• Sonuç bulunamadı

DENİZLİ MİLLETVEKİLLERİNİN ÇALIŞMALARI VE İLDEKİ DİĞER SİYASAL GELİŞMELER

3.2. Denizli Milletvekillerinin Meclis’teki Etkinlikleri ve Konuşmaları

3.2.1. Hüseyin Hüsnü Akşit

Dokuzuncu dönem milletvekillerinden birisi olan Hüseyin Hüsnü Akşit 1331 Acıpayam doğumludur. Baba adı Yasin ve anne adı Ayşe olan adı geçen mebus Yüksek Üniversite mezunudur. Fransızca bilen Hüseyin Hüsnü Akşit, Hukuk Fakültesi mezunudur ve avukattır. Denizli’den DP milletvekili olarak TBMM’ye girmiş ve bu görevini sürdürmüştür 198.

Hüseyin Hüsnü Akşit 1950 milletvekilliği seçimlerinde 77. 665 oy alarak Denizli’yi mecliste temsil etme hakkı kazanmıştır 199. Bahsi geçen milletvekili,

TBMM Dokuzuncu Dönemde Ulaştırma Komisyonunda yer almıştır 200. Yedinci birleşimde ant içmiş ve görevine başlamıştır 201. Meclis’te genel olarak Milli Eğitim

Komisyonu Tasnif Heyeti ile Ulaştırma Komisyonlarında görev yapmıştır.

Hüseyin Hüsnü Akşit, TBMM’de çeşitli tarihlerde 2 ayrı komisyonda yer aldığı için birçok Meclis oturumunda söz almış ve fikir beyan etmiştir. Burada birkaç örnek konuşma verilerek mebusun faaliyetleri ifade edilmeye çalışılmıştır. Örneğin 20 Kasım 1950 tarihindeki konuşmasında Hüseyin Hüsnü Akşit’in memurların tayin ve nakil işlerinin bir prensibe bağlanması hakkında bir gensoru verildiği görülmektedir. Onun tarafından verilen önerge metni şu şekildedir 202:

“Büyük Millet Meclisi Yüksek Başkanlığına Sabık iktidarın en çok tenkide uğrayan hususlardan birisi de şahsi nüfuz ve tesirlerle memur tayin ediş ve nakli idi. Bu sebeple Ankara adeta kendini tayin veya naklettirmek isteyen memurların bir

198 TBMM Arşivi, Baha Akşit’in Şahsi Dosyası, 1639 NoluTercüme-i Hal Kâğıdı. 199 TBMM Arşivi, Hüseyin Hüsnü Akşit’in 16.05.1950 tarihli seçim mazbatası. 200 TBMMTD, Dönem 9, c.I (29 Mayıs 1950), s.40.

201 TBMMTD, Dönem 9, c.I, (12 Haziran 1950),s.167. 202 TBMMTD, Dönem 9, c.II, (20 Kasım 1950), s.173-176

85 ziyaretgâhı olmuştur. Her memur Ankara’ya gelince şu veya bu tesirle işinin olacağı kanaatini taşıyarak ve bir sürü masraf ederek yaptığı bu yolculuğu ya istirahat etmesi için kendisine verilen senelik mezuniyetinden bilistifade ve yahut bir rapora dayanmak suretiyle yapıyordu. Bu gelişte ya muvaffak oluyor veyahut kuru bir vakit alarak ayrılıyorlardı. Netice itibariyle işini yaptırmak için nüfuz sahibi bir şahsa dayanma zihniyeti hemen bütün memurların haleti ruh haline hâkim durumda idi. Bu istikrarsızlık memurlar arasında maddi ve manevi büyük bir huzursuzluk yarattığı için kendilerinden beklenen randıman alınamıyor ve bu yüzden halk ta işlerinin zamanında görülmemesi yüzünden daima müşteki vaziyette kalıyorlardı. Bugün de yani iktidar devir aldığımız günden beri bu maksatlarla birçok memurların Ankara’ya gelip gerek doğrudan doğruya ve gerekse milletvekillerini veya başka tanıdıkları vasıta yaparak kendileri nakil veya tayin ettirmeye çalıştıklarını görmekteyiz. Memleketin her vilayeti aynı derecede memura refah edecek durumda olmadığı bir hakikattir. Bu haller karşısında memurların mümkün olduğu kadar fark gözetilmeksizin sadece çalışanı takdir ve teşvik düşüncesiyle bu tayin ve nakil işlerinde Hükümetin bir prensip kararına varıp varmadığının varmışsa neden ibaret bulunduğunun, Yaşama şartları daha müsait olmayan yerler hakkında Hükümetin mahrumiyet mıntıkası diye bir ayrıma düşünüp düşünmediğini açıklanmasını saygılarımla arzederim”.

