter yazmış ve yazılan hadisleri, halifenin idaresi altında bulunan yerlere göndermiştir.149

142 İbâdîlerin Mağrib, ‘Umân, Hadramevt ve Hicaz mıntıkasındaki mücadeleleri için bkz. (Bârûnî,

Muhtasaru Tarihi’l-İbâdiyye, s. 32 ve dv.).

143 Yiğit, “Emevîler”, DİA, XI, s. 98; İlhan Kutluer, “İlim”, DİA, TDVY, Ankara 2000, XX, s. 111. 144 Mehmet Efendioğlu, “Tedvîn”, DİA, TDVY, Ankara 2011, XXXX, s. 267.

145 Abdullâh b. Abdurrahman Ebû Muhammed ed-Dârimî (ö. 255/869), Sünen, (Thk. Fevâz Ahmed

Zemrelî ve Halid es-Seb’u) Dâru’l-Kitâbi’l-Arabî, Beyrut 1407, Mukaddime, 43, (1/137-140); Ebû ‘Amr Yusuf b. Abdillâh b. Muhammed b. Abdilberr en-Nemrî el-Kurtûbî (ö. 463/1070), Câmi’u

Beyâni’l-‘İlm ve Fazlihî, (Thk. Ebu’l-Eşbâl ez-Zehirî), Dâru’l-İbni’l-Cevzî, Suudi Arabistan 1994, I,

s. 320.

146 Dârimî, Mukaddime, 43, (1/137); Abdurrahman b. Ebibekir es-Suyûtî (ö. 911/1505), Tedrîbu’r-Râvi fi

Şerhi Takrîbi’n-Nevevî, (Thk. Abdulvehâb Abdullatif), Mektebetu’r-Riyâd, Riyâd, ty, I, s. 90.

147 Koçyiğit, Hadis Tarihi, s. 203; Efendioğlu, “Tedvin”, DİA, XXXX, s. 267-269. 148 Bağdâdî, Takyîdu’l-‘İlm, İhyâu’s-Sünneti’n-Nebevîyye, Beyrut ty, I, s. 105-106. 149 İbn Abdilberr, Câmi’, I, s. 331.

36

Her ne kadar Zührî ilk müdevvîn olarak kabul edilse de bu durum, onun muasırları arasında ondan başka kimsenin hadis toplamadığı anlamına gelmemektedir. Zührî’nin bu sahada ilk sayılmasının sebebi, çalışmasının daha kapsamlı ve semereli olmasından kaynaklanmaktadır.150 Nakledilen rivâyetlere göre Zührî, Hz. Peygamber’in sözlerini

ve sünnetlerini topladığı gibi sahabeye ait söz ve uygulamaları da toplamıştır.151

Toplanan bu rivâyetler birbirlerinin peşi sıra, yani basit bir sıra halinde yazılmıştır. Tabi ki bu tarz bir uygulama ile yazılan metinde bir hadisi bulmanın ne kadar zor olduğu muhakkaktır. İşte bu zorluk, Hz. Peygamber’in sünnetini toplayan âlimler tarafından kısa bir sürede fark edilmiş; bir taraftan rivâyetler toplanıp eserlere yazılırken diğer taraftan toplanan rivâyetler bulunup değerlendirilmesi kolay olsun diye rastgele değil de konularına göre bölüm ve kısımlara veyahut rivâyet ettiği kişiye göre tertip ve tasnife gidilmiştir. Böylece hadis tedvîni ile beraber hadis tasnîf dönemi de başlamıştır.152

Hicrî ikinci asrın yarısından itibaren İslâm coğrafyasının farklı bölgelerindeki âlimler tarafından hadisler hummalı bir şekilde tedvîn edilirken aynı zaman da tasnîf dediğimiz dönemin de birçok örneği verilmiştir. Basra’da Rebî’ b. Sabih (ö. 160/776), Yemen’ de Ma’mer b. Râşid (ö. 153/770), Mekke’de İbn Cüreyc (ö. 150/767), Kufe’de Sufyân es-Sevrî (ö. 161/777), Şam’da el-Velîd b. Müslim (ö. 195/810) ve Horasan’da Abdullâh b. Mübarek (ö. 181/797), söz konusu dönemin ilk musanniflerinden sadece bir kaçıdır.153 Hicrî ikinci asırda kitap tasnîf eden âlimler, elbette sadece yukarıda

sayılanlardan ibaret değildir. Tasnîf edilen eserlerin çoğu zamanımıza kadar gelmemiştir.154 Hicrî ikinci asırda kaleme alınan eserleri siyer, mağazi, sünen, câmi’,

150 Koçyiğit, Hadis Tarihi, s. 204.

151 İbn Şihab ez-Zührî’nin (ö. 124/742) muasırlarından İbn Ebî ez-Zinâd’ın (ö. 174/790) naklettiğine göre

kendileri sadece helal ve haram ile ilgili meseleleri, yani daha çok fıkıh ile ilgili rivâyetleri yazdıkları, ancak ez-Zührî’nin ise işittiği her şeyi yazdığı ve sonun da ez-Zührî’nin daha haklı çıktığını belirtmiştir. Bkz. (İbn Abdilberr, Câmi’, I, s. 321).

