• Sonuç bulunamadı

Hıristiyanlık’ta Görülen Semboller

1.2. İLAHİ DİNLERDE GÖRÜLEN SEMBOLLER

1.2.2. Hıristiyanlık’ta Görülen Semboller

Hıristiyan sözcüğü, İbranicedeki "maşiah"dan kaynaklanmaktadır. "yağ

sürülmüş, yağla kutsanmış" demektir. İsrail kralları ve yüksek rahipleri, yeni

görevlerinin simgesi olarak yağla kutsanırlardı. Tevrat'ın birçok yerinde bu işlemin yapıldığına dair ayetler vardır. Geniş anlamıyla bu ünvan "Tanrının bir görev vermek

üzere seçmiş olduğu" kişileri de kapsıyordu. Türkçe'de kullanılan Hıristiyanlık

sözcüğü "maşia"nın Arapça'daki karşılığıdır. Anlamı da aynıdır. "Hıristiyan", "Mesih'in yandaşı, Mesih'e bağlı" anlamına gelir.51

Hıristiyanlık’ta da Yahudilikte olduğu gibi bir çok sembol görülmektedir; Teslis, Kilise, Çan, İkon, Balık, Endüljans, Aforoz, Oniki Havari, Tesbih, Asli Suç veya Asli Günah, Kefaret Problemi veya Çarmıh, Haç, İbadet-Dua, Oruç, Hac, Noel ve Noel Ağacı, Easter veya Paskalya, Pentecost, Vaftiz, Konfirmasyon, Evharistiya, Tövbe-Günah İtirafı, Hasta Yağı-Yağ Sürme. Fakat bu sembollerin farkı, diğer ilahi dinlerde görülen sembollere oranla daha iyi bilinmeleridir. Bunun nedeni de Hıristiyanlık dininin sembolleştirmeye olan yatkınlığı olarak gösterilebilir. Tabii ki bu, Hıristiyanlık dininin sembolizminin kullanılma sıklığıyla da ilgili bir durumdur. Örneğin çok büyük kitlelere ulaşabilen günümüzün en önemli medyumlarından birisi olan sinema filmlerinde bu sembolizmin kullanılmasına çok sık başvurulduğu bilinen bir

50 Atasağun, a.g.e., s:99-100 51

gerçektir. Dolayısıyla o dine mensup olsun olmasın günümüz sinema seyircisi zaten bu sembollere fazlasıyla aşikardır. Diğer yandan aynı şeyler fotoğraf disiplini içinde tekrarlanabilir. Hıristiyanlığın sembolizmine başvuran o kadar çok fotoğraf sanatçısı vardır ki bu tez içerisinde onların hepsini ele almak tabi ki mümkün değildir.

“Sanatsal Yaratıcılık ve İkonografik Gelenek” başlığını taşıyan birinci bölümün son

bölümü, bir anlamda bu sembolizmin yorumlanmasına ayrılmıştır ve son bölümde ele alınan sanatçıların çalışmalarındaki sembolizmi daha iyi çözümleyebilmek adına hazırlanmıştır. Anlaşılacağı üzere bu bölümde sadece bir önceki bölümle aynı şekilde tez için en önemli oldukları düşünülen Hıristiyanlığın sembolleri ele alınacak ve açıklanacaktır.

Doğal olarak öncelikle Hıristiyanlık dendiğinde akla ilk gelen sembolden yani “Haç”tan başlamak gerekmektedir. Haç, İsa’nın ölümünü ve insanın ezeli günahtan kurtuluşunu simgeler. Hz. İsa’nın insanlığın kurtarıcısı olarak çarmıh üzerinde asılması sonucu haç işareti, Hıristiyanlığın ana sembolü olmuştur. Yeni Ahitte sık sık Hz.İsa’nın ölümünün eş anlamlısı olarak kullanılmıştır. Aynı zamanda haç, Hz. İsa’nın kanı ile tanımlanmıştır ki, bu kan boş yere dökülmemiştir. Esas itibariyle haç, Hz. İsa’yı, onun görevini ve kilisesini tasvir eden bir semboldür. Dünyanın her tarafındaki bütün inançlı insanlara, Hıristiyanlığın bir konuşmasıdır.

