• Sonuç bulunamadı

2.2. Haber Kavramı

2.2.2. Haberde Söylem

Toplumsal gücü olanlar ve iktidar sahipleri medya araçlarını kullanarak iktidarını ve gücünü sürdürebilmektedir. Haberdeki ideolojiyi en iyi yansıtmanın yolu ise söylemdir. Haberde tercih edilen söylem, bireylere vermek istediği mesajlar

75 açısından önemlidir. Haber içeriğinde kullanılan söyleme bakılarak, halka hangi mesajın iletilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Haberdeki söylemler, oluşturulan anlamın bir yansıması olarak görülmektedir. Hall’a göre anlam söylemsel bir süreçtir ve dil sistemi içerisinde işlemektedir (Güngör, 2016: 283). Dolayısıyla bu ideolojiler çerçevesinde söylemler oluşturulmaktadır. Haberler sadece güçlüler hakkında olmamaktadır ancak haberler öyle yapılandırılırlar ki olaylar neredeyse tamamen güçlülerin çıkarlarının bakış açısından yorumlanmaktadır (Shoemaker ve Reese, 2014: 99). Kaçınılmaz olarak

“temel norm ve değerler, dikkat çekici konuların ve başlıkların seçimi, dünya hakkında önyargılı olmasa da seçici bilgiler, ideolojik kontrolün diğer pek çok unsuru ve koşulu büyük oranda kitle iletişime, daha dolaylı olarak da politikacılar gibi medyaya ayrıcalıklı erişimi bulunan grup ve kurumlara bağlı” olmaktadır (Van Dijk, 2019: 283).

Hall’a göre haberin tarafsızlığı sadece görünürde mevcuttur ve tamamıyla bir yanılsamadan ibarettir (Güngör, 2016: 287). Aksine haberler, tarafsızlık iddiasıyla var olan ideolojik bir araç olmaktadır. İdeoloji ise toplumsal birleştirici ve bütünleştirici bir güç olarak hizmet eden simgesel bir mekanizma olarak görülmektedir (Shoemaker ve Reese, 2014: 97). Diğer taraftan “bireylere kendi dünyalarının bilincine varmalarını sağlayan bir alan” (Hall, 2014: 91) olan medya, ideolojilerin söylemler aracılığıyla yeniden inşa edildiği bir yapıyı barındırmaktadır. Gazete haberlerindeki söylemler üzerine çalışmalar yapan Teun A.Van Dijk, izleyiciyi de olaya dâhil ederek haber üreticilerini çözümlemeye yönelik bir yaklaşım sergilemiştir. Van Dijk haberi, kamu söyleminin bir yansıtılma şekli olarak görmekte ve haber söyleminin temelini şekillendiren bağlamsal etkenleri önemsemektedir (akt; Özer, 2000: 80). Haberde kullanılan söylemler, dil içerisindeki ideolojik anlamların en iyi yansıtıldığı alan olmaktadır. Haber dilindeki söylemlere bakılarak, o medya kuruluşunun bireylere hangi ideolojik mesajları vermek istediği ve hangi ideolojik çevreye yakın olduğu tespit edilebilmektedir.

Söylem, “birbirine bağlanmış ve birden çok cümleyi içeren dil parçası” olarak tanımlanmaktadır (Devran, 2010: 56). İnsanlar düşüncelerini oluşturabilmek için söylemlerden faydalanmaktadır. Dilin anlamlandırılması ile meydana gelen söylemler, hayatı yorumlamanın bir yolu olarak görülmektedir. Bu nedenle söylem dil aracılığıyla ortaya çıkmakta ve toplumsal etkileşim sonucu aktarılmaktadır. Söylem, kendi içsel kurallarıyla kendi düzenlerini oluşturmakta ve düzenlenmiş/seçilmiş söylemlerle bir

76 araya gelmektedir (Sözen’den akt; Toruk ve Sine, 2012: 357). Bireyler, zihinsel etkinliğini oluşturmak ve değiştirebilmek için kişilerarası iletişim aracılığıyla çeşitli söylemlerden faydalanmaktadır (Van Dijk, 2005: 325). İletişimsel etkinliğe sahip olan bireyler, bilgi ve tecrübeleri sayesinde ideolojik mesajlar ileten söylemsel metinler üzerinde etkili olabilmektedir. Van Dijk, Hall’ün de üzerinde önemle durduğu okuyucunun metinler üzerindeki etkisine önem vermektedir.

Fowler’e göre söylem “bir kuruma veya metne anlam veren sistematik olarak düzenlenmiş ifadeler” olarak tanımlanmıştır (akt; Devran, 2010: 56). Haberlerin oluşumunda kişisel değerler, ideolojik yaklaşımlar, ekonomik ve politik çıkarlar etkili olabilmektedir. Gazeteciler çoğu zaman kendi tercihleri doğrultusunda haber yapmaktadır. Haber içeriğinde kültürel ve toplumsal değişimi sağlayacak olan, önceden ideolojiler çerçevesinde yaratılmış belirli söylemler bulunmaktadır. Bu nedenle söylem çözümlemesi yapıldığında bu unsurların varlığı göz önünde bulundurulmaktadır. İktidar sahipleri haber medyasında sürekli yer almakta ve bu sayede iktidarları onaylanabilmekte ve meşrulaşmaktadır (Van Dijk, 2005: 349). Medyadaki diğer mecralar gibi haber oluşum süreçleri de iktidarlardan bağımsız düşünülmemektedir.

