• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

2. GAZÂVÂT-NÂME-İ MUHAMMEDİYE

3.4. Haçova’da Zafer

Peçevi Tarihi’nde sayıca kalabalık olan Osmanlı ordusunun ve daha da kalabalık olan Avusturya ordusunun gurura kapıldığı, bu sebeple her iki tarafın da felakete uğradığı ancak Hz. Peygamber’in (S.A.V) o anda kendini gösteren mucizeleri sayesinde İslâm askerinin zafer bulduğu bilgisi yer alır. Savaşın kazanılması ile ilgili olarak,

“…Melunlar, orduya girip tüm yaşamlarında işitmedikleri ganîmetlere kavuşunca hemen çadırlara dağıldılar ve çoğunu bu suretle işgal ettiler… Artık herşeyin bittiği sanılıp Tanrı’ya sığınıldığı anda da fetih ve zafer belirtileri başladı. O sırada atoğlanı, aşçıbaşı, deveci, katırcı ve daha başka karaçullukçu denen gâziler, yer yer çadırları zaptetmiş olan melunlara çadır kazması, odun baltası, koltuk gövdesi, lobut ve sopa gibi şeylerle hücum edip birkaç melunu hakladılar ve hemen “kâfir kaçtı” diye yüksek sesle bağırdılar. Orduğah çevresinde dağınık ve başıboş gezen askerler derhal yürüdüler ve yetişdikleri kâfirleri yakaladıkları yerde öldürdüler. Yatsı vaktine kalmadı belki bir saatlik zaman içinde, hiç abartmasız ellibin din ve devlet düşmanı yok edildi”204

denilmektedir ki bu bilgiler Hasan Bey-zâde Tarihi’yle örtüşmektedir.

Hasan Bey-zâde Tarihi’nde ise Avusturya ordusunun, yardıma gelen Vezir Hasan Paşa’yı da “dolu gibi mermiler yağdıran tüfekleri” sayesinde yendiği ve Avusturya askerinin padişahın otağının bulunduğu yere kadar gelerek çadırlara girdikleri ve hazine sandıklarına ulaştıkları anlatılır. Bu esnada cephe gerisinde kaçmaya iktidarı olmayanların atoğlanı, aşçı, başçı, deveci, katırcı kim varsa ellerine geçirdikleri balta, nacak ve kesici aletlerle düşmana saldırdıkları “bre urun” âvâzıyla, diğer askeri İslamın da toparlandıkları, Avusturya askerinin hiç beklemedikleri bu hal karşısında perişan olduğu ve kaçtıkları belirtilir. Esasen zaferi getiren asıl hususun ise Allah’ın inâyeti ve Hazret-i Peygamber’in (S.A.V) mucizesi neticesinde meleklerin ve gaybi adamların kılıçları ile düşmanın helak edildiği gerçeği olduğu söylenir205

.

Topçular Kâtibi Abdülkadir Efendi Tarihi’nde ise, Âsitâneye yazılan Eğri fethi ile tabur fetihlerinin anlatıldığı emr-i şerîfte Haçova’da bu kadar kısa zamanda fazla sayıda düşman askerinin öldürülmesinin beşer gücüyle olamayacağı vurgulanmaktadır206

. Haçova’da düşman askerlerinin yaralı olanlarının rivâyet ettiği “Bizi kıtâl eden askerler yeşil kanadlu kuşlar idi”207

ifadesi tabur cenginde yaşanılan hadiselerin sadece maddi sebeplerle izah edilemeyeceğinin delîlidir. Bir başka metafizik gerçeklik ise nehrin yukarı geçidini tutan Vezir Hasan Paşa’nın düşmanın çadırlara girdiğini haber alıp ani bir baskınla düşman askerlerini çadırlarda bastırmasına rağmen, Pâdişâh otağı yakınına kadar gelen düşman

204

Peçuylu İbrahim Efendi , a.g.e. s.189

205 Hasan Bey-zâde Ahmed, a.g.e. s. 533-534

206 Topçular Kâtibi Abdülkâdir Efendi, a.g.e.,I, s. 174

askerleri ile alakalıdır. Buna göre Pâdişâh’ın dua ile niyazda olduğu bu esnada İslâm askerinden bir ses duyulmuş ve kutsal ruhlar gönderilerek bir saat müddetle bâd-ı sabâ rüzgarı esmiştir. Ve “kefere inhizâm oldu” sadâsıyla altmış bin düşman askeri kısa bir zamanda öldürülmüştür208

.

