• Sonuç bulunamadı

3.2. Ad Verme

3.2.5. Gurbetten DönüĢ

“Tahir ile Zühre hikâyesi”nde “… Tahir‟i Horosan‟a hükümdar yaptı. Bir mübarek PerĢembe akĢamı Tahir ile Zühre‟nin toyunu tuttu. Bu iki civanı bermurat

eyledi. Hak bizleride sevdiklerimize kavuĢtursun! … Hükümdar (Tahir) kırk gün Horosan‟da misafir oldu, kırk birinci günü “hoca Allah‟a ısmarladık sizi, duadan unutmayın bizi” deyip ordusunu çekip ülkesine döndü. Tahir iki padiĢah kızıyla muradına nail oldu.” (Türkmen, 1998; 262) Ģeklinde geçen gurbetten dönüĢ epizotuyla Gül Bilbil hikâyesinde de karĢılaĢılmaktadır.

Bilbil ile Gül düğünlerini yapıp birkaç gün birlikte vakit geçirdikten sonra Bilbil;

“– Bende bir padiĢahtan doğan birisiyim. Babam ve annem arkamdan öldüm mü kaldım mı diye merak ederler. Kaygı ve merakla gözleri yaĢlı bağırlarına taĢ basıp devamlı ağlarlar. Eğer Ģimdi razı olursan bizim vatanımıza gidelim. Babamın benden baĢka evladı yok. Babam ölürse taç ile tahtı yabancılara kalmasın!(s.147)” diyerek Gül‟e

arzusunu dile getirmiĢtir. Gül ise; “– Ey Bilbil doğru söylersin. “TavĢana doğduğu

toprak” derler ve yine “Mısırda padiĢah olacağına, Kenan‟da fakir ol!” derler. ġimdi sen babamdan izin al. Eğer izin verirse gidelim.(s.147)” demiĢtir. Bu konuĢmanın

üzerine Bilbil padiĢahtan vatanına dönmek için izin istemeye gider. PadiĢahın karĢısında el pençe divan durarak saygısını gösterir ve bir gazel dile getirmiĢtir;

“ĠĢit arzumu ey padiĢahım, Kara biz misafire karĢı, Cömert kıblegâhım, Yüz tuttum divana karĢı.

Benim için annem babam, Kara giyip, tuttu matem, Ġzin ver, padiĢahım Bilbil‟e,

Mutlu olup çalıĢmama karĢı.”(s.147-148)

Bilbil‟in bu isteğini makul karĢılayan padiĢah eğer kalmak isterse taç ile tahtını ona vereceğini lakin giderse de gidebileceğini dile getirmiĢtir. Bilbil‟in Gül ile birlikte yola çıkacaklarını, dualarını esirgememelerini söylemesi üzerine padiĢah yanına vezirlerini çağırarak altı üstü keçeden, on dört bölümlü, zümrüt ve cevherlerle bezenmiĢ bir taht yapmalarını emretmiĢtir. Her birine beĢ deve vererek develeri değerli taĢlarla bezemiĢ, Gül‟ün yanına cariyeler, Bilbil‟in yanına ise askerler tayin etmiĢtir. Gül ile Bilbil‟in yola çıkma zamanı geldiğinde hüzünlenen ġaalıcan, Gül‟ü nasıl besleyip büyüttüğünü, ondan ayrılmanın çok zor olduğunu, onu çok sevdiğini dile getirmiĢ, Bilbil ise vatanına gitmeleri gerektiğini, anne ve babasının çok üzüldüğünü Gül‟e çok iyi bakacağını söylemiĢ ve yola koyulmuĢlardır.