İnsanlar haber metinlerini okurken, kendi bilgi birikiminden, ideolojik bakış açısından etkilenmekte ve onu farklı şekillerde yorumlayarak algılayabilmektedir (Güngör, 2016: 261). Haber metinlerinin çözümlenmesinde farklı ideolojilere sahip söylemlerin karşılaştırmalı olarak yapılması daha doğru veriler sunmaktadır. Çünkü her gazeteci sözcükleri kendi bakış açısına göre seçip, fikri yaklaşımını ortaya koymaktadır.

Dolayısıyla okuduğumuz haber, gerçeği değil gazetecinin o olayı nasıl algıladığıyla ilgili olmaktadır. Gazeteciler bunu yaparken atıflarda bulunmakta, bilim insanlarının fikirlerine yer vermektedir. Böylece gazeteci kişisel kanaati gerçekmiş gibi yansıtarak, kamuoyunu ikna etmeye çalışmaktadır (Devran, 2010: 123). Haber değeri yaklaşımı seçkinlere, örgütlere ve uluslara medyada yer verilmekte, bu sayede iktidarların tanınması ve meşrulaşması sonucu doğuran ideolojik ve mesleki ölçütlere dayanmaktadır (Van Dijk, 2005: 350).

Haber oluşum sürecinde kendi fikrine yakın kişiler, olumlu olarak yansıtılmakta ve haberde daha fazla yer almaktadır. Karşıt olan aktörler ise haberlerde olumsuz şekilde yer almakta ya da yeteri kadar yer verilmemekte ve olumsuz özellikleri daha

77 fazla ön plana çıkarılmaktadır. Van Dijk bu durumu “ideolojik kare” olarak tanımladığı dört ilke ile açıklamaktadır (Devran, 2010: 123):

1. Kendi olumlu ve güzel niteliklerinin ve eylemlerinin vurgulanması.

2. Ötekinin kötü, olumsuz nitelik ve eylemlerinin vurgulanması.

3. Kendi kötü ve olumsuz eylem ve niteliklerinin azımsanması veya fazla üzerinde durulmaması.

4. Ötekinin olumlu ve başarılı eylemlerinin küçümsenmesi ve gereğinden az dile getirilmesidir .

Muhabirler söylemlerinde biz ve öteki ayrımını açıkça yansıtmaktadır. Özellikle otoriter iktidarlara dayanmakta ve onlar için yasal olan, meşru olan konular haber olarak seçilmektedir. Haber içerikleri ve söylemde kullanılan dil de bu yaklaşıma göre belirlenmektedir. Söylemin toplumsal bağlamı üzerinde duran Van Dijk, söylemlerin toplumsal ortamlarda oluştuğunu ve bu ortamın ideolojisinin söylem üretim süreçlerine etki ettiğini düşünmektedir (Güngör, 2016: 262). Örneğin bir gazeteci çalıştığı kurumun ideolojik yaklaşımını benimsememesine rağmen o kurumun ideolojisine uygun haberler seçmekte ve buna uygun söylemler oluşturmaktadır. Bulunduğu toplumsal ortamın baskın ideolojisi haber yapım sürecine etki etmektedir. Ayrıca Van Dijk, eleştirel dilbilimsel bakış açısını haber çalışmalarına aktarmış ve iktidar sahibi kurum ve kuruluşlarının haber metinleri içerisinde, söylemlerini nasıl yansıttığını irdelemiştir (İnal, 1996: 74).

Sonuç olarak söylemler, bağımsız ve basit yapılardan meydana gelmemektedir.

Haber metinleri içerisinde, elit kesimlerin ideolojileri olumlu ve dizayn edilmiş sözcükler aracılığıyla verilmektedir. Dilin anlamlı bir bütün içerisinde kurulmuş hali olan söylemler, gazeteciler tarafından kendi ideolojileri doğrultusunda haber metinlerinde yer almaktadır.

78 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3. MEDYA VE SİYASET

Medya ve siyaset ilişkisi üzerinde çok tartışılan bir konu olmaktadır. 2000’li yıllarda hızlı ve karmaşık bir enformasyon dönemi yaşanmaktadır. Medya, her dönem maddi gücü elinde bulunduran kesimlerin ilgi odağı haline gelmeyi başarmıştır. İstek ve arzuların gerçekleşmesi için amaçlar doğrultusunda bilginin yayılması gerekmektedir.

İktidar amaçlarının gerçekleşebilmesi ve devamlılık sağlayabilmesi için enformasyonun hızlı, etkili ve sürekli bir şekilde koordine edilmesi önem arz etmektedir. Medya ve siyaset ilişkisine yöneltilen birçok eleştiri söz konusudur. Özellikle televizyon siyasal süreç üzerine etkisiyle alakalı olarak iki görüş hâkim olmaktadır: ilki televizyon haberlerini muhalif olarak gören kesimler, televizyonun hükümete olan güvensizliği arttırdığını düşünürken; diğer bir kesim ise haberleri “düzen yanlısı” olarak görenler, televizyonun siyasal sisteme egemen olanların çıkarları yönünde hareket ettiğini düşünmektedirler (Iyengar, 2014: 283). İnsanların siyasetle ilgili algısının medyayla sınırlı kaldığı görülmektedir. Medya toplumun diğer tüm dinamiklerinde olduğu gibi siyasetin oluşum sürecinin ana faktörü olarak kabul edilmektedir.