Gazavât-nâmede ise, Haçova Meydan Savaşı ile ilgili olarak “Diğer kerâmât-ı manend mu‘cizet”209 ifadesi geçmektedir. Yani kazanılan Haçova Zaferinin ardında Hz. Peygamber’in (S.A.V) mucizesi hesabından sayılan Sultan III. Mehmed’e ait bir kerametden bahsedilir. Buna göre zaferin kazanılması, gaybdan gelen ilhâm-ı rabbâni neticesinde Sultan III. Mehmed’in savaş meydanında sabit-kadem olup Hz. Peygamber’e (S.A.V) ait “Zülfikâr” adlı kılıcı salması ile düşman askerinin kılıçtan geçirilmesi ve bu durumu gören İslâm askerinin yeniden toparlanıp düşmanı bozguna uğratması şekinde izah edilir.

Her dört eserde de var olan ortak payda ise zaferi getiren asıl unsurun Allah’ın inâyetiyle Hz. Peygamber’in (S.A.V) mucizesi hesabından sayılabilecek sebebler üstü olayların olduğu ve gaybî güçlerin bu savaşta İslâm ordusuna yardım ettiği gerçeğidir.

Pusu olayının varlığı ile ilgili olarak, Peçevi Tarihi’nde bir bilgiye rastlanılmamıştır. Hasan Bey-zâde Tarihi’nde ise câsuslar vasıtasıyla gelen bilginin değerlendirilerek savaş meclisi oluşturulduğu ve burada düşmana karşı nasıl hareket edileceğine dair karar alındığı belirtilmiş ancak bir savaş hilesi ya da taktiğine dair bir bilgiye rastlanılamamıştır. Yalnızca Ciğalazâde Sinan Paşa’nın savaşın ilk gününde, içinde eski bir kilisenin de olduğu bataklığın yakınında gizlenerek düşman askerine pusu kurduğu bilgisi vardır210

. Farklı bir bilgiye rastlanılmamıştır.

Abdülkâdir Efendinin Tarihi’nde ise Vezir Hasan Paşa’nın yardıma gelerek, çadırlara kadar giren Avusturya askerine arkadan saldırması dışında pusu olduğuna dair bir kayda rastlanılamamıştır.

Fakat, bu eserde üç yüz bin asker ve seksen bin tüfenkli piyade askeriyle zırhlara bürünmüş Avusturya birleşik ordusunun Eğri kalesine yakın Kaşa denilen mevkiden biraz ileride bir yerden İslâm askerine ani bir baskına hazırlandıkları bilgisi vardır. Bu mevki anlatılırken, Avusturyalıların sırtlarını bir dağa verdikleri, bir taraflarının nehir bir taraflarının ise sahra olduğu anlatılır. “Kaşa suyu” denilen mevkinin bazı yerlerinin bataklık olduğu ve suyu karşıya geçmek için yanında bulunan viran bir kilisenin önünden geçmek gerektiği fakat

208 a.g.e., s. 164-165

209 Gazâvât-nâme, vr. 211a, sr. 5

oraya yakın bölgede de düşman taburunun olduğu bilgisi vardır. Aynı şekilde hem Peçevi Tarihi’nde hem de Hasan Bey-zâde Tarihi’nde geçilmesi gereken bir bataklık ve nehrin yanında bulunan eski bir kilise ve buraya mevzilenmiş düşman askerinden bahisler vardır. Böylesine kalabalık ve etkili silahlara sahip ve de iyi tahkim edilmiş bir mevkide savaşa hazırlanmış bir ordu karşısında, câsuslar vasıtası ile istihbarat alındığı halde Osmanlı devlet adamlarının işin ciddiyeti nisbetinde tedbir almamaları düşünülemeyeceği gibi ona göre bir savaş taktiği hazırlamaları da ihtimalden uzak olmasa gerektir.