Gül ile Bilbil bir süre yol gittikten sonra ġabaz Han Adıl‟ın Ģehrine varmıĢlar Adıl ise onları tanımıĢtır. Gül‟ü aldığını öğrenince Zelili ve birkaç asker ile Bilbil‟i karĢılamaya giden ġabaz Han Adıl gördüğü görkem karĢısında ĢaĢırmıĢtır. Hal hatır sorduktan sonra hep birlikte Ģehre girmiĢler, Adıl onları ak otağa götürmüĢtür. Bilbil‟in onun yanından ayrıldıktan sonra neler yaptığını merak eden Adıl, ona sorular sormuĢ, Bilbil ise olanları anlatmıĢtır. Bilbil, olanları anlatınca ġabaz Han Adıl, çok mutlu olmuĢ ve yedi gün yedi gece Bilbil için toy düzenlemiĢtir. Bilbil bu Ģehirde kırk gün kaldıktan sonra Salım ile birlikte padiĢahtan izin istemiĢlerdir. ġabaz Han Adıl kırk deveyi altın ve gümüĢlerle süslemiĢ, bir beyaz deveyi ise güllerle bezeyip Gül‟ü tahtıyla ona bindirmiĢtir. Aysülüv‟ü de süslenmiĢ bir deveye bindirip yola koyulmuĢtur. Bir süre birlikte yol gittikten sonra Adıl‟dan söylediği gazelle helallik istemiĢ ve ayrılarak yola koyulmuĢtur.

Gül ile Bilbil bir süre yol gidip birçok dağ aĢtıktan sonra Herkelan dağına ulaĢmıĢlardır. Zovkumar‟a haber gidince birçok ejderhayla birlikte yola çıkan Zovkumar kahramanlarımız karĢılayarak hal hatır sorduktan sonra Bilbil‟e ne iĢler yaptığını sormuĢtur. Zovkumar‟ın bu sorusuna eline sazını alıp gazel söyleyerek cevap veren Bilbil baĢına gelenleri bir bir anlatır. Bir gece burada kalan kahramanlar ertesi gün Zovkumar‟dan izin alarak yola koyulmuĢlardır.

Bir gün bir gece yol gittikten sonra Talus Ģehrine ulaĢan Bilbil, Zelili‟yi Sala Bey‟e haberci olarak göndermiĢtir. Sala Bey ve Günçabi çok mutlu olarak sayısız askerle Bilbil‟i karĢılamaya gider. Selam verip, hal hatır sorduktan sonra Bilbil‟i Ģehre götürerek onu tahta oturturlar. Sala Bey sazını eline alarak bir gazel söyle ve Bilbil‟e baĢından geçenleri sorar: Bilbil de tekrar eline sazını alıp gazel söyleyerek olanları anlatır. Olayların anlatılmasından sonra Sala Bey, Günçabi ve halkı çok mutlu olarak Bilbil‟e yedi gün yedi gece toy düzenlemiĢler ve onu misafir etmiĢlerdir. Bilbil Sala Bey ve Günçabi‟ye sizi de götüreceğim demiĢ bunun üzerine Günçabi ve Sala Bey doğan çocuklarını Ģehre padiĢah yaparak yola koyulmuĢlardır.

Bir süre yol giden kahramanlarımız yüz kiĢiyi Mollagalandar‟a haber vermesi için göndermiĢlerdir. Haber ulaĢınca çok mutlu olan Mollagalandar yüz bin asker toplayarak Bilbil‟i karĢılamıĢ ve selam verip hal hatır sormuĢlardır. Saz ve söz eĢliğinde Ģehre giren kahramanlarımıza Mollagalandar, Bilbil‟e ne iĢler yaptığını, baĢına neler geldiğini sormuĢ Bilbil ise sazı ve sözüyle cevap vererek olanları anlatmıĢtır. Bu sözlerden oldukça mutlu olan Mollagalandar kırk gün kırk gece düğün yaparak kahramanlarımızı ağırlamıĢtır. Daha sonra ise Bilbil yanına, Mollagalandar‟ı, Sala

Bey‟i, Zelili‟yi ve birkaç yoldaĢ yiğit alarak yola koyulmuĢ bu ülkede ise güzel bir yiğidi padiĢah yapmıĢtır. .

Bilbil, dört tarafına kırmızı yeĢil bezenmiĢ Gül‟ün, Aysülüv‟ün, Günçabi‟nin ve Aycemal‟in olduğu ak devesi ile biraz yol gidip birkaç dağ aĢıp, çöller geçip kendi ülkesine üç günlük mesafeye ulaĢmıĢtır. Bilbil, yüz atlısını babasına haber vermesi için göndermiĢtir. Askerler olanları padiĢaha anlattıktan sonra Bilbil babasının yanına gelmiĢ, el ayak kavuĢturup saygı gösterdikten sonra selam vermiĢtir. Ġzzet ve ikramlarda bulunmuĢtur. Hal hatır sorduktan sonra büyük bir Ģölenle Ģehre giren kahramanlarımız köĢke varmıĢlardır. Babası Bilbil‟e neler yaptığını, baĢına neler geldiğini anlatmasını isteyince eline sazını alan kahramanımız olanları babasına Ģu Ģekilde anlatmıĢtır;