Çeşitli haç şekilleri Hıristiyanlık öncesinde de dini ya da başka amaçla sembol olarak kullanılmıştır. Ama bu kullanımların bir kimlik veya aidiyet belirtmenin ötesinde inanç ve ibadetle ilgili bir anlam taşıyıp taşımadığı belirsizdir.52 Haç işareti ilk zamanlar, utanç verici bir ölüm şeklinin aracı ve utanç verici bir işaret olarak görülürken, sonradan ilahi aşkın ve kurtarıcı kurbanın yani Hz. İsa’nın sembolü olmuştur. M.S. ilk üç asırda haç, bir Hıristiyan sembolü olarak açıkça kullanılmıştır; çünkü Hıristiyanlığın ilk dönemlerindeki Roma’nın zulmü bir gizliliğe yol açmıştı. İmparator Konstantin’in Hıristiyanlığı benimsemesi üzerine haç işareti açıkça kullanılmaya başlanmıştır. Haç işaretinin resmi olarak kullanılması ise; Konstantin’in büyük bir savaş öncesinde, akşam çadırında uykuda iken rüyasında üzerinde “In

hoc signo vinces” (Bu zafer işareti) yazılı parlak bir hac görmesi ve bunun üzerine,

İmparator Konstantin’in bu işaretin imparatorluk bayrağı ile askerlerin kalkanları ve miğferleri üzerine yerleştirilmesini emretmesi ve Konstantin’in bu bayrağın altında 27 Ekim 312’de Milvian Köprüsü’nde rakibi Maxentius’a (M.S. 230-312) karşı kesin bir

sonuçla zafer kazanmasından sonradır. Haç işareti Yahudilik’te de dini bir anlam olmaksızın bir süs olarak kullanılmıştır; fakat haç bir Hıristiyan sembolü olunca, Yahudiler onu kullanmaktan kaçınmışlardır.53

(T) biçimindeki haçlar çok tanrıcılıkta da mutluluk simgesi olarak taşınmıştır. Hıristiyanlıkta ilkin din uğruna ölenlerin mezarlarına konurdu. Daha sonra bütün Hıristiyanların mezarlarına kondu ve boyunlarda taşındı. Dua sırasında da belli yerlerde haç işareti yapılır, yani sağ elin parmaklarıyla göğse haç biçimi çizilerek bir çeşit kutsama gerçekleştirilir. El önce alna, sonra göğse, sonra sol omuza ve en sonunda da sağ omuza dokundurulur. Bu işaret aynı zamanda baba-oğul-kutsal ruh üçlemesini de simgeler. Protestanlıkta haç çıkarılmaz. Ortodokslar her yıl 6 ocak günü haçı suya atma töreni yaparlar. Bu tören, İsa’nın Yahya peygamber tarafından Ürdün nehrindeki vaftizini simgeler. Üstünde İsa’nın resmi bulunan bir haç deniz, nehir, göl gibi herhangi bir suya atılır, haçı bulup çıkaran Hıristiyan kutsanır.54

Haç, “genelde iki çeşittir. Birincisi, İsa’yı asılı olarak gösterir. Genelde Katolik

ve Ortodokslarda görülür. İkincisinde, İsa’nın tasviri ve heykeli yoktur. Simge sadece dört çıplak koldan ibarettir. Protestanların haçları da böyledir. Birincisinde, haç üzerindeki küçük bir levha ve INRI harfleri bulunur. Manası: ‘Nasıralı İsa, Yahudilerin Kralı’, yani Latince Iesus Nazarenus Rex Iudaeorum kelimelerinin baş harfleridir.”55 Fakat İkonografik bir simge olarak Haç’ın dört ana türü vardır. Dört kolu birbirine eşit olan Yunan Haçı (Doğu’da yaygın olarak kullanılmaktadır), alt kolu ötekilerden uzun olan Latin Haçı (genellikle batıda çok yaygındır), Yunan harfi tao (t) biçimindeki Aziz Antonius Haçı ve adını Romen rakamı Decussis’ten (X) alan Aziz Andreas Haçıdır.