Hüseyin Hüsnü Akşit’in söz konusu gensorusuna karşılık dönemin Başbakan Yardımcısı olan Samet Ağaoğlu’nun cevabı şu şekilde olmuştur 203: “Muhterem

arkadaşlar, Sayın Denizli Milletvekilinin sözlü sorusu iki kısımdan ibarettir. Birisi, daha evvelki iktidar zamanında şahsi nüfuzlarla ve tesirlerle memurların tayin, nakil ve bunlar hakkında Hükümet bir prensip kararına varıp varmadığı; ikincisi, bir kısım mıntıkalarımız için mahrumiyet mıntıkası ismini vererek bir takım hususi tedbirler düşünüyor mu?. Maruzatım kısa olacaktır: Mevzuatımızda memurların tayin, terfi ve nakli için mevcut hükümler yanında iktidara geldiğimiz günden beri eski iktidarın halkımız tarafından nihayetsiz şikâyetleri mucip haleti ruhiye ve zihniyeyi terk etmiş bulunan, teretmek kararında olan memurlarımızı her şeyden evvel tercih ediyoruz ve bu tercihe daima devam edeceğiz. Prensip kararımız budur ve bu partimizin, iktidarımızın ve hükümetimizin prensibidir. Hükümetimizin prensip kararı şudur; Cari mevzuatımızın yanı başında demokratik zihniyeti benimsemiş, halka iyi muamele yapmış olan memurları arayıp bulmak, tayin etmek, tercih etmek her şeyden evvel

86 mevcut mevzuatımızın yanındaki en baş prensiplerimizdir. İkincisi: İktidara geçtiğimiz günden beri Hükümetimiz Yüksek Meclisinize tercüman olarak birkaç defa arz etmiştir ki, memleketi Şark, Garp Şimal, Cenup gibi mahrumiyetler mıntıkaları mefhumu dâhilinde bölgelere bölmekten içtinap edeceğiz. Kanaatimiz odur ki; memleketin Şarkı ile Garbinde mahrum mıntıka diye addedilen bazı coğrafi mıntıkalarında vatandaşlarımızın vasati hayat şartı hemen hemen müsavidir. Bunun içindir ki, biz memurlarımızı vatanın her köşesinde en yüksek refah seviyesine götürmek kararındayız. Tedbirlerimiz buraya mütevevvih olacaktır. Maruzatım bundan ibarettir”, diye cevaplamıştır.

Gensorusuna bu şekilde Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri’den cevap almış olan Hüseyin Hüsnü Akşit, cevaben bir şeyler söylemiştir. Buna göre adı geçen mebusun konuşması şu şekilde olmuştur 204: “ Muhterem arkadaşlar; Hükümete tevcih ettiğim

soru; bugün olduğu kadar dünü de meşgul eden bir konu olmuştur. Memleketin bugünkü ve yarınki yaşayışına tesiri olan ve olacak olan bu davayı; 14 Mayıs zaferiyle hakiki halk iradesinin ilk defa olarak tecelli ettiği bu muhterem meclisimizin ve onun teşkil ettiği Hükümetin halledeceğine emin olarak sorumu tevcih etmiş bulunuyorum. Arkadaşlarım; CHP iktidarının en çok tenkide uğrayan hususlarından birisi de, memur nakil ve tayinlerine bir düzen vermemesi olmuştur. Öğünlerde bir memur kendini bir yerden, diğer yere naklettirmek için ya uydurma bir rapor veyahut Hükümet nezdinde itibarlı bir şahsı tavsiyesi olarak bulmak ve onun yardımına, delaletine sığınmak mecburiyetinde kalıyordu. Mevki ve ikbalde yakın akraba ve yaranı olanlar kendilerini hiç güçlük çekmeden memleketin en güzel yerlerine naklettirmek imkânlarını buluyor, diğer taraftan memlekette birçok eserler kazandırmış, doğruluk ve dürüstlüğün en güzel numunelerini vermiş olanlar kendilerini tesadüf ve talihin cilvesine bırakıyorlardı. Memuriyet kademelerinin en iyi, en güzel yerlerine yaranı yerleştirmekten, bu gibi kıymetlere yer kalmadığı su götürmez bir hakikattir. Bu sebeple, Ankara, çoluk çocuğunun nafakasından kestiği veya son aldığı maaşla ya tanıdığı milletvekilleri vasıtasıyla veyahut doğrudan doğruya ait olduğu bakanlığa müracaat ederek yalvarma ve dilenmelerle arzusunu istihsale çalışan memurların bir muhaceret yeri oluyordu. 14 Mayıs seçimleriyle meydana gelen bu meclisten her şeyde olduğu gibi bu yolda da bir defa beklemek bu milletin hakkı idi. Çünkü bizler onların duygu ve düşüncelerini yakinen ve onlardan