“Çıktım o yar aĢkına ruhumu feda etmek isteyip, Sayısız asker toplayıp, Allahu Teâlâ‟dan isteyip, Onca ili ben geçip, zevki sefadan isteyip,

Aldım o gonca Gül‟ümü, kuvvetli Huda‟dan isteyip. Suratını nakĢedip Ġstanbullu Ģahı Ģahane,

Kıskanıp, Ģahı yakalayıp, yolladım genç piri, Kızını mollamız aldı, Aycemal adında genç, Hâkim kıldım Kalender, ben yine yola koyuldum, Aldım gonca Gülümü, kuvvetli Huda‟dan isteyip.

Aysülüv‟ü Zelili‟ye verip, gördüm kavuĢma da Gülümü, Pirimiz verdi haber ben aramıĢım o Salımı,

Verdi o bize nasihat, sorup bu halimi, Medreseyi gezdim o, çoktur imaret âlimi,

Aldım o gonca Gülümü, kuvvetli Huda‟dan isteyip.

Salım o bizi alıp, Ģahım Adıl‟agötürüp,

Hem Zelili‟yi alıp hem de Sala Beye at koĢturup, O kalenderi alıp önüne çıkıp oturduk,

Devletin dâhil olup sen toy silahını tutturup,

Aldım o gonca Gülümü, kuvvetli Huda‟dan isteyip. Bilbil‟im dört yar olup biz düĢtük aĢkın yoluna,

Dinmedi gözüm benim yârsız bu dünya malına, BağıĢlayıp âĢıklara baktı Allah‟ım haline,

Gül yüzünden posa eyleyip dudakta Ģeker balına,

Aldım o gonca Gülümü, kuvvetli Huda‟dan isteyip.(s.163-164- 165)”

Bunu iĢiten Nasır padiĢahın vakti hoĢ olup mutlu olarak kırk gün kırk gece sürecek, daha önce halkının görmediği Ģekilde toy düzenlemiĢ, ÂĢık ve MaĢuk‟umuz ise muratlarına ermiĢlerdir.

ÂĢıklarımızın muradına ermesi üzerine destanımızın yazarı ġabende de son sözü aĢağıdaki Ģekilde dile getirmiĢtir.

“AĢk yolunda ben oldum yoldaĢa serdar, Ben de bu yolların aĢığıyım, beyler! Çok sözümü sarf ettim, aramam hevesli, SöylemiĢim birçok destanı, beyler! Görüp bildim var mı ġam‟da, Irak‟ta, Görüp muska aldım parası altında, Bin iki yüz on dört oldu tarihte, Bicin yılı kurdum kıssası, beyler! Yirmi üç yarımı desem yarıdır, Kırk yedi kapıya onun gittiler, ĠĢit, her sözümü cana deridir, Ölü dirilir, bitir hastanı, beyler! NeĢe versen saz ile neĢesi artar, Hançerdir, aĢığın bağrına dürter, Keyfini çok eder, mestliğe uğratır, Akıl onun hayranı kalır, beyler!

O Bilbil, Galandar, Sala, Zelili, Aysülüv, Aycemal, o Gonca, Gülü ġüphe duymaya yoktur onun delili, Dört yar ile o dört cananı, beyler!

Dördünü getirdim üstadım pirim, Bağladım, düğümledim o aĢkın serin, Siz deyin: “ÖldürmüĢtür her gece birini.”, Bitmez bu diĢin ağrısı, beyler!