Genellikle Hz. İsa’nın Latin Haçı biçiminde bir çarmıha gerildiğine inanılır; ama gerçek çarmıhın Aziz Antonius Haçı biçiminde olduğuna inananlar da vardır.56

Aziz Andreas (Andrew) Haçı, “crux decussata” olarak da bilinir. Bir rivayete göre

hem adını hem de şeklini Romen rakamı “decussis”ten (X=10=On) almıştır. Bir başka rivayete göre ise şeklini “Mesih İsa” manasına gelen Yunanca bir kelimenin ilk harfinden almıştır. St. Andrew, yaygın olan bir inanışa göre X harfi şeklindeki bir haç üzerinde şehit olduğundan Aziz Andreas Haçı olarak isimlendirilmiştir. Aziz Antonius

53 Atasağun, a.g.e., s:247-248 54

Orhan Hançerlioğlu, “Haç”, İnanç Sözlüğü, Remzi Kitabevi Yayınları, Birinci Basım, İstanbul, 1975, s:222

55

Sarıkçıoğlu, a.g.e., s:311

Haçı (St. Anthony), “cruk commisa” veya Tau Haçı olarak da bilinir. Yunan “T”

harfine benzediğinden dolayı “Tau” olarak isimlendirilmiştir. Mısır’dan çıkışta İsrailoğulları kapılarının eşiğine onu yapmışlardır. Mısır’lı Aziz Antonius’un sembolü olarak kabul edilir.57

Haç’ın insanların asıldığı bir alet olarak lanetlenmesi gerekirken, aksine Hıristiyan inancında önemli bir yer işgal etmiştir. Haç’a Hz. İsa’nın kanı sürüldüğü için mukaddes addedilmiş ve günahları giderme aleti olmuştur. Hıristiyanlar ona baktığı zaman Hz. İsa’yı hatırlarlar ve aynı hatırayı tekrar yaşarlar.58

Hıristiyan inancına göre, insanların üzerlerinde taşımış olduğu haç işareti, insanları bütün kötü ruh ve bedenlerden korur, insanlara günlük çalışmalarında ve çeşitli işlerinde başarı sağlar. Ayrıca haç işareti sağlık bahşetme ve diğer mucizelerin gerçekleşmesi için de kullanılmıştır. Böylece haç işaretine sihri bir takım amaçlarda yüklenmiştir. Haç işareti, flamaların ve bayrakların, hanedanlığa ait aletlerin, kiliselerin ve dini kitapların üzerinde yaygın olarak kullanılmıştır. Haçlı seferleri ismini, savaşa katılan askerlerin haç işaretini flamalarında, kalkanlarında ve miğferlerinde kullanmalarından dolayı almıştır. Kilisenin her yerinde, giriş kapısından en küçük kapılarına, pencerelerine kadar haç şeklinde oymalar ve işlemeler vardır. Kutsal Kitap’ların ciltlerinin üzerine altın, gümüş gibi değerli nesnelerden haç işareti yapılmıştır. Keşişler, papazlar ve din görevlileri boyunlarına haç kolye takarlar. Bütün bunlar Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesi ve çarmıhta ölmesini anmak içindir.