152 Osman b. Abdirrahman İbnu’s-Salâh (ö. 643/1245), Ma’rifetu Envâ’i Ulûmi’l-Hadis (Mukaddimetu

İbnu’s-Salâh), (Thk. Nureddin Itır), Dâru’l-Fikir, Suriye 1986, s. 253; Koçyiğit, Hadis Tarihi, s. 205;

Efendioğlu, “Tedvin”, DİA, XXXX, s. 267-269; İbrahim Hatiboğlu, “Musannef”, DİA, TDVY, Ankara 2006, XXXI, s. 235.

153 Bkz. Ebû Muhammed el-Hasan b. Abdirrahman b. Halâd er-Râmehürmizî (ö. 360/971), el-Muhaddisu’l

Fâsıl Beyne’r-Râvi ve’l-Vâ’î, (Thk. Muhammed ‘Acâc el-Hatib), Dâru’l-Fikr, 3. Baskı, Beyrut 1404,

s. 611.

154 Bkz. Sezgin M. Fuad, Buhârî’nin Kaynakları Hakkında Araştırmalar, Otto Yayınları, 3. Baskı,

37

musannef ve belirli bir konuya tahsis edilmiş olanlar şeklinde tasnîf etmek mümkündür.155 Bu asırda yazılmış câmi’ tarzı eserlerin en önemlisi, Ma’mer b. Râşid’in (ö. 153/770) eseri ve günümüze kadar gelen başka bir eser de musannef olarak kabul edilen Mâlik b. Enes’in Muvatta’ıdır.156

İbâdiyye mezhebine mensup âlimlere baktığımızda onların da erken dönemlerde hicrî birinci ve ikinci asırda hadis rivâyeti ile ilgilendiklerini görmek mümkündür. Mezhebin manevi lideri olarak kabul edilen Câbir b. Zeyd, hadis tedvîni ile uğraşan ilk âlim olarak karşımıza çıkmaktadır. Câbir b. Zeyd hem hadis rivâyet etmiş hem de rivâyetlerini levhalar halinde yazmıştır.157 Tedvîn olunan eserlerin en

eskisinin Câbir b. Zeyd’in Divân adlı eseri olduğu söylenmektedir. Meşhur tabiîlerden olan Câbir b. Zeyd’in vefatı hicrî birinci asrın sonu veya ikinci asrın başı gibi olması hasebiyle onun Divân adlı eseri, hadis alanında tedvîn edilmiş en eski eser olarak kabul edilmektedir. Câbir’in sahâbeden işitmiş olduğu rivâyetleri, ayrıca fıkıh ve tefsir ile ilgili kendi görüşlerini de bu eserde topladığı rivâyet edilmektedir.158 Ancak üzülerek

ifade etmek gerekir ki bu eser, günümüze kadar gelmemiştir. Eserin hicrî ikinci asırda var olduğu, Câbir’in talebesi Ebû ‘Ubeyde Müslim b. Ebî Kerime’ye ondan da talebesi Rebî’ b. Habîb’e intikal ettiği, ayrıca Abbasî halifesi Harun er-Reşid’in kütüphanesinde de bulunduğu rivâyet edilmektedir. Maalesef daha sonraki yıllarda İslâm coğrafyasında meydana gelen savaşlar neticesinde kütüphaneler zarar görmüş bu eser de ya yakılmış veyahut kaybolmuştur.159

İbâdîlere göre hicrî ikinci asırda telif edilmiş ve günümüze intikal olan en önemli eserlerinden biri, çalışma konumuz olan Rebî’ b. Habîb’in el-Câmiu’s-Sahîh adlı eseridir.160 Rebî’in eseri, İbâdiyye mezhebinin en önemli hadis kaynağıdır. Onlara

155 Koçyiğit, Hadis Tarihi, s. 208-209.

156 Muhammed b. Ca’fer el-Kettânî (ö. 1927), er-Risâle el-Mustatrafe, (Thk. Muhammed el-Muntasar ez-

Zemzemî), Dâru’l-Beşâir el-İslâmiyye, 4. Baskı, Beyrut ty, s. 7.

157 İbn Abdilberr, Câmi’, I, s. 320.

158 Bkz. Custers, Bibliyografya el-İbâdiyye, II, s. 98-99; Nâmî, Dirâsât ‘Ani’l-İbâdiyye, s. 79-80, 126. 159 Nâmî, Dirâsât ‘Ani’l-İbâdiyye, s. 79-80, s. 126; Bus’îdî, Rivâyetu’l-Hadis, s. 31-32. Câbir b. Zeyd’in

başka eserlerinden de söz edilmektedir. İleride Rebî’ b. Habîb’in hocaları tanıtılırken orada Câbir b. Zeyd hakkında daha geniş bilgi verilecektir.

160 Custers, Bibliyografya el-İbâdiyye, II, s. 400; Ziriklî, el-A’lâm, III, s. 14; Sezgin, Tarih, I, s. 171-172;

Buhârî’nin Kaynakları, s. 27, 84; Koçyiğit, Hadis Tarihi, s. 212; Bağcı, Hadis Tarihi, s. 190-191;

Erul, “Rebî’ b. Habîb”, DİA, XXXIV, s. 494-495; “Rivâyet Üslubu (III)”, AÜİFD, XLIV, s. 27-68; Bakan, “İbâdîler ve Hadis”, EAK, s. 204, 236.

38

göre bu eser, Kur’ân-ı Kerim’den sonra dinin en sahih kaynağıdır. İbâdiyye mezhebine göre eserdeki tüm râviler ilim, verâ, zapt ve adalet açısından en meşhur olan kişilerdir.161 Tezin ikinci ve üçüncü bölümünde eser rivâyet ve dirâyet açısından

inceleneceği için eserle ilgili detaylı bilgi, ilgili bölümde verilecektir.

Hicrî ikinci asırda tasnîf edilen bir başka İbâdî eser Bişr b. Ğânim el- Horasanî’nin (ö. 205/820) el-Müdevvene adlı eseridir. İbnu Ğânim, tahminen hicrî 148-205 yılları arası yaşamış olup, Rebî’ b. Habîb gibi Ebû ‘Ubeyde’nin talebeliğini yapmıştır. el-Müdevvene adlı eserini hicrî ikinci asrın sonunda telif etmiştir. Eser genelde hicrî ikinci asırda yaşamış İbâdî âlimlerin görüşleri ve hadis rivâyetlerinden oluşmaktadır. Aslında bir nevi fıkıh kitabı sayılmasına rağmen içerisinde birçok hadis rivâyeti de geçmektedir. Eser bir fıkıh kitabı gibi tertip edilmiş, kitâb ve bâb başlıkları altında rivâyetler sıralanmıştır. Eser ‘Umân Sultanlığı Vakıflar Bakanlığı tarafından bastırılmıştır.162

Hicrî ikinci asrın eser sahibi âlimlerden bir tanesi de Ebû Süfyan Mahbûb b. Rahîl (ö. 230/844) el-Kureşî’dir. Basra’daki son İbâdî âlimlerden birisi olan Mahbûb b. Rahîl aynı zamanda önemli bir tarihçi olarak da kabul edilmektedir. Kendisinden önceki İbâdî âlimlerden yapmış olduğu rivâyetlerle bilinmektedir. Eseri, Rivâyâtu Ebî

Sufyân diye bilinmektedir.163

Görüldüğü üzere Rebî’ b. Habîb’in yaşadığı hicrî birinci ve ikinci asırlar, hadis tedvîn ve tasnîf faaliyetlerinin yoğun olarak gerçekleştiği bir dönemdir. Muhaddisler bir taraftan İslâm dininin ikinci temel kaynağı olan Hz. Peygamber’in sünnetini rivâyet ederken diğer taraftan rivâyet edilen bu malzemeden daha iyi yararlanabilmek için tasnîf faaliyetlerini gerçekleştirmişlerdir. İbâdiyye mezhebi de erken dönemden itibaren hadis tedvîn ve tasnîf faaliyetlerine katılmıştır. Tedvîn edilen birçok eser, farklı sebeplerle günümüze kadar gelmemiş veya kaybolmuş olsa da Rebî’in el-Câmi’ ve İbnu Ğânim’in el-Müdevvene adlı eserleri gibi kapsamlı mecmualar günümüze

161 Konu ile ilgili geniş bilgi için eseri tashih eden Nureddin es-Sâlimî’nin kitabın giriş kısmında yazmış

olduğu “Tenbihât” bölümüne bakılabilir. (Vercelânî, et-Tertîb, (Sâlimî Tenbihât), s. 14-16; Şemmâhî,

Siyer, I, s. 119; Custers, Bibliyografya el-İbâdiyye, I, s. 768-769; II, s. 400).

162 Bkz. Bişr b. Ğânim el-İbnu Ğânim (ö. 205/820), Müdevvenetu İbnu Ğânim, Vizâretu’l-Evkâf ve

Şuûnu’d-Dîniyye, ‘Umân Sultanlığı 2011, s. 1; Nâmî, Dirâsât ‘Ani’l-İbâdiyye, s. 133.

39

kadar varlığını korumuştur. Bu kaynaklar günümüzde İbâdiyye mezhebinin en önemli hadis kaynakları olma özelliğini taşımaktadır.

Benzer Belgeler