Dersiniz: “ġabende kendisinden demiĢ.”, Dertli cana derman sözünden demiĢ, Mey içmiĢtir, aĢkın gözünden demiĢ,

Hak vermiĢtir genci bu Ģehrin, beyler!(s.165-166)” ġABENDE

Hikâyenin sonunda ġabende tarafından yazılan yukarıdaki mısralarda da görüldüğü üzere Gül-Bilbil hikâyesinin genel manada anlamını vermiĢtir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

GÜL-BĠLBĠL HĠKÂYESĠNĠN MOTĠF YAPISI

4.1. Motif Nedir?

Güncel Türkçe sözlükte Fransızca kökenli olan motif teriminin için üç açıklama bulunmaktadır. “1.Ġsim; Yan yana gelerek bir bezeme iĢini oluĢturan ve kendi baĢlarına

birer birlik olan öğelerden her biri “Halı motifi, Danteldeki motifler”, 2. Edebiyat; Kendi baĢlarına konuya özellik kazandıran öğelerden her biri, 3. Müzik; Bestenin bir parçasına çeĢitli yönlerden birlik sağlayan belirleyici küçük birim “Melodi motifi”(TDK, 2019). Üç açıklamadan bizim alanımızla ilgili olan görüldüğü üzere

ikinci açıklamadır.

Antti Aarne hocası Krohnlar tarafından derlenmiĢ olan masalları tasnif ederek üç bölüm altında incelemiĢ ve incelemesine birçok masalı dâhil etmiĢtir. Bu incelemeden hareketle daha sonra Aarne‟nin öğrencisi olan Thompson masalları günümüzde de kullanılan Ģekliyle bir sınıflandırmaya tabi tutmuĢtur. Bu tasnifiyle masalları beĢ ana baĢlık altında sınıflandırılmıĢtır. Bu araĢtırmadan yola çıkarak Thompson masalar sınıflandırmasını geliĢtirmesinin yanında bir de “The Motif Index of Folk Lıterature

(Halk Edebiyatı Motif Ġndeksi)” adlı çalıĢmasını ortaya çıkarmıĢtır. Ortaya koyduğu altı

ciltlik bu çalıĢma günümüzde özel olarak sadece masalları değil edebiyat alanında tüm çalıĢmaları ilgilendirmesi açısından oldukça önemlidir (Ekici, 2011; 71).

Thompson‟un motifi Ģu Ģekilde açıkladığını görülmektedir;

“Motif bir masaldaki en küçük unsur olup, bu unsur gelenekle sürekli varoluĢ gücüne sahiptir. Bu güce sahip olabilmek için bu unsur görülmemiĢ ve çarpıcı ir özelliğe sahip olmak zorundadır.”

(Ekici, 2011; 71).

Bu açıklamaya bağlı olarak Thompson motifleri üç ana baĢlık altında incelemiĢtir;

“Birinci grupta tanrılar, olağanüstü hayvanlar, cadılar, devler ve periler gibi Ģahane yaratıklar ve hatta gözde olan en küçük çocuk veya hain üvey anne gibi gelenek tarafından bilinen insan karakterleri de içine alan masalların aktörleridir. Ġkinci grupta ise, bir hareketin arkasındaki büyülü objeler, olağanüstü görenekler, acayip inanmalar ve benzeri gibi unsurlar. Üçüncü grupta ise; tek tek olaylar yer alır.”

Yine Thompson“Standart Dictionary of Folklore, Mythology and

Legend” adlı sözlükte yer verilen tanımında, motifin kullanımı ve tiple motif arasındaki ayrımın ne olduğu konusunda Ģunları söyle; “Anlatmaya ait motifler bazen çok basit kavramlardan oluĢup, geleneksel anlatmalarda devamlı Ģekilde yer alırlar. Bunlar periler, cadılar, devler, ejderhalar, hain üvey anneler, konuĢan hayvanlar vb. gibi görülmemiĢ yaratıklar olabilir. Motifler Ģahane dünyaları içine alırlar ki orada büyü her zaman güçlüdür. Büyü ise görülmemiĢ fiziki meydana geliĢler ve oluĢlardır. Bir motif özü itibariyle kısa ve basit bir anlatmada olabilir. Motif, seyirci halindeki dinleyiciye yeteri kadar çarpıcı gelen veya onları cezbedecek kadar ĢaĢırtıcı olan bir oluĢumdur.” (Ekici, 2011; 71).