Hıristiyanlığın bir başka önemli sembolü ise “Vaftiz”dir. Hatta o kadar önemlidir ki Hıristiyanlığa giriş bu işlemle gerçekleştirilmektedir. Daha açık ifade etmek gerekirse, Vaftiz olmak, Hıristiyan olmanın ilk şartıdır. Vaftiz (baptism) kelimesi, suya daldırmak, suya batırmak veya yıkamak anlamına gelen Yunanca “baptein” kelimesinden türemiştir. Yani ilk günahtan arındırma ve Hıristiyan etme amacıyla bir insanı suyla yıkamaktır. Vaftiz, İsa’nın manevi vücuduna iştirak edişi, kutsal ruhla yeniden doğuşu ifade eder. İncillerden öğrendiğimiz üzere Hz. Yahya kendisine gelen insanları günahlardan arındırmak ve tövbeye davet niteliği taşıyan bir tür vaftizle Ürdün nehrinde vaftiz edilmiştir. Hz. İsa da Hz. Yahya tarafından Ürdün nehrinde vaftiz edilmiştir. Sonuç olarak, Hıristiyan inancına göre kurtuluş

57

Atasağun, a.g.e., s:254

ancak vaftiz olmakla mümkündür. Vaftiz ile insan günahlardan arınarak yeni bir statüye kavuşur. Hıristiyanlığa girmenin, Hz. İsa’nın bedenine iştirak etmenin, asli suçtan ve vaftiz anına kadar işlenmiş günahlardan temizlenmenin sembolüdür. Vaftizsiz ölenin asli suçtan temizlenmediği için günahkar öldüğü kabul edilir. Su ile yıkamak suretiyle yapılan vaftiz, Hz. İsa’nın kanı ile insanların kirlerini temizlemesini sembolize eder ve Yahudilikteki sünnet gibi ilahi ahdin mührü sayılır.59

“İkona”larda Hıristiyanlık dendiği zaman akla gelen önemli semboller

arasında yer alırlar. İkon sözü, imge, tasvir, resim, imaj anlamlarına gelen Yunanca

“Eikon” kelimesinden türemiştir. Doğu Hıristiyan geleneğinde, kutsal kişi ve olayların

konu edildiği, duvarlara ya da ahşap levhalar üstüne yapılmış tasvirlere İkon ya da İkona adı verilmektedir. VI. yy.da ortaya çıkmıştır. Önceleri Bizans’a özgü olan İkon, Ortodokslukla birlikte Balkanlar ve Rusya’da da yaygın bir kullanım ve uygulama alanı bulmuştur. Üzerinde İsa’yı, Meryem’i, Yahya’yı ve Hıristiyanlığın kutsal kişileri olan azizleri temsil eden insan suretlerinin görüldüğü, karşılarında mum yakıp diz çökerek oturan insanların dua edip ibadette bulundukları bu dini resimlerde, Tevrat ve İncil’de yer alan olaylar da konu edilmektedir. Hıristiyanlığın başlangıç dönemlerinde, kitap sayfalarındaki küçük tasvirlerden, cam tanecikleriyle mozaik haline getirilmiş duvar süslemelerine kadar her hangi bir resim için rahatlıkla kullanılabilen bir deyimken, sonraki devrelerinde özellikle tahta levhalar üzerine yapılan, taşınabilir dini resimler için kullanılan bir kelime olmuştur.60 Hıristiyanlık’ta ikonlar, başta Hz. İsa olmak üzere, Hz. Meryem’i, havarileri, azizleri, azizeleri, ermişleri ve din büyüklerini tasvir eden sembolleridir ki, Tanrı’ya tapınmada birer vasıta olarak kabul edilmişlerdir. Bununla ilgili tartışmalar ilerleyen bölümlerde daha ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır.