87 ayrılmasına imkân olmayan bir parça idik. Öyle zannediyorum ki, beni olduğu gibi birçok milletvekillerini de mustarip kılmaktadır. Bugün Bakanlıklar hakikate uymayan raporlar veya diğer vasıtalarla kendilerini nakil ve tayin ettirmek isteyen memurlarla doludur. Tavsiye edilenlerin içerisinde hakikaten mümtaz kıymetleri olduğu kadar beceriksizlikleri hatta kötülükleriyle mahalli halkın nefretini mucip olanlar da mevcuttur. Arkadaşlar bu davada nereye kadar gidildiği ve gidileceği henüz meçhulümüzdür. Hala bugün testiyi kıranla suyu götüren bir, kötü zihniyeti ortadan kaldıracak bir emare mevcut değildir. Bu arada Sıhhat Bakanlığının son günlerde hakikate mugayir rapor veren doktorlar hakkında takibat yapacağı yolundaki tamimini gazetelerde okumuş olmakla büyük bir kıvanç duyduğumu ve hakikaten derin bir yaraya dokunulmuş olduğunu işaret edip takdirlerimi arz etmeden geçemeyeceğim. Bugün hala ne teftiş teşkilatına memur nakil ve tayinlerinde katiyen adalet yoktur. Nakil ve tayinlerde adalet olamayan bir yerde şevk ve aşk olmaz. Bugün hala memuriyet bir hizmet ve başarı yeri değil, atıfet halini muhafaza etmektedir. Bazı Bakanlıklar şark hizmeti diye bir esas kabul etmişler, diğerlerinde bu yoktur. Hiçbir bakanlığın usul ve nizamı diğerlerine uymamaktadır. Her bakanlık, kendi memurlarına bir mümtaziyet yaratma sevdasında olursa böyle bir idarede insicam ve ahenk olur mu? İstirham ediyorum arkadaşlar, Hükümetin ifade ettiği gibi, memleketin her köşesi bizim için mukaddes bir yurt toprağıdır, onun şarkı da garbı da birdir; fakat ortada bir hakikat varsa o da, Hakkâri ile İstanbul’un ve hatta Trabzon’la İzmir’in geçinme ve medeni ihtiyaçları temin bakımından aynı şartları haiz olmayışıdır. Bu nakil ve tayinlerde biz iktidar mensuplarının biraz feragat ve fedakârlıkla hareket etmemiz bu meselenin halline kâfidir”. Bu konuşmasında Denizli Milletvekili olan Hüseyin Hüsnü Akşit’in söz konusu meseleye ne kadar önem verdiğini bir kez daha açık bir biçimde ortaya çıkarmaktadır. Esasında, verdiği soru önergesi de dönem itibarıyla çözülmesi gereken çok önemli bir soruna işaret etmektedir. Bu bağlamda, hem verdiği soru önergesi hem de TBMM’nin diğer oturumlarındaki söylemler, onun TBMM içinde ne kadar aktif bir milletvekili olduğunu bir kez göstermektedir.

Bunun dışında Parlamento Tarihi adlı çalışmada Hüseyin Hüsnü Akşit isimli mebus hakkında şu bilgilerin yer aldığı görülmektedir: Ulaştırma Komisyonu'nda çalıştı. Memurların Tayin ve Nakilleri hakkında sözlü soru, Genel Kurul'da değişik 8

88 konuda konuşması vardır205. Bu bilgiler ve yukarıda verilen bilgiler, adı geçen

mebusun daha çok ulaştırma konularında çalıştığını açık bir biçimde ortaya çıkarmaktadır.