Tüm bunlardan yola çıkarak Thompson anlatıdaki bir unsurun motif olabilmesi için bir özelliğe sahip olması gerektiğini Ģu Ģekilde ifade etmiĢtir;

“Motif terimi çok esnek bir Ģekilde bir masaldaki herhangi bir unsur için kullanıldığında kesinlikle unutulmamalıdır ki, geleneğin bir parçası olabilmesi için, bir unsur insanların onu hatırlayacağı ve tekrar edeceği geleneğe has bir özelliğe sahip olmak zorundadır. Masalda bir anne olmak motif değildir. Hain üvey anne ise bir motif olabilir, çünkü o en azından görülmemiĢ bir Ģey olarak düĢünülmüĢtür. Hayatın geliĢigüzel olayları motif değildir. „John giyindi ve kasabaya doğru yürüdü‟ demek, hatırlamaya değer bir tek motif bile ihtiva etmez. Fakat „kahraman kendisini görünmez yapan Ģapkasını giydi; büyülü, uçan halısına oturdu ve güneĢin doğusundaki, ayın batısındaki ülkeye gitti‟ demek en azından dört motifi; yani Ģapkayı, halıyı, Ģahane ülkeyi ve büyülü hava yolculuğundan oluĢan motifleri ihtiva eder.” (Ekici, 2011; 71-72).

Bu alanda önemli çalıĢmalar yapan A. N. Veselowsky sözlü anlatılarda motif için “Bölünemeyen en küçük parçadır.” yorumunu yaparak motifin özelliklerini Ģu Ģekilde belirlemiĢtir;

1. Motif olarak, ilk basamakta tabiatın örtülü olaylarına cevap arayan bir formülü ve gerçeğin en çarpıcı, en önemli olarak görünen veya sık sık tekrarlanan izlenimini anlıyorum.

2. Motif kavramı olarak, ilkel zihnin ve hayat Ģartlarının izlenimlerine canlı bir Ģekilde cevap arayan basit anlatı birimini anlamaktayım. 3. Motifin en önemli özelliği, onun basit mitoloji e masallarda yer alan

bölünmeyen unsur olarak bulunmasıdır.

4. En basit motif a-b formülü ile ifade edilebilmektedir.

5. Motifler, farklı çevrelerin benzerliklerinin oluĢumunu, hayat standartlarının ortaklığı ve onlardaki psikolojik süreçlerinin oluĢumlarıyla Ģekillenmektedir.” (Diykanbaeva, 2004; 127).

Veselowsky‟den farklı olarak motiflerin hemen hemen tüm sözlü anlatılarda daha küçük yapılarda bulunduğunu ve bölünmesinin imkânlı olduğunu Vladimir Propp Ģöyle açıklamıĢtır;

“Motiflerin bölünmez halde olmaları elbette çok iyi olurdu. „Ejderha kralın kızını kaçırır‟ motifini aldığımızda, her biri diğerinden bağımsız olarak geliĢmeye meyilli dört ayrı unsura bölündüğünü görürüz. Bu bakımdan Veselowsky ne derse desin, motifin bir bütün olmadığını ve her zaman bölünmesinin mümkün olduğunu görmek gerekir.” (Propp, 1987; 26).

Bahsi edilen bölünebilme, anlatılarda bazı fonksiyonları da üstlenmektedir. Sözlü anlatılardaki konuların belirlenmesi durumu tarihi süreçte oluĢan milli fikirler, inanç, mitolojik, efsanevi anlayıĢla, tarihi olaylar, siyasi ve sosyal durumlar etrafında Ģekillenerek her birinin bütünleĢmesiyle meydana getirilmiĢtir. Bu bütünleĢmeyi ortaya çıkarmaları açısından motiflerin genel önemi dört baĢlıkta açıklanabilir.. Birincisi, kahramanın olağanüstü doğumu, çabuk büyümesi, eĢ araması vb. durumlarda ortaya çıkan semantik anlamı açısından benzer motiflerdir. Ġkinci grupta ise anlam açısından benzer motifler bulunmaktadır ancak bu motiflerde benzerlik gösteren unsurlar her anlatıda aynı değildir. Burada değiĢimi sağlayan anlatılan tipin özellikleridir. Üçüncü olarak birbirine anlamsal açıdan benzemeyen motiflerdir. Bu motiflerin çeĢitlenmesi tamamen coğrafya ve tarihi süreçle alakalıdır. Genellikle yaĢanılan gerçeklikleri yansıtmak için uygulanan veya eski zamanlardaki unutulan inançların etkilerini taĢıyan motif türlerinde görülen bir durumdur. Dördüncüsü ise, motiflerin taĢıdığı fonksiyonu geleneksel ve çağdaĢ olmak üzere iki türlüdür (Ġbrayev, 1998; 270).