Bir diğer önemli sembol Hıristiyanlığın tapınakları “Kilise”lerdir. Kilise kelimesi Yunanca “Eklesia”dan (Ecclesia - Ekklesia) gelmektedir. Lügat itibariyle

“meclis, cemaat, topluluk ve birlik” manalarını ifade eder. Hıristiyanlarca bu kelime

Allah, İsa ve Aziz Ruh topluluğunun sembolüdür. Bu itibarla Hıristiyanlar, kiliseye bağlanmayı iman ikrarı olarak kabul etmişlerdir. Çünkü kilisenin temelinde Allah’ın oğlu İsa vardır. Petrus “Var olan Allah’ın oğlu İsa sensin.” demek suretiyle bunu

59 y. a.g.e., s:186; Sarıkçıoğlu, a.g.e., s:305; Tümer-Küçük, a.g.e., s:267 60

Şinasi Başeğmez, İkonalar, YKY, İstanbul, 1989, s:3; Metin Sözen-Uğur Tanyeli, Sanat Kuram ve Terimleri Sözlüğü, Remzi Kitabevi, 3. Basım, İstanbul, 1994, s:112

ifade etmek istemiştir. Günümüzde kilise, birinci olarak; Hz. İsa’nın yolunu benimsemiş, Hıristiyan dinini kabul etmiş olanların bir yerde meydana getirdiği topluluğu, ikinci olarak da, Hıristiyanların dini törenlerini, ibadetlerini yaptıkları binayı sembolize eder. Katolik kilisesinin hiyerarşik yapısı şöyledir: Başta, Papa bulunur, daha sonra sırasıyla patrikler, kardinaller, piskoposlar, laik ve dini papazlar ve papaz adayları ile laiklerden oluşan tüm vaftizlilerin teşkil ettiği “Allah’ın Cemaati” gelir. Ortodoksların kilise anlayışı Katoliklerin kilise anlayışına yakındır. Ortodokslara göre kilise, Hz. İsa’nın bedeni, Kutsal Ruh’un mabedi ve Allah’ın cemaati olarak kabul edilir. Yine, Ortodokslara göre kilise; teslise inanan insanların meydana getirmiş olduğu bir birliktir. Protestanlar ise kilisenin anlamının belirlenmesinden daha çok reformcuların görüşüne dayanır. Buna göre kilise, Allah sözünün sunuluşunu (teslisi) benimseyip ve sakramentlere katılma yolu ile toplanarak, manevi hayatlarını bu iki şeye dayayan, Hz. İsa’yı Mesih olarak kabul eden ve söyledikleri her sözle, yaptıkları her hareketle, Hz. İsa’ya sadakatlerini gösteren insanlar topluluğudur.61

Hıristiyanlık’ta kilise, ilk dönemlerde, Hz. İsa’nın yolunu benimsemiş, Hıristiyan dinini kabul etmiş olanların bir yerde toplanarak oluşturduğu cemaati sembolize ederken, Hıristiyanlığın, Roma İmparatorluğu tarafından resmen kabul edilmesinden ve Hıristiyanların inançlarını rahatça dile getirmelerinden sonra ise, Hıristiyanların dini törenlerini ve ibadetlerini icra etmek için yapmış oldukları mabetleri de sembolize etmiştir.

Hıristiyanlığın sembolleri arasında İsa’yı sembolize eden “Balık”ta yer almaktadır. Balık, ilk Hıristiyanlık’ta ve ilk kilise hayatında Hz. İsa’nın sembolü olarak kullanılmıştır. Hıristiyanlara göre bunun sebebi Yunanca balık sözcüğünün kökeni olan İkhtys sözcüğünün İsa’nın tanrılık adlarını taşımasıdır: İesous (İ), Khristos (Kh), Theou (Th), Yios (Y), Solter (S).62 Bir başka açıdan ise, bunun nedeni, “balık” kelimesini oluşturan beş Grek harfinin (’Ixθύs), “Iesous Christos Theou Uios Soter” (Jesus Chirist God’s Son Saviour - Tanrının Oğlu Kurtarıcı Hz. İsa) cümlesindeki beş kelimenin baş harfleri olmasıdır.63

Balık sembolü Erken Hıristiyan sanatında ve edebiyatında sıklıkla kullanılmıştır. Yunanda Roma mezarlarının kabartma yazılarında Hz. İsa balık

61 Kahraman, a.g.e., s:186; Atasağun, a.g.e., s:198-203 62

Hançerlioğlu, a.g.e., 1975, s:94

tarafından sembolize edilmiştir. Hz. İsa devamlı olarak suyun derinliklerinden insanoğluna kurtuluşu getiren bir balık gibi tasvir edilmiştir. Ayrıca balık, Havarilerin ağıyla kurtarılan ruh’tur ve İsa’nın elinde çoğalma niteliğini taşır. Hıristiyan inançlarında İsa’nın çeşitli balık tansıkları (mucize) vardır. Hz. İsa, göstermiş olduğu mucize ile birkaç balığı çoğaltmak suretiyle, kendisini dinlemeye gelen oldukça kalabalık bir halkın karnını doyurmuştur.64

Diğer yandan, Balık aynı zamanda, ele alacağımız bir sonraki sembol olan Evharistiya ayininin de esasıdır. Evharistiya ayininde ekmek gibi balık da Hz. İsa’nın bedenini sembolize eder. Eski Mezopotamya, Mısır, Hindistan, Pers ve hatta günümüzde ikonlarda bulunan tek başlı üç balık veya birbirine sarılmış üç balık,

“Üçte bir, Bir’de Üç” inancının yaygın bir sembolüdür. Yine balık, Hıristiyan vaftizini

sembolize eder, Nasıl ki, balık suda yaşar, suyun dışında yaşayamazsa, Hıristiyanlarda ancak vaftiz ile hayat bulur ve kurtuluşa ererler. Vaftiz olmayan Hıristiyan kurtuluşa eremez. Bundan dolayıdır ki, Hz. İsa’nın havarileri ve yeni vaftizciler bir balık işaretiyle ifade edilmiştir ve vaftiz olan kişi, Hıristiyanlığın ilk dönemlerine ait kandiller üzerinde balık elbisesi giymiş olarak resmedilmiştir. Yine, Hıristiyan mezar resimlerinde, putperestlerin lahitleri üzerinde, Çin ölüm bayramlarında tasvir edilen balık, öldükten sonra dirilme veya yeniden doğma ile ilgili telakki edilmiştir.

Hıristiyanlığa ait başka bir sembole geçicek olursak, balıkla bağlantılı olarak, “Evharistiya” (Efkaristiya, , Eucharistia, Komünyon) yani Ekmek-Şarap Ayininden bahsetmek yerinde olacaktır. Evharistiya, Hıristiyan inancının ve ibadetinin temel taşlarındandır ve teşekkür, minnet ve şükran duası anlamlarına gelen Yunanca “Eucharistia” kelimesinden türemiştir. Hz. İsa’nın çarmıha gerilmeden önceki gece havarileriyle birlikte yemiş olduğu son akşam yemeğini sembolize eder. İncillere göre, havarileriyle birlikte yemiş olduğu son akşam yemeğinde Hz. İsa bir ekmek alarak onu kırmış; “Bu benim etimdir.” diyerek yemeleri için havarilerine vermiş, sonra bir kase içindeki şarap için; “Bu benim kanımdır.” diyerek onlara içirmiştir. Pavlus sonradan bu olayın yorumunu yapmış ve kilise bunu ayin haline getirmiştir. Bu yüzden, Hıristiyan inancına göre Evharistiya ayinindeki ekmek ve şarap Hz. İsa’nın bedeni ve kanı olarak kabul edilir. Ekmeğin, Hz. İsa’nın insanlığın kurtuluşu

64

için kırılan bedeni, şarabın ise aynı gaye uğrunda akan kanının olduğuna inanılır. Kim bu ayine iştirak eder, ekmeği yiyip, şarabı içerse, Hz. İsa ile kendisi arasında bir birleşme meydana gelir. Böylece hem ebedi hayata kavuşur hem de Hz. İsa’nın kişiliğinde bütün günahlardan arınır.65

Kısacası Hıristiyanlık’ta Evharistiya ayini, Hz. İsa’nın çarmıha gerilmeden önceki gece havarileriyle yemiş olduğu son akşam yemeğinin kutlanması, Hz. İsa’nın öldükten sonra dirilmesi ve böylece ölümden kurtuluşunun yad edilmesi olarak kabul görmüştür. Evharistiya’daki ekmek; günahkar insanların kurtuluşu için kırılan Hz. İsa’nın bedenini, şarap ise yine aynı yolda akıtılan Hz. İsa’nın kanını sembolize eder. ayrıca Evharistiya dağınık durumda olan Hıristiyanların birliğini ve Hz. İsa ile beraber olmayı da sembolize etmektedir.

Son olarak Hıristiyanlıkta görülen sembollerden “Hac” ele alınacaktır. Hıristiyanlık’ta hac ibadeti nedamet veya bir adağı yerine getirmek için yapılan seyahat ve yolculuk olarak tanımlanmıştır. Hıristiyanların inancına göre ilahi rahmet ve kurtuluş, İsa Mesih’in, Hz. Meryem ve azizler bulunmuş ve onların kalıntıları muhafaza edilmiştir. Bundan dolayı Hz. İsa’nın yaşadığı ve hatıralarının bulunduğu yerler ile ilk Hıristiyan azizlerinin mezarları hac yerleri olarak kabul görmüştür. Hz. İsa’nın doğduğu Bethlehem (Beytlahim) en fazla saygı gören hac yerlerinden biridir. Hacca gitme zamanla değişmiş, her mezhebin kendine göre bir tutum benimsediği görülmüştür. Günümüzde Hıristiyan hac yerlerinde bazı değişiklikler olmuş, yeni yeni ve mahalli ziyaret yerleri ortaya çıkmıştır.66

Kudüs, Hıristiyanlar tarafından kutsal kabul edilmiş bir şehirdir. Hıristiyanlık’ta Kudüs’e ,kutsal toraklara giden, orada yatan din büyüklerini, kutsal toprakları görüp, ziyaret edenler hacı olarak kabul edilirler. Ortaçağ’da hacı olmak için Kudüs’e gitme isteği çok yaygındı. Bu sebeple, Avrupa’nın değişik bölgelerinden Hıristiyanlar Kudüs yollarına dökülmüş ve hacı olmak tutkusu ile birçok güçlüklere katlanmıştır. Hz. İsa’nın doğduğu ve yaşadığı yerler ile Kudüs’ten sonra Roma en çok ziyaret edilen yerlerin üçüncüsüdür. Kudüs’ten sonra Roma’nın hac merkezi olması, Havari Petrus ve Pavlos’un Roma’da şehit edilip, mezarlarının burada bulunmasından kaynaklanmaktadır. Hz. Meryem’in doğduğu evi görmek, gezmek bütün mezhepler

65 Sarıkçıoğlu, a.g.e., s:186 66

için saygı değer bir davranış olarak kabul edilmiştir. Katolik Kilisesi’ne göre Roma’da papanın elini öpmek, onun yanına sokulmak, hatta papanın ölüsüne dokunmak bile hac sayılır.

Kısacası, Yeni Ahit’te Tanrı tarafından Hıristiyanlara hac etmeleri emredilmiş olmamakla beraber ve Hz. İsa’nın da bu konuda herhangi bir telkini olmamasına rağmen, sonraki dönemlerde hac bir ibadet olarak kabul edilmiş ve Hz. İsa, Hz. Meryem ve azizlerin hayatlarıyla ilgili olan yerler ile onların ziyaret ettikleri yerler, Hıristiyanlarca hac yerleri olarak kabul edilmiş ve bu yerlere hac ibadetini yerine getirmek ve hacı olmak maksadıyla gidilmiştir.67