Gazavât-nâmede ise İslâm askerinin dağılması ile ilgili olarak “Ve cumhûr-ı asâkir öte cânibe geçdüklerinden berü cânib hâlî gibi görinür211” ifadesi ile Avusturya askeri için söylenen “…velâkin ‘âkıbet kendü ayâgıyla ele gelmiş şikâra döndiler”212

ifadeleri ya müellifin savaşın seyrine dair şahsi fikrini ya da kuvvetle muhtemel daha önceden üzerinde çalışılmış bir planlamanın var olduğu düşüncesini akıllara getirmektedir213

.

Bu durumda kendi ifadelerinden savaşa katılmadığını anladığımız müellifin bu “farklı” sayılabilecek bilgiyi, savaşa katılan ya da savaş meclisinde bulunması kuvvetle muhtemel birilerinden dinlemiş olması gerekmektedir. Gazavât-nâmede bu durum bir şiirle ifade edilmiştir214.

“Çok şükür ana ki Hazret-i şâh-ı cihân-penâh, A‘dâ-i dînün üzerine buldı nusreti İslâm askeri eger atlü eger yaya, Hünkâr’ı yalnız koyub itdi hezîmeti Kaçmak değüldi kasdları zâhir ol, Küffâra âl idi kamunun cülli himmeti El-harb u hud‘atün215 didi çûn eşrefi’l verâ , A‘dâya hud‘a kılsa reva anun ümmeti İslâm askeri otagın kodı kaçdı kim, Kâfir sana ki kendüye kalmış ganîmeti”

Bununla beraber, Hasan Bey-zâde zafer için gerekli şartları sıraladığı eserinde, zafer için üçüncü bir şart olarak savaşta bir yerde sabit kalmanın sakıncalı olduğunu düşmandan

211 Gazâvât-nâme, vr. 212a, sr. 10

212 Gazâvât-nâme, vr. 212b

213

“Feridun Emecen’in Haçova Meydan Muharebesi üzerine kaleme aldığı henüz yayınlanmamış bir

makalesi ise, bu akademik literatür içinde Türkiye’de faaliyet gösteren Osmanlı tarihçileri arasında giderek yaygınlaşan yeni askeri tarih yazımının en iyi örneklerinden birini teşkil etmektedir. Emecen, bu kapsamlı çalışmasında ilgili Osmanlı arşiv kaynaklarını da tetkik iderek Haçova Meydan Muharebesini Uzun savaşın yeni muharebe taktikleri ve Osmanlı savaş stratejisi bağlamında tekrar değerlendirmiş ve bazı farklı çıkarımlara ulaşmıştır. Feridun Emecen,“Sonucu Olmayan Büyük Zafer: Haçova Meydan Savaşı”(yayınlammamış makale). Emecen’in bu çalışmasında dikkati çeken iki çıkarımı şunlardır: 1) Haçova’da Osmanlılara Habsburg müttefik ordusu karşısında son anda zaferi getiren esas faktörün muharebeden önce bir harp meclisinde planlanmış bir tür ‘geri çekilme’ taktiği olduğu anlaşılmaktadır. 2) Bu taktiğin uygulanışı sırasında bazı sorunlar çıkmış, özellikle ikinci günkü çarpışmalarda bazı Osmanlı birlikleri firâr etmiştir. Firar eden toplam asker sayısı ise Osmalı tarih yazarlarının zikrettiğinden çok daha azdır. Binlerle değil ancak yüzlerle ölçülmektedir.”Bkz. Börekçi, a.g.m. s. 209

214 Gazâvât-nâme, vr. 215b

215 "Savaş bir hiledir. (tuzak kurma, şaşırtma, yanıltma tereddüde düşürme, oyuna getirme)” Müslim, Cihâd 17 Hadîs-i şerîf

kaçıyormuş gibi görünmek gerektiğini böylece düşman askerinin pusuya düşürülebileceğini ifade etmiştir. Bu savaş hilesinin çoğu kez zaferle neticelendiği şeklindeki ifadesi ile yazmada şiirle ifade edilen bilgi adeta birbirini destekler mahiyettedir216

.

Netice itibariyle Haçova’da zaferi getiren zâhiri sebepler ve sebepler üstü gerçekliğin yanında savaş taktiği anlamında pusu ya da düşmana oyun etme gibi çarelere başvurulması anlaşılır olup, önceden kararlaştırılan tedbir ve planlalamanın doğal bir parçası olarak kabul edilmelidir.

Benzer Belgeler