• Sonuç bulunamadı

1.2 ĠSLAM SANATININ TEMEL KAYNAKLARI

1.2.2 Hadis

Hadis‟in Ġslam sanatlarındaki yeri, Ġslam akaidindeki yeri gibidir. “Peygamber size ne vermiĢse onu alın, size neyi yasaklamıĢsa ondan kaçının.” (HaĢr, 59/7) ayeti de bu çerçevenin hudutlarını tayin etmiĢtir. Hz. Peygamber gerek sade yaĢayıĢında gerek sözlerinde Ġslam sanatının ilkelerini ortaya koyan örneklikler sergilemiĢtir. Bu

38 Geert Jan van Gelder, modern öncesi Arap edebiyatındaki türsel sınıflamanın kaynağını incelediği

bir makalesinde kurmaca nitelikli hikâyeler anlatmanın “edebî” bir etkinlik olarak düĢünülmediğini belirtir. Okuryazar olmayan herhangi bir kiĢinin bile rahatlıkla hikâye anlatabiliyor olması, bunun nedeni olarak öne sürülür. Çünkü edebî olanın kültürel niteliği daha çok, kullanılan dilin kendine özgü biçimine (üslup) bağlı olduğundan bu biçimin dıĢında kalan etkinlikler de edebî sayılmaz (Atay, 2003: 26).

51

sebepten hem Ģiirde hem de diğer Ġslam sanatlarında hadislerin ortaya koyduğu düsturlar çerçevesinde hareket edilmiĢtir.

Hadisler, dinin hayata uygulanması noktasında pratik yol haritalarıdır. Sanatı da hayattan ayırmayan Ġslam düĢüncesi, onda da bir rehberliğe ihtiyaç duymuĢtur. Hadisler, Ġslam‟da sanatın hayata yönelik geliĢtirdiği niteliklere kaynaklık etmiĢtir. Ġslam sanatları estetiğinin meĢruiyet noktasını da yine bir hadisin teĢkil ettiği söylenebilir: “Allah her iĢte güzelliği (ihsan) farz kılmıĢtır.” (Müslim, 1955). Ġslam sanatında “mekân” kavramının sınırsızlığını belirlemede ve bir mekânın çok fonksiyonel olarak kullanımında yine bir hadisin etkisi görülmektedir: “Bütün yeryüzü bir mescittir.” (Müslim, 522).

“Ey Allah‟ım bana eĢyanın gerçek hakikatini [mahiyetini] göster [eĢyayı

olduğu gibi göster].”39

(Kütüb-i Sitte) hadisi de Ġslam sanatının estetik ilkelerinden

açıklık-anlaşılırlık, adalet, asembolik, temaşa ve üsluplaştırma gibi kavramların

ortaya çıkmasında etkili olmuĢtur, denebilir. Hadisin görüngülere aldanmamak gerektiği ve gerçeğin görünenden ibaret olmadığını ifade ettiği görülmektedir. Ġslamî sanatların bir “ev” formu üzerinden geliĢmesi ve bu evin Hz. Peygamber‟in Mescid-i Nebevî‟ye bitiĢik evi olması da hadisin Ġslam sanatına kaynaklığına bir mesnet teĢkil eder. Ġslam sanatının en önemli eserlerinden biri sayılan cami formu, bu “ev”den doğmuĢtur. Camilerdeki revak ve avlu bu formun etkisiyle ortaya çıkmıĢtır. Ayrıca Mescid-i Nebevî‟nin planının bizzat Hz. Peygamber tarafından çizildiği bilinmektedir (Mutluel, 2017: 97).

Hadisin kendisi Ġslam sanatlarında belirleyici olduğu gibi hadise dair araĢtırmalar da özellikle edebiyat alanında estetik ilkeler konusunda etkili olmuĢtur. H. A. R. Gibb‟in “Müslüman edebî faaliyetlerinin en karakteristiği” (Gibb, 2017: 51) dediği hadis ilmine dair araĢtırmaların, Ġslam sanatları estetiğinde etkili olduğu görülmektedir. ZemahĢerî‟nin de “Kudreti yüce olan Allah, sanki bu Arap dilini yayıktan geçirmiĢ, onun kaymağını ve yağını Hz. Peygamber‟in diline vermiĢtir.” sözü hadislerdeki fesahat ve belagati anlatır. Hz. Peygamber‟e “Güzellik nerededir?”

39 Hadis, Kütüb-i Sitte‟de 10. cilt, sayfa 42‟de dipnot olarak Hz. Peygamber‟in bir duası kaydıyla yer

52

diye sorulduğunda o da “Güzellik dildedir.” buyurmuĢtur (Karuko, 2014: 132). Bu buyruğun, “söz”ün estetik yönüne de çekilmiĢ bir dikkat olarak değerlendirilebileceği söylenebilir.

Ġslamî kaynaklarda hadislerin belagati üzerine yazılmıĢ birçok müstakil eser de bulunmaktadır. Yine Hz. Peygamber‟in “Ben Arapların en fasihiyim.”40

sözü de hadisin Ġslamî edebiyattaki etkisini göstermektedir. Fuzûlî, Türkçe divanının ön sözünde bu hadise dikkat çekerken Ģiiri, insanı kemâle (Ġnsan-ı kâmil) erdiren bir süs olarak görür. Bu yüzden, insan-ı kâmil olan Hz. Peygamber‟in Ģiire (süse) ihtiyacı yoktur. ġiir, eksik insanların (nâkıs) ihtiyaç duyduğu bir güzellik aracıdır (Doğan, 2009: 20).

Hadis/sünnet kavlî (sözlü) olabildiği gibi fiilî de olabilir. Yani Hz. Peygamber‟in sözlü olarak ifade etmese bile fiilen yerine getirdiği davranıĢlar da hadis/sünnet hüviyetindedir. Bu anlamda Hz. Peygamber‟in “akan suya ve çimene bakmaktan derin bir haz duyduğu” (Aktaran: Aydın, 1986: 10) bilinmektedir. Yine bir baĢka hadiste “Dünya ahiretin fideliğidir (tarlasıdır).” (Aclûnî, 1985: 312) buyrulmaktadır. Bu hadisler, gerek Ġslamî edebiyatlarda gerek süsleme sanatlarında bitki ve çimen tasvirinin sık kullanımının anlaĢılmasını kolaylaĢtırır.

Klasik dönem Ģairi Lâmi‟î‟nin de Hz. Peygamber‟in “sünnet”i, “benim ve ashabımın yaptıklarıdır.” Ģeklindeki tanımlamasına binaen Ģiir söylemeyi, sünnet saydığı görülmektedir:

“Be-her hâl mucibince Ģi‟r söylemek sünnetdür ve kelâm her ne kadar vücûh-ı fesâhat ve rümûz-ı belâgatle müzeyyen olsa sâhibine kadr ü menziletdür. „Es-sünnetü mâ ene „aleyhi ve ashâbî‟, „Ve inne min‟eĢ-Ģi‟ri le-hikmeten‟ hükmince kelâm-ı mevzun ve matbû‟ aksâm-ı hikmetdendür.”41

(Üzgör, 1990: 152).

40 “Ben Arapların en fasih konuĢanıyım. Zira ben KureyĢ‟tenim” ifadesi hakkında Suyûtî‟nin “Bunu

garip rivayetlerde bulunan kiĢiler zikretmiĢtir, ancak kaynağını da isnadını da bilen yoktur” dediği nakledilmiĢtir. Ali el-Kârî, Ebü‟l-Hasan Nurüddîn Ali b. Sultan Muhammed, el-Esrârü‟l-Merfû‟a fi‟l- Ahbâri‟l-Mevdû‟a (elMevdû‟âtü‟l-Kübrâ, thk. Muhammed b. Lütfi Sabbâğ. Dârü‟l-Emâne,(Beyrut: 1986), 137. Münavi, Feyzü‟lkadir Ģerhi‟l-Câmii‟s-sağir, I-VI, ( Beyrut: Dârü‟l-Ma‟rife, 197), III, 38. Hadis no: 2684. (Uzundağ, 2017: 70)

41 Her ne halde olursa olsun „Sünnet, benim ve ashabımın yaptıklarıdır.‟ sözü gereğince Ģiir söylemek

53

Babası, Hz. Ali tarafından öldürülen bir kadının tavaf sırasında üzüntüsünü içeren bir Ģiir okuması üzerine Hz. Peygamber‟in “Daha önce bu Ģiiri duysaydım, öldürülmesine izin vermezdim.” dediği rivayet edilir (Karuko, 2014: 42). Bu örnek Hz. Peygamber‟in Ģiire yaklaĢımını göstermektedir. Yine Hz. Peygamber‟in, Kur‟an öğretilen meclislerde öğrencilerin yorgunluğunu azaltmak için onlara Ģiir okutturması, onun Ģiire verdiği değeri gösteren diğer önemli bir örnek sayılmalıdır (Aktaran: Mutluel, 2017: 40).

“Evimle minberim arası cennet bahçelerinden bir bahçedir, Minberim de havzımın (kevser havuzu) üzerindedir.” (Müslim, 1391) hadisi de caminin bir cennet hayali olmasına iyi bir mesnet olur: “Ġznik iĢlerinin, özellikle de çinilerin en sevilen

motifleri bitkisel motifler ve kolaylıkla ayırt edilebilen tüylü saz yapraklarıdır. Karanfiller, sümbüller, laleler ve baĢka çiçekler sonsuz birleĢimlerle karĢımıza çıkarlar. Bunlar kıble niĢlerine yerleĢtirildiklerinde, mihrabı bir cennet bahçesine döndürürler.” (Hillenbrand, 2005: 280).

Çininin bir duvar resmi gibi alansal kompozisyonlara dönüĢmesi, Hz. Peygamber‟in mescidin duvarında cenneti gördüğünü ifade eden bir hadisle iliĢkilendirilebilir: Sahih-i Buhari‟de geçtiği ifade edilen bir hadiste “Peygamber bize namaz kıldırdı ve sonra minbere çıktı. Eliyle caminin kıble yönünü gösterdi ve dedi ki: „Size namaz kıldırdığım andan beri, bana cennet ve cehennem gösterildi. Onlar Ģu duvarın önünde temessül etmiĢ vaziyette idiler. Hayırda ve Ģerde bugünkü kadarını hiç görmedim.” buyrulmuĢtur (Kütüb-i sitte, 5377). Bu hadis adeta Ġslam sanatlarında, tezyin ve tasvirin kaynağı gibidir. Müslüman sanatçılar da gerek Ģair gerek nakkaĢ gerek mimar olsun eserlerinde bu cennet tasvirini yapmıĢlardır. Tıpkı Hz. Peygamber‟in hadisinde belirttiği cenneti yâd etmek istemiĢlerdir. Duvar ve satır için yapılan benzer kavramsallaĢtırmalar hatırlanırsa divan nüshalarında tezyinle hem görsel hem de Ģiirle sözlü olarak sayfa ve satırın da adeta hadiste belirtilen cennet tasviri taĢıyan duvar gibi düĢünülebileceği daha iyi görülür.

sahibine o kadar değer ve derece kazandırır. „ġiirde hikmet vardır.‟ hükmünce vezinli ve hoĢ söz, hikmetin bölümlerindendir ve yaradılıĢ temizliği, kuvvet ve kudret güzelliğindendir.

54

Benzer